heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

30 Nisan 2012 Pazartesi

cinnet


insan beyni bazen garip şekillerde işleyebiliyor ve aslında hiç yapmak istemeyeceğin bir şeyi sana yaptırabiliyor. mesela, güzel bir şekilde başlayan cuma akşamım, uyumanın akabinde ne olduğunu bile hatırlamadığım karmaşık rüyalarından ardından netin başına geçmemle devam etti ve o anda çok eski bir dostuma, olabilecek en anlamsız mesajlardan birini attım. yani onun "bu ne lan, yuh öküzmüş lan bu, gerçek yüzünü ancak şimdi görebildim" diyebileceği ve gülüp eğlenmesinden başka bir işine yaramayacak bir mesaj. öyle bir şey ki bir daha yüzüme bile bakmaz.

sonra yattım uyudum. sabah kalktığımda yüzümde bir sırıtma ifadesi, zafer kazanmışım gibi garip bir hal. öğleden sonraya kadar devam eden bir durum, içimde bir sevinç var. sonra bir kaç saat daha geçti ve birden yaptığım işin ne kadar salakça bir şey olduğunu fark ettim. çocukça bile değil, çok salakça bir şey.

nasıl desem şimdi, sanırım insan beyni bazen kontrolü eline geçiriyor ve sana bir sürü emir verip, beynin hastalık olarak gördüğü bir durumu kesip atıyor. galiba cinnet de böyle bir şey. normalde hiç bir zaman yapmayacağın şeyleri yapıyorsun. sonra sen kontrolü eline alınca içinde bir pişmanlık beliriyor. böyle saçma sapan bir şeyler işte. uzun lafın kısası; insan beyni, senden bağımsız olabiliyor.

26 Nisan 2012 Perşembe

depresyon

şüpheniz olmasın, chuck palahniuk, tyler durden karakterini bornoz giysin diye yaratmıştır. sanırım o ahşap evin içinde bulmuştur bornozu ve nerden baksan yirmi yıldır yıkanmamıştır. tyler durden, jack'in depresif halidir.


coen biraderler ise lebowski'yi ot içsin ve halısını sevsin diye oluşturmuştur. bornoz fazladan karizmatik yapmaz ahbabı, o zaten yeterince karizmatiktir.


nuri alço ağbimiz kapıyı açtığında emrah farkında değildir, ama annesi odaların birinde ağlamaktadır. alço sarı saçlarına uygun olsun diye bu 80'lerden kalma çartlak rengi seçmiş. önünü de kapıyor hamşo, lan baba yarısı değil misin, aç emrah da görsün. sizi gidi brokeback kovboyları sizi! ve evet, esasında nuri alço'nun bornozu, emrah'ın depresyona girme nedenidir.


ve aklınızda bulunsun. depresyon hırkası bir kurt cobain icadıdır. kendisi bu hırka ile rock stardan daha çok, ana kuzusuna benzemektedir.


mecnun çınar'ın depresyon hırkası da hiç fena değildir hani. bir yerde satıldığını görsem alacağım. güzel gitmiş. evin içinde giyerim, uyurken bile çıkarmam..


nuri bilge ceylan hırkası ise resmen saçmalıktır. inşaatta sıvacılara harç taşıyan gözlüklü amelelere benzemiş.


john malkovich'in depresyon robdöşabrı. haklısınız, çok iyi durmuş. film boyuncu bu giysiyi hiç üzerinden çıkarmaz. burn after reading de bir coen biraderler yapıtı. hoş filmdi.


eleman hiper/mega zengin olunca robu bir başka oluyor be ya. bruce wayne dallamasını hiç sevmem. ama sabahlığı süper! çocuklukta girilen depresyon böyle yapıyor zengin çocuğunu..


işte hulusi kentmen robdöşambrı. zenginlik simgesi, sınıf atlama aracı. depresyonla alakası bile yok. bire bir mutluluk kaynağı. bir süre sonra nuri alço'nun üstünde iş elbisesine dönüşecektir. öyle ki, her türk bir gün robdöşambr giyme hayali ile büyür.

25 Nisan 2012 Çarşamba

ve uzaylılar dünyayı istila eder

ey dostlar, yurttaşlar, romalılar... biliyorsunuz ki sinema sanatı baş köşeye yerleştiğinden beri uzaylılar dünyayı istila ediyor. iş öyle bir hale geldiki belirli kalıplar kullanılmaya başlandı. mesela dünyalılar, uyduları çöktüğü için mors alfabesini yeniden keşfettiler. uzaylılar, dünyaya has bir bakteri/virüs yüzünden ölürler vs vs. neyse, bu tür klişelerin bol kullaıldığı bir kaç filmden örnek vereyim ve bu uzaylıların ne kadar salak olduğunu siz anlayın. inanın bana, filmlerdeki gibi uzaylılar varsa eğer biz onların elinden karılarını bile alırız.


the faculty: bir grup uzaylı sülük, amerika'da bir fakülteye ayak basar ve amerikan futbolu koçundan başlayarak insanların vücuduna girerler. akabinde onların bedenlerini yönetmeye başlarlar. tüm kasabayı ele geçirmek üzeredirler. ancak unuttukları bir şey vardır. uyuşturucu! her amerikan fakültesinde olduğu gibi burada da bol miktarda uyuşturucu tüketilmektedir ve uzaylılar bunu hiç sevmemektedir. zaten bu durum onların sonlarını getirir. neyse, ilk defa izlediğim elijah wood adlı frodo'yu oynayan denyonun, kollarından ve bacaklarından tutularak bayrak direğine apış arasının vurulma sahnesi hoştur. böylece, gelecekte berbat bir şekilde oynayacağı frodo'nun intikamı, geçmişte acı bir şekilde alınmış oluyor. filmin şarkıları harikadır. özellikle o futbol sahnesinde çalan another brick in the wall.


independence day: birden bire gökyüzünde dev gibi uçan daireler belirir ve beklemeye başlarlar. amerikan başkanı panik halindedir. tam o sırada çalıştığı nasa'dan siktir edilen bir kahraman, uzaylıların dünyayı istila etmek için çalıştırdıkları geri sayım saatini fark eder ve kalan süreyi hesaplar. başkan acilen kaçırılır. gökdelenlerin tepesinde konuşlanmış uzay gemilerini, "hoşgeldiniz" pankartları ile uzaylısever dostlarımız beklemektedir. tam o esnada büyük bir ışık her yanı kaplar ve gümm! gökdelenlerin tepelerinden bir lazer saldırısı başlar. koskoca binalar yok olur ve şehirler binlerce atom bombası düşmüş gibi yok olur. herkes arabası ile şehirlerden kaçmaya çalışırken siyah bir pilotun sevgilisi de patlamayı görür ve bir otoyol tünelinin içindeki yere sığınır. aman çok uzun oldu, senaryo yazıyorum sanki. neyse, tüm dünya istila halindedir ve bu tür filmlerdeki klasik sahnelerden biri tekrar edilir. mors alfabesi yeniden keşfedilmiştir! böylece tüm dünya ile yeniden iletişime geçirir. tarih saptanır. uzaylılardan ele geçirilen bir uzay aracı ile ana gemiye girilir. ha bu arada, insan teknolojisi ele geçirilen bir uzay gemisi sayesinde bu kadar gelişmiştir vs. neyse, virüs ana gemiye yüklenir. kalkanlar iptal haldedir ve tüm dünya aynı anda saldırır. amerika ve israil savaşı kazanır. filmde bol yahudi göndermesi vardır. dünyayı bir yahudi ve siyah kurtarır. will smith'nin benim bildiğim ilk filmidir. bu filmden önce tüm siyah aktörleri edi mörfi sanıyordum.


transformers: uzaylı dostlarımız bu sefer makineler olarak karşımıza çıkar ve reklam üstüne reklam yapmaya başlar. yok e-bay'mış yok falanmış, filanmış vs. bu sırada teknolojinin gelişmesi de yine uzaylılara bağlanır. yoksa bizim insan aklımız teknolojimizin gelişmesine yetmemektedir. bizler yeteneksiz uzaylılarız. neyse, kötü uzaylıların karşısında iyi uzaylılar vardır ve insanları da yanlarına alarak kötülerle savaşırlar. kazanan iyi makinelerdir. kötü robot dünyanın en derin çukurunu boylar. bir dahaki bölümde piramitleri uzaylıların yaptığını görürür. ondan sonraki bölümde de ayın karanlık yüzeyine gideriz. meğer çernobil'in nedeni de uzaylılarmış. ilk filmde john turturro olağanüstü bir performans sergilemiştir. ve ben bunun çizgi filmini de severdim.


signs: uzaylılar kendilerini belli etmeden gizli bir şekilde dünyayı istila etmeye başlarlar. tarlalarda değişik şekiller yaparlar. tipleri klasik uzaylı tpidir. ne eksiği vardır, ne de fazlası. ha, kanı akıyorsa ölebilir klişesi burada da var mıydı hatırlayamadım şimdi. bıçak sahnesi geldi aklıma birden. neyse, uzaylılarımız geri zekalıdır. sudan ölesiye korkmaktadırlar ve istila etmeye çalıştıkları gezegenin dörtte üçü sudur. sen uzayın bilmem neresinden gel, böyle plansız, programsız, saçma sapan bir istilaya karar ver. cık cık, kınıyorum.. itfaiye hortumları ile uzaylıları yok etmiş bir türün devamıyız biz!


the day the earth stood still: orjinalini seyredemedim. ama keanu reevers'ın oynadığı tekrar filmi bile çok güzeldi. insan ırkı dünyadaki tüm canlı yaşamı tehdit eder bir kangren gibi her şeyi yok etmeye başladığı zaman, uzaylı dostlarımız, dünyalı dostlarımızı kurtarmaya karar verirler. nuh'un gemisi hesabı her canlıdan örnekler alırlar ve her şeyi yok edecek mekanik canlılarını dünyaya yayarlar. bu canlılar her şeyi, ama her şeyi yok edeceklerdir. insanlığın yapabileceği hiç bir şey yoktur. son gelmiştir, ama uzaylı dostlarımız insafa gelir. film tek kelime ile mükemmel. çünkü bir felsefesi var. ayrıca arthur c. clark'ın 2001'inde monolit'in amacı akıllı yaşam formları geliştirmek ve geri kalan yaşamı ise umursamamakken, bu filmde amaç tüm canlıları korumak. ikisini çarpıştırmak hoş olur.


war of the worlds: binlerce yıldır toprağın altında gömülü halde bulunan uzay gemilerine uzaylı düşmanlarımız yıldırımlar yollarlar. ama unuttukları bir şey vardır. her amerikalı yıldırımın iki kez üst üste aynı yere düşmeyeceğini bilir! bu bilgi sayesinde eski karısından kaçmaya çalışan kahramanımız, çocuklarıyla beraber uzaylılardan da kaçmaya çabalar. ama bu iş, hiç kolay değildir. uzaylıların teknolojisi çok ilerlemiştir ve cozz diye diye insanları kül yığını haline getirirler. neyse, uzaylı düşmanlarımız binlerce yıldır bu gezegende oldukları halde ölümcül bir hata yapmışlardır. kendi vücutlarını yok edebilecek bakterileri hesaba katmamışlardır ve bir kaç gün içinde hepsi telef olur. kahraman amerikalı bakteriler dünyayı kurtarmıştır.

 bakın, gördüğünüz gibi dünyamız göt şeklinde. o yüzden herkes girmek istiyor anasını satayım...

24 Nisan 2012 Salı

beşinci krallık

isa'dan önce 4. yüzyılda yaşayan daniel(danyal peygamber), babil kralı nabukednazar'ın maiyetinde ve onun büyücülerinin başıdır. bu göreve ise kralın bir düşünü yorumlaması ile gelmiştir. kendisi babil'e gelişinin ikinci yılında, kral tüm büyücülerini, sihirbazlarını toplamış ve bir gece önce gördüğü düşü yorumlamalarını istemiştir. kahinler düşü duymak istediklerinde ise kral düşünü anlatmamıştır ve öylece yorumlamaları isteyince, tabirciler anlatılmayan rüyanın yorumlanamayacağını belirtmişlerdir. böylece kelleleri gitmiştir. daniel ise bir gece izin istemiş, ertesi gün ise hem gördüğü rüyayı anlatış, hem de yorumlamıştır.

rüya ilginçtir. kral rüyasında dev bir heykel görmüştür. heykelin başı altından, gövdesi ve kolları gümüşten, beli ve kalçası bronzdan, bacakları demirden ve ayakları ise yarı kildendir. daha sonra birden büyük bir kaya ortaya çıkmış, önce heykelin demir-kil karışımı ayaklarını, sonra demir bacaklarını, sonra bronz belini, gümüş gövdesini ve altın başını çarparak un ufak etmiş, o sırada bir rüzgar çıkmış ve heykelin bütün parçalarını savurarak götürmüştür.

kral, daniel'in gördüğü rüyaya şaşırmıştır. kral, bunu nasıl bildiğini sorunca ise daniel kendi tanrısının ona rüyayı gösterdiğini ve bunun sır olduğunu söyler.

kral rüyayı yorumlamasını istediğinde ise daniel şöyle der;

"siz altın başı temsil eden ilk kralsınız. sizden sonra sizden daha az güçlü bir kral gelecek. ondan sonra üçüncü olarak bronz bir kral gelecek ve o tüm dünyayı yönetecek. sonra dördüncü olarak demir bir kral gelecek. pençeleriyle insanları ezecek, işkence edecek ve tüm insanlığı yok etmek isteyecek. işte bu krallık döneminde tanrı kendi krallığını kuracak ve tüm o krallıkları yok ederek bir daha hiç yıkılmayacak mesianik krallığını kuracak." (tevrat - daniel 2. bölüm)

(biz şimdi bahsedilen son çağdayız. yani tanrı krallığı her an gelebilir(!) ek bir bilgi daha, insanlara zulmeden dördüncü krallığın islam imparatorlukları olduğunu yazanlar da varmış.)

bu rüya batı dünyasını şekillendiren hikayelerden birisidir ve newton bile bunun matematiksel hesaplarını yapmıştır. ama daha öncesi de vardır. 12. yüzyılda joachim de fiore rüyadaki kayanın isa'nın kuracağı krallık olduğunu söylemiştir. daha sonra çek thomas müntzer, anababtist kilisesini kurmuş ve kaya'nın krallığını ve yeni kudüs'ü avrupa'da kurmak amacıyla yola çıkmış, avrupa'daki ilk köylü isyanını başlatmış, ama katolik kilisesi tarafından yok edilmiştir.

