
işte şimdi sizi bir sıralama yapmaya çalışacağım. en sevdiğim üçlemeler;

bu seriyi korku film klişeleri ile bitireyim;
- geri döneceğim diyen ölür.
- fazla alkol alan ölür.
- o gece sevişen ölür.
tabi bu serinin komedisi de yapıldı. o daha eğlenceliydi, ama konumuz üçlemeler!

neyse, nedense ikinci film, yani iki kule daha çok hoşuma gitmiştir. bir biraz çocuklar eğlensin, bilgilensin, havai fişekler falan şeklinde geçmişti. üstelik yüzük kardeşliği, ı ıhh, ne kardeşliği be! herkes bir yüzüğün peşinde, herkes gücün peşinde. bu naziler ingilizlere nasıl bir zulüm çektirdilerse birader, adamlar o umutsuz günlerde umut üretmek için akıl almaz bir hikaye yazmışlar.
filmde en sevdiğim karakter elbette faramir'di. yüzüğü ele geçirdiği halde yok edilmesi için geri zekalı frodo'ya vermişti. üstelik kendisini feda etmeyi de bilmişti. büyük adam vesselam!
velhasıl kelam; seri boyunca, en umutsuz anlarda bile bir umudun daima var olduğu, bunu içimizde taşımamız gerektiği, ancak bu şekilde başarılı olacağımız anlatılıyor. hatta bu umut için kendimizi feda etmeyi bile göze almalıyız. çünkü o en son anda, eğer iyi biriyseniz daima hayatta kalırsınız. ama bromir gibi pişmanlık duyacağınız işler yaparsanız ölürsünüz.

seriler boyunca kontrol edileyen aşırı hırsın insanın başına neler açacağı bol bol, tekrar tekrar anlatılıyor. luke adlı sünepe karakter(koskocaman bir çölde tek başına o kadar vakit geçirdikten sonra ben uzay gemisi görsem gemiden inenleri taşlardım!) birden bire evrene dengeyi getirek tek kişi haline geliyor, makama ve mülke tam kavuşurken yavaştan kız kardeşine halleniyor, ama allah'tan kız akıllı, babasından almış genlerini, zeki, çevik, atik bir eleman olan solo'ya yanaşıveriyor. han solo da anasının gözü, görmüş geçirmiş, değişik canlılarla iletişime geçmiş, ama hayatında hiç gerçek bir macera yaşamamış, kadına dokunmamış.
işte böyle üç karakter, lord sideous ve alemlerin kralı anakin skywalker karşısına çıkar. ama grand moff tarkin'i hiçbir zaman es geçemem. o kısacık sahnelerinde gönlümde anakin'den bile fazla yer almış, fahri ağabeyim olmuştur!
neyse, ilk üçlemede death star'ın yok edilmesinden sonra dallama jedi'lar ile karanlık tarafa geçmiş vader arasındaki mücadele devam eder, bir çiçek büyür, ağaç tohum bırakır toprağa ve luke elini kaybetse bile artık iyi bir döğüşçüdür. babasının yardımı ile sideous uzayın karanlık yapısı ile tanışır, vader ölür, anakin tekrar doğar, luke köşesine çekilir.
ikinci seri bildiğiniz gibi başa döner ve anakin'in hikayesini anlatır. anakin'in hırsına teslim oluşu güzel işlenir. karısı ve çocuklarının hayatını kurtarmak için jedi'lar ona sadece akıl verirken palpatine ona umut verir. çok güvendiği şansölye yüzünden kendi klanına ihanet eder, mustafar'da ise son nefesini verir. artık çiçekleri koklayamayacak, her petekten bal alamayacaktır. erkekliği bile yanmıştır!

