heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!
ayrıntıladım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ayrıntıladım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Ağustos 2014 Çarşamba

ayrıntıladım - 18

zıbık, kocası askere giden osmanlı kadınınon kullandığı bir aletmiş. kapalı çarşı'da eskiden sırf bunu satan zıbıkçılar çarşısı mevcutmuş. sex shop işte..

the beatles üyeleri bir örnek giydikleri kıyafetleri ile o yıllardaki çin komünist partisi üyelerine benzerler. valla bak..

kocaman göğüslü kadınlar korku filmlerinin öğelerinden birisidirler. o seksi yaratıklar da öldürüleceğini gördükten sonra diğerlerinin hiç şansı yoktur. ciddiyim bak!

brezilya ve rus kızlarından sonra katar kadınları futbol manyağı erkeklere ilaç gibi gelecektir! 2026 dört gözle beklenecektir!

türk ahlak yapısı, toplumun sapıklık saydığı eylemleri gizlice yapıp, ayan beyan yapanları sapıklık ve ahlaksızlıkla suçlamaktır. mesela herkes kadına tacize karşıdır, ama ülkedeki tüm kadınlar istisnasız tacize uğramıştır. yakalananlar ayıplanır, yakalanmayanlar işlerine devam eder.

manisa-selendi'de uzun boylulara deve kıçı yağlatırlarmış. develer güreşirken kıçlarından güç almasın diye. oralarda uzun boylu olmayın. harbi bak!

bisiklet sürerken arka freni kullanmadan ön freni kullanmayın. yoksa takla atarsınız. atın sizi üzerinden atması gibi bisiklet sizi üzerinden atar.

"tanrı yoktur" demek saçmalık. "yoktur" diyerek bir nevi varlığı onaylanıyor. aslında "tanrı mı, o da ne demek" daha güzel.

rakı renksiz olduğundan osmanlı zamanı içki yasaklarında tüketilmeye başlanmıştır. üçüncü ahmet pek bir severmiş.

gandhi, birinci dünya savaşında ingilizler için gönüllü hint askerleri toplar. üstüne bunları birde ingilizlerin gözüne sokarcasına cephelere yollar.

budhha'nın eski türkler tarafından okunuşu bildiğin put'tur. araplar puta sanem dermiş.

kadınların söylediği en büyük yalan "5 dakka sonra ordayım" lafıdır.

dır dır yapan kadının dır dırına dayanandan nihilist olmaz. valla bak!

candan erçetin, naumoski'ye benziyor. ikisi de makedon, belki ondandır..

çok konuşan kadınlardan dolayı oral seks icat edilmiştir!

malum kişinin son reklamı karşısında nutkum tutuldu. milli birlik ve dayanışmaya en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, birlik ve beraberliğimizi daha da perçinleyecek bu reklam, bu müzik, bu söz, aman tanrım! bu müziği ve sözleri duyan türk halkı kenetlenmesinde napsın a dostlar!

ölünce şeytanla karşılaşan dindar, ne bedbaht bir dindardır!

güçlü kadın, erkeğini gömen kadındır.

her katil, cinayet işlediği mekana geri döner misali her tecavüzcü hakkında çıkan haberleri okur. ülkede bir sürü tecavüzcü olduğunu bilen gazeteci takımı, daha fazla satmak için bu haberleri yayınlar.

pelin batu'nun sesi falso olsa bile kimseyi umursamaz gülüşü bir ömre bedel.

"insan o kadar çok acı çeker ki en sonunda gülmeyi icat etmiştir." nietzsche

penis; pis, pin, en, enis, esin, es, sin, sen, pen, nip, ise, seni, esip gibi kelimelere yataklık eder. yani; en pis sensin esin. enis ise esip seni nipler. (ler joker!)

eskimeyen sevgili, sürekli estetik yaptıran sevgilidir!

nedensiz özlemek, sebep-sonuç ilişkisi içerisinde düşünürsek eğer, anlamsız iki kelimedir. 

"neden yoksa sevgilim 
seni niye özleyeyim"

19 Ekim 2012 Cuma

ayrıntıladım 17


deniz seki eskiden inanılmaz güzel bir kadındı. nefis ötesiydi. şimdi bi boka benzemiyor. bu kadar güzel bir kadının bu hale gelmesi inanılmaz. bu şarkısı da en iyisi. klibi izlerken dikkatinizi çeker, ama ben yine de yazayım. şarkıda ilk "kalpte gizli" derken bacaklarını aralıyor ve kalbinin yerni gösteriyor, tebrik ediyorum kendisini..


şifreli kanallara göre sevişme vakti gece 12'den sonra..

ilginç ama muhteşem süleyman, kadınlara aşırı ilgi duymayan neredeyse tek osmanlı sultanı..

şu onuncu katta cam silen temizlikçi kadınların hayranıyım. babaları ellerinden tutsa, bu kişiler şahane jimlastikçiler, atlerler olabilirlerdi.

gerçekten çıplak kaldığın tek an doğduğun andır. çünkü ölürken bile bir şeylere sarınıyorsun.

yılbaşından hemen önce nedense kedilerinin kıçına kırmızı don, başına kırmızı şapka geçiriyorlar. noel baba II.

okeyi amerika'da çocuklara ve spastiklere sayı saymayı öğretmek için oynatıyorlarmış.

insan öldükten sonra beyin faaliyetleri 10 dakika kadar daha devam edermiş. işte o anlarda gerçekten yaşantınız gözlerinizin önünden bir film gibi geçebilirmiş. beyin dalgalarını emebilen bir alet yapılırsa eğer hayatınızı torunlarınız görebilir! montajı da çocuklarınız yapar, ayıp sahneler çıkarılır!

freecell oynarken ctrl+shiftte aynı anda basın ve f10 deyin. bir yazı çıkacak, durdur deyin. böylece oyununuz hemen açılacaktır.

eskiden facit diye bir alet vardı. toplama ve çıkartma yapması basit, çarpma ve bölme işlemlerini yapmak zordu. şimdi hepsi arşivlerde paslanıyor.

şarkı söylemeyen napolili yokmuş. söyleyemiyorsa eğer zaten napolili değilmiş.

köseler cımbızla traş olabilirler!

oğlunun pipisiyle gurup duyup, gelene geçene öptürmek isteyen erkek sizi gözüne kestirmiştir!

monica belluci gerçekten harika bir kadın. ama şu yılmaz erdoğan'la olan filminin tanıtımında da tecavüz sahnesinin harika olduğu yazıldı. yıllar sonra 'tecavüz sahnelerinin unutulmaz aktristi' diye anılırsa hiç şaşırmam..

şimdi bakın, fatma'nın fadime ve fatoş gibi versiyonları var. hatçe/hatice de fatma/fadime gibi. ama niye hatoş yok!

atatürk'ün hakkında söz söylemediği tek meslek veteriner hekimlik. bu yüzden olsa gerek bu meslek erbabı için ismet inönü'nün sözü duvarlara yazılır; "beşeri hekimlik, veteriner hekimliğe göre okyanusa karşı iç deniz gibidir."

suriye meselesi güncelken yazayım. aydın yöresinde devlete baş kaldırmış efeler zamanında suriye'ye sürülmüş. bunun yanında selçuklu zamanından kalma türkler de suriye'de yaşar. ama bu kişilerin çoğu asimile olmuştur. tıpkı mısır'daki türkler gibi..

erkeğin aramasını beklemeyip kendi arayan kız, aşıktır.

karşılıksız aşka tutulmuş kişiler, gelip onun kapsını çalmasını bekler, ki bu hikayedir. gerçek hayatta olmaz öyle şeyler.

brezilyalı kadınların poposu kesinlikle güzellik harikası. bildiğin sanatsal kıç..

beyaz atlı kayın pederimi bekliyorum!

hristiyanlık roma'da yeni yeni yayılırken, romalılar onlara ateist dermiş.

almanlar ikinci savaşın sonuna kadar yahudilere klitoris de derlermiş. kadın masturbasyonunun adı ise 'yahudiyle oynamak'mış.

hitler'in uğurlu rakamı 7'ymiş.

hani derler ya, "avrupalılar domuz eti yediği için kıskanç olmuyorlar" diye, işte bizde koyun eti yediğimiz için koyun oluyoruz!

hepinizin bayramı kutlu olsun..

18 Ekim 2012 Perşembe

ayrıntıladım 16


çok düşünülen şey kuşku yaratır. (nietzsche)

petek dinçöz'ün gizli güçleri olsa, bu okşamak olurdu.

çinliler, çin seddini uzaydan görünsün diye yapmışlardır.

eski sevgililerin yüzü unutulabildiği halde sesi unutulmuyor. valla bak..

bana göre almanya, dünya kupalarının darth vader'ıdır.

allahverdi diye isim var, doğaverdi diye bir isim niye yok lan..

sevgiliniz antidepresan kullanıyorsa ilişkiniz bitmiş demektir. çünkü sevgili zaten antidepresanın ta kendisidir.

sigara ve alkol ömrü 2 yıl kısaltırmış.

erkeğin maymuna en çok benzediği an, kadının kendisine vermesi için çırpındığı andır.

sanırım türklerden başka hiçbir  ulusda "amca size baba diyebilir miyim?" diye bir hastalık yoktur.

10 bira içerseniz pisivuara 1 metre uzaktan işeyebilirsiniz.

teori ile pratik arasındaki fark, el alışkanlığıdır.

fotoğraf çektirmeden önce makyaj yapmak çok saçma. rötuş diye bir şey var.

insan çamurdan yaratılmış ya, e hala çamur. ne değişti a q.

yeşilaycılar seviştikten sonra sigara içmek yerine çiçek koklasınlar!

yaz aylarının fiks sıcaklığı 36.

ölmüş bir koyunu değerlendirmenin 37 yolu diye bir belgesel vardı. afganistan'dan van'a gelen kırgızların yaşantısı anlatılıyordu ve orada yaşlı bir amca tek kalmış dişini göstermemek için acayip çaba harcıyordu. belgesel ingiliz ürünüydü ve amca en sonunda dünyaya ayıp olur diye o tek kalmış dişini göstermediğini söylemişti. harikaydı..

susan kadın, konuşmak isteyen ve fırsat kollayan kadındır.

amerikan filmlerine göre dünyanın en güzel kızları florida ve california sahillerindedir.

biri "gerekirse" diyorsa eğer boş konuşuyordur. siktir edin..

bir kadın hem güzel hem de akıllı olduğunu ima ediyorsa eğer bildiğin sığırdır. çünkü önce güzelliğini belirtiyor..

niye yatlar, katlar hep metrese alınıyor, anlamıyorum..

amerikan filmlerinde esas kadınların tüm sekreterleri kendilerinden çirkin ve hepsi topesto. yani kıvırcık saçlı, dişlek ve ablak yüzlü. üstelik esas kadınların en büyük hayranı yine bunlar. öyle ki esas kadını kıskandıkları için seks canavarlarına dönüşüyorlar..

eğer uzun bir gecenin sonunda bir eve misafir oluyorsanız ayakkabılarınızı çıkarmayın. ev sahibi döver gibi baksa bile çıkarmayın..

eski mısırlılara göre güneşin çocukları kedilermiş. ama bir düşman saldırısında düşman mancınıklarına kedi koymuş ve fırlatmış. sonuçta mısırlılar teslim olmuş. o olaydan sonra kedilerden uzak durmuşlar!

besmele ile cima edilirse doğacak çocuk ana-babasına isyankar olmazmış..

16 Ekim 2012 Salı

ayrıntıladım 14


vay be, gizem özdilli, zamanında iç çamaşırı defilelerinin bir numaralı mankeniydi. hala iç çamaşarı defilesi yapılıyor mu, bilmiyorum.

misafirlikte terlik verirler ya hani, çok pis bir durum o. herkesin giydiği terliği sen de giyiyorsun, çok feci.

çatalı bıçak gibi kullanırsınız ya hani, kullanın. kol kaslarınız güçlenir! zamanında japonya'da aileler çocuklarına bulaşık yıkatırlarmış, kol kasları güçlensin diye.

hitchcock'un kuş filminde kargalar, serçeler ve martılar saldırganlaştığı halde muhabbet kuşları kimseye saldırmıyordu. harbiden bak. hem zaten filmin sonunda "baban gibi değilsin, bi bok bilmiyorsun" durumu vardır.

ilginç ama neredeyse tüm kepçe kulaklılar beşiktaşlı, tüm şaşılar fenerlidir.

tarık akan'ın yine çapkını oynadığı bir filmde, hani adile naşit ile evlendirilmek zorunda kalmıştı ya, hah işte o evlendirilme sahnesi şahsım için çok güzeldir.

nikah memuru: evet naşit kızı adile, akan oğlu tarık'ı eş olarak olarak kabul ediyor musunuz?
gelin: ne demek hakim bey! biz onunla sevişiyoruz..

eskiden ismin sonuna can'ı almak için savaşcı olman gerekirmiş. okur yazarsan eğer ya çelebi oluyorsun, ya da molla. ama can olmazsın.

israil'de pazartesi değil, pazar sendromu varmış!

mavi duvar, kadına bağımlılık konusunda nefis bir parçadır.

aragorn dallamasına bromir aslında çok güzel bir ayar vermişti. "gondor'da kral yok, krala ihtiyaç da yok." ama kardeşi faramir'in yanında bir hiç olduğundan ölürken ağzından şu laflar da döküldü, "senin peşinden ben de gelirdim. kardeşim, komutanım, kralım."

uzun saç, küçükken barış manço'da gördüğüm ve kıskandığım saç şekliydi. o zamanlar(80'ler) barış manço'nun o saçı bırakabilmesi için devletten özel izin aldığı mahalle çocukları arasında söylenir dururdu. işte askeri yönetim çocuk zihinlerini bile böyle zehirlemiştir.

şebnem schefer "şenol'a çok teşekkür ederim, hala bakireyim" diye açıklama yapalı 7 yıl oldu. vay a q, hala dehşete kapılıyorum.

ha bu arada, yücel kop, "doping yapanlar bunu ülkesi için yapıyor" diyeli de 7 yıl oldu. vay a q.

ankara kızılay'da kahvehanelerde yaşlı amcalar kravatlı bir şekilde okey oynuyorlar. çok komik lan.

hani gönderilmemiş mektuplar diye bir film vardı, ya hu göndermediğin mektupları niye açıklıyorsun ki, çok saçma..

biliyor musunuz, ülkemizde sprem bankası var. ama hayvanlar için!

kont: merhametine ne oldu?
dantes: ben bir kontum, aziz değilim. (monte kristo kontu)

hani eskiden mokar hastası nihan vardı. götüne giren şemşiye açılınca kendinden geçmişti. hatırladıkça hala gülerim. eski l-manyak çok güzeldi.

"bizim oranın adetleri, meşhurdur cinayetleri" diye bir şarkı vardı zamanında. vay a q..

80'lerde altın zincir modası vardı. gömleğin üstten üç düşmesi açılır ve özenle uzatılmış göğüs kıllarının süslemek için bu nesne takılırdı. üstelik o zincirler altın da değildi. bildiğin imitasyondu.

bin kere gidip gelirsen iki kere boşalırsın..

osman cavcı diye bir eleman vardı eskiden. star'da zeki-metin filmlerinin coverlarında oynamıştı. vay be..

öğretmen çocuklarının çoğu ukala olur. herhangi biriyle 10 dakika takılın, ne demek istediğimi rahat rahat anlarsınız.

bal dediğimiz gıda, arı kusmuğudur.

18 Ocak 2012 Çarşamba

ayrıntıladım - 14

babanız dorian gray tipli biriyse, yani yakışıklı ama pis, iğrenç, şerefsiz biriyse eğer başınız ağırayacaktır. hem zaten kadınlar da efendi adam yerine dorian gray gibi piçleri tercih ederler, sonra pişman olup o piçlerden edindikleri çocuk ile efendi adamların kapılarını çalarlar!

lisede bir hocam ortalık yerde işenmez adlı toplumsal norm ile dalgasını geçiyor ve işemediğimiz zaman prostata davetiye çıkardığımızı söylüyordu. kendisi çekirge'den hürriyet'e kadar yürüme gelirken, sıkıştığı an malı meydana salıp işemekten çekinmediğini belirtmişti ve biz o uygulamaya bir çok kez maalesef tanık olduk.
bir turkish woman varsa eğer bu songül karlı'dır. gençliğinden şimdiki haline kadar geçen süredeki fotoğraflarına bir bakın, ne demek istediğimi anlarsınız. nerede o 96 yazının efsane hali, nerede şimdiki hali...

"ben seni mutlu edemem" demek, "ben aslında yeni birini buldum" demektir.

pepee ile beraber büyüyen nesil horon tepemez. yeğenimden biliyorum.

kısa boylu erkeklere yakışan tek şey yancılıktır.

kısa boylu kadınlara ise ayakta saxo yakışıyor.
kadının tanrısı estetik cerrahlardır.

geçen bir arkadaş söyledi, ntv spor'un kapı arkalarından, kadın iç çamaşırı ve prezervatifler çıkıyormuş. abowww dedim kendi kendime, gol olur.

silvia saint ile aynı gün doğmuşum.

biz türklerde ejderha iyi bir canlıdır. insanlara sağlık verir, hastalıklardan kurtarır.o yüzden bir ejderha görürseniz korkmayın, sevin onu ve havuç verin.

vurdulu kırdılı seksten hoşlanan kadınlar büyük ihtimal yaptığın yasak/günah olduğu bilinç altına işlendiği için kendisinin cezalandırılması gerektiğini düşüyordur.


kendini cool sananların en beğendiği hayvan kedidir.

güzel bir kızın çirkin olduğu an, vermeye yanaşmadığı andır. salla gitsin.
tuğba dural resmen feromon tuzağı gibi, çok çekici.

kıskanmayan kadın, kişiliği oturmuş, kendine güveni tam olan kadındır.

kıvanç tatlıtuğ'da pis bir tecavüzcü bakışı var. aynen coşkun gibi bakıyor. ama özünde iyi bir insandır sanırım.

teoman bir kaç yıl sonra "müziği ben bıraktım ama o beni bırakma" derse eğer hiç acımam, çeker vururum onu ve dönüp arkama bakmam bile!
ilkokul 3'de gocuğa gocuk dediğim için feci şekilde hırpalanmıştım. palto demem gerekiyormuş. bu yüzden uzun süre hamsiye hamsi demedim, balık dedim..

bir şey bana ilginç geliyor. koskoca evren var ortada ve aya bakıp oruç tutuluyor, güneşe bakıp namaz kılınıyor.

dünyada bir tek insanların, hatta bir tek kendisinin yaşadığını sanan mallar var. hayvan hakkı vs. hak getire..
belinin üstüne dövme yaptırıp sevişme esnasında domalmayan kadın, neyse ağzımı bozmayayım...

grup seks yapanların erketeleri var mı, merak ediyorum...

24 Eylül 2010 Cuma

ayrıntaladım - 13

geçen kış limonun ve c vitaminin soğuk algınlığı ile alakası olmadığı, tedavi etmediğini söylediler.

geçen gün kolestrol denilen nanenin kalp krizine neden olmadığını tv'den söylediler. üstelik kolestrol çok faydalı bir şeymiş. düşük olduğu zaman insanda depresyona kadar giden rahatsızlıklara neden oluyormuş. kalp krizine neden olan durum ise damarların yaralanması ve bu yaraların sigara ve doğal olmayan yağlarla kapatılamamasıymış. anlayacağınız kanola, mısır ve soya yağı beş para etmez. zeytin ve fındık yağından şaşmayın.

tavuk salam, sucuk ve sosislerini yemeyin. çünkü tavuk eti hariç, derisi, kemiği, ciğeri vb artıklarından yapılıyor.

dünyadaki tüm tavuk bacaklarının hepsi çin'e gidermiş. çinliler pişirip yerlermiş.

kilo vermede günlük alınan kalori ile tüketilen kalori arasında bir bağlantı yokmuş. önemli olan hücrelerin alım durumuymuş. etten, yağdan kesip tahıla yönelince kilo verilmiyormuş.

vitamin hapları vücudu tembelliğe alıştırdığı için yararlı değilmiş. önemli olan sindirim esnasında bu vitaminlerin vücut tarafından sindirilmesiymiş.

sanılanın aksine tarım ilaçlarından zehirlenmeler büyük boyutlarda değilmiş. her türlü besinde belirtilen oranda kalıntı kaldıktan sonra problem yokmuş. bu maddeler esasında karaciğerde depo edilirmiş ve belirli bir seviyeye gelince karaciğer problemlerine ve kansere neden oluyormuş. bu da uzun yıllar gerektiriyor. soyulabilen her tür meyve ve sebzeyi soyun derim size.

şarap yapmak çok basit. üzümün suyunu çıkarın ve bekletin veya içine ekmek atın. bir süre sonra o su şaraba dönüşecektir. dengeyi sağlayın, sonra sirkeleşebilir.

yumurtanın sarısı aklanmış.

manda yoğurdunda bile hayvansal yağ alınıp yerine bitkisel yağ konuluyormuş.

bir veteriner arkadaşım ülkedeki en sağlıklı sütün danone olduğunu, çünkü sadece trakya'daki sütleri aldığını, ülkenin en temiz sütlerinin de trakya'da üretilebildiğini, anadolu'da ise sütlerdeki bakteri oranının ab standartlarının çok üstünde olduğunu(trakya'da da üstünde), sterilizasyonla bile bu oranın düşürülemediğini, bunun nedeni olarak ahırların çok sağlıksız, sağımın ise pis yapıldığını söyledi. danone'den sonra kendi gözlerimlerine göre pınar ve ülker geliyormuş.

pastavilla'nın üretim bantları fecaat haldeymiş.

hazır yemek sektörü berbatın da ötesindeymiş. et yemeklerinin 3-3,5 lira olmasının sebebi ise adamlarının hastalıklı, hastalıksız, ölmüş demeden her hayvanı ölü fiyatına almalarıymış.

yediğimiz taze kaşarların çoğunluğu geri iade edilen peynirlerden yapılıyormuş. o peynirler eritilirmiş ve kaşara dönüştürülürmüş.

içtiğimiz meyve sularının neredeyse tamamı piyasaya sürülmeyen çürük, çarık meyveler ile çiftçinin bile toplamadığı ağaç altına dökülmüş meyvelerden yapılırmış. elma suyunun elmadan daha ucuz olmasının başka mantıklı açıklaması olamazdı zaten.

kolanın şekeri açlık hissi uyandırmaz. bu yüzden kilo almanıza yol açar. bu şeker mısırdan elde edilir.

kanola denilen bitki, ilkbaharda yol kenarlarında açan sarı renkte yabani hardalın gdo'lu şekliymiş. geçen ilkbahar ve yaz başında çatalca, silivri tarafına gittiyseniz eğer, sarı renkteki büyük büyük tarlaları görmüşsünüzdür. işte o tarlalar, kanola tarlalarıymış.

2-3 sene önce meydana gelen arı ölümlerinin nedeni ayçiçeği tohumunda kullanılan bir tohum ilacının etkin maddesiymiş. arı, ayçiçeğine polen için geldiğinde bu madde yüzünden yön duygusunu kaybediyormuş.

organik ve ekolojik tarım aynı anlama geliyor.

2 Haziran 2010 Çarşamba

ayrıntıladım - 12


sezerciğin vampir avcısı versiyonu çekilseydi eğer, herkesin tahmin edebileceği gibi bu filmde zemzem suyu, hilal ve gümüş kullanırdı. film içinde vampirlerin ayın hilal zamanı dışarı çıkamadığını anlayan sezercik, onlara büyük bir komplo kurar ve ayı dolunay gibi göstererek onları dışarı çekerdi.

elveda ilginç bir kelime. tanışmada ilk dokunulan organ olan el, ayrılmada da son dokunulan olur. geriye vedası kalır.

bir avusturya atasözü şöyle der; "almanya iyi bir işgalci değildir. iyi bir müttefik hiç değildir."

cennet kapısının ilginç bir sorusu vardır. şimdi; cennet ve cehennem kapılarında iki melek durmaktadır ve biri sürekli yalan söyler, ama diğeri sürekli doğru söyler. sende arafda kalmışsın ve tanrı senin zeki olup olmadığını sınıyor. o meleklerden birine soracağın tek bir soru ile cennetin kapısını bulman gerekiyor. soracağın soru nedir? ama tek bir soru, iki soru ile çok kolay. bu soruyu 1800'lerin başında almanya'da ayılar tarafından büyütülen(!) bir çocuğa sormuşlar. çocuk o vakitler büyük bir infial uyandırmış ülkede. herkes çocuğun modern bir insan olması için çabalamış. ama bu soruya iki soru sorarak cevap vermiş. demiş ki; "meleğe gidip "sen bir ördek misin?" diye sorarım. ördeğim derse yalancıdır. cennet kapısını sorarım. tersine giderim. eğer doğrucu meleğe gidersem yine iki soruda bu meseleyi hallederim." almanya'da infial çıkmış. gösteriler düzenlenmiş ve en sonunda çocuğun hiçbir zaman akıllanamayacak biri olduğuna kanaat getirmişler. ha iki, ha tek soru, çok da sikimde a q. ha, çocuğun adı sanırım casper'dı.

büyük patlamadan 5 saniye sonra evrenin büyüklüğü yaklaşık bir portakal kadarmış.

uyurken izleniyor hissine kapılmak pis bir duygu lan. gecenin karanlık bir vakti tv kutusundan garip sesler gelir, penceler sallanır ve bir ses seni çağırır. sıkıysa yatağa daha da bir gömülme de göreyim seni.

musa, sina dağına çıkınca yehova'ya yakarır: "tanrım, nolur, yüzünü göster bana." ve ardından yehova cevap verir: "önümü göremezsin, arkamı görürsün." nasıl yani!

1956 macar ayaklanmasında, kızılordu ve sovyet işgaline karşı bir hafta boyunca buda tepesindeki birliklerin, işin esası derme çatma başıbozuk askerinin komutanı bir türkmüş. kemal ekren adından birisi. ele geçirdikleri çek mitralyözleri, rus tüfekleri ve gazoz şişesinin içine benzin koyup paçavraya sardıkları molotof kokteylleriyle bir hafta boyunca kızılordu'nun anasını ağlatmışlar. zamanında engin ardıç yazmıştı bunu.

maximilien robespierre, ingilizlerden ihtilal zamanı rüşvet almayan tek kişidir. devrimin tüm önde gidenlerinin ingilizlerden para aldığı ispatlanmıştır.

emme basma tulumba gibi uyuyan insanlar vardır. sandalyelerinde son derece rahat bir şekilde uyumaya çalışırlarken kafaları öne düşer ve birden irkilirler, kafaları yukarı çıkar, sonra bir daha öne düşer, sonra tekrar çıkar, sonra tekrar iner, çıkar, iner ve "günaydın birader!"

"pim çek bomba at" bağırışına bayılıyorum.

üstad lafını hem islami kesim, hem de masonlar kullanır. ilginç bir durum.

esmerin adı oya, benzer güneşe aya. esmerin adı oya, koyayım ona doya doya.

tavuklar iyi beslenirse 25 saatte bir yumurtlar. o tavukların yediği yemleri biz yesek düz duvara tırmanırız.

arabesk fantazi ne lan! yoksa ibrahim tatlıses'in fantazileri mi?!

barbar, yerleşik hayata geçmemiş, yağma ile geçinen topluluklara denir. canilikle alakası yoktur.

aslı'nın babası o zamanki hükümdarın veziri olan bir ermenidir. aslı ile kerem aslında beşik kertmesidir. vezir, dinine uygun olmayacağını düşünür ve aslı'yı kerem'den kaçırarak diyar diyar dolaştırır. kerem de aslı'nın peşinden her yere gider. en sonunda aslı'yı kayseri civarında yakalar ve evlenirler. gerdek gecesi aslı'nın düğmeleri açılmaz. çünkü babası büyü yapmıştır ve kerem sazının teline vura vura, teker teker açar düğmeleri. sevişirler.

telemakhos, babasını bulmak için yola çıkamadan önce sarayı ele geçirip alem yapan ithaka'nın zengin kişileri tarafından şamar oğlanına çevrilen odysseus'un gururlu oğludur.

penelope ise kocası odysseus truva savaşından geri gelmeyince ithaka'nın ileri gelenlerince evi basılan ve içlerinden biri ile evlenmeye zorlanan kadındır. evlenmemek için bir kilim örmeye karar vermiş, ancak bu kilimi geceleri sökerek bitmemesini sağlamıştır. yaptığı hile anlaşılınca bu sefer odysseus'un yayını geren kişi ile evleneceği açıklamış ve geri dönen kocası bu yayı germiştir. özverili bir kadındır.

sevgilim yok. ama spekülasyonları engellemek için şimdilik birini bulacağım!

leon, fransa'da uzun versiyonu ile diğer ülkelerde ise kısa versiyonu ile gösterime girmiş bir filmdir. uzun versiyonunda matilda'nın gerçekten insan öldürdüğü sahneler varmış ve bu bölümler çocukların ruh ve sinir sistemine zarar verir hedesi yüzünden bazı ülkelerde kesilmiş. türkiye'de izlediğimiz kısa versiyonuymuş.

kibritle sigara yakmak kanser riskini azaltır. çünkü çakmakla yakıldığında çakmak gazını içinize çekerseniz.

1800'lerde aydın yöresinde devlete baş kaldırmış efeler, tıpkı ermeniler gibi suriye'ye sürülmüşlerdir. şam civarında yaşamaya devam etmektedirler.

dost kelimesinin uzun süren düşünme egzersizlerim sonunda 'dosdoğru' kelimesinden türediğini düşünüyorum. çünkü yamuk yapmayan kişiye "dost" denir.

12 Nisan 2010 Pazartesi

ayrıntıladım - 10


agop martanyan dilaçar, mustafa kemal'in "öz" soyadını almak istemesine rağmen necmettin arıkan ile beraber ona atatürk soyadını veren kişidir.

askerlik ilginçtir. sadece askere ceza verilmez, kıbrıs'ta bomba atmayan uçağa, tanka, askeri tetanozdan öldüren karavanaya, düşman karşısında tutukluk yapan g3'e, yani işini yapmayan her şeye ceza verilir. utanmaları için de tüm askerin göreceği yerlere bunlar koyulur.

salem, cadı avlanan meşhur şehirdir. cadı adayı suya atıldığında boğulursa cadı olmadığı anlaşılırmış. ama boğulmayıp büyük bir direnç gösterip yaşamaya devam edrse cadı olduğu anlaşıp yakılırmış. kural şu, masum kişi bizim tarafımızdan öldürülse bile iyi biriyse tanrı onu cennetine alır. o yüzden öldürün gitsin.
romantik filmi ciddi bir tavırla çekildiyse film saçmalıktır. yok eğer yeşilçam eleştirisi ise mükemmeldir. filmi seyrederken gözleriniz dolmuyor, ama yer yer feci gülersiniz. oha falan olacaksınız! "yuh" diyeceksiniz. dünyayı kurtaran adam'dan sonra evrenin en absürd ikinci filmini izleyeceksiniz. misal, lafa bak; "sana tecavüz edecek kadar iğrençleşemem, ama seni öldüreceğim." "çekimi ve kurgusu 7 yıl süren bir film ne kadar kötü olabilir" diye düşünüyorsanız kesinlikle izleyin. eğleneceksiniz, size garanti veririm.

birinci savaşta alman pilotları gerek çanakkale'de, gerekse suriye ve ırak cephelerinde keşif ve saldırı uçuşları yapmışlardır. hatta yüzbaşı selahattin'in romanı'nda bundan bahseder. 5 düşman uçağı düşürdüklerinde tezkere alıyorlarmış.

arnavutlar hristiyan-müslüman arnavut ayrımı yapmaksızın birbirleriyle gayet iyi geçinirlermiş. hatta aynı millet-farklı din/mezhep ayrılığı olmasına rağmen bir arada yaşayabilen nadir milletlerdenmiş. sırp ve hırvatlar aynı millet ve hatta aynı dili konuştukları halde ortodosk-katolik ayrımı yüzünden birbirlerini hiç sevmezler. neyse, arnavutlar balkan savaşlarından sonra bağımsızlarını kazanmışlar. ancak sırp tehdidi yüzünden uzun süre gecelerini siperlerde geçirmişlerdir. türk tarihi açısından iki ilginç arnavut vardır. birincisi milli şair mehmet akif ersoy, diğeri ise damat ferit.


etçi tavukçulukta tüm erkek civcivler imha edilir. sadece dişiler beslenir. yumurta tavukçuluğunda da artık horoza ihtiyaç kalmadığı için yakın bir gelecekte horoz falan kalmayacak. sadece döğüşlerde ve ticari döllemelerde göreceğiz.

sudetenland, birinci dünya savaşının bitiminde çizilen salakça sınırlar neticesinde çekostovakya'ya kalan bölgedir. almanya - avusturya birleşmesi ve sudetenland'ın almanya'ya ilhakı hitler'i çok cesaretlendirmiştir. bu cesaret ile polonya'ya kalan eski alman bölgelerini ve danzig koridorunu ele geçirmek isteyen hitler polonya'ya girmiştir. ingiliz ve fransızların savaş ilan etmesine rağmen asıl savaş almanların fransa'ya girmesi ile başlar. yani hitler fransa'ya girmese büyük ihtimal danzig koridoru da almanlarda kalırdı.

thom yorke'un babası eski bir boksör olduğundan küçük yaşlarda bu spora merak salmış ve hiç bir başarı sergileyemeden müziğe dönüş yapmış. ama sıkı bir boksörmüş. yani korumaya ihtiyaç duymamaktadır. aynı zamanda normalde siyah saçlıdır. ama saçlarını sarıya boyatır. şarlatan işte nolcak! ve inanmazsınız ama sadece erkeklerde dolu bir okulda okuduğundan kızlarla uzun süre iletişim kuramamış. creep'i ise öylesine yazdığını söylemiştir. eğer creep'i dinlediyseniz öylesine yazdığı şarkı bile enfes olduğunu anlarsınız. büyük insandır vesselam. aynı zamanda uyuşturucu kullanmaz.

fethederken ölürsen cennete, işgal ederken ölürsen cehenneme gidersin.

sümerlere göre büyük tanrı anu, isyan eden anunnakilere köle olsun diye lulu amelu(insan)'yu yaratmıştır. ancak lulu amelu kadınları çok güzel olup anunnakilerle çiftleşince tanrı anu'nun oğlu enlil olaya kızmış ve hepsini yok etmek için tufanı ortaya çıkarmıştır.

osmanlı donanmasının gemileri 3 defa tamamen yakılmıştır. navarin'de, inebahtı'da ve sinop'ta. bir seferinde de kaptanı gemileri alıp mısır'a, mehmet ali paşa'ya kaçmıştır.

bir defasında yolda yürüken kafama sütyen düştü. hemde şöyle iri mi irilerinden. "kafam acaba içine sığacak mı?" diye yolun ortasında kafamı soktum ve sığdı. yukarıya baktım, ama asılı çamaşır yoktu. balkondan beni çağırırlar umuduyla bir süre bekledim, ama nafile!

bir keresinde bir kadına "yavrum festival gibisin, katılmak istiyorum" dedim. "sen (sallıyorum) ahmet'in ağabeyi değil misin?" diye cevap verdi bana. "ahmet'i nerden tanıyorsun?" diye soruncada, "ben onunla çıkıyorum abiciğim" dedi! yerin dibine geçtim blog! sonra olayı kardeşime anlatınca oturup güldük.

deniz akkaya, gülünce tüm boyun yağları belli olan hanım kızımızdır.

bankalar eskiden "dolarınıza, markınıza, tl'nize şu kadar faiz veriyoruz" diye reklam yaparlardı. şimdi ise "şu kadar faize kredi veriyoruz, en büyük biziz" diye reklam veriyorlar. aradaki değişim ise ürkütücü. faiz vermek için yarışanlar, faiz almak için yarışır oldu. tefