heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

24 Haziran 2008 Salı

reform - protestanlığın doğuşu - westphalia antlaşması


papaların biri fransız saraylarının ihtişamından o kadar etkiler ki kendine san piyer katedrali'ni yaptırmak ister. ama cepte para yoktur. düşünür ve hristiyanlara cennetten toprak satmak gibi müthiş bir fikir bulur. papazları artık tüm avrupa'yı dolaşıp, millete vaaz veriyordur ve toprak satışlarına da başlamışlardır.

ancak güney almanya'da martin luther adlı bir keşiş bunun incilde yeri olmadığı söyler. hatta bunu yapanların isa'yla alakası olmadığını da ekler. satışlar bu konuşmadan feci şekilde etkilenir. arazi fiyatları düşmektedir ve papa duruma el koyar.

neyse efendim luther'i bir kısım soylular korumak ister. çünkü bu soyluların avusturya imparatoru ile araları iyi değildir. avusturya imparatoru da papalığın koruculuğu rolünü oynadığından olaya karşı çıkar. bir meclis toplanır. olay tartışılır ve martin luther, papa tarafından zındık ilan edilip, aforoz edilir.

ama keşişimiz aforoz ilan edilme bildirisini yakar. hemen incili almancaya çevirmeye başlar. ilk başlarda almanların hala ortak dili olmadığından çok zorlanır ve zoru başarır. bugün almanların kullandığı dil, martin luther'in eseridir.

neyse, gel zaman git zaman iş çığrıdan çıkar. fransızlar, protestan soylularını bir pazar günü bir punduna getirip kafalarını keser. ispanyol katolikleri tüm ispanyol protestanlarını öldürür. hollanda'da ise durum sakindir. isveç protestan olur. ingiliz kralı, papa boşanmasına izin vermeyince kendi kilisesini kurar. ilk yaptığı iş karısının kafasını kestirir. sonra tekrar evlenir ve yeni karısından da hoşnut kalmaz. onun da kafasını kestirir. 5 karısının kafasını bu yolla kestirmiştir.

ama almanya'da durum karışıktır. tarihe otuz yıl savasları olarak geçen bu savaşlarda avusturya ve kuzeydeki almanlar birbirlerine girer. olay artık bir din savaşı değildir. katolikler protestan ordularında, protestanlar katolik ordularında savaşmaya başlamıştır. hatta protestan isveç, dindaşlarına yardım için almanya'ya girer. katolik avusturya'nın güçlendiğini farkeden katolik fransa onlara saldırır ve savaş 30 yıl sürer. alman nüfusunun yarısı yok olmuştur. almanya tanınmayacak hale gelmiştir. taş üstünde taş kalmamıştır.

her şeye rağmen bu savaş yine de biter ve 1648'de imzalanan westphalia antlaşması ile bu topraklara barış gelir. bu antlaşma, 800 yılında kurulan kutsal roma cermen imparatorluğunun resmen olmasa bile sonunu getirmiş ve avrupa'da ilk defa ulus devlet bilincinin yerleşmesini sağlamıştır. bundan böyle krallar kendilerine bağlı devletlerden izin almadığı sürece savaş ve barış yapamayacak ve onların iç ve dış politikalarına karışamayacaktı. bu anlaşma yüzünden almanya tamamen küçük devletlere bölünmüş ve uzun süre kendini toparlayamamıştır. katolikten başka protestanlık ve calvenizm kabul edilmiştir.

rusya

altınordu hanlığı zamanında kendilerini orman ötesine atıp güç bela yaşam mücadelesi veren bu devlet, timur un altınordu yu haklaması ile ilk önce günyüzüne çıkar. artık orman cinlerinden kurtulmuşlardır ve altınordu hanlığının parçaları olan kazan ve astrahan hanlıklarını kolayca kendisine katar. ama mesele bu kadar basit değildir elbet. kendilerini tarih sahnesinde göstermeleriyle beraber bir daha bu sahneden hiç inmeyeceklerine yemin ederler. hatta bizim deli dediğimiz bir çar, rusların sakal bırakmasını yasaklar. bu uğurda oğlunun bile kafasını uçurur.


en az bizim kadar, hatta bizden de zor batılaşma sürecine girerler ama avrupalının gözünde rus ile türk ün arasında bir fark yoktur. ikisi de düşmandır. ruslar, bu düşman kardeşlerini 18 ve 19. yy boyunca neredeyse sürekli ezer ve topraklarını karadeniz boyunca genişletir. isveç i perişan eder ve finlandiya ile baltık devletlerini alır. polonya yı, prusya ve avusturya ile beraber paylaşır. paylaşır ama bu sefer avrupa nın batısında bulunan fransızlar bir devrim yapmışlardır ve bu fransızların imparatoru napolyon, rusları tepelemek istemektedir. moskova girdiğinde şehirde kimse yoktur. moskova dan döndüğünde artık ordusu da yoktur. işte öyle böyle derken osmanlıyı devirmek için büyük bir harbe girer. kırım dır bu harbin adı ama olan ruslara olur. artık karadeniz de at oynatamayacaklardır. onlar da fırsat bu fırsat deyip tüm sibirya ve orta asya yı alır. fransa ve ingiltere yi de ikna edip osmanlı ile bir daha kapışır. artık orduları yeşilköy dedir ama ordu namına da bir şey kalmamıştır. hepsi açlıktan ve hastalıktan kırılmak üzeridir.

bu savaştan sonra akıllanırlar ve kendilerini ülkenin modernleşmesine son sürat verirler. çarları olacak ikinci alexander tren yolları yapmaya başlar. adamın biri de -ki biz ona pavlov deriz- şartlı refleksi bulur. edebiyatçıları, romanı fransızlardan alır ama onlardan da güzellerini yazarlar. müziği, resim ve heykel sanatı deha üstüne deha çıkarır. ama alt tarafta durum pek iç açıcı değildir. rusların geniş topraklarında yaşayan köle köylüler, efendileri için sürekli ama sürekli üretirler. ama ellerine bir şey geçmez. neyse gel zaman git zaman romanların da etkisiyle çarların biri bu duruma son verir. ama son verme işi görünüştedir. üstelik sanayi gelişmiş ve yeni bir sınıf doğmuştur. bunlara biz işçi deriz. işçiler ve köylü kalabalıklar boş durmaz. iyi eğitimli rusların öncülüğünde ilk ayaklandıklarında tarih 1905 i gösteriyordur. çünkü ruslar uzak doğuda japonlardan ağır bir mağlubiyet almışlardır. neyse, bu bir burjuva demokratik devrim çabası olsa bile devrim çabası başarısızlıkla sonuçlanır.


aradan kabaca bir on yıl daha geçer. birinci dünya harbi tam bir felaketle sürmektedir. batı cephesinde değişen bir şey yoktur. askerler bıtkınlık içindedir. işte o ara almanlar lenin adlı birini isviçre den alıp rusya ya yollar. yeni bir devrim hareketi başlamıştır. yok menşevikler yok bolşevikler derken iktidar romanofların elinden kesin olarak çıkar. artık bundan sonra 1945 e kadar(ikinci dünya savaşı dahil) kanlı bir süreçtir. kızılordu-beyazordu savaşları olur. kızıllar beyazları tepeler ama komutanları olan troçki adlı kişi de stalin adlı manyağın biri tarafından tepelenir. stalin bununla da kalmaz. ülkede ne kadar mualif varsa hepsini tepeler. ama karşısında hitler adlı bir manyak daha vardır.


bu büyücülerden medet arayan adam ruslara saldırmaya cüret eder ve boynun ölçüsünü alır. yüzbinlerce askeri ölür. ruslar almanya da işgal ettikleri topraklarda tecavüz edilmedik alman kadını bırakmazlar. oldukça yıkıcı geçen bu savaşta rusların üçte biri, yani 20 milyonu ölmüştür. ama artık rakip değişmiştir. amerika adlı bu devletin elinde atom bombası vardır ve müthiş sanayi gücü ile rusları da tepelemek istemektedir. ama stalin de boş durmaz. önce atom bombası imal eder(çalar). sonra ağır sanayi hamlesi yapar ve amerikalılar ile sanayide çarpışacak noktaya gelmek ister. elindeki almanlarla uzaya ilk önce onlar çıkar. yuri gagarin adlı bu rus sadece rusların değil, tarihin en büyük insanlarından biri olur. hatta benimde gizli kahramanımdır.


neyse, ruslar silah, spor ve uzayda amerikalıları sürekli tepeler ama uyguladıkları sosyalizm son derece fecidir. bu durum onları ancak 1990 lara kadar getirir. gerisi bilinen hikaye. önce doğu bloku, sonra sovyet imparatorluğu çöktü. çeçenlerin dörtte birini öldürerek elde ettikleri zafer ve petrol-gaz fiyatları sayesinde ve putin adlı bir adam sayesinde kısmende olsa amerikaya tekrar kafa tutar duruma geldiler. hikayemizde böylece sonlanır.

