heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

28 Ekim 2013 Pazartesi

danimarka

biri yüce tanrıça freja, diğeri ise bir terminatör olan t-x. biri mitolojik zamanlardan kalma, en doğal haliyle poz verme yanlısı bir afet, diğeri geleceğin efendisi olabilecek yeni nesil tanrıça. biri adeta koyu tenin kraliçesi, diğeri sarışınlığın medar-ı iftiharı. işte danimarkalı askerlerin duvarlarını süsleyen iki muhteşem kadın(!) hazır galatasarayım danimarkalıları evlerine ellerini boş göndermişken yayınlayayım.. karşınızda danimarka'nın dünyaya armağanları..


(freja beha erichsen)


(kristinna loken)

10 Ekim 2013 Perşembe

fene

hangi mevsimdi bilmiyorum, hatırlamıyorum. köylüler yol kenarında ezelteri, diken ucu ve kaldirik topluyorlardı. ayem alamuk, ocaklar kavrulmuş, fındık çeş olmuştu. köpekler afkuruyor, insanlar baccelerin badına aykuru gene yürüyorlardı. andır görsün yüzünü dedi ortama yabancı kişiye akrabası. dediklerini çözmek için bıldır çok uğraşmıştı yabancı. çevreyi hala daha annaklıyordu.

caranak başlamıştı ve ben caydak halde kalmış gibiydim. yol kenarındaki insanlar arabalarının içinden ayemin dinmesini beklediler. yolları cılga bürümüş, cilim bir çok kişinin çarukuna yapışmıştı. yollar topraktı ve her şey böyle başlamıştı.

haçak kızlar etrafta görünmüyorlardı ve dadduk bebeler arabaların içinde ağlaşıyorlarken, ben dışarda tarana denk geldim ve üstüm başım leş gibi çamur, etrafımda uluk kadınlar var sanki, hepsi fene zollu. ağzıma ne geliyorsa söyledim o an. haböle dediler bana, nihayet karadenizli oldun..

kendimi şöyle bir ırgaladım, ımımak için içinde kaloriferi açılmış arabaya daldım. allahtan içerisi ımıklıtı. ben buraya geldiğimden beri her şeyden irketiyordum. yol mühkemdi, bize sadece gaza basmak kaldı. ve gittik, yol boyunca gittik. vardığımızda günlerce uyuyacağımı sanıyordum. oysa her tarafım divildiyordu.

istanbul'da sıcak bir ağustos akşamıydı. burada ise aylardan çürüktü ve her tarafı duman basmıştı. fösük ağızlı keyfanılar ellerinde deyneklerle ıslak çimenlerde yürüyor, tüm bacalardan sobaların dumanı tütüyordu. ben sadece bir sigara daha yaktım gizlice. o dumanın içinde zaten görünmezdim, ama işi garantiye aldım. zele pezüğü de yedikten sonra.. ah birde pool olsaydı ne güzel olurdu. şöyle datlısından birde misiri bol bir salata.. elimde bir akıllı telefon, akşam sekizde yatağıma uzandım. allahtan buralarda hat çekiyordu..

"şekerim, mesaj at bana bol bol.."

8 Ekim 2013 Salı

aldatan kadın vs türk kadını


malumunuz üzere iskoçyalı bilim insanları ortalama ülke prpfillerimizi çıkardı. yukarıdaki egeli şahıs ortalama türk kadını oluyor. kiminle bu konuyu konuşsan "ben bu kadını bir yerlerden tanıyorum" diyor. aslında bizim türk kızlarına(egelilere daha çok olmak üzere) oldukça benziyor ve çok güzel bir kadın. şahsen ortalama rus kadınından daha güzel buldum. neyse..


geçen hafta bir gazetede, new yorklu bilim insanlarının çizdiği bir robot resmi gördüm. altında "işte aldatan kadın robot resmi" diyordu. angelina jolie'nin bu fotoğrafını siyah kemik çerçeveli gözlükle düşünün, tıpkısının aynısı. ama üzerinde iş kıyafetleri vardı. resmi aramama rağmen bulamadım. sonra birden bire bizim türk kadını profili geldi gözümün önüne. alakası bile yok. demek ki neymiş, türk kadını aldatmazmış! ciddiyim bak!!

vel hasıl kelam; bendeniz kadınların en az yarısının, erkeklerinin ise yüzde doksanının eşini kandırdığını düşünen biriyim! çok mu genelledim, evet çok genelledim. ama bu tespiti çevrenize bakarak bile rahat rahat yapabilirsiniz..

1 Ekim 2013 Salı

masumiyet


hikayenin benzerini, sahnenin tekrarını bir içki masasında yaşayınca insan, "hangisi daha gerçekti" diye düşündüm durdum bir süre. gece vakti, içki masasında rakı içip hikayesini anlatan adam mı; yoksa yusuf'a hikayesini gündüz vakti, berbat halde, cigarasını sarıp içerken anlatan bekir mi?

kendimi 'yusuf' yerine koyma densizliğinde bulunmam mı dinlediğim hikayeyi yavanlaştırdı, yoksa zaten daha önce buna benzer bir hikayeyi enfes bir şekilde anlatan zeki demirkubuz, oynayan haluk bilginer mi fazlasıyla mükemmeldi?

sonra "aman boşver" dedim kendi kendime.. sonuçta insan bir şekilde kendini diğerlerinden farklılaştırmaya çabalıyor sanırım. 45 çocuk sahibi baba ile benim dinlediğim hikayenin anlatıcısı arasında sanırım temelde fark yok. "beni sevebilir veya sevmeyebilirsiniz. ama ben varım ve buyum.."

bekir'in hikayesi on basar bu arada..
Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.