heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

30 Aralık 2008 Salı

burçlar

artık gerçeği yazmanın vakti geldi. size büyük bir sırrı anlatıyorum;

burçlar kimine göre mö 4000 yılında ilk defa tespit edilmekle birlikte, günümüze mısırlıların bir armağanıdır ve hala daha mö 900'deki bahar noktasını saptayan bir sıfır noktası (koç burcu) uygunlamaya devam ediyorlar. ama bu sıfır noktası artık balık evine kaymıştır. çünkü dünyanın yörüngesinde her yıl değişikler meydana gelmektedir. 2100'e girdiğimizde ise bu sıfır noktası kova evine kayacaktır. yani tespit edilen ilk nokta kaydığı için, burçlar sürekli aynı noktada kalmaz. zamanın geçmesi ile birlikte kayar. bu kayma da aşağı yukarı 2000 yılda bir olur. gerçek burcunuzu ona göre hesap etmenizi tavsiye ederim. yani şöyle bir şey;

koç burcu günümüzde balıktır.

boğa burcu günümüzde koçtur.

ikizler burcu günümüzde boğadır.

yengeç burcu günümüzde ikizlerdir.

aslan burcu günümüzde yengeçtir.

başak burcu günümüzde aslandır.

terazi burcu günümüzde başaktır.

akrep burcu günümüzde terazidir.

yay burcu günümüzde akreptir.

oğlak burcu günümüzde yaydır.

kova burcu günümüzde oğlaktır.

balık burcu günümüzde kovadır.

resmi daire

resmi dairelere neden "daire" denir? bunu hiç düşündünüz mü? oysa resmi daireler yuvarlak falan değildir. neyse;

arapça devlet; "kudret", "iktidar" anlamına geldiği gibi "dönmek", "deveran etmek" anlamına da gelir. yani daireyi de simgeler. resmi dairedeki daire, "devlet" anlamına gelmektedir. (sevan nişanyan'dan e-posta yolu ile öğrendim)

ama başka bir yerde başka bir şey daha okumuştum, yazarı çıkartamıyorum, hatırlarsam yazarım. kutsallığı sümerlerden geliyor. daireyi 360 dereceye böldükleri gibi bunu kutsallaştırmışlardır.

ayrıca oturduğunuz mülklerinize daire denilmesinin sebebi de budur. çünkü orası sizin kutsal yerinizdir. kuderitinizi gösterdiğiniz yerdir.

bu da oğuz atay'ın tutunamayanlar'ından; bir işinizi halletmeye çalışırken çevresinde sürekli dönüp dolaştığınız için oralara daire deniliyor :)

26 Aralık 2008 Cuma

bitch ve tapınak fahişeleri

britanya'da, yunan mitinde demeter'e karşılık gelen populer bir tanrıça vardır. lletyy-filiast. bu tanrıça, dişi köpek simgesiyle gösteriliyor. hristiyanlığın britanya'da yaygınlaşmasından sonra dişi köpek anlamına gelen bicce, fahişe anlamında kullanılmaya başlıyor. yani bitch. bu sözcüğün kökeni de eski kuzey dillerinde pittja'dan türediği varsayılıyor. bu sözcük de yunanca kökenli. delphi tapınak rahibelerine pythia adı verilirmiş. bu kelime yunancada putia veya puta şeklinde telaffuz edilir. yani bugun yunanca orospu anlamına gelen putana veya fransızcada aynı anlama gelen putain de aynı kelimeden türemiştir.

işin aslı ise çok daha ilginçtir. sümerlerden başlayarak bir çok pagan tapınak rahibesinin görevi seks yapmaktır. onlar fahişe değil ve bunu para karşılığı yapmıyorlar. mabetlerde aşk odaları var. o odalarda genç erkeklere cinselliği öğretiyorlar. çünkü erkeği insanlaştırmak gerekir ve bu iş için mabetten rahibe getiriliyor. onlara cinselliği, yemeyi, konuşmayı rahibe öğretiyor. bunu yaparken kendilerini tamamen tanrıya adıyorlar. işte bu tapınak kadınları yüzünden kadın alim anlamıma gelen kelimeler zamanla orospu anlamı kazanıyor. işin ilginç yanı yahudilerde kadın peygamber anlamına gelen zonah kelimesi aynı zamanda orospu demekmiş.

elbette erkeği kadınlar tarafından elle tutulur hale getirme işlemi bitmedi. günümüzde de bu işlem devam ediyor. mesela tetikçisinden kumandanına, siyasetçisine kadar tüm ittihatçılara çatal-bıçak tutmayı, toplum içinde davranışları istanbul'un kadınları öğretmiştir.


tabi işin daha ilginç bir yanı da var. bu topraklarda, yani ortadoğu ve ön asyada, roma'dan önce bakire kadınlarla evlenilmezmiş. evlenecek kadın önce bir tapınağa gidip, para karşılığı kızlığını bozdururmuş. şimdi ise tam tersi! roma anadolu'ya gelince bu iğrenç bulduğu geleneği ortadan kaldırmıştır.

fener rum ortodoks patrikhanesi

m.s. 37'de aziz andreas tarafından istanbul'da kurulan kilise, 4. yüzyılda birinci constantinus'un roma imparatorluğu'nun başkentini roma’dan bizans’a taşıması ve şehre konstantinopolis adını vermesiyle başpiskoposluk mevkiine yükseldi. 6. yüzyılda piskoposun resmi ünvanı “yeni roma (konstantinopolis) başpiskoposu” ve “ekumenik patrik” oldu. hıristiyanlık doğu avrupa’nın büyük bölümüne (bulgaristan, sırbistan, romanya, rusya) konstantinopolis’ten yayıldı. 11. yüzyılda ise roma kilisesi ile araları açıldı, birbirlerini karşılıklı aforoz ederek ayrıldılar. 4. haçlı seferinin istanbul'a yapılması neticesinde ise kesin bir latin düşmanlığı gelişmiş, osmanlı ilerlemelerine karşı koyamayan doğu roma imparatorları, doğu ve batı kiliselerini birleştirmek için uğraşmışlar, ancak patrikhane bu duruma şiddetle karşı çıkmıştır. fatih sultan mehmed istanbul’un fethini gerçekleştirdiği sırada, son patrik ikinci athanasios, iki kilisenin birleşmesine karşı çıktığı için görevi bırakmış ve yerine tayin yapılmamıştı. fetihten sonra fatih, gennadius'u patrik olarak atamış ve tüm ortodoskların başı ilan ederek, yüzyıllardır dar bir bölgeye hitap eden kilisenin etki alanını genişletmiştir.

ancak günümüzde fener rum patrikhanesi, ortodosk hristiyanlığın merkezi değildir. rum patrikhanesini o şekilde tanımak isteyenler ise rusya'nın etkisini sınırlamak isteyen avrupa ve amerikalılardır. istanbul 1453'te alındıktan sonra ruslar kendilerini üçüncü roma olarak ilan etmişler ve istanbul'u tanımamışlardır. fatih ile beraber imparatorluktaki tüm ortodokslar fenere bağlanarak tek bir millet haline getirilmiş ve patrik bu milletin başı olmuştur. zaten yunan bağımsızlık savaşı'nda da bu nedenle asılmıştır. tebaasına hakim olamamıştır.

neyse, bulgarlar gelişen milliyetçilik duygularına binaen helen ırkından olmadıklarını anlamışlar ve patrikhaneden ayrılmışlardır. hatta bulgar milliyetçiliğinin doğuşu türk düşmanlığı değil, helen düşmanlığıdır. gregoryan ermenilerin patriği hiç değiller. sırpların, arnavutların bile kendi patrikhaneleri mevcuttur. yunanistan ise bağımsızlık savaşından sonra kendi kilisesini kurmuştur. kıbrıs kilisesi ise kuruluşundan beri patrikhaneden ayrıdır.

fener patrikhanesine şu anda batı trakya, on iki adalar ve girit kiliseleri tabiidir. ancak bu da görünüştedir. yani fener patrikhanesinin balkanlarda bir etkinliği neredeyse yoktur. ama son dönemlerde finlandiya ve estonya kendi rızaları ile fener'e bağlanmıştır. ukrayna ve gürcistan'ın da bağlanma çabaları vardır. bu kiliseler turuncu devrimlerden sonra bu çaba içerisine girmiştir. bunların üzerindeki rus kilisesi etkisi sağlamdır. bunun dışında avusturalya, amerika ve batı avrupa'daki ortodoks kiliselerinde de etkinliği vardır. ancak yine bu durum oldukça sınırlıdır. ama güney amerika'da ortodosk nüfus artmaktadır.

işin özeti şudur ki, tüm ortodosk kiliseleri eşittir. fener patriği ise eşitler arasında birincidir.