düalizm


rivayete göre satanael(şeytan) tanrının ilk oğludur. oldukça bilgili olan satanael tanrının şatafatını kıskanır ve ona isyan eder. tanrıya hizmet eden meleklerin bir kısmını ayartarak(daha az iş yapacalarını söyler) tahtı ele geçirmeye çalışır. ancak başarısız olur ve tanrı krallığından atılır, yeryüzüne iner veya yeryüzünü kendisi yaratır. burada hüküm sürmeye başlayınca adem'i ve havva'yı yaratır. ancak gücü sadece bedeni yaratabilmiştir ve babasına yalvararak babasının ruhundan bu iki insana ruh verir.

düalistler bu rivayetten dolayı dünya ve insan bedeninin yani tüm maddi alemin şeytani, tüm manevi alemin tanrısal olduğuna inanır. insan bedeni şeytanın, ruhu ise tanrınındır. dünya şeytanındır, ölümden sonra tanrının krallığına gidilecektir. et yemek, evlenmek, çoluk çocuk sahibi olmak hep şeytanın emirleridir. eski ahiti şeytan indirmiştir. buradaki kanunlar şeytanın kanunlarıdır. bu yüzden eski ahitti kesin olarak kabul etmezler. mesela tevratın adem ile havva'nın yaratılış hikayesinde bahsi geçen tanrı, bildiğimiz tanrı değildir. o şeytandır. musa ile tur dağında konuşan, o'na emirleri veren şeytandır. oysa yeni ahit(incil) tanrının diğer oğlu isa tarafından son akşam yemeğinde havarilerine verilmiştir. bu yüzden yeni ahiti kabul ederler. aryuscuların görüşlerine yakındırlar. gerçi incilde de yuhanna ve pavlos'nun mektuplarını kabul ederler.

tanrıya ulaşmak için maddi olan her şeyden vazgeçerler. çalışmazlar. çoğunluğu vaaz ederek ve dilenerek geçinir. yeni yeni şeytani bedenler oluşturmamak için evlenmezler ve çocuk sahibi olmazlar. çünkü yeni bedenler tanrının ruhunun parçalanmasına ve yeniden hapsedilmesine neden olacaktır. neyse, bundan dolayı kiliseye, soylulara, krallara yani mal, mülk ve dünyevi zevkler peşinden koşanları din karşıtı, tanrı düşmanı olarak adlandırırlar. kendi inanışlarını doğru düşünce(ortodoks), geri kalanı heretik(sapkın) olarak adlandırırlar.

bu düşüncenin temeli sanırım osiris ile seth arasındaki kavgaya ve akabinde horus ile seth arasındaki mücadeleye dayanıyor. ama bilinen temeli zerdüştlükteki iyilik tanrısı ahura mazda ile kötülük tanrısı ehrimen arasındaki mücadeledir. gerçi bu mücadelenin bir galibi hiçbir zaman olmayacaktır. neyse, gerçek temeli yine iran kökenli, ms. 2 yy'da ortaya çıkan manikeizm'dir. kendisini ışık tanrısının gönderdiğini söyleyen mani, öğretilerini yukarıdaki minval üzerine yaymaya başlar. isa'nın da yine kendisi gibi gönderilmiş bir peygamber olduğunu söyler. ancak bir süre sonra mani hapse atılır ve akabinde öldürülür. daha sonra paulisyenler(doğu anadolu), bu paulisyenlerin bizans tarafından bulgar sınırına yerleştirilmesi ile bogomiller(balkanlar), bunların da öğretilerini yaymaya başlamaları ile beraber paretenler(kuzey italya) ve katharlar/albigenler(güney fransa) düalist düşünceyi devam ettirmişlerdir. hemen hepsi baskın kilise tarafından yok edilmeye çalışılmış/yok edilmişlerdir. papa, sadece müslüman üzerine değil, heretik saydığı bu inanç sahipleri üzerine de hacli seferleri düzenlemiştir.

bunlardan bogomiller, balkanlara inen osmanoğullarının islam düşüncesini kendilerine yakın bulmuşlardır. çünkü kilise gibi devasa toprak sahibi olmak isteyen bir dini yapılanmaları yoktur. ay ve yıldızı benimsemişlerdir. bogomillere göre ay ve yıldız kendilerini ışık tanrısının dünyasına götürecek olan araçlardır. onlar da isa'nın çarmığa gerilmediğine, yerine yahuda iskaryot'un gerildiğine inanırlar.
Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.