heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

21 Eylül 2011 Çarşamba

sirius ve orion



1994 yılında güneş tapınağı(solar temple) müritleri toplu şekilde intiharlara ve cinayetlere başladılar. ilk seferde elli üç kişi ölmüştü. intihar ve cinayetlerine daha sonra da devam ettiler. amerikan hükümeti bu yüzden bu kişileri koruma altına almıştı. ama birbirlerini öldürmeye ve intiharlara devam ediyorlardı. 1995'de fransa'da on beş kişi daha intihar etti. intihar yöntemleri ise benzin veya propanla kendilerini havaya uçurmaktı. böylece sirius'daki sonsuz hayata başlayacaklarına inanıyorlardı. aynı düşünceye mısırlılar da sahipti. onlar da öldükten sonra sirius'a doğru gideceklerine ve orada sonsuz bir yaşama başlayacaklarına inanıyorlardı. sümerler ise bu sonsuz yaşamın orion kuşağında olacağınından bahsediyorlardı. öte yandan amerika'da güneş tapınağından başka sirius tarikatları da vardı. sirius b adlı böyle bir tarikatın köyü bile bulunuyor.

artık bilinen en ünlü mason ritüellerinden birisi de sirius yıldızına doğru eğilmektir.


1930'lardan itibaren mali'nin içindeki bir bölgede dogon kabilesini inceleyen fransız antrologlar ilginç bir bilgi ile karşılaşmışlardı. dogonlar, sirius yıldızı çevresinde dolanan bir gezegen sisteminden, nommo adlı yaratıkların geldiğini ve insan uygarlığının kurucusu olduğundan bahsediyordı. bu nommolar hem suda hem karada yaşayabilen yaratıklardı ve suların içerisinden gelmişlerdi. (mitolojiler sudan gelen medeniyet getiricilerle doludur). bu kabile oldukta yalıtılmış bir bölgedeydi ve sigu tolo adını verdikleri sirius yıldızının üçlü bir sistem olduğundan bahsetmişlerdi. sirius'un çıplak gözle farkedilemeyen bu eşlikçisi, modern bilim tarafından 1861'de keşfedilmişti ve sirius b adını almıştı(beyaz cüce-sönmüş yıldız). oysa dogon kültürünün bilinen tarihi 800 yıldı. üstelik onlara göre henüz bilinmeyen bir yıldız daha vardı ve bunları kayalara resmetmişlerdi. bu üçüncü yıldızın gezegeninden gelmişlerdi.

1975'de bir amerikalı yazar sirius gizemi adlı bir kitap yazı. ona göre nommo adlı yaratıklar beş bin yıl önce siriusa bağlı bir gezegenden yola çıkmışlardı ve uygarlığın gelişmesine katkıda bulunmuşlardı.

mısır tapınaklarının çoğu, iç odaları sirius'u görecek biçimde inşa edilmişti. örneğin, keops piramidinin kraliçe odası'nın duvarında açılan bir kanal yalnızca sirius'u görmek üzere yapılmıştı. yine keops'un içinde sirius'un dünyadan görüldüğü süreyi esas alarak yapılmış 32.000 yıllık bir tavim bulunmaktadır. ayrıca eski mısır'da yıldızın nil nehri üzerinde ilk doğduğu gün, yeniyılın  başlangıcı kabul edilirdi. bu doğuş aynı zamanda nil taşkınlarının da  habercisiydi. güneş tanrısı olarak bilinen ra, aslında sirus tanrısıydı. malum, sirius da bir güneştir.



bizim beş köşeli yıldızımız aslında sirius'tur ve türkler ona ak yıldız der. eski yunanlılar bu yıldız görüldüğünde sıcakların, polinezyalılar ise kışın başladığını düşünürlermiş. ingilizcede sıcak günlerin başlangıcını ifade eden dog days sirius'u işaret eder. peki sirius nerede? güneye doğru bakın ve orion kemerini görün(üç yıldız yanyana). o üçlü sistemin hemen aşağısındaki göklerin en parlak yıldızı sirius'tur. ayrıca o orion kuşağının başka bir ilginç özelliği daha vardır. üç büyük piramit, orion kemerine uygun şekilde yapılmışlardır. ona paralellik gösterirler. hem zaten mitolojide sirius'un dahil olduğu köpek takım yıldızı, orion'un köpeğidir. türkler, orion'un kurdu olarak onu göstermişlerdir. hatta ergenekon'da yol gösteren kurdun(asena) bu yıldız olduğu da söylenir. bizim kurt başı figürlerimizin hepsinin sirius'u tarif ettiği söylenir.
işin ilginci kur an'da adı geçen bir yıldızdır;

"doğrusu şi'râ yıldızının rabbi de o'dur." necm 49

yine necm 1'de "battığı zaman yıldıza andolsun ki;" sözünde bahsi geçen yıldızın yine sirius olduğu söylenir ve allah sirius üzerine yemin etmiştir. ama sonradan onun da rabbi olduğunu belirtir, ki bazı tesfirciler bu ayetlerden dolayı bu kuşakta yaşayan akıllı canlıların olabileceğini söylemişlerdir. ama o zamanlar sirius'a tapan arapların olduğu da bilinmektedir. ayrıca necm, yıldız demektir.

başka kur an ayetinte de ilginç bir durum söz konusu.

"hayır! andolsun iyilerin kitabı illiyyûn'dadır. illiyyûn nedir, bilir misin? (o illiyyûn'daki kitap) içinde ameller kaydedilmiş bir kitaptır. o kitabı, allah'a yakın olanlar görür." mutaffifin 18-21

kur an tefsircileri bunun çok yüce yer olduğunu söylemektedirler. yapılan araştırmalarda ise mısır, dogon, sümerler ve kudüs de bulunan tabletlerde illiyuwn kelimesinin sirius karşılığı olarak kullanıldığı söylenmektedir.






orion'un hikayesine gelirsek...

orion'a biz avcı deriz ve o eridanus kıyısında iki köpeği ile beraber(canis major ve canis minor) bekler. üçü birlikte tavşan(lepus) ve boğa(taurus) avlarlar. yunanlılar bu takım yıldızlar hakkında farklı farklı hikayeler anlatmışlardır. orion merope'ye aşık olur. ancak meropa ona yüz vermez. bir süre sonra orion akrep'e(scorpion) basar ve ölür. tanrılar üzülür ve onu köpekleriyle beraber gökyüzünde takım yıldızı haline getirir. avladığı tavşan ve boğayı da yanına koyar. akrepi ise göğün karşı tarafına yerleştirirler. içinde meropa geçen başka bir mitte ise merope'ye yine aşıktır. kızın babasının şartı olan sakız adasındaki tüm hayvanları bir gün ve gecede öldürdüğü halde babası kızı ona vermeyince merope'ye tecavüz eder. kızın babası da orion'un gözlerini oyar ve vs vs... 

başka bir mitte ise orion bütün hayvanları öldürebileceğini söyleyen bir avcıdır. tanrılar bu kendini beğenmişliğe kızar ve onu akrepe öldürtür. daha başka birisinde ise o artemis'e aşıktır ve erkek kardeşi apollon buna bozulur. sonra bir plan yapar ve kız kardeşine onu kazara öldürtür. orion'a aşık olan artemis tanrılara yalvararak onu göklere çıkartır.
mısır hikayelerinde ise orion aslında osiris'tir ve isis-seth-osiris ve daha sonra horus hakkındaki bilindik hikaye ortaya çıkar. isis, osiris'in ölümünden sonra onu mumyalar ve cesedinden hamile kalarak horus'u doğurur. osiris de bu olaydan sonra gökyüzündeki orion olur.

bir hint efsanesinde ise sirius'tan bahseder. cennetin kapısına ulaşmak için yola çıkan dört kardeşten birisi iyi bir savaşçı, diğeri iyi bir aşık,  üçüncüsü de bir şairdir. sonuncu kardeşin ise tek özelliği kendisine sadık bir köpeğinin olmasıdır. kardeşler yola devam ederken dördüncü kardeş savaşçıyı bir savaşta, şairi bir düğünde, aşığı ise bir prensesin kollarında bırakır. köpeği ile beraber cennetin kapısına ulaştığında köpeğini cennete almazlar. yolculuğu cenneten izleyenler tüm kardeşlerini terk ettiği halde neden köpeği terk etmediğini sorduğunda ise kardeşlerinin kendi yollarına gittiğini, oysa köpeğinin ona bağlı olduğunu, bu yüzden terk etmeceğini söyler. bu cevap üzerine köpek gökyüzünde canis major takım yıldızı olur. kalbi ise sirius'tur.   

sümerler ise orion'a uru-anna adını vermişti. yani cennetin ışığı.

orion aynı zamanda sol invictus(batmayan güneş) sembolüdür.

orion'un diğer önemli özelliği ise bize kış takım yıldızlarının  yerlerini bulmamızı sağlar. orion'u bulursanız sirius'u da bulursunuz. kuzey  batıya doğru gidin ve boğanın aldebaran'ını göreceksiniz. omuzundaki iki   yıldızın doğrultusunda doğuya gittiğinizde ise küçük köpeğin prokyon'una  varırsınız.

kaynak: okuduğum bir kaç kitap ve ekşi ile viki dahil bir çok ilginç sayfa...

20 Eylül 2011 Salı

ey hayat

yılmaz odabaşı'dan... 

ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın
aslında yokum ben bu oyunda
ömrüm beni yok saysın

yaşam bir ıstaka
gelir vurur ömrümün coşkusuna
hani tutulur dilin
konuşamazsın

tırmandıkça yücelir dağlar

sen mahlupsun sen ıssız
ve kalbimde kuşların gömütlüğü
tutunamazsın...

eloğlu sevdalardan dem tutar
aşk büyütür yıldızlardan
yasak senin düşlerin
dokunamazsın

birini sevmişsindir geçen yıllarda
açık gibi bir yara gibidir hala
hala çok özlersin onu
ağlayamazsın

yolunda köprüler çürür
sesin, sessizlik sanki bir uğultuda
savurur hayat kül eyler seni
doğrulamazsın!

yapayanlız bir ünlemsim
dünyayı ıslatan şu yağmurlarda
herşey çeker ve iter
anlatamazsın

yaşam bir ıstaka
gelir vurur işte ömrünün çoşkusuna
sesinde çığlıklar boğulur ama
bağıramazsın...

sonra vakit erişir, toprak gülümser sana
upuzun bir ömrün ortasında
ne hayata ne ölüme
yakışamazsın!

yazdırmalısın mezar taşına:
ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın
aslında hiç olmadım ben bu oyunda
ömrüm beni yok saysın...

(şiiri şarkı yapan onur akın'ın sesini beğenemiyorum bir türlü, gıcık bir yanı var ve neden o gıcıklık, onu da bilmiyorum. neyse, tipi zaten bana hep başka şeyler çağrıştırıyor. ciddi ciddi pezevenk, tavernacı tipi var herifte. bedirhan gökçe'yi falan tamamen es geçiyorum.)

not: şavk, ışık demektir.

19 Eylül 2011 Pazartesi

ara beni boya beni - 3



ÇİNDE SEVİŞİRKEN BAĞIRAN EN GÜZELKA gaziantep (hem sevişecek, hem bağıracak, hem de en güzel olacak. bi de üstüne çinli, iyi arama)


seveni üzen üzülür mü. kesir, aydın (üzülmez)


memesi güzel kadınlar. izmit (çok genel bir soru. memesi güzel kadın diye bir sorgu olamaz bence. çünkü aratanın tercihini yansıtmıyor. memesi güzel derken limon kadar olanlar mı, koca memeliler mi, elmacılar mı, ama hangisi?)


sudi arabistan kadin pornoosu Stuttgart, Baden-Württemberg (arap kadınları harbiden hoş kadınlardır, ama arabistan kadın pornosu çok saçma ve gereksiz bir arama)


çok şehrin içinden geçtim ama bu şehir içimden geçiyor benim istanbul (bu bir özlü söz mü bilmiyorum ve benim blogda da bu sorunun cevabının bulunacağını sanmıyorum)


sevişmede en buyuk hazza ulaşmak Jiddah, Makkah (evrenin en porno meraklısı mekanı kesinlikle arabistan)


bana mı dedin X 100 ankara (ankara'dan bir okurum, sağolsun her gün en az bir kere beni buluyor, kendisine teşekkür ediyorum)


Skopje, Karpos x 100 (makedonya'dan bir okurum da beni her gün aratıyor ve ona teşekkür ederim takip ettiği için. mesaj atsın bana :)


Ayla profil resmini değiştirdi tunceli (google'da niye böyle bir arama yapılıyor ki, tamam değiştirdi olsun, çok saçma, google mı bilecek bu soru bile olmayan aramanın cevabını)


haftada kaç kere ilişkiye girmek normaldir nusaybin, mardin (bunun bir sınırı vardır elbet. ama sen gücün yettiğince girebilirsin. sınır sensin!)


eskişehirde erkek erkeğe sikişenlerin telefon numaraları eskişehir (eskişehirdeki umumi wc'lerin kapılarına bak)


moda blüzler, ankara. (gördğünüz üzere sadece seks sorgusu yok, arada moda bluz araması da yapılıyor)


tomas ujfalusi 2010-210 seznunda nerde oynuyordu konya (atletico madrid)


bana mı dedin blog Mülheim, Nordrhein-Westfalen (bu okuruma da sevgilerimi yolluyorum)

facebook'dan sürekli link veren biri var, mümkünse bana ulaşsın. söz, ona kızmayacağım, valla bak, sadece ulaşsın, bir şey yapmayacağım ona....

adilen aşit çocuğukim istanbul (genelde ayşen gruda, bazen halit akçatepe, zaman zaman tarık akan, ıtır esen vs vs vs)


irlandalıların özellikleri x 100 (evet, doğru soru ve bunun cevabını ben yazdım. gidin okuyun canlarım)

16 Eylül 2011 Cuma

gösteri peygamberi

chuck palahniuk - gösteri peygamberi'nden;


 krom eşyaları cilalamanın bir yolu da maden suyu kullanmaktır.

fildişi eşyaları ve çatal bıçak takımlarınızın kemik saplarını temizlemek için limon suyu ve tuzla ovalayın.

takım elbiselerin parlamasını önlemek için kumaşı su ve amonyak karışımı ile ıslatın ve sonra nemli bir bezle üzerinden geçin.

bourguignon soslu bifteği mükemmel yapan sosun içine rendelenmiş portakal kabuğudur.

kiraz lekesini çıkarmak için lekeyi olgun domatesle ovun, sonra normal şekilde yıkayın.

pantolon çizgisi belirginleştirmek için pantolona içeriden çizgiyi içerecek şekilde sabun sürün, sonra düz çevirin ve ütüleyin. bir diğer yöntem de ütü bezini su ve sirkeyle ıslatmaktır.

fırını temizlemek için önce biraz amonyak kaynatın.

parfüm ve saç spreyini güllerinize sıkın, daha güzel ve canlı görünürler.

yapılan çalışmalara göre kleptomanlar, başkalarının penislerini çalmasını önlemek için hırsızlık yaparlarmış. başka bir çalışmada da çalmanın kontrol edilemeyen bir dürtü olduğu iddia edilmiş.

marketlerden değerli ve küçük bir mal çalmanın yollarından birisi de metal boya kutularıdır. değerli malı boyanın içine atın. x-ray ışınlarını metal bloke edermiş.

çamaşır suyu artı amonyak eşittir klorin gazı. öldürür.

vinil kapmanın üstündeki şefaf cilayı çamaşır suyu gibi bir okside edici ile ovarsanız hayatınız kayar.

en iyi toz bezi, bir bez parçasının su katılmış neftyağında iyice ıslatılıp, sonrada kuruması ile elde edilir.

pişerken çatlamamaları için rulo köftelerin üzerine biraz buz sürün.

dantellerin kolalı gibi görünmesi için onları yağlı kağıtların arasına koyup ütüleyin.

kumaşlardan bir kaç parça iplik çekin. yanmazsa yündür. yavaş yavaş yanarsa pamuktur. hemen yanıyorsa sentetiktir, polyesterdir, suni ipektir, naylondur.

biftek fırında pişerken kurumasın diye üstüne başka bir hayvanın yağı ile kaplanır.

amerika'ya getirilen ilk kölelerin bir kısmı toprak yiyerek intihar edermiş. buna jeofaji denirmiş.

şömine tuğlaları kum püskürtmeden temizlenemez.

bacadaki kurumu temizlemek için soba/şömine içinde çinko yakılmalıdır.

amishler düğmeleri olmayan gömlek, mormonlar özel iç çamaşırları giyer. mennocular kilise yerleşimi dışına çıkamaz.

13 Eylül 2011 Salı

carl jung testi

size palahniuk'un günce'sinde okuduğum bir carl jung testi yapayım dedim. bilmiyorsan eğlenceli bir şey, zor soru yok. cevaplamak isteyen yorumlara cevabını bırakabilir veya ytravisbickle@hotmail.com adresine cevaplarını yollayabilir. ben cevaplardan yola çıkarak sonucu yazarım size.

en sevdiğin renk ne? bu rengi 3 kelime açıklayın ve sizce o renk neyi temsil ediyor?

aklına gelen ilk hayvan ne? 3 kelime ile, sence neyi temsil ediyor?

en sevdiğin su birikintisi ney? 3 kelime ile, sence neyi temsil ediyor?

(bu su birikintisi her şey olabilir. nehir, göl, şelale, deniz, akarsu, küçük bir su birinkitisi, akvaryum, okyanuslar veya manavgat şelalesi, sakarya nehri, atlas okyanusu, hangisiyse işte)

kapısı ve penceresi olmayan, içi aydınlık, bembeyaz bir odanın içindesin? hissettiğin 3 duygu ney?

size ıssız bir adaya düşerseniz yanınıza alacağınız 3 şeyi sormuyorum, basit bir kişilik testi...

not: yorumlara bırakılan cevapları yarın cevaplayacağım. sonra direkt yorumlardaki cevaplara bakarsanız testin bir anlamı kalmaz :)

9 Eylül 2011 Cuma

nature of inviting

bu şarkıyı geçenlerde ntv spor'un zinedine zidane için hazırladığı klibi izlerken dinledim. sonra azmettim, aradım, taradım ve buldum.

sabah sabah ekran başında kafanızla dans etmenizi sağlıyor. ambiyansın uygunluğu ve alkolle beraber dinlediğimi düşününce... tüylerim ürperiyor...

6 Eylül 2011 Salı

basamak teorisi (ladder theory)

kadın-erkek ilişkilerine bilimsel açıklama gayreti içinde olan bu teorimizin türkçe anlamı basamak teorisi. kadınların erkekleri, erkeklerin de kadınları çekici bulma nedeni ele alınıyor. bu yazı ekşi sözlükte shirak nikli kişinin, ladder theory başlığının ilk entrysi neredeyse birebir alınarak düzenlenmiştir(yazılmamıştır, düzenlenmiştir). ben kendim üzerinde bir kaç değişiklik yaptım ve yazıyı biraz düzenledim. entry sahibinden de izin aldım. valla bak...


neyse, konuya geri dönelim. teorinin en önemli meselesi kadınların bazı erkekleri neden arkadaş olarak istemesine rağmen, erkeklerin niçin her zaman cinsel ilişki peşinme koşması. teorimiz ciddidir ve sosyolojik araştırmalar esas alınmıştır. öyle geyik bir teori olarak düşünmeyin. 1994'de, dallas lynn ile teoriyi formüle döken jared whitson tarafından ortaya atılmış.

öncelikle şunu bilmek gerekiyor. kadınlar da erkekler de karşı cinsten birisiyle karşılaştıklarında çok çabuk zihinsel değerlendirme yaparlar. ama bu durum kadın ve erkek için farklılık gösteriyor. biz önce kadınların basamaklarını inceleyeceğiz.
teoriye göre kadınların % 99.999'u bitch. ama bitch kelimesine takılmayın. bu kelime ile tarif edilen kadın, sizinle neden yatmadığı konusunda dürüst olmayan ve/veya sizinle yatmak istemeyen kadındır. bu bitch kadınlarının değerlendirme kriteri de şöyle çalışıyor: para ve güç % 50, çekicilik % 40, önemsediklerini söyledikleri ama aslında yalan olanlar da % 10. yani bu % 10'a, zeka, duygusallık, espri anlayışı, dürüstlük vs giriyor.

şimdi bu oranları tek tek inceleyeceğiz.

para(güç): erkeklerin hemen hepsinin kabul edeceği gibi kadınların çoğu, para için erkeklerle beraber olur. mankenleri ve sevgililerini düşünmeniz yeter bu durumu onaylamak için. mesela petrolcü sevgililer, ünlü türkücüler, arabeskçiler, recep ivedik'in bizatihi kendisi, ihtiyar kurtlar, mangal ateşinde yanmış kadar bronzlaşan dalgalaklar gelsin aklınıza. neyse, teoriyi üretenler bunun doğru bir düşünce olmadığını söylüyorlar. orada esas mesele para değildir ve bu durum çok doğaldır. yani diyorlar ki,

"kadınlar böyledir, ilk kriterleri paradır. yapmaları gereken şey dürüst olmak ve aslında fahişe olduklarını kabul etmek ve dürüstçe hayatını kazanmaya çalışan gerçek fahişelerin aleyhine konuşmaktan vazgeçmektir."

şimdi bunu okuduktan sonra kadınsanız eğer aklınızdan ne geçtiğini kafanızın bir yerine not edin...

teori der ki;

bunu okuyan kadınların çoğu, "valla, ben standart bir kadın değilim, zaten benim erkek arkadaşlarım hiç zengin kişilerden olmamıştır" vs diyeceklerdir. oysa olay tam tersi, eğer böyle bir şey düşündüyseniz siz standart bir kadın oluyorsunuz. eğer bunu okuyup, "hmmm" deyip sonra işinize gücünüze devam ederseniz eğer, gerçekten farklı olma ihtimaliniz var.

dış görünüş(çekicilik): teori, kadınların çoğunun bir barda, ya da bir filmde hoş bir adam gördüklerinde orta ikinci sınıftaki duygusal seviyelerine indiklerini söylüyor. bu durum, yaş ilerledikçe artan bir trend olarak tespit edilmiş.

önemsediklerini söyledikleri ama aslında yalan olanlar: elimizde kaldı % 10'luk özellikler. erkeklerin, kadınlara sorduğu "bir erkekte ne ararsın" sorusu, biraz da "kaç tane adamla yattın" sorusudur ve aslında bu soru, "bana yalan söyle" demektir. çünkü kadınlardan gelecek cevap neredeyse hiç değişmeyecek şekilde aynıdır. kadınlar ise şöyle der; "komik, anlayışlılık, dürüstlük, zeka, duygusallık ve duygusal denge." teoriyi üretenlere göre tüm bunlar boktan açıklamalardır. boktan olmama durumunun ise çok az istisna için geçerli olduğunu düşünüyorlar.

ama teoriye göre önemli olan başka meseleler de vardır. mesela kodlar. eğer bir kadın, motivasyonu ve hedefleri olan bir adam istediğini söylüyorsa, zengin bir adam istediğini belirtir. bir kadına nasıl davranacağını bilen bir adam istediğini söylüyorsa, yine zengin bir adam istediğini söyler. iyi bir aileden gelmesini istediğini söylüyorsa, bilin ki zengin bir aile çocuğu istediğini söylemek istiyordur. yani yine geldik kriterlerin % 50'lik dilimine!

ama kadınlar için erkeği çekici kılan başka faktörler de var. mesela erkek ilgisiz ise, yani kadınla, başka bir şeyle ilgilendiğinden daha az ilgileniyorsa, otomatik olarak daha çekici oluyor. hem erkeklerin çoğu da bir kadınla yatamamanın birinci şartının onunla aşırı ilgilenmek olduğunu bilir. hatta teori, kadınların partnerleri tarafından ihmal edildikleri, kötü davranıldıkları, hatta dövüldükleri zaman bile, erkekle yalnız kaldıklarında aralarında bir duygusal bağ olduğunu iddia ettiklerini söylüyor. ama kadının duygusal bağ dediği o şey, aslında yanındaki erkek için cinsel ihtiyacını karşılama seansı oluyor çoğu zaman.

kadınlar genellikle serseri tipleri, hatta çete üyesi olanları, kolunda dövmesi bulunanları vs daha çekici buluyorlar. teorisyenler bunların her nedense mucize yarattığını söylüyor. hatta bir kadınla yatmanın en kolay yolları olarak, onun özgüvenini sistematik olarak zedelemek, bir de onun arkadaşlarıyla yatmak olduğunu belirtiyorlar. erkeğin edebiyat, şiir, uluslararası politika vs ile ilgilenmesi boş işler teoriye göre.

efendim, teoriye göre eğer bir erkek sıradan bir işe ve düzenli bir hayata sahipse, bir kadının onu istememesinin nedeni açık. teori der ki;

"kardeşim, senin gibi bi sürü adam var, ne yapsın ki seni kadın? farklılık önemlidir. çok parası olduğu için gündüzleri işe gitmek zorunda olmayan bir adam, ya da uyuşturucu satan birisi varsa, seninle sıkıcı günler geçirmeyi kim ister ki?"

ayrıca kadınlar için güç önemli bir faktör. hatta afrodizyak. teoriye göre kadının değerlendirmesi, mal-mülk üzerine. erkeğinki ise kadın üzerine. teori yine, eğer bir erkeğin bir kadınla küçücük bir kulübede ya da hatta gardropta yatma şansı varsa, ev almaya zahmet etmeyeceğini de söylüyor.

para meselesine geri dönelim. kadın, 16 yaşındayken arabalı ve yeterince bira alabilen bir erkek istenirken, ileri yaşlarda mümkün olan en çok şeyi alabilecek birisini istiyor. bir kadının bir erkeği daha çok parası olan bir başkası için bırakmamasının imkansız olduğunu söylüyor teori. tek istisna ise mevcut olan erkeğin, kadının her türlü maddi ihtiyacı mükemmel bir şekilde karşılıyor olmasıyla ortaya çıkabiliyor.

özetlersek eğer; çekici, zengin, asilseniz ve kadına ilgi göstermiyorsanız, o kadınla yatma olasılığınız neredeyse % 100'dür.
sıra erkeklere geldi. teoriye göre erkekler basit varlıklardır. kısaca; dış görünüş % 60, kadını yatağa atma ihtimalinin yüksek olması % 30. diğer faktörler % 10. diğer faktörler dediğimiz şeyler de kadınlarla şeyler. yani zeka, duygusallık, espri anlayışı, dürüstlük vs.

erkekler için olaylar şöyle gelişiyor;

bir erkek bir kadınla karşılaşıyor(x diyoruz bu kadına). sonra aynı erkek ikinci bir kadınla karşılaşıyor(ona da y diyoruz). erkeğin zihninden x ile karşılaştığında yukarıdaki kritere göre bir değerlendirmeden geçiriyor ve onu zihninde bir basamağa yerleştiriyor. sonra aynı erkek y ile karşılaşıyor ve onu da yukarıdaki kriterlere göre değerlendiriyor ve x'nin üzerinde bir basamağa yerleştiriyor. yani erkeğimiz kısaca şöyle düşünüyor; "valla x ile yatmak isterim, ama y ile yatmak istediğim kadar değil."


şimdi teorinin aslına gelelim. şunu unutmayın, teoriye göre her karşılaştığımız kişiyi bir basamağa yerleştiriyoruz.

bir erkeğin basamakları yatmak istediği ve buna göre sıraladığı kadınlarla dolu oluyor. en çok yatmak istediklerimiz en üstte. bunlar genellikle gerçekten çok istediğimiz, hatta kendi ulaşabileceklerimiz noktanın çok üstünde olanlardır. sonrasında sevdiğimiz kadınlar yer alır. bir alt basamakta  ise çok mecbur kalırlarsa yatacaklarımız, bir aşağıda ancak alkollüyken yatacaklarımız ve bu konuda ileride kesin olarak yalan söyleyeceğimiz kadınlar var. en dipte kalanlar ise acaip çirkin olanlar. teoriye göre bu acaip çirkin tipler bile dişlerini yaptırır ya da biraz kilo verirlerse basamağımızda yukarıya çıkabiliyor.

erkeklerin tek basamağı olmasına karşın, kadınların iki basamağı var. birinci basamak yatılacak adamları kapsarken, ikincisi arkadaş olunacakları kapsıyor.

problemin kaynağı da şurası: bir kadın bir erkeğe, neredeyse hiç bir zaman, hangi basamakta olduğunu söylemiyor ve bu iki basamak arasında galaksiler kadar fark var. teorisyenlere göre bu ikisi arasındaki fark da zaten entelektüel fahişelerin varlığını gösteriyor.

erkeğin yapabileceği tek şey denemek. bir not bırakarak, öperek, sorarak, bir şekilde niyetini belli etmek ve tepkiyi ölçmek. kadının doğru basamağındaysa sorun yok. ama arkadaşlar basamağındaysa o zaman bir basamaktan diğerine zıplamak sözkonusu. arkadaş basamağından "gerçek" (teoride kullanılan kelime budur. erkek, arkadaş basamağını bir anlamda sanal kabul ediyor) basamağa zıplamak da riskli. kızın bu durumda iki seçeneği var. gerçek basamağına geçmesine izin verebilir ya da (daha büyük bir ihtimalle) suratına yumruğu geçirebilir. darbe, elemanı halihazırda bulunduğu basamaktan da düşürecektir. basamaktan düşenlerin gideceği yer de teorisyenimizin abyss dediği bir yer. orası çok da kötü bi yer değil. adamımız orada biraz acı çekip utanacaktır. sonrasında bir şey olacağı da yok. erkek, yatamayacağı kadını hayatında istemiyor ki zaten.

bir kız size, "sen benim kardeşim gibisin", "ayıcık", "seninle herşeyi konuşabileceğimi hissediyorum", "çok tatlısın", vb gibi şeyler söylüyorsa arkadaş basamağındasınızdır. teorisyen burada "hiç kasmayın" diyor ve ekliyor; "bir sürü problemin çıkmasını engellemenin en iyi yolu, kıza en baştan, onunla arkadaş filan olamayacağınızı söylemek. ona, onu çok çekici bulduğunuzu ve arkadaş olmak istemediğinizi, insanın arkadaşıyla yatmayı düşünemeyeceğini söylemelisiniz. bu kızı kaçırabilir, ama zaten kaçacağı varsa kaçar."

gerçek hayattaki uygulamalarda basamaklama sistemi ve kriteri değişmemekle birlikte bir takım gizli etkenler ve değişkenler de var teoriye göre. bunlar değerlendirmeyi etkilemiyor, ama değerlendirme sonucunda yapılacakları sınırlayabiliyor. mesela her ne kadar tanrı inancı olan insanlar bile evlenmeden ilişkiye girebiliyorlarsa da, bazı insanlar bunu yapmıyorlar. bu insanlar da basamaklandırma işlemi yapılıyor. ama uygulamaya geçilmiyor. "yatılacak kadın/adam" şeklinde değil de "olabilse yatardım" şeklinde bir değerlendirme oluyor. yani teorisyenlerimiz, dini bütün insaların da aynı dürtülere sahip olduğu, ama utanmamak için bunu sonuna kadar reddettiklerini söylüyor.

sarhoşluk da basamaklamadaki sıralamanın dışına çıkmak için bir neden olabiliyor.

şimdi meselemiz sadakat. bir arkadaşınızın beraber olduğu insanla aranız gayet iyi oluyor, seviyorsunuz, hayatınızdaki varlığından memnun oluyorsunuz, ama arkadaşınız ondan ayrılınca sizin de hayatınızdan çıkıyor. bunlar koşullara bağlı arkadaşlıklar. dolayısıyla o kişiyi de basamaklarsınız. erkek için, arkadaşımın kız arkadaşı gibi bir kriter olamaz. ama arkadaşınızla olduğu sürece harekete geçmeyebilirsiniz.

çaresizlik de bir başka etken. normalde en son beraber olduğunuz kişinin daha iyisini arar, merdivende daha yukarılara çıkmak isterseniz. erkeğin dürtüsü bu yöndedir. ama, istekleriniz değişmese de, çaresizlikten dolayı sanal bir basamak inişi de yaşabilirsiniz.

eğer bir adam kadını çekici buluyorsa arkadaş falan olamıyorsunuz. bir sürü kadın, bu konuda tavrını koyup "benim bir sürü erkek arkadaşım var" diyor. ama bu ancak 3 şartta mümkün teoriye göre: ya erkek gaydir, ya sizi çekici bulmuyordur, ya da sizi koyduğu basamaktan daha yukarda bulunan başka bir kadın vardır.

bu teori hakkında tereddüdü olan kadınlara da şöyle bi önerisi var teorisyenlerin;

"arkadaşınız olan bir erkek seçin. gay olmasın. hayatında daha iyi bir başkası da olmasın. ve kendinize sorun, eğer ikiniz başbaşa bi yere gitseydiniz ve siz banyoya gidip sonra çırılçıplak çıksaydınız, size söyleyeceği şey ne olurdu? "güzel arkadaşlığımızı riske atmak istemem?" hadi oradan..."

teorisyenlere göre hayatın anlamı da çok basit;

"basamaklarda ilerlemek."

beraber olduğunuz insan bir öncekinden daha iyi olmalı, yani basamağınızda daha yüksekte olan birisi olmalı. bundan öte motivasyon yok insanoğlu için. yani bir anlamda varlığımız tamamen cinselliğe adanmış, ne yapsak onun için yapıyoruz.

5 Eylül 2011 Pazartesi

tiramisu


tarih 12.08.2011, saat 16:38 suları ve ben o ramazan gününde tiramisu yedim , hesabı ödedim, kalktım, dışarı çıktım ve birden karşıma hem boy, hem kilo ölçen, körlere yardım eden alet ile karşılaştım. ahmet çakar gibi devam edersem eğer aramızda sanki bir yakınlaşma oldu ve üzerine çıktım. sonuç şudur;

kilonuz: 88.7 (abartı, daha yeni yemek yemiştim, 85'im. en iyi tartı anı sabah tuvalete gittikten sonraki zamandır. elbiselerinizi de çıkarın ve öyle tartılın. başka zaman tartılmayın! işte o anlarda ben 83 kilo çıkabiliyorum!)

boyunuz: 191 cm (az biraz taban düş, 189 santim olsun, olmadı 190 sayın. askerde boyumu 181 ölçmüşlerdi, o işi nasıl becerdiler hala şaşıyorum.)

bmi indeksiniz: 24.3(herhangi bir yorumda bulunamıyorum indekse karşı, ne bilmiyorum.)

ideal kilo: 72,9 - 91.2 (90 fazla elbet, de 73 ne lan, askerde bile 75'e düşebildim)

doğum tarihiniz: 12.02.1977 (bunu yazdığımı hatırlamıyorum, ama yazmışım demek)
yaşadığınız gün sayısı: 12600 (çok yuvarlak bir sayı)

bugünkü biyoritim:

aşk: negatif (maşalah)
sağlık: negatif (öleceğim!)
iş: negatif (tatildi lan o gün, sahtekar makina!)


burcunuz: kova
aşk: endamına dikkat et. çekiciliğini kaybedebilirsin. bundan faydalanmayı bekleyenler var. (en azından arkamdan kuyumu kazanların olduğunu öğrenmek eğlenceli oldu)

sağlık: jimlastikle harcanmış birazcık zaman sana çok iyi gelecektir. (gelmedi)

iş: sana yakın gelecekte faydası olacak insanlarla tanışacaksın. (fazla insan ile tanışmak, sıkıntıdan başka bir şey değil)

bir kadının cazibesi dünyadaki en önemli ve tehlikeli güçtür (jokai) (bu da kağıtta yazan özlü söz :)

bugünkü şanslı numaralar: 3 18 22 28 45 49 (oynamadım!!)

not: tarih ve saat tartıda yazıyordu. o yüzden biliyorum!
Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.