23 Aralık 2008 Salı

paranoid android

paranoid android ikinci bölümü rüyamda duydum ve müziği duyar duymaz koşmaya başladım;

you don't remember
you don't remember
why don't you remember my name?

kar üstünde kaymaya başladım;

off with his head, man
off with his head, man

ayağa kalktım;

why don't you remember my name?
i guess he does....

ve birden onu gördüm. evet, adımı hatırlıyor.

erich von manstein

manstein'lar tarafından evlat edinilmiş, gerçek soyadı lewinski olan ikinci dünya savaşının tartışmasız en büyük komutanıdır.

fransa harekatının planlayan kişidir, ancak harekatı uygulayan kişi değildir. rütbesi hala düşük olduğundan kendisini marne hattının karşısında tutmuşlardır. zaten planının uygulanmasının imkansız olduğuna dair heinz guderian hariç, neredeyse tüm alman genaralleri hemfikirdir. ama guderian plana hayran kalmıştır. hitler de korka korka planı kabul etmiş ve uygulanması sırasında tankların ilerlemesini piyadeler gelene kadar 2 kez durdurmuştur.

planının esası zırhlı birliklerle(tank ve zırhlı taşıyıcılar) düşmanın direkt cephesine değil, en zayıf olduğu kanadından saldırmak ve düşman birliklerini çevirmektir. ardenlerin arazi yapısının herhangi bir saldırıya uygun olmadığını düşünen müttefik kuvvetler buralara önlem almamış ve bu durum sonlarını getirmiştir. hatta alman genelkurmayı bile ardenlerin geçilemeyeceğini öngörüyordu. planı hazırlayan manstein'dır. ama uygulayıcısı guderian'dır. ardenlerin geçilmesinden sonra almanlar fransızları iki yönden birden kuşatmış ve fransa'nın kuzeyine son sürrat dalmıştır. gerçek fransız ordusu ise hala daha marne hattının arkasında saklanmaktadır. ama almanlar, kuzeyden gelen birliklerin bu fransız ordusunu kesin olarak kuşatmasına kadar marne'ı geçmeyi denememiştir. planı kendisi yaptığı halde plan, hitler-manstein planı olarak adlandırılmıştır.



rusya'da ise şubat 1941'de von leeb'in kuzey ordular grubuna bağlı olan hopner'in 4.panzer ordusunda, 56. panzer kolordusunun komutanlığına getirilir. bu kolorduyla 22-26 haziran 1941 arasında 320 km ilerleyip leningrad önlerine geldi. eylül 1941'de 11. ordu komutanı oldu ve kırım'ı aldı. kasım 1942'de don ordular grubu manstein'in komutasına verildi. bu tarihten sonra manstein taktiksel dehasını konuşturacaktır. zorlu rus karşı-taaruzlarına göğüs gerdi. stalingrad'da sıkışan 6. orduya 50 km kadar yaklaştı. bu harekat sırasında elindeki en iyi tankın az sayıdaki panzer IV oldugunu, karşısında ise kışı arkasına alan rusların t-34'leri olduğunu belirtelim. mantsein 6. ordu'yu kurtarmak için başladığı harekatta çir nehri'ne kadar geldi. ancak inanılmaz kalabalık olan ruslar yüzünden karşıya geçemedi. oysa ki paulus'un talihsiz 6. ordusu ile arasında sadece 50 km kalmıştı. bu noktadan sonra bir savunma savaşına girişmek zorunda kaldı. şubat 1943'te almanların en başarılı karşı taaruzunu yönetti ve harkov'u geri aldı. mart 1944'e kadar don ordular grubu komutanlığında kaldı. ancak bu tarihte görevinden alındı ve bir daha görev verilmedi.

hitler'in statik ve son adamına kadar savunma prensibini karşı çıkıyor ve böyle bir savunmanın almanya'yı kesin olarak yenilgiye götüreceğine inanıyordu. ama hitler'in bu manyakça savunma anlayışı yüzünden rus orduları, alman birliklerini sürekli çembere alıp imha etmeye başlamış ve 1 metre bile geri çekilemeyen alman birlikleri yokedilmiştir. manstein ve alman generallerinin çoğunun görüşü ise sayıca çok üstün ruslar karşısında en uygun savunmanın, almanların üstün yönü olan "hareket kabiliyeti"ni ön plana çıkaran "esnek savunma" ilkesinidir. hatta bu fikri daha 1941'de ruslara karşı moskova önlerinde bile tekrar etmişler ve cephe arkası bu kadar boş iken ilerlemenin saçma olduğunu, ilk taarruz noktalarına kadar, yani varşova önlerine kadar çekilmesi taraftarı olmuşlardır. ancak alman silah sanayisinin savaşı sürdürmek için kafkasya petrollerine ve kiev ile harkov sanayi tesislerine ihtiyacı vardır. bu yüzden buralar sonuna kadar elde tutulmaya çalışılmıştır. ancak başarılı olunamamıştır. hitler'in kesinlikle geri çekilmeme talimatı 1942'yi de idare etmiş, ancak daha fazla dayanamayarak stalingrad'tan sonra çökmüştür. manstein gibi bir generalin görevinden alınması ise rusların işine yaramıştır. çünkü karşılarında gerçek bir deha kalmamıştı.

