heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

2 Kasım 2009 Pazartesi

tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması



evlilik, kapitalist sistemin işlemesini sağlayan en küçük birim/kurumdur. evliliğin, tek eşlilik dayatmacılığı ile yakından ilişkisi vardır. ilk insan toplulukları komünal bir yaşam tarzı sürdürmekteydi. yirminci yüzyılın başında amerika ve afrika yerlilerini inceleyen antropolog ve etnologlar bu yaşam tarzının halen devam ettiğini saptamışlardı. ilkel komünal sistemlerde mülkiyet yoktu, bizim anladığımız anlamda evlilik de yoktu. bilginler bu insan topluluklarının ahlaki erdemleri karşısında hayrete düştüler. zira "ilkel" tabir edilen bu insanlar şaşılacak kadar mazbut ve dürüst bir yaşam sürüyorlardı. evlilik olmadığı, kabilede doğan çocukların babalarının kim olduğu önemsenmediği halde ensest yoktu. dahası en uzak akrabaların bile birbiriyle cinsel ilişkiye girmesi imkansızdı. bir erkek, erişkin olduğunda kendi kabilesindeki hiçbir kadına yaklaşamaz, hepsine anne yahut kızkardeş anlamına gelen isimlerle seslenirdi. cinsel ilişki kurabileceği kadınları başka kabilelerden aramak zorundaydı. aynı durum kadınlar için de geçerliydi elbette. bugün bir çok bilgin, insanlığın mülkiyetin keşfi ile beraber yoldan çıktığı konusunda hemfikir. evlilik, mülkiyetle birlikte ortaya çıktı ve önce feodalizmi sonra da kapitalizmi yeniden üreten etkenlerden biri oldu.

ilkel komünal toplumlarda cinselliğe şimdiki gibi abartılı bir önem verilmiyordu. cinsellik doğal ve soyun devamı için gerekli birşeydi hepsi bu. her erişkin cinsellik konusunda son derece özgür olduğu halde kimse aşırı uçlarda yaşamıyordu. bakınız ben doğayla iç içe yaşayan, bugünkü gibi doğaya yabancılaşmamış insandan bahsediyorum! bunun günümüze uyarlanıp uyarlanamacağı ile ilgilenmiyorum. benim derdim, tek eşli olduğunu söyleyen ve burjuva ahlakının ikiyüzlülüğü ile kuşatılmış günümüz insanının içinde bulunduğu ahlaki yozlaşma. ve kanımca bu yozlaşma sadece ve sadece cinselliğin baskı altına alınmış olmasından kaynaklanıyor. çoğu kez "düzeyli ilişki" adı altında yaşananlar, karşılıklı bir aldatmacadan fazlası değil. naçizane bu kavramlar üzerinde, kendi hayatınızdan yola çıkarak ve çevrenizdeki ilişkileri gözlemleyerek düşünmenizi salık veriyorum. kıskançlık diyerek doğal karşıladığımız duygunun kendisi bile hastalıklı. çünkü sevgiden değil, sahip olma arzusundan kaynaklanıyor çoğu kez.

dip not olarak da şunu belirtmekte fayda var. freud'un oidipus kompleksi teorisini biliyor olmalısınız. bu teoriye göre evin ergenliğe erişen erkek çocuğu, ilk cinsel arzuyu öz annesine duyar çoğu kez farkında olmaksızın. bu teori son derece mantıklıdır ve çekirdek ailenin yapısına uygundur. ergenliğe ulaşan genç erkek için önündeki tek yetişkin karşı cins modeli annesidir. ayrıca o zamanki batı toplumunun kadın-erkek ilişkilerini kısıtlayan geleneksel, muhafazakar yapısı da freudun varolduğunu savunduğu sapkınlığın gelişmesi için biçilmiş kaftandı. ilkel toplulukları inceleyen bilginlerin hayret ettiği konulardan biri de buydu zaten. zira ilkel kabilelerde kadınlarla erkekler aynı evde yaşamıyordu. dahası birarada bulunsalar dahi sapkın bir eğilim belirmiyordu zihinlerinde. çünkü ergenliğe adım atan gençlerin cinselliği keşfetmesine kimse karışmıyordu. kimse onlara yasaklar koymuyordu. daha önce de belirttiğim üzere kendi akrabaları ile cinsel ilişki kurma yasağı hariç. bu da zaten yasaktan çok daha öte, yerleşmiş ve içselleştirilmiş bir tabuydu.

gerçi ensest tabusunun kökeni de çok eskilere dayanır. aslında bu tabu sandığımızdan daha yaygındır. ciddi bir araştırmacının kitabında okuduğuma göre eski mısır ile ilgili bilgilerimiz yanlışmış. eski mısır'da kardeş evliliği diye birşey vardır. fakat bu olgu derinlemesine incelendiğinde zannettiğimiz gibi bir evliliğin söz konusu olmadığı ortaya çıkıyor. buna göre, mısır'ın binlerce yıllık tarihinde sıkça yaşanan kardeş evliliklerinin tek nedeni krallığı aile içinde tutmakmış ve kardeşler arasında cinsel ilişki söz konusu değilmiş. yani bu evlilik siyasi bir ortaklık anlaşmasından fazlası olmadığı için tarafların gerçek eşleri ve onlardan olma çocukları varmış. gerçekten de kayıtlara göre iki kardeşin evliliğinden olma bir çocuğun varlığı kanıtlanmış değildir. misal ünlü kleopatra bile kardeşi ile evliydi. fakat ikisi aynı yerde bile yaşamıyordu ve çocukları olmamıştı. buna karşın kleopatra'nın başka erkeklerden olma çocukları vardı. her neyse, sonuç olarak ensest yasağının bir dayatma olduğunu düşünmüyorum. toplum yahut hukuk bu konuda yaptırım uygulasa da uygulamasa da bence insanların çoğunun zihinlerinde ve kalplerinde böyle bir eğilime karşı tiksinti zaten var. ama yine belirteyim ki ensest tabusunun nereden çıktığına dair kapsamlı ve tatminkar bir açıklama getirilebilmiş değildir halen. ortada hipotezler ve spekülasyonlar var hepsi bu.

yani tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması önermesi, gerek psikolojik gerek fizyolojik olarak doğrulanabilen bir önermedir. tek eşliliğin ahlaki bir zorunluluk, bir dayatmadan öte bir anlamı olmadığı her kültürlü insanın malumudur. tek tanrılı dinlerin ve onun yakın çalışma arkadaşı feodalizmin, insanlığı baskı altına almak, özgürlüğüne pranga vurmak için uydurduğu, uydurmak zorunda olduğu, evlilik kavramıyla ayrılmaz bir bütün olan kutsal palavradır.

tek eşliliğin romantik bir tarafı olduğunu söyleyenler abesle iştigal etmektedir. zira ne kadın ne erkek için ortada aşk bile olsa tek kişiyi uzun süre çekici bulmak söz konusu değildir. kişi, bir başkasını hiç değilse arzulayacak ama partnerine belli etmeyecektir. aldatmanın yalnızca fiili olarak gerçekleştiğini sanmak, hiç de dürüstçe değildir. sevgilinizin bir başkasını arzulaması da aldatmaktır. insan doğasına daha uygun olan çok eşliliğin kabul görmesi durumunda toplumun ahlakı bozulacak mıdır? hayır, zira toplumun ahlakı, tek eşliyken de bozuktur, daha kötüsünün olamayacağı kesindir. en azından kimse kimseyi aldatmayacaktır ve dahası "kimse yola sokulmaya çalışılmadığı için kimse yoldan çıkmayacaktır."

diğer tüm dayatmalar, zorlamalar gibi tek eşlilik ve dolayısıyla evlilik insan doğasına aykırıdır. ama oldukça karanlık sayılabilecek bu doğayla, kendi paradokslarıyla yüzleşmek çoğu insanın işine gelmemektedir. normaldir, zira insanoğlu köhne ve iki yüzlü ahlak kurallarını sinsice çiğnerken, bir taraftan da bunları kutsar nitelikte ahlakçı zırvalar, nutuklar atabilen yegane canlı türüdür. hem böylesi daha kolay daha zahmetsizdir. insanlığın bütünüyle, akla, mantığa, vicdana dayalı evrensel ahlaki değerleri içselleştirebilecek düzeye evrilmesine daha epeyce zaman olduğu kesindir.

aydınlanma çağı düşünürlerinden william godwin "evlilik bir yasadır, hem de yasaların en kötüsü. üstelik bir mülkiyet koşuludur, hem de koşulların en kötüsü." diyerek yaşadığı çağda evlilik kurumunun maskesini indirme cesareti gösterir. siyasi adalet üzerine bir inceleme adlı eserinde evlilik ve mülkiyet kavramlarının birbirinden bağımsız olmadığını vurgular ve şöyle der: "iki insanın tepeden tırnağa kadar anlaşabileceklerini beklemek imkansızdır. iki insanı birlikte hareket etmeye zorlamak, o insanları, kaçınılmaz olarak can sıkıcı, sevimsiz, nefret uyandırıcı şeylere, kavga ve mutsuzluğa teslim etmek demektir. evlilik kurumu düzmecedir. bir kadını yalnız kendim için düşündüğüm an ve üstünlüğünü gösteren bir başkasının başarısını engellemeye çalıştığım sürece, kendimi mutlak hükümdar yapmış olurum."

"çocuğu kim yetiştirecek, kim eğitecek? ruhsal açıdan sağlıklı bireyler nasıl yetiştirilecek?" diyorsanız eğer, (ki ben bu noktada "ebeveynler elbette" gibi klişe bir cevap vereceğim, zira aile olmadan daha sevgi dolu ebeveyn-çocuk ilişkileri kurulabileceği kanısındayım) ben de size soruyorum, siz gerçekten inanıyor musunuz şu anda sağlıklı bireyler yetiştiğine?

ayrıca iddia ediyorum: insanların üstündeki tek eşlilik ve evlilik baskısı kalkarsa, aşk, sadakat gibi kavramların gerçek değeri anlaşılacak, bu gibi duygular olması gerektiği gibi samimiyetle yaşanacaktır. aşk olgusu, sistemin getirdiği yozlaşmalardan, kodlanmalardan arındırılırsa, insanların çok eşliliği bir yaşam tarzı haline getirmesi, zaten olası değildir zannımca.

(adını vermek istemeyen bir arkadaşımın yazısı. ben yazsam da bundan daha iyi yazamazdım. burada yayınlamak içinonun iznini de aldım.)

2 yorum:

aşkın dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
gerisi önemli değil... dedi ki...

yazı sahibi teşekkürü görmüştür büyük ihtimal :)

yaşasın anarşizm, yaşasın harmoni :)

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.