heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!
müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Temmuz 2022 Cuma

ilhan irem

 


çaktırmadan bir çok kişinin hayatına bir şekilde dokunmuş bir müzisyen daha gitti.  herkesin hayatına girmiş bir nesil kayboluyor. ne çok insan seviyormuşum 70'lerden, 80'lerden..

23 Kasım 2020 Pazartesi

itiraf

 eski yazıları ve yorumları okurken fark ettim. bazen gereksiz şekilde sert yazıp, yorumlara aptalca cevaplar veriyormuşum. bu yüzden ben de eğlenceli bir parça yayımlayayım, keyfimiz yerine gelsin diyorum!





i will stop
(duracağım)
i will stop at nothing
(hiçbir şeyde durmayacağım)
say the right things
(doğru şeyleri söyleyeceğim)
when electioneering
(seçim geldiğinde)
I trust I can rely on your vote
(oyuna güvenebileceğimi biliyorum)

when i go forwards you go backwards and somewhere we will meet
(ben ileri sen geri giderken bir yerde buluşuruz)

riot shields
(isyan kalkanları)
voodoo economics
(voodoo ekonomileri)
it's just business
(sadece iş)
cattle prods and the IMF
(sığır sopaso ve IMF)
i trust I can rely on your vote
(oyuna güvenebileceğimi biliyorum)

when i go forwards you go backwards and somewhere we will meet
(ben ileri sen geri giderken bir yerde buluşuruz)

6 Kasım 2019 Çarşamba

mak cagır


seviyorum bu parçayı. tabi like jagger kısmını uzun süre mak cagır diye algıladım, o ayrı. olsun, benim de jagger gibi hareketlerim var, valla bak..

Just shoot for the stars if it feels right
And aim for my heart if you feel like it
Take me away and make it okay
I swear I'll behave
You wanted control so we waited
I put on a show now we're naked
You say I'm a kid my ego is big
I don't give a shit and it goes like this
Take me by the tongue and I'll know you
Kiss me 'til you're drunk and I'll show you all the moves like Jagger
I've got the moves like Jagger
I've got the moves like Jagger
I don't need to try to control you
Look into my eyes and I'll own you with them moves like Jagger
I've got the moves like Jagger
I've got the moves like Jagger
Baby it's hard when you feel like
You're broken and scarred
Nothing feels right, but when you're with me
I make you believe that I've got the key
Oh, so

15 Temmuz 2015 Çarşamba

ayletme beni

(derya petek)

bu zamana kadar dinlediğim en güzel türkülerden biri. üstelik daha geçenlerde tamamen tesadüf eseri haberim oldu. yazık bana. neyse, türkümüz kuzey bulgaristan orjinliymiş. ayletme, bildiğin ağlatma demek. şavk kelimesini hemen herkes bilir. yine de yazayım. ışık demek.

türküyü söyleyen bir çok sanatçı var. bir kaç tanesini seçtim. ben derya petek'ten ilk kez duyduğum için onu üste koydum..

şu karşıki dağda lambalar yanar
lambaların şavkına fadimem
sevgilim yazar

ayletme beni söyletme beni
alçak yüksek tepede fadimem
bekletme beni

şu karşıki dağda kuzular meler
kuzu sesi değildir fadimem
ömürler biter

ayletme beni söyletme beni
alçak yüksek tepede fadimem
bekletme beni 



(adile yadırgı)

(volkan konak)

bu arada, bayramınız kutlu olsun :)

26 Mart 2015 Perşembe

nude


uzun süre ara verdiğimi düşündüğüm radiohead şarkılarının bana hissettirdikleri serime nude parçası ile devam edeyim. radiohead'i çoğunlukla huzursuz ve depresif anlarımda dinlerim. bazen aylarca es geçerim. bu şarkı ise bir şekilde mutlu anlarınızda, huzurlu yaşantınızda da var olmaya devam ediyor. yolda yürürken bile "hu hu hu" şeklinde nakaratına kendinizi kaptırabiliyorsunuz. thom'un sesi şarkının bazı yerlerinde biraz sırıtıyor, kabul, o anları da yaşantınızdaki mutsuzluklara bağlayın ve sonuçta parça sizi mutlu ediyor/etsin..

don't get any big ideas, they're not going to happen, you paint yourself white, and fill in the noise, but they'll be something missing

(büyük ideallerin olmasın, çünkü gerçekleşmeyecekler. kasma kendini. gerçek olan bu. kendini istediğin renge boya, her şeyi oku, daima bir şey eksik olacak)

and now that you've found it- its gone, and now that you feel it- you don't, You've gone off the rails

(artık onu buldun. idealin gitmiş. artık onu hissediyorsun. idealin bitmiş. arama maceraların sona erdi.)

so don't get any big ideas, they're not going to happen, you'll go to hell for what your dirty mind is thinking

(bu yüzden büyük ideallerin olmasın, gerçekleştikleri an bitecekler. aklına yeni bir şeyler gelecek ve asla mutlu olamayacaksın. bu yüzden aklının cehenneminde yanacaksın)

10 Aralık 2014 Çarşamba

bıraktım sigarayı


(esin iris - bu gece)
bıraktım sigarayı
bıraktım üzülmeyi
bıraktım arkadaşları
bıraktım oldu bitti :)

on gün oldu be, şöyle oynak bi şeyler çalmak farz oldu :)

26 Kasım 2014 Çarşamba

nem alacak felek benim


sarı saçlı yar yerine esmer ve amcamgillerin partilisi yar bulan öykü gürman hızlı bir yükseliş göstererek dizilerde bile rol almaya başladı. felek, bir şeyini almak bir yana ona vermeye başlamış bile. en azından sarılacak yari var diyelim ve kendisini daha fazla eleştirmemeye özen göstereyim. ama "sarılacak yar mı verdi" yerine "sarı saçlı yar mı verdi" diyen kendisinin ağzının ortasına kürekle vurma hissiyatları geçirdiğimi belirteyim. türkülerin orjinal sözlerini bozmak feci bir şey.

nevi şahsına münhasır sesi ile anadolunun gerçek ozanlarından. her söylediği türküyü daha da güzel yapan enfes bir ses. takdire fazla gerek yok. felek ondan çok şey aldı.

şahsen halil sezai'nin bir tanju okan çakması olduğunu düşünüyorum. bu adam kadar dertli kim şarkı söyleyebilir ki? bu kadar dertli bir şarkıyı, tanju okan gibi kim bu kadar güzel yorumlayabilir ki? cem karaca'dan da daha iyi söylüyor. felek neyini aldı bilmiyorum, ama öyle bir ses vermiş ki ona, öyle bir yorum kabiliyeti var ki..

24 Ekim 2014 Cuma

friday i'm in love


günün birinde robert smith adlı ingiliz beyefendisi müslüman olursa "ben biliyordum" diyeceğim. çünkü malumunuz üzere cuma mübarek gün ve ertesi tatil. hem banane pazartesi maviyse, salı çarşamba griyse.. ben cumaları seviyorum. o koskoca kalabalık içinde huşu içinde namaz kılmak yok mu? mest oluyorum(!)

şaka bir yana, en son cumaya gittiğimde, hoca cami halıları için para topluyordu ve bir metrekare halı alanın, cennete de bir metrekare yerinin hazır olduğunu söylemişti. ondan önceki hafta ise kadınlarınıza erkek giyisileri giydirmeyin diye hönkürüyordu. neyse işte, pazartesi ayrı düşesin, salı çarşamba kır kalbimi, perşembe ne ki, seviyorum cumayı..

sene 2005 falan, aylardan eylül, gününü hatırlamıyorum. rock'n coke'a geldi bu beyefendiler. bir güzel yağmur yağıyor, inanamazsınız. ve bu beyefendi kırmızı dudaklarıyla sahnede, harika söylüyor. şimdi hatırlayamadığım kadar bis yapmıştı. inanılmaz güzel bir geceydi. o gece hep aklımda kalacak, daima ve daima. hem siyahtır pazartesi, salı çarşamba da kalp ağrısı. ama cuma hep gelir, güzelinden gelir..

haydi hep beraber;

pazartesi dinle kafanı, salı ve çarşamba topla odanı, perşembe izle duvarı, ama o cumalar yok mu o cumalar, seviyorum ulann..

24 Ocak 2014 Cuma

mayssa karaa


kendi güzel sesi güzel lüblanlı bu hatun, neredeyse grace slick kadar güzel söylüyor şarkıyı. arapça white rabbit ve feed your head..

(american hustle'da o sahne ve arka fondaki şarkı tek kelime ile mükemmel bir uyum sergilemiş. öyle böyle değil)


28 Ağustos 2013 Çarşamba

i just want to celebrate vs kashmir

iki güzel şarkı ile gece gece keyiflenelim. girişi en güzel şarkılardan biri olan i just want to celebrate, rare earth'ın one world albümünden. 


ikinci şarkı kashmir. bir led zeppelin parçası. bunun da girişi oldukça güzeldir ve size tanıdık gelebilir. teoman, paramparça'yı buradan arakladı derler.


vs vs..

26 Ağustos 2013 Pazartesi

deeper underground

jamiroquai, 8-9 eylülde benim ilçede konser verecekmiş. uzun yıllardır ortalıkta yoktu. sanırım 90 sonu - 2000 başı gençliğini rock n coke'a çekmek istemişler. tabi bu kuşak için birde prodigy eklersen hiç sorun olmaz. lan jamiroquai ve prodigy mi kaldı? adamlar emeklilik yıllarında bu sayede harçlıklarını çıkarıyorlar. neyse, o zamanlar deeper underground'u çok severdim. güzel şarkıydı. zaten kendisinin başka parçası da yoktur. o kafasına taktığı garip bereler bir yarım saat milleti oyalayabilir. ama prodigy öyle değil. 2004 sonbaharındaki konserleri kadar hiç bir konserde eğlenemedim. neredeyse sanhe önüydük feci güzeldi. hatta en sonunda şu sarışın elemana 5 milyonluk banknot bile imzalatmıştım. o parayı kaybettim ama. neyse, 2000'lere girerken acayip bir müzikal patlama vardı. popun son gösterişli yıllarıydı ve evde kablolu tv var, açıyordum sürekli aynı klipleri döndüren bir kanalı, ders çalışıyordum. mezuniyet ödevini de aynı şekilde bitirmiştim ve o hafta zor günler olarak kalmadı aklımda. eğlenceli günlerdi. fatboy slim ilk kez istanbul'da konser veriyordu ve bilet fiyatları yanlış hatırlamıyorsam 90 milyondu. benim aylık maaşım ise 75 civarı. w a q. şimdi hepsi ön gruplar olarak sahne alacak neredeyse. demek o zamanlar yeterince voliyi vuramamışlar. son ekstraları bunlar. jamiroquai'ı bundan sonra hatırlayan beynimi sikiim..


godzilla'yı giresun'da izlemiştim. birde come with me parçası vardır bu filmin soundtrack'ında. o da güzeldir. ama nedense bu parça daha güzeldir. filme dair aklımda fazla bir şey kalmadı. şarkılarından başka.

3 Ağustos 2013 Cumartesi

riders on the storm



Fırtınadaki biniciler

Fırtınadaki biniciler

Doğduğumuz bu evin içine
Atıldığımız bu dünyanın içine
Bir kemiği bile olmayan köpek gibi
Ödünç alınmış bir aktör
Fırtınadaki biniciler



Orada yolda bir katil var
Beyni bir kurbağa gibi sürünüyor,kıvrılıyor
Uzun bir tatil yap
Bırak çocukların oynasın
Eğer sen bu adama bir çıkış verirsen
Güzel hatıralar ölecek
Yoldaki katil..evet



Kız ,erkeğini seviyorsun
Kız,erkeğini seviyorsun
Elinden tut ve al
Onun seni anlayabilmesini sağla
Dünya sana bağlı
Hayatımız asla sone ermeyecek
Erkeğini sev,evet



Fırtınadaki sürücüler
Fırtınadaki sürücüler



ve
Fırtınadaki sürücüler

2 Temmuz 2013 Salı

16 Mayıs 2013 Perşembe

the end

filminde de gördüğünüz üzere the doors bu şarkıyı çaldıkları kulüpte ilk çaldıklarında kovulmuşlardır. çünkü jim morrison'ın annesi ile ilgili fantezileri biraz ağır kaçmıştır. ama bu oedipus kompleksi sözler doğaçlama sırasından dilden fırlamıştır. ayrıca şarkının çok güzel bir klibi vardır ve biz buna apocalypse now filmi olarak biliriz! şarkı, vietnam savaşı ile özdeşleşmiş parçalardan birisidir. neyse, müthiştir..



this is the end, beautiful friend
this is the end, my only friend, the end
of our elaborate plans, the end
of everything that stands, the end

(bu son, güzel arkadaş, bu son, tek arkadaşım, özenli planlarımızın sonu, ayakta duran her şeyin sonu, son.)

no safety or surprise, the end
i'll never look into your eyes...again
can you picture what will be, so limitless and free
desperately in need...of some...stranger's hand
in a...desperate land

(güvenlik ya da şaşkınlık yok, son, bir daha asla gözlerinin içine bakmayacağım. düşünebilir misin, ne olabilir acaba, öyle sınırsız ve özgür, umutsuzca, gereksinir bir yabancıya, çaresiz bir ülkede. )

lost in a roman...wilderness of pain
and all the children are insane, all the children are insane
waiting for the summer rain, yeah
there's danger on the edge of town
ride the king's highway, baby
weird scenes inside the gold mine
ride the highway west, baby

(bir roma acısının vahşetinde kayıp, ve tüm çocuklar şuursuz, tüm çocuklar şuursuz, beklerken yaz yağmurunu, kasabanın sınırında tehlike var, kralın otoyolunu kullan. altın madeninde tekin olmayan görüntüler; bebeğim, batıya giden yolu kullan. )

ride the snake, ride the snake
to the lake, the ancient lake, baby
the snake is long, seven miles
ride the snake...he's old, and his skin is cold

(yılanı sür, yılanı sür. göle kadar, göle kadar. eski göle, bebeğim, yılan uzun, göle kadar, göle kadar. eski göle, bebeğim, yılan uzun yedi mil, yılanı sür. yaşlı, ve derisi soğuk)

the west is the best, the west is the best
get here, and we'll do the rest
the blue bus is callin' us, the blue bus is callin' us
driver, where you taken' us
the killer awoke before dawn, he put his boots on
he took a face from the ancient gallery
and he walked on down the hall

(batı en iyisi, batı en iyisi -west'in kadını temsil ettiği de söylenir-,gel buraya, gerisini biz hallederiz. mavi otobüs bizi çağırıyor, mavi otobüs bizi çağırıyor. şoför, bizi nereye götürüyorsun? katil gün doğmadan uyandı, çizmelerini giydi, eski dehlizlerden bir surat kopup geldi, koridorda inmeye devam etti. )

he went into the room where his sister lived, and...then he
paid a visit to his brother, and then he
he walked on down the hall, and
and he came to a door...and he looked inside
father, yes son, i want to kill you
mother...i want to...fuck you

(kız kardeşinin yaşadığı odaya gitti, ve sonra erkek kardeşine uğradı, ve sonra koridorda inmeye devam etti. ve bir kapıya geldi, ve içeri baktı; baba, "evet oğlum?" "seni öldürmek istiyorum, anne, seni ise…")

c'mon baby, take a chance with us x3
and meet me at the back of the blue bus
doin' a blue rock, on a blue bus
doin' a blue rock, c'mon, yeahkill,
kill, kill, kill, kill, kill

(hadi bebek, bizimle şansını bir dene. hadi bebek, bizimle şansını bir dene hadi bebek, bizimle şansını bir dene. ve mavi otobüsün arkasında buluş benimle. mavi, yaşa! çevresinde… hadi mavi otobüs, hadi… hadi, öldür, öldür, öldür.... )

this is the end, beautiful friend
this is the end, my only friend, the end
it hurts to set you free
but you'll never follow me
the end of laughter and soft lies
the end of nights we tried to die
this is the end

(bu son, güzel arkadaş. bu son, tek arkadaşım, son. seni rahat bırakmak acı veriyor, ama asla peşimden gelmeyeceksin. kahkaha ve beyaz yalanların sonu, ve ölmeye çalıştığımız gecelerin sonu. bu son. )

7 Mayıs 2013 Salı

marvin the paranoid android



'en harika robotlar' diye bir liste yapılsa elbette t 1000, asimo, r2d2, bumblebee listeye girer. zirveye ise marvin yerleşir.

zaman içinde sürekli yol aldığı için evrenden 7 kat daha fazla yaşayan, insan kişiliğine sahip paranoyak bir robottur kendileri. kocaman bir beyni vardır, ama ona sürekli "marvin, şunları getir, bunları götür" türü emirler verilmektedir. hayattan o kadar çok sıkılmıştır ki ultra zeki ve çevik bir tankı bile hayata küstürmüştür. en büyük silahı karşısındakini depresyona anında sokabilmesidir. evrenin sonundaki restoran'da yemek yiyen bizimkileri 976 milyar yıl boyunca beklemiştir. o kadar büyük bunalımdadır ki, bir seferinde ford prefect ile şöyle bir konuşması olur;

"benimle konuşmak istiyormuşsun gibi davranma, benden nefret ettiğini biliyorum."

"hayır, etmiyorum."

"evet ediyorsun, herkes eder. bu evrenin bir parçası. birinin benden nefret etmeye başlaması için onunla konuşmam yeterli. robotlar bile nefret eder benden. eğer beni görmezden gelirsen, sanırım buradan çekip gidebilirim."

tanrının evrene son mesajını okurken, en sonunda ışığı söner. tanrının mesajı şöyledir:

"verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz."

thom yorke, paranoid android şarkısını bu robottan esinlenerek yapmış derler. zaten şarkıdaki bazı sözler direkt kitaptan alınmadır. şarkıdaki "i may be paranoid, but not an android" sözleri de marvin'e aittir.


please could you stop the noise, i'm trying to get some rest (arthur dent uzay gemisinde uyumaya çalışmaktadır. ama gürültüler yüzünden uyanır ve şöyle der; lütfen şu sesi keser misiniz, dinlenmeye çalışıyorum)
from all the unborn chicken voices in my head (kafamdaki tüm doğmamış tavuk seslerinden kurtulmaya)
what's that...? (o nedir)
(i may be paranoid, but not an android) (paranoyak olabilirim, ama android değilim -marvin'in rehberdeki sözü)
what's that...? (o nedir..?)
(i may be paranoid, but not an android) (paranoyak olabilirim, ama android değilim)
when ı am king, you will be first against the wall (rehberde sirius sibernetik şirketi için kullanılan söz; "ben kral olduğumda ilk kurşuna dizilecek kişi sensin")
with your opinion which is of no consequence at all (sonuçsuz (önemsiz) düşüncenle.. )
what's that...? (o nedir)
(i may be paranoid, but no android) (paranoyak olabilirim, ama android değilim)
what's that...? (o nedir)
(i may be paranoid, but no android) (paranoyak olabilirim, ama android değilim)

ambition makes you look pretty ugly
(otostop çekerek evreni dolaşan ford prefect'in zaphod'a söylediği söz. zaphod galaksinin başkanınıdır ve bir gezegeni yağmalamak istemektedir; ford şöyle der; hırs çok çirkin gösteriyor seni) 
kicking and squealing gucci little piggy (tekmeleyen, vıyaklayan minik domuz)
you don't remember (hatırlamıyorsun)
you don't remember (hatırlamıyorsun)
why don't you remember my name? (zaphod, arthur'un adını sürekli unutmaktadır ve bir yerde arthur patlar;
neden hatırlamıyorsun adımı?)
off with his head, man (kafadan kontak adam)
off with his head, man (kafadan kontak adam)
why don't you remember my name? (neden hatırlamıyorsun adımı)
i guess he does.... (sanırım hatırlıyor)

rain down, rain down
come on rain down on me
from a great height
from a great height... height...
rain down, rain down
come on rain down on me
from a great height
from a great height... height...
rain down, rain down
come on rain down on me 
(yağın üstüme, hadi yağın üstüme büyük bir yükseklikten) sonsuz ihtimalsizlik motorunun ürünü olarak birdenbire gökyüzünde beliren ispermeçet balinasının düşerken, aslında yeryüzünün kendine geldiğini sanmasıyla ettiği laf. )

tthat's it, sir/you're leaving (buraya kadar bayım, gidiyorsunuz)
the crackle of pigskin (domuz derisinin çatırtısı)
the dust and the screaming (toz ve çığlık)
the yuppies networking (züppeler toplanıyor)
the panic, the vomit (panik, kusmuk) (rehberin kapağında don't panic yazar)
the panic, the vomit (panik, kusmuk)
god loves his children, god loves his children, yeah!
 
(tanrı çocuklarını sever) "tanrının yarattıklarına son mesajı"nı okumak için çıkılan yolculuğa göndermedir.)

(rehber ile şarkı sözleri karşılaştırmasına dair yazı serdarcharliebrown'dan alınma :)

1 Mayıs 2013 Çarşamba

1 mayıs, çarşı ve kemal sunal


çarşı güzel bir çalışmaya imza atmış. hem de oldukça güzel. bu çalışmayı köşeyi dönen adam'ın sansürlenen bölümlerinden hazırlamışlar.

tekstilde çalışan, temizliğe giden, hayat kadınlığı yapmak zorunda kalan kadınlar öncelikli olmak üzere tüm emekçilerin bayramı kutlu olsun..

26 Nisan 2013 Cuma

elvan dalton


barış manço - bal böceği'nden arak olsa bile cumanız ve hafta sonunuz böylesine eğlenceli olsun :)

sarı taksi boyandı
gelipte kapıya dayandı
tam kaçıracağımız zaman
zalım da anası uyandı

ama benim adım elvan dalton
ben gezerim balkon balkon
gelir de koynuna girerim ama
kobrayı dolarım boynuna

açın kızlar arayı
salıyom kobrayı varooooo

sarı taksi hızlandı
çelikti jantlar tozlandı
kara kızı görünce
nazım nazım nazlandı

ama benim adım elvan dalton
ben gezerim balkon balkon
gelir de koynuna girerim ama
kobrayı dolarım boynuna

açın kızlar arayı
salıyom kobrayı varooooo

1 Mart 2013 Cuma

çakal


the jackal, the day of the jackal filminin 1997'ye uyarlaması gibiydi. iki filmi de izlemiş biri olarak ilk filmin çok daha iyi olduğunu söyleyebilirim. ama the jackal soundtrack olağanüstüydü. özellikle bu parçası. yani massive attack - superpredators. erzurum'da bulunan beni massive attack manyağı yapmıştı. tek bu şarkı yok elbette. agent provocateur - red tape falan, ooo..

the day of the jackal'ı izlemeyenleri de şiddetle eleştiririm bak. cezayir'in bağımsızlığını tanıdığı için ordu içinden bir grup subay charles de gaulle'e suikast tertipler. olaylar gelişir. harika bir filmdir.

20 Şubat 2013 Çarşamba

cacık


barış manço'yu sevmeyeni döverler ağbiciğim..

"övünmek gibi olmasın ama dostlar
kendimi 'hıyar' gibi hissediyorum
hani ince kıyım doğrasalar beni
(sigara yakar)
akdeniz 'cacık' olur diyorum
ve hatta atlas okyanusu
ve hatta hint oykanusu
ve, hatta hatta büyük okyanus bile, cacık olur diyorum
böyle cacığa rakı mı dayanır.."
Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.