savaşta tüm alman generallerini ss katliamlarını yapan, nazi taraftarları olarak bilmemek gerekmektedir. savaşta nazilerin okw adlı karargahı ile(ss'ler ve luttwaffe bağlı) alman genelkurmayı vardır. bu ikisi zaman zaman güç savaşına girmişlerdir. alman genelkurmayı bırakın fransa ve rusya'yı, ilk başta polonya'ya girmeye bile karşıdır. üstelik yahudi katliamları ile hiçbir ilgileri olmamıştır. nazilerin karargahı olan okw'da ise keitel ve jodl adlı iki yeteneksiz, hitler'in sözünden çıkmadan çalışmışlar ve sanırım yargılandıktan sonra idam edilmişlerdir.

manstein, guderian, rommel, paulus, rundstedt, student, thoma gibi generallerin hitler ile sevgi ve nefret ilişkisine benzer ilişkileri olmuştur ama nazi olmamışlardır. bir göring değillerdir. müthiş bir hitler hayranı olan model, hiç değillerdir.


afyonu patlatmak

'afyonu patlatmak' deyimini duymuşsunuzdur. işte bu deyim, vakti zamanında, ramazan aylarında afyon çekemeyen ahalinin bulduğu bir yöntemden kaynaklanır. bu afyon tiryakisi ahali, sahurda sarıp sarmaladıkları afyonu bir güzel yutarlarmış. akabinde oruçluyken, afyon midede bir güzel patlar, kana karışır ve o bir kısım ahali gündüz vakti kafa yaparmış. böylece günaha girmeden keyiflerine devam ederlermiş.

türk kahvesi

kahvehanelere isim veren ve bu sayede osmanlı halkının sosyalleşmesine katkıda bulunan bu içecek, türklerin tütün, afyon ve çay ile beraber 4 önemli keyif maddesinden birisidir. gerçi artık afyon tüketimi sadece tarihi kitaplarda kalmıştır ve yerini esrar almıştır.

neyse, ülkemize ilk kez kanuni zamanında, yemen'den gelen kahve çekirdekleriyle yapılan türk kahvesinde dikkat edilmesi gereken nokta köpüktür. kahv
e ilk kaynatıldığı zaman, sadece köpüğü fincanlara güzel bir şekilde paylaştırır. ikinci bir sefer kaynatıldıktan sonra kahvenin kendisi fincanlara dökülür ve servisi yapılır. ama kaynatma işlemi illa ki közde ve bakırda olmalıdır.

likörle ikram edilmesi yönünde çeşitli rivayetler olsa da bu sadece osmanlı zamanı saray ve köşklerinde geçerli olan bir durumdur. k
ahvehanelerde böyle bir ikram olmaz. kahveyle gelen içecek ise sudur. suyun gelmesinin nedeni ise suyu içerken ağzı temizleyip kahvenin tadını sonuna kadar almaktır. ağızda sadece kahvenin tadını hissedilmelidir. kahveden sonra su içilmez, önce su içilir sonra kahve. bu adet, istanbul'a ilk kahve girdiğinden beri vardır.

bazı kendini bilmezler ise kahvenin kokusunu almamak için burunlarını tıkamak gibi saçmalıklara giriyorlar. zaten kahvenin en güzel yanı bu kokuyu hissetmektir. bu tür ahmakları ise türk kahvesi içmeyi sevmeyen kişiler uyduruyor. madem kokusunu sevmiyorsun, neden içmeye yelteniyorsun a akılsız!

kuru kahveci mehmet efendi'ye kadar kahve evlerde kavrulup dibekte öğütülürmüş. bu büyük insan, eli öpülesice kişi, kahveyi kahve yapan ve en ücra yerlere kadar sokan kişidir.

kendisi 1871'de çiğ kahveyi kavurup dibeklerde öğüterek müşterilerine hazır olarak satmaya başladı. böylece istanbul-tahmis sokakta taze kavrulmuş, mis gibi kahvenin kokusu da çevreye yayıldı. kahveyi öğüterek ilk kez hazır olarak kahveseverlere sunan mehmet efendi, bu yenilik ve müşterilerine sağladığı kolaylıkla kısa sürede tanınarak "kuru kahveci mehmet efendi" diye anılmaya başlandı.
Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.