protestanlığının kurucusu martin luther bile, protestanlığı isa'nın beşinci krallığı olduğunu söylemiştir. thomas more ütopya'sında bu beşinci krallığı anlatmaktadır ve kendisi pis bir işkencecidir bu arada. neyse, kızılderililere vaaza çıkan ilk protestan misyoner john elliot, beşinci krallığın batı amerika'da kurulduğunu söylemişti. rivayete göre amerikan bağımsızlık bildirgesi kaya'nın ta kendisidir.

tabi kehanet bunlarla sınırlı kalmadı. bir sürü insan daha krallıktan bahsetti. mesela oksijenin varlığını keşfeden bilim adamı, krallığın türkleri yok edeceğini söylemiştir. bugün bu rivayete inanan yüz milyonlarca insan var ve en önemlileri evanjelistlerdir. amerika'da da çok etkindirler. amerika böyleyken avrupa eli boş durmuyor elbet. komplo teorisyenlerine göre bahse konu beşinci krallık için avrupa birliği kurulmuştur.

kaynak: aytunç altındal - gül ve haç kardeşliği

11 Nisan 2012 Çarşamba

kan ve gül, gül ve diken, aşkın ve sen

tevratta yüz kadar bitki ve iki düzine kadar çiçekten söz edilmektedir. ama bu kadar bitki ve çiçek için sadece ondört tane ibranice kök sözcük kullanılmıştır. gül ise tevratta tam olarak bahsedilmese bile bir süre sonra hristiyanlığın en önemli bitkilerinden biri haline gelmiştir. tevratta chabazzelet olarak geçen çiçeğin gül olup olmadığı bilinmiyor. ama isaiah kitabının 35. babında israil'e yakında bir kurtarıcının geleceği müjdelenmiştir.

"kıraç topraklar coşacak ve yeşerecek, tıpkı crocus(chabazzelet) goncası gibi açacak."

bu metinde açan o goncanın karmel dağı'nın ve sharon'un görkemini yansıtacağından bahsedilmektedir. tevratın bir başka bölümünde de "sharon'un gülü" diye bir şarkı vardır.

"ben sharon'un bir gülüyüm
vadinin sümbülüyüm"
yahudilere göre bahsedilen sharon gülü beklenen kurtarıcıdır. hristiyan yorumcular için ise bu bir kod haline gelmiştir ve sharon gülü olarak bahsedilen kişi bellidir. ilginçtir, güney kore'nin ulusal çiçeği de sharon gülüdür.

bu kod yahudilikte yoktur. hristiyanlarda da sadece katolikler kullanır.bu sayede kendi dinsel meşruyitlerini tevrata bağlamış olurlar. yahudiler için dört büyük peygamberden birisi olan isaiah göre tanrı tarafından gönderilecek beklenen mesih'i simgeleyen sharon gülü, hristiyanlar için artık gelmiş olan mesihin getiricisinin kod adı haline gelmiştir. yani meryem'in. öyle ki, isa'nın kanının saklandığına inanılan kutsal kasenin üzerinde de meryem'in kodu olan bu kırmızı gülün olduğuna inanılır.

peki meryem kimdi? ilk hristiyanlar isa'nın soyunu, babası(!) taraafından kral david'e dayandırmışlardır. ancak bir zaman sonra şamlı aziz johan, yusuf'un, isa'nın babası değil hamisi olduğunu söyledi. meryem'in soyunu da yine david'e dayandırdı. meryem'in yüceltilmesi ise çok çok sonra olmuştur. dokuzuncu yüzyılda ortodosklar ona tanrının annesi anlamına gelen theotokos sıfatını yakıştırdı. yani meryem, baba tanrının eşi oluyordu. katolikler ise meryem'i hikmet/sofia kavramı ile özdeşleştirmiştir. öyle ki bu sayede meryem teslisteki ikinci kişi, yani kutsal ruh ile özdeşleşmiştir. bu yüzden onun için hazırlanan bir duada(in omnibus requiem) meryem'in kendisinin tevratta bahsi geçen jericho'daki gül olduğundan söz etmektedir. lekesiz doğum gününde okunan bu duadan sonra ise meryem'in doğumundan 600 yıl önce yazılmış olan metinden sharon'un gülünün de meryem olduğu söylenmiştir. bu arada, bahsedilen lekesiz doğum isa'nın değil, meryem'in doğuşudur. çünkü isa'yı doğuran kişinin ilk günahtan arınmış bir kişi olması gerekmektedir. bu ilk günah hadisesi hristiyan inancında feci önemli bir hadisedir.

meryem'in bir diğer simgesi de zambaktır. zambak(lily) esasında adem'in ilk eşi olduğuna inanılan lilith'in simgesidir. lilith ise kötüdür. ama meryem, tanrının yeryüzünde görmek istediği ideal kadındı ve havva'dan üstün tutulmuştur. çnkü meryem, havva'nın hatasını düzeltmiştir.
neyse, gülden bahsedelim biraz. gül, tüm insanlığın, mitolojinin vazgeçilmezlerinden birisidir. eros, tanrılara gül sunar ve başlarının üstüne koyar. böylece başına gül konulmuş kişinin, yani tanrıların sırlarını saklayacağını beyan eder. bu durum günümüzde de devam etmektedir. diplomaside subrosa(gül altı) terimi ile saklanması gereken sırlardan bahsedilmektedir. eski zamanlarda anadolu'daki bacchus festivallerinde devlet sırlarını bilen yöneticiler içerlerken başlarına gül taçları koymuşlardır. sarhoşluk ile olabilecel dil çözülmelerinin önüne böyle geçileceği varsayılmıştır. subrosa'nın kendisi ise beş çeberli kırmızı güldür. kırmızı gül, aynı zamanda sümer aşk, seks ve savaş tanrıçası iştar'ın da simgesidir. bu arada, star/stern kelimesi iştar'dan gelir. aynı zamanda açmamış gül(gonca), kadın cinsel organının sembolüdür. bu da büyük ihtimal iştar'dan kaynaklanmaktadır.

ayrıca dokunduğunu altına çeviren felsefe taşı dediğimiz rosettastone, gül taşıdır. felsefe taşından ayrı olarak, rosetta taşı olarak bilinen vir taş daha vardır. bu taş, mısır hiyerogriflerinin çözülmesini sağlamıştır. bugün başlangıç merdiyeni greenwich'ten geçiyor. oysa 1888 yılına kadar bu çizginin paris'teki saint sulpice kilisesinden geçtiğine inanılırdı ve bu çizgiye gül çizgisi denirdi. kutsal kasenin bu çizgi üzerinde olduğu söylenir.

ortaçağ avrupa'sında gül bahçeleri yapmak çok önemliydi ve bu bahçeler kilise tarafından takdis edilirmiş. romalılarda da yılın bir pazar gününü güle adamışlar ve o güne rose sunday demişlerdir. o gün, tüm güller pagan geleneklerine göre kutsanırmış. bu gelenek hristiyan alemince devam ettirilmiştir. sonradan -büyü ve sihirle ile çok uğraştığı için- adı papalar listesinde lanetle anılan 23. john zamanında altın gül günü kutlamaları başlamış.

mitolojide ise ilk kırmızı güller, afrodit'in sevgilisi adonis'in kanayan yarasından akan kandan çıkmıştır. bu gelenek de hristiyanlara geçmiştir. isa çarmığa gerildiğinde, böğründen akan kanın yere dökülmesi ile kırmızı güllerin oluştuğuna inanılmıştır.

ayrıca yine roma devrinde rosalia adıyla düzenlenen ve ölüler için yapılan bir gül festivali vardır. vatikan bunu pentacost sunday olarak kutlamaktadır. festivalin tarihi ise 11 mayıs ile 15 temmuz arasındaki bir gündür.

ve ilginçtir ki hristiyan tespihine rosary denir. ilk tespih kullananlar hindulardır ve tanrı vişnu ile şiva için kullanmışlardır. bu gelenek sonra islama geçmiştir. haçlı seferlerinde ise tapınakçılar tarafından benimsenmiş ve 1495'de papa vi. alexander caiz olduğunu açıklamıştır. ayrıca yahudiler, musa'nın on emri tanrıdan aldığının anısı olarak pentacost törenleri yapmaktadırlar. hamursuz bayramından 7 hafta sonra kutlanmaktadır ve bu güne yine gül bayramı denilmektedir.

tabi bildiğiniz gibi kırmızı gül aşkın, beyaz gül ise ölümün simgesidir. ortaçağ fransa'sında sadece bakirelerin kırmızı gül taşıma hakkı varmış.

alşimizde ise kırmızı gül sülfürü, beyaz gül civayı temsil edermiş. yedi çeperli gül, yedi metalin simgesidir ve adı da persian rose(acem gülü)'dur. okültizmde ise bu gül, 7. gül olarak adlandırılır ve 7. oğulu temsil edermiş. adem'in kabil ve habil'den sonra doğan 7. oğul seth, okült düşünceye göre tanrısal magick başlamıştır.

masonlar ise her ölen mason için mezara 3 tane beyaz gül bırakılır veya dikilirmiş. ayrıca masonlar için gizli ibadet günü olan 24 haziranda localar, sarı, kırmızı ve beyaz güllerden oluşan aziz john gülleri ile donatılırmış. masonlarda kırmızı gül yaprağı evet, beyaz gül yaprağı ise hayır anlamındaymış.

avrupa soyluları da gülü kendi simgelerinde kullanmışlardır. kırmızı gül, meryem'e, dolayısıyıla kiliseye bağlılığı, beyaz gül ise protestanlığa ve krallığa bağlılığın simgesiymiş. kırmızı gül aynı zamanda militarizminde sembolüdür ve roma savaş tanrısı mars'ın kırmızı bir gülden doğduğuna inanılır.

ingilizlerin gül savaşlarında da york hanedanı beyazı, lancester hanedanı ise kırmızıyı seçmiştir. sonuçta york ve lancester güllerinin karışımını kullanan tudor hanedanı savaşı kazanmıştır.

islam, gülü çok sık kullanmıştır. bektaşilikte gül destesi hz. ali'nin ölmeden önce yapılmasını istediği son talebidir. yeniçeriler çeşitli dualardan oluşan dua destelerine gülbang derdi. bektaşilerin cenaze, zifaf ve sefer için ayrı gülbangları varmış.

kaynak: aytunç altındal - gül ve haç kardeşliği

3 Nisan 2012 Salı

komutan

ikinci dünya savaşının önemli rus komutanları ile kurumlarına dair bir kaç bir şeyler karalamak lazımdı. blogda hep almanlardan bahsediyordum, biraz da ruslar ve bir kaç savaş sırası devlet başkanı olanlardan bahsedeyim dedim. araya çerez babında ufak tefek bir şeyler daha kattım. keyifli okumalar..

abwehr: nazilerin silahlı kuvvetler istihbarat teşkilatı. başlarındaki amiral wilhelm canaris hitler suikastine karışınca ss'e bağlanmıştır. canaris ise hitler tarafından kurşuna dizilmiştir. casusluk, sabotaj ve casusluğa karşı koymada faaliyet gösterirler. sovyet cephesinde önemli faaliyetleri olmuştur. ama genel anlamda başarısızdır. canaris'in franko'ya savaşa katılmama yönünde telkinlerde bulunduğu da söylenir.

ion antonescu: 1932'de savaş bakanı olan bu romen subay, 1940'da başbakan oldu ve rusya'ya karşı almanya ile anlaştı. 1944'de romanya kralı michael tarafından idam ettirildi.

brandenburgers: abwehr tarafından kurulan, sivil kıyafetler içinde, muharebelerden önce düşmanın cephe gerisindeki önemli noktalarını ele geçirmek ve imha etmekle görevli özel alman birliği. mussolini'nin kurtarılmasında ve ikinci ardenler saldırısında, budapeşte başkanlık sarayının basılarak macarların taraf değiştirmemesinde çok başarılı olmuşlardır. komutanları yarbay otto skorzeny'dir. skorzeny, savaş sonunda idamla yargılanırken hapishaneden kaçmış ve ömrünün geri kalanını ispanya'da geçirmiştir. suratındaki boydan boya olan çizikle tanınır.

semyon budenny: rus mareşal. rus imparatorluk ordusunda görev aldı. iç savaş ve rus-polonya savaşında 1. süvari ordusunu ustalıkla idare etti. 1941'de rus güney batı cephesinde rus ordusunu komuta ederken askerleri esir düştü. pala bıyıklarıyla ünlüdür. savaş zamanında, voroşilov ile beraber imparatorluk ordusundan kalan 2 mareşalden birisidir. bir rivayete göre nkvd budenny'yi tutuklamaya gelmiş, ancak o silahını çekerek hepsini öldürmüş ve stalin'i arayıp karşı devrim girişimini yokettiğini bildirmiş. stalin bu olaydan çok etkilendiği için onu sağ bıraktığı söylenir.

vassili chuikov: stalingrad'da, 62. ordusu ile beraber almanlara direnen rus komutan. şehri savunmuştur. zamanında çan kay şek'in danışmanı olmuş ve çin'de kalmıştır. fin savaşına katılmıştır. kızılordu'nun karşı saldırılarında önemli görevler aldı. hitler'in berlin'deki sığınağından giden bir heyet, chuikov'a barış teklifinde bulunmuştur. jukov kendisini sevmez, anılarında adımın adını neredeyse geçirmemiştir.

commandos: ingiliz özel birliği. gönüllülük esastır ve alman geri hatlarına saldırılar düzenlerlerdi. ileriki zamanlarda fransız, belçikalı, polonyalı ve hollandalılardan da asker almışlardır.

andrei eremenko: birinci dünya savaşında onbaşıdır. iç savaşta beyaz ruslara karşı savaştı. daha sonra uzak doğu birliklerinin komutanı oldu. almanlar saldırınca batı cephesi komutanı oldu. ilk olarak mevcut bütün uçakları toplayarak guderian ve hoth'un tanklarına saldırdı. t-34 ve kv'lerle de karşı saldırıya geçti. bu sayede moskova'yı kurtarmıştır. savaşırken yaralanmış bir komutandır. akabinde stalingrad' geçti. prag'a giren komutandır.

georgi konstantinovic jukov: stalin'in temizliğinden şans eseri kurtulan büyük rus mareşali. savaşın başında genelkurmay başkanıdır. daha sonra leningrad savunmasını üstlendi. almanları durdurdu. akabinde batı cephesi komutanı(moskova) oldu. moskova'yı başarılı bir şekilde savundu ve nazileri geriletti. moskova savunmasında, sibirya'dan getirttiği tümenleri ile savunmuştur. sibirya tümenleri soğuğa dirençliyken, almanlar donmuştur. bu başarıları ile savunma komiserliğine seçildi. stalin'in danışmanı ve savaşın planlıyıcısı ve yürütücüsü oldu. stalingrad savaşından sonra da mareşalliğe yükseltildi. savaşı planlayanların başıdır. stalingard hücumunda(saturn) kuzeyde kalmış ve alman yardımının stalingrad'a gelmesini önlemiştir. o olmasaydı stalingard zaferi elde edilemezdi. berlin'e kadar ilerleyip alan komutandır. acımasız bir kişidir. berlin savunmasını aşmak için 300.000 kişi kaybetmiştir. bagration operasyonunu idare eden kişidir. yani 23 haziran - 29 ağustos 1944 tarihleri arasında yürütülen ve alman merkez ordularını imha edip, beyaz rusya'yı kurtarıp, polonya'yı işgal etmek için hazırlanan saldırı. o kadar acımazsızdır ki heykelinin bir kan gölü içinde bulunması gerektiği söylenirmiş. rusların bugün 1 terörist öldürmek için sivil halk da dahil herkesi öldürme taktiğinin jukov kaynaklı olduğu bilinir. öyle ki kendi ifadesi ile anlatırsam eğer mayın tarlasını temizlemek yerine, mayın tarlasına askerleri sürmüş ve karşımızda makinalı tüfek siperi olsa zaten bu kadar kayıp verebiliriz demiştir. leningrad, moskova, stalingard, kursk ve berlin'de hep vardır. o olmasaydı sovyet zaferi olmayabilirdi.

(bagration operasyonu)

ivan stepanaic koniev: o da stalin temizliğinden zor kurtulmuştur. ukrayna ve güney polonya'yı geri almıştır. çekostovakya ve berlin savaşlarında önemli işler yaptı. en sonunda avusturya'nın rusya işgalindeki bölgesini yönetti.

rodion yakovlevic malinovski: birinci dünya savaşında savaştı. ispanya iç savaşında cumhuriyetçilere yardım etti. stalingrad'da çarpıştı. romanya ve avusturya'ya giren birliklere komuta etti.

nkvd(narody komissariat vnutrennykh del): kgb'nin öncüsü olan halk komiserliği. başlangıçta çalışma kampları ve tahkimatları yapan işçilerin kontrolünden sorumluydu. daha sonra kızılordu'ya takviye birlikler vermeye başladı. kiev'i savundular. leningrad savunmasına motorize birlikleriyle katıldılar. katin ormanlarında katledilen polonyalı subayları büyük ihtimal nkvd katletmiştir. savaş zamanı doğu avrupa'da ss ile beraber terör estirmiştir. sivil halkın en çok ss karası ve nkdv yeşilinden korktuğu söylenir.

okw(oberkommando der wehrmacht): hitlerin başında olduğu alman silahlı kuvvetler komutanlığı. kara, hava ve deniz kuvvetleri komutanlıkları buna bağlıdır. ayrıca dışişleri, ss birliklerini ve nazi partisi faaliyetlerini de yönetmişlerdir.

vidkun quisling: norveçli faaşist lider. almanların norveç'i işgal etmelerine yardımcı olmuştur. savaş sonunda vatana ihanetten kurşuna dizilmiştir. bugün adı norveç'te vatan hainliği ile eş anlamlı kullanılırmuş.

konstantin rokossovsky: çarlık ordusunda assubaydır. kızılordu'ya katıldı. savaştan önce süvari birliklerini komuta etti. stalin temizliğinde nkvd tarafından işkenye tabi tutulmuştur. hapsedildi, ama 1940'da orduya geri katıldı. neredeyse bütün batı cephesinde mekanize kolordusu ile çarpıştı. paulus'un 6. ordusunun stalingard'da imhasında önemli işler yaptı. savaşta kuzey kuşatmasını o yaptı ve çembere alınan nazileri o temizledi. varşova'ya giren komutandır. mareşaldir.


ss(schutzstaffel): anlamı koruyucu kademe. nazilerin siyah üniformalı seçilmiş birlikleridir. başlangıçta hitler'in korumalığını üstlenen küçük bir birliktir. heinrich himmler liderleridir. 1933'de 50 bin kişi olmuşlardır. düzenli orduların bir kanadını temsil eden birliklerine de waffen ss denilmektedir. 1940'da 4 tümenken, harkov'daki sovyet ilerlemesini durdurdukları için bir anda 40 tümene yükseltilmişlerdir. yahudilere karşı nihai çözüm ve varşova gettosundaki yahudi isyanının büyük bir vahişikle sonlandırılmasından sorumludurlar. nürnberg'de suç örgütü sayılmışlardır.

stavka: rus yüksek komutanlığı. timoşenko, voroşilov, molotov, stalin, jukov(genelkurmay başkanı), budenny ve amiral kuznetsov'dan oluşmaktadır. sovyet silahlı kuvvetlerinin bütün faaliyetlerini kontrol etmekteydi. cephe komutanları ile sürekli irtibat halindeydi ve bazen cephe komutanları buraya gelir, bazen de temsilcileri cepheye giderdi.

semyon konstantinovic timoşenko: iç savaşta süvari komutanıydı. finlilere karşı savaştı. stalin'in emrindeki savunma komiserliği görevini yürüttü. rostov'u alan komutandır. kuzey batıdan kafkasya'ya  ve beserabya'ya kadar savaştı. ama asıl başarısı almanları moskova önlerinde durdurmasıdır. mareşaldir.


josip broz tito: komünist partizan lideridir. bir çilingirin oğlu iken birinci savaşta avusturya-macaristan ordusunda görev aldı ve ruslara esir düştü. rus iç savaşında kızılordu'da çarpıştı. işçilerin örgütlendirilmesinde çalıştı. daha sonra yugoslav komünist partisini yeniden teşkilatlandırdı. yugoslavya işgal edilince direnişin lideri oldu. 1944'de partizanlarıyla beraber kızılordu ile omuz omuza çarpışarak almanları sürdü. savaş sonunda bağımsız hareket edince komiternden ihraç edildi.

fedor tolbukhin: rus mareşali. stalingrad'da çarpıştı. avusturya'ya giren birliklere komuta etmiştir.


aleksandr mikhalilovic vasilevksi: rus mareşali. birinci savaşta cephededir. kızılordu'ya katıldı. stavka üyesi olduğu halde sivastopol'un geri alınmasında çarpıştı ve yaralandı. sovyetler birliği kahramanıdır. savaşın sonlarında uzak doğu birliklerinin komutanı oldu. savaştan sonra ise genelkurmay başkanlığı, silahlı kuvvetler bakanı ve savunma bakanı yardımcılığı yaptı.

nikolay nikolayeviç voronov: rus topçu mareşali. 1918'de kızılordu'ya katıldı ve iç savaşta savaştı. rus-fin savaşında görev aldı. paulus'un 6. ordusunu imhada görev aldı.


kliment yefremoviç voroşilov: rus mareşali. 1919'da 4. orduya komuta etti. budenny ile birlikte çar ordusundan kalan ender subaylardan birisidir. 1935'deki 5, savaş sırasında ise kalan 2 mareşalden biriydi. kızılordu'yı modernleştiren ve mekanize hale getiren kişidir. stavka üyesidir. denir ki, stalin ile arası iyi olmasaydı kızılordu'nun savaşta işi oldukça zorlaşırdı. 1953'de stalin'in ölümünden sonra devlet başkanlığına denk olan sovyet prezidyumu başkanı olmuştur. taksim cumhuriyet anıtının istiklal caddesine bakan yüzündeki kişilerden birisidir. stalin'in sağ koludur ve büyük kızılordu temizliği zamanında asker arkadaşları aleyhinde ifadeler verip bir çok kişinin hayatını mahvetmiştir.

kaynak: basil liddell hart - ikinci dünya savaşı tarihi / ekşi sözlük

2 Nisan 2012 Pazartesi

kork abrilin beşinden öküzü ayırır eşinden

neredeyse seneler kadar uzun süren geçen mart ayını grip ile kardeş olarak geçirdim. ne nane limonlar, ne de bir küçük rakı hastalığımı geçirdi. yeminli olduğum için antibyotiğe de elimi süremedim. neyse, nisan geldi de biraz olsun düzeldim. güzel nisan, sevimli nisan, yerim seni nisan!

nisan türkçeye arapçadan geçmiş. akadçası nisnu. akadçası da sümerceden geçme nisag. anlamı ilk meyveler demek.  malumunuz üzerine geçmişte yılın ilk ayıymış. april fool falan oradan gelir. hala nisan 1'i yılbaşı olarak kutlayanlardan işte.

neyse, bir ara anneannemle laflarken demişti bu lafı, korkma martın kışından, kork abrilin beşinden öküzü ayırır eşinden.. "anneannem ingilizce biliyormuş lan" demedim elbet. ama küçük çaplı bir şaşkınlık yaşadım. sonra internette farsça sözlüğe bakınca iş anlaşıldı. farsçada da nisan ayı, avril demek. anadolu türklerinin iran'dan etkilenmediğini söylemek abesle çok büyük iştigal etmek olur ki, saçmalamayalım lütfen! neyse, bu april/avril/abril açmak demekmiş. çiçeklerin açması kastediliyormuş.

evet, 16-18 nisan camışkıran soğuğu günüdür. abrilin beşi olarak bahsedilen gün 16-18 nisan tarihlerinden birisidir. tırsın o gün, çok pis soğuk olacak.

genel olarak bakarsak eğer.. geldi bahar ayları, gevşesin gönlünüzün yayları...

"imkansız şey
şiir yazmak
aşıksan eğer
ve yazmamak
aylardan nisansa..."

-orhan veli-
Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.