heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!
futbol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
futbol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Kasım 2020 Perşembe

diego


bazı insanlar ölümsüzdür. 86'da ingiltere maçını hatırlarım. siyah beyaz tv'de izliyorduk. belçika maçını hatırlamasam bile alman finalini yine hatırlarım. daha sonra 32. gün'de mehmet ali birand'ın onu ekrana taşımasını ve anlatmasını net şekilde hatırlarım. 90 dünya kupası finalinde o kaybedince hüngür hüngür ağladığımı bilirim. sokakta top oynarken "ben maradona'yım" bile diyemezdik. 94'te dopingli çıktığında maradonasız dünya kupası nasıl olur diye düşünmüştüm. hey gidi..

seviyoruz seni..

10 Mayıs 2012 Perşembe

savaş

futbol üzerine bir kaç taneden fazla yazımı gördüğünüzü sanmam. bursa şampiyon olduğunda büyük kulüp olma yolundaki yaptıklarını yazacaktım bir ara, vazgeçtim sonra. ama şimdi iş son maça kalınca yazasım geldi. maça daha iki gün var ama neyse işte..

futbolu hollandalılar basit bir oyun olarak görseler bile bu oyun savaş oyunudur. planlama, maliyet, strateji, taktik, enerji, gücün kullanımı, manevra kaabiliyeti, disiplin, astlar, üstler, erler, generaller, saha içinde yığılıp kalanlar, geçen sene barış özbek'in yaptığı gibi casusluk, artık şike olarak kabul edilmeyen içten adam ayarlama, kısaca her şey bu savaşın içinde vardır ve savaşın sanatını da sun tzu yazmıştır.


sun tzu der ki, "bir savaşı kazanmak için karşınızdakini tanımak zorundasınız. karşınızdakini tanımanın yolu, kendini tanımaktan geçer. bir savaşta karşınızdakini tanıyamazsanız bile, kendinizi tanımak, mağlup olmanızı engeller."

sun tzu der ki, "sonuçta, düşmanı ve kendinizi iyi biliyorsanız, yüzlerce savaşa bile girseniz sonuçtan emin olabilirsiniz. kendinizi bilip, düşmanı bilmiyorsanız, kazanacağınız her zafere karşın yenilgiyle de tanışabilirsiniz. ne kendinizi ne de düşmanı bilmiyorsanız sizin için gireceğiniz her savaşta yenilgi kaçınılmazdır."

fenerbahçe ile yıl içerisinde yapılan üç maçta olabilecek her şey olmuştur. yıl boyunca bırakın gol atmayı, asist bile yapamayan ziegler, galatasaray maçlarında gol ve asist yapmıştır. hemde en sağlam sandığınız yerden, yani sağ tarafınızdan. iki takım içinde bu maçlar çok zordur. siz bakmayın fenerlilerin "sizi sürekli yeniyoruz" geyiğine. tarihte feneri en fazla yenen takım galatasaraydır. fenerliler son maçları 1 farktan fazla kazanamamıştır. üstelik kadıköy'de son iki maçta yine bizi yenememişlerdir. kazanmasının nedeni de olmayabilecek her şekilde gol atmayı başarmalarıdır. bunu engellemenin yolu ise tam bir konsantrasyondan geçer. çıkacak dediğin topa hareketlenip kontrolüne almalısın. koşu yolu diye bir kavram bırakmayacaksın. selçuk şahin'e bile şut imkanı tanımayacaksın ve en önemlisi, gol atmak istiyorsan dönen her topu büyük bir ciddiyetle takip edeceksin. şutlar kurtarılabilir, ama dönen toplar senin olmalıdır.

sun tzu der ki, "bir rüzgar gibi hızlı, bir orman gibi sıkı ol."

fenerbahçelilerin bu seneki galatasaray maçında en çok yaptığı eylemlerden birisi de galatasaraylı oyuncuları araya almaktır. en basit bir faulden sonra bile 5-6 fenerli birden oyuncuyu çevirip tartaklamaya başlıyor. maçın başından itibaren kesinlikle buna izin vermeyeceksin. bu plan özellikle yabancı oyuncularımıza uygulanıyor.

sun tzu der ki, "ateş gibi saldır, bir dağ gibi sağlam ol."