seri ciddi bir gelecek öngörüsü. terminatör serisini buraya matrix yerine yazardım, ama o da dörtleme oldu. umarım 2 film daha çekip klasik seri(savaştan öncesi)ayrı savaşı gösteren seri ayrı yaparlar. yoksa güzelim terminatör sersine yazık olacak. neyse ya, konu nereye geldi, matrix'de yapay zeka en sonunda dünyayı ele geçirmek için insanlarla savaşmaya başlar. ama kendileri oldukça sağlam olduğu hade insan vücudu çok kusurludur. daha ilk kurşunda bok gibi kalmaktadır. insanlar savaşı kaybedeceklerini anladıklarında gökyüzünü karartırlar ve hem kendierinin hem makinaların temel güç kaynağı olan güneşi görünmez ederler. ama bu sefer makinalar insan vücudunun sağlam bir enerji kaynağı olduğunu fark edip, insanlarla da anlaşıp hepimizin vücudunu tabut gibi enerji tüplerinde tutarlar. zihnimiz ise yalan bir gerçeklikte yaşamaktadır.
insanlar için ilk yazılan program cennet gibi bir yerdir. ama insanlık onuru bunu kaldıramaz! bunun üzerine mimar, kahin'i tasarlar. kahin insan psikolojisinden anlayan bir programdır. ve kendi teknolojimizin ulaştığı en üst evreden itibaren yalan yaşantımız başlar.
ama bu yapay gerçeklikte bir gariplik olduğun fark edenler vardır. işte bu kişiler bu gerçeklikten kurtulmaya çalışır, bazıları zion'a, yaşayan son insan şehrine gideblir. bazı dener, ama başaramaz. oysa zion bile makinaların bir plan programıdır. nüfus arttığında hemen bir neo(kahin'in elinden kurabiye yiyerek the one programı yüklenmiş ve kendini seçilmiş sanan zavallı) yaratılır ve neo'un seçtiği 13 kişi dışında herkes öldürülür. bu 6-7 kez denenmiş ve başarılı olmuştur.
ama şimdi durum farklıdır. the one yüklenen neo, ajan smith'in içine girip onu parçaladığında smith'e kendisinden bazı şeyler yüklenmiş ve smith bir virüs gibi matrix deki herkese bulaşmış, yakında makinaların gerçek hayattaki dünyasını bile ele geçirecek konuma gelmiştir. işte bu noktada, makinalar ile insanlar son büyük kapışmasını zion'da yaparken, neo makinalar ile pazarlık eder. smith ile çarpışması karşılığında kesin barış sağlanır. kurtarılmak isteyen kişi artık özgürdür.
neo, smith ile son büyük kapışmasını yapar. oldukça kötü olduğunu düşündüğüm bu son kapışamda smith her şeyin bittiğini düşünüp neo yada kendi virüsünü ekleyince olan olur. sanırım o virüsün anti virüsü neo da yüklüydü ve sistem kendi kendini imha etti! ama gelecekte bir üçleme daha görünüyor. en azından ben bekliyorum.

ve 1 numarada pirates of the caribbean: sevgili okur, şu an gözlerim doldu, çok mutluyum, o kadar çok kişi başımda dikiliyor ki anlatamam neler çekiyorum. ama sona geldim, nah geldim, adam karşımda ağlıyor, nasıl yazayım lan şimdi, duygulandım bak!
neyse, bu anı geçtikten sonra filmden bahsedeyim. seri bir defa eğlenceli, eğlecenin tavan yapmış halidir. orlando bloom adlı artık her tarihi filmde gördüğümüz kişi ile genç kızların biricik sevgilisi depp var. erkekler için ise keeria'yı koymuşlar. gözümüz gönlümüş hoş olmuş, daha ne işte.
filmde tüm gemiclik efsaneleri anlatılıyor. yani hepsini toplamışlar, seride karşımıza çıkarmışlar. siyah inci var, define adası var, uçan hollandalı var, ne ararsanız var işte. ve tabi jack sparrow var. gelmiş geçmiş en eğlenceli karakterlerden biri bence. müthiş.
filmi uzun uzun anlatasım harbi yok. çünkü öyle film eğlecelik, anlatsam nolcak, izlemek lazım bu seriyi...
Film konusunda hiç ortak noktamızın olmadığını öğrenmek ne acı bir gerçek, oh my god:P
YanıtlaSilsanırım sen titanic, ghost, bodyguard gibi romantik filmlerden hoşlanıyorsun.
YanıtlaSilromantik komediler de işin eğlencesi, hangi birini saysam, bir sürü, eğlenceli eğlencelikler işte!!!
guzel bir noktaya deginmissin fakat siralamada bir terslik var gibim:
YanıtlaSilbenim ki:
1-LotR
2-Matrix
3-SW
4-The Bourne Identity-Supremacy-Ultimatum
5-Back to Future
digerleri ilk beste degil maalesef :)
kendi sıralamam. bourne un 4. filmi çekilecek diye duydum. hiçbir şeyi tadında bırakmıyorlar.
YanıtlaSilkate bechinsale adlı esmerler esmeri, manyak hoş hatunun da vampirli(adını unttum filmin) filmlerinin üçüncüsü daha çekilmedi. onu da bekliyorum!!!
Ghostbusters
YanıtlaSilSezercik Trilogy (Sezecik Yavrm Benim, Sezercik Aslan Parçası ve Sezercik Küçük Mücahit)
Nocnoy Dozor (Gece Nöbeti) 3.sü çekilecek
nocnoy dozor hiç duymamıştım. onu da araştırım.
YanıtlaSilbirde 28 ay sonra çekilecek elbet. ilk ikisi hoştu, üçüncüsü artık avrupa da...
bu virüs filmleri ile ilgili ayrı bir yazı yzacağım bir ara. müptelasıyım çünkü, ne bulursam izliyorum onlara dair...
ewt her gün bir romantik komedi izlemezsem yeni bir güne başlayamıyorum. hele titanicni 85 kez izledim sanırım hala da bıkmış değilimm
YanıtlaSilhocam virüslerin müptelasıymışsın sende bak ortak ne güzel ama nerede resident evil hazır 3 filmken 6'ya hatta 9'a kadar da yolu varken (:
YanıtlaSilvirüs filmlerini ayrı değerlendirdim zaten :)
YanıtlaSil