elmander gibi saldıracaksın, melo gibi basacaksın, ujfalusi gibi güçlü kalacak, semih gibi kaleye giden sert şutlarda bile kafanı ortaya koyacaksın.

sun tzu der ki, "tüm savaşlar aldatmacalara ve şaşırtmalara dayanır."

sun tzu der ki, "düşmanın her cenahı güvenli ise kendinizi düşman saldırısına hazırlayın."

ilk maçta görüldüki hemen basıp pozisyonları gole çevirirsen, fener darmadağın olur. yeter ki o beceri o gün takımda olsun. yumruğu sürekli vuracaksın, ama en sonunda indirmeyi de bileyeceksin.

sun tzu der ki, "yenilgiden kendimizi korumak bizim elimizdedir. ancak, düşmanı yenme fırsatını bize düşman verir."

şunu unutmamak lazım, fenerin bizi yenme fırsatını daima biz onlara vermişizdir. yetenekli, usta ve hızlı oyuncuları ile sonuca gitmeyi başarmışlardır. yenmek istiyorsan bu kişilerin hareket alanlarını sınırlayacaksın. alan kalmayacak.

sun tzu der ki, "savaşta usta asker sinirlenmeyen askerdir. zaferde usta asker korkusuz askerdir. bu nedenle akıllı olan savaşı önceden kazanır, oysa cahil olan kazanmak için savaşmak zorundadır."

trabzon'un kaybetme nedeni işte bu sözde saklıdır. fenerbahçe'nin hocası maç öncesi taktik ustasıdır ve rakibini bazen sinirlendirmek bazen gevşetmek için her şeyi yapar. yeri gelir kadrolarını bile öğrenir! o numaraları yemeyeceksin. futbolcuları maçlara çok iyi hazırlanır ve saha içi tüm pislikleri bilirler. sinirlenmeyeceksin. zaferi kazanmak istiyorsan kendini kaybetmeden, etrafa korku salarak saldıracaksın. öyle ki, rakip saldırdığında başına geleceği önceden öngörsün.

sun tzu der ki, "enerji, gerilmiş yay; kararsa okun atılmasıdır."

15 Ağustos 2011 Pazartesi

nejat biyediç

ben onun futbolculuğunu bilirim. çocukken maçları izlemek için bursa'nın beleş tepesine çıkardık. son 10-15 dakikada da genelde stad kapıları açılırdı ve maçı izlerdik. onu severdik. futbolculuğu kesinlikle daha iyidir. inter toto hikayesi ise çok sonraki bir hikayedir. sabah sabah okudum ki vefat etmiş, sanki şöyle hafiften uzak, ama tanıdık bir akraba gitmiş. herkesin başı sağolsun...

12 Ocak 2011 Çarşamba

sami yen hatırası

sami yen'de ilk gittiğim maç çanakkale dardanel ile oynadığımız türkiye kupası maçıydı. istanbul'a ablamın yanına gelmiştim ve bağcılar'dan başlayarak sora sora bir kaç saatte stada geldim. stadı ilk görüşüm de o maçtır. yeni açıkta seyrettim maçı. erdal keser'in iki golüyle almıştık maçı. hatta golleri bizim kale arkasına atmıştı. sonra tribünde fotoğraf çektirmek gibi rutinleri de yerine getirdikten sonra geri döndüm. ilk aldığım bilet stad kapısındandır. veya öyle hatırlıyorum. sonra karaborsacılarla da tanıştım.


daha sonra istanbul'a gelişlerimi maç tarihlerine göre de ayarladım. hazırlık maçlarını bile zaman zaman takip etmişliğim vardır. feyenoord'un soyunma odalarında cüzdanlarını çaldırdığı maçı izlemişimdir bak. 2-2 bitmişti. ilk yarı 2-0 bizimdi. cüzdanlarını çaldırdıkları anlaşılınca ikinci yarı asılıp beraberliği kopardılar. sami yen'de izleyip galatasarayımın kazanamadığı tek maçtır bu. aklımda kalan başka bir maç ise adanaspor maçıydı. hakan şükür'ün juventus işi olmayınca oynadığı ilk maç. o da bir türkiye kupası maçıydı sanırım. o maçta yeni açığa asılan pankartı onun astırdığı söyleniyordu. ne yazdığını şimdi hatırlamıyorum.


hagi'yi sami yen'de ilk seyrettiğim maç ise bir bursaspor maçıydı. o zamanlar oldukça uzaklardaydım. hagi erzurum'a hiç gelmedi sanırım. hatırlamıyorum çünkü. ama o bursa maçında izledim onu. ama maçta sergen şov vardı. 5-0 almıştık bak. yeni açıkta gördüğüm en kalabalık seyirci o maçtaydı sanırım. çünkü hiç oturamamıştım ve sürekli tezerruhat vardı. golleri bile net hatırlamıyorum aslında.

ertesi sene ise iki şampiyonlar ligi maçına gittim. saatlerce(gün hatta) yol çekerek hemde. ilkinde milan'ı 2-0 yenmiştik. davala ön libero oynamıştı. hani şu okan-emre'nin maç öncesi inter tarafından sağlık kontrolünden geçirildiği maç. maçtan önce ısınmada jardel birine çalım atmış ve onun görüp görebileceğim tek çalımının bu olacağını düşünürken, ikinci golü çalım atarak atmıştı milan filelerine. eski açıktaydım o maçta. 5-6 saat öncesinden stada girmiştim. fotoğraf makinamı ve bozuk paralarımı aramada almasınlar şapkamın içine koymuş, aramada da şapkayı elime almıştım. kollarım açık bir vaziyette gövdede ve cepte arama yapınca polis, hepsini soktum içeri. eski açıktaki ilk maçım da o maçtı hani. kaşkolu boynuma dolayamadığımı hatırlarım o maçta. ilk yarı hagi ile 1-0, ikinci yarı jardel ile 2-0.

3-2'lik real madrid maçını yazmaya ise gönlüm elvermez. hasan şaş benim gözüme ilk kez milan'a san siro'da attığı kafa golü ile girmişti. eskiden sevmezdim onu. her şeye çalım atardı çünkü. sevgimin iyice depreştiği, tavana vurduğu maç, bu real madrid maçıdır. ölene kadar kalabilirdi bu takımda. hiçbir şekilde gocunmazdım. türklerden bir tanju çolak'ı sevmişimdir bu kadar, birde hasan şaş'ı. ama tanju çolak fenere giderek beni hüngür hüngür ağlatmıştır.


sonra yine uzun aralar verdim. aklımda net bir şekilde kalan bir maç yok. o sami yen'de kazanılan efsanevi şampiyonluk maçına gitmeyi çok istediğim halde gidemedim. her boku da ayarlamaya ramak kalmıştı. olmadı, gidemedim. gidemediğim için radyodan bile dinlemedim. yanımda bir fenerli ile araba yolculuğu esnasında dinlenmezdi zaten. neyse, benzin istasyonunda mola verdik, "maç kaç kaç" diye sorunca 20 dakika civarı istasyonda fener maçını dinledim. yanımdaki arkadaş şampiyonluklarından çok emindi, maçtan sonra kalan yolu küfrederek gitti. sami yen'de izlemeyip hatırası olan bir maç daha vardır aklımda. 2-1 yendiğimiz barcelona maçı. halam daha yeni ölmüş. salonda millet oturmuş, ben sessizce odaya geçtip tv'yi açtım. sesini kısıp izliyorum. son dakikalarda arif çoşup golü atınca "gooolll" diye bağırıyorsun elbet. salondaki bir kısım insan geldi hemen odaya ve 10 kişi toplanıp maçı izlemeye başladık. arif penaltı da yaptırınca hobaaa!!! halamın cenazesinden bir kaç gün sonra galibiyeti kutluyoruz odada. iyi bir gündü. ilk şampiyonluğumu da unutmam hani. köydeydim ve amcam bana maçı dinletmemişti.

izlediğim en berbat topçuyu da sami yen'de izledim. rize'de oynayan mısırlı bashir(beşir). stoper oynayan bu herifte top kontrolü diye bir şey zaten yoktu, gelen topa son gücü vurup uzaklaştırıyor. benden bile daha kötü bir tekniği vardı adamın. kalıplı diye oynatıyorlardı sanırım.


metallica konserini de unutmam pek mümkün değil :) bu sene inönü stadında da metalica dinledim. ama sami yen'de uzakta olmama rağmen mükemmel gelen ses, inönü'de yakında olmama rağmen gelmedi. sami yen'in akustiği kesinlikle çok iyiydi.

sevinerek ayrılamadık sanırım. çünkü bu kadro ve yönetim ile yeni stad üzerinde bir şey kazanamayacağımızı biliyoruz. o yüzden sami yen'den ayrılmak daha hüzün verici oldu.

13 Ekim 2010 Çarşamba

servet çetin maskesi

2008'de taktığı maske ile bdsm meraklısı kızların fantazilerini süsleyen servet çetin, 2 yıllık bir aradan sonra geri döndü! servet'ten süper kahraman olur mu acaba! o değil de, 2008'de taktığı maske ile mickey mouse'a benziyordu. o kocaman göz delikleri yok mu, hah işte o yüzden.

pana film, milli takım yenildiği için kurtlar vadisi: berti vogts diye bir film çeksin. servet intikam alsın. çok istiyorum böyle bir filmi blog, çok!! azeri kardeşlerimizden intikam alamayacağımız için bari td'lerinden alalım!

16 Mayıs 2010 Pazar

ŞAMPİYONNN


BİZ ŞAMPİYON OLDUK ARKADAŞIM :DDDDDDDDDDDDDD

BURSALI OLMAK ONURDUR, BURSALIYIM DEMEK GURURDUR :DDDDD

28 Şubat 2009 Cumartesi

beckhamhead!

david beckham saçlarını bu şekil yaptırdığından beri bir sürü erkek saçlarını böyle yapar oldu. önceden de yapan var mı, bilmiyorum. ama bir benzeri mohikan stili. mohikanlar gerçekten öyle mi traş ederlerdi kafalarını onu da bilmiyorum. ama günümüz yeni yetme oğlanların neden böyle bir saç stiline sahip olduklarına dair bir teorim var elbette.

uzun lafın kısası; ben bu tip kafalara tabiri caiz ise yarrak kafalı diyorum. erkekliklerini bir şekilde ispat edememiş kişiler, penislerini de ulu orta sergileyemedikleri için, saçlarını jöleye bulayıp penislerinin ne kadar sert ve her daim dimdik olduklarına dair karşı cinse mesaj veriyorlar. ee, her an görev başında olmak lazım!

18 Aralık 2007 Salı

hasan şaş

galatasaray a ilk geldiğinde bir türlü sevemediğim bir topçuydu. aslında biz onun yerine baliç i almaya niyetlenmiştik. ama baliç feneri tercih edince bizde ankaragücü nden hasan şaş ı almıştık. neyse; ayağında topu tutar, sağa döner, sola döner, çalım atar ve topu kaybederdi. harbiden sinir bir topçuydu. uefa finalinde sonradan oyuna girdi. kafasında hala saç vardı. ama kupaya giden yolda istanbul da bologna ya attığı bir gol vardır.

emre-okan-suat üçlüsünden biri değildi. takımın direkt elemanı da değildi. ama o kupanın alınması hasan şaş ı, hasan şaş yaptı. ertesi yıl hakan şükür ve arif erdem in takımdan ayrılması ile beraber ve birazda lucescu sayesinde direkt oynamaya başladı. kafasındaki saçları kazıttı. ve cl 2. tur gruplarında ac milan deplasmanında hagi nin orta sahadan kullandığı serbest vuruşa ceza sahası yayından yaptığı koşu ile penaltı noktasında vurduğu kafayla golü atması, gözlerimin açılmasını sağladı. bu adam harbiden hırslıydı. birde meşhur 1-2 kaybedilen ankaragücü maçından sonra dediği "şampiyonluğu takım olarak pek istemedik. bazı arkadaşlarımızın vurdumduymazlığı şampiyonluğa maloldu" lafı ile iyice gönlümde yeretti. ama, ama kadıköyde 4-4 biten bir kupa maçında, skor 3-1 iken orta sahanın solundan aldığı topla tüm feneri çalıma dizip attığı gol, artık hasan a çalım attığı için de kızamamama neden olmuştu. hasan dı o ya, daha ne. ama, ama bir real madrid maçı vardırki dillere destan. ilk yarı 0-2. helguera ve biri daha atmış golleri. ikinci yarı başladı. fakyel sağdan topu bir kesti, hasan gelişine bir vurdu ve gol. harbiden gol. hasan sonra gitti reklam panolarını tekmeledi. yüzündeki hırs inanılmazdı. ve o hırs sayesinde maçı 3-2 aldık. hala inanılmaz gelir o maç bana. gerçekten inanılmazdı.

ertesi dahaki sene takımda artık hiç kimse yoktu. tek yıldız oyuncu, aslında henüz yıldız bile olmayan hasan şaş tı. belki o da kendini gösterebilse avrupa ya giderdi. çünkü o takımdan avrupa ya gitmeyen oyuncu kalmamıştı. ve o sene, 2001-2002 sezonu fenerbahçe ye 7 kişi ile 1-0 yenildiğimiz maçta, tuncay ın saçlarından tutup onu yere indirerek kırmızı kart gören oyunculardan biriydi. kızamıyorsun yine ya. "şaş tır, yapar, helal olsun" diyorsun. o sene takım cl de 2.tur gruplarına kaldı. ilk 5 maç berabere bitti. son maçta barça yı yensek bir çeyrek final daha yapardık. ama elindeki en iyi 2 oyuncudan biri olan sergen in sakatlanması takımı çeyrek finalden etti. roma da dayak yediğimiz maçta sinirlerine nasıl hakim olduğunu hala düşünürüm. berkant, ayhan ve emre aşık ın feci tartaklandığı o maçta sakin sakin durmuş işte. maçtan sonra roma teknik direktörü capello "hasan gibi bir oyuncu nasıl bu takımda oynuyor, şaşırdım" demişti. hey gidi günler hey. takımdık o sene. kiralık oyunculardan kurulu bir takım.

neyse, hasan bir evvelki sene reklam panolarını tekmelemişti, o senede cam çerçeve indirdi. bileği kesildi. bi süre bu yüzden oynamadı. ama o takım, o sene şampiyon oldu. şampiyonluk hasan sayesindeydi. bir evvelki senenin üzüntüsü takımı şampiyon yaptı. ve dünya kupası geldi. brezilya ya gol attı. sevinmedi bile. kupanın yıldızlarından birisi oldu. türk futbolu denilince adı hakan şükür den bile önce anılmaya başladı. hatta afrika da adına deyim bile çıktı (yavaş yavaş hasan şaş).

ertesi sene avrupa ya gidemedi veya gitmedi. beşiktaş ın 100. yılıydı. ali sami yen de oynanan ve üzülmez in garip golüyle kaybettiğimiz maçta kendisine yapılan faule itirazı aynen ibb maçındaki gibiydi. yine çıldırmıştı. gerçi ali sami yen e giderseniz en basit maçta bile hafiften onun deliliğini görebilirsiniz. adam böyle ya. kabul etmek lazım. yüzündeki hırs onu çirkin göstermiyor.

neyse, o sene fener taraftarları ona olan düşmanlıklarını gösterdi ve 6-0 lık maçta kafasına yumurta attı. maç 6-0 bitti. o maçla ilgili aklımda kalan skordan ve olaydan başka bir şey yoktur. galatasaray için kayıp geçen 3 yılın ardından son hafta kazanılan şampiyonlukta ise hakan şükür hikayedir. romanın baş kahramanı hasan şaş tır. o son 15 dakikada bu taraftar onun yüzü suyu hürmetine şampiyonluğu kutladı. adam istediği zaman bu takımı çatır çatır şampiyon yapıyor arkadaş, gerisi boş. hasan şaş gibi topçun varsa, düşünmeyeceksin. isterse 5 maç oynamasın, ceza alsın, umursamayacaksın. yüzündeki hırsı takıma yansıtsın yeter. bu takım havada karada şampiyon olur. hakan şükür ün artık futbolu bırakması gerektiğine inanan ben, hasanım göktanım şaşımın 45 yaşına kadar top oynamasını istiyorum ya. galatasaraydan ayrılmasını hiç istemiyorum. onsuz sami yen in tadı olmaz. "ulan şimdi napacak acaba, dur hasan a dikkat edeyim", "a siktir, hasan çok sakin", "lan lan lan, çalım atmadı, pas verdi", "yuh be hasan, orada da çalım atılır mı? öküzsün olm sen öküz" demek istiyorum. bırakmasın hasan bizi. bir daha ona "fellah" da demeyiz. harbi bak!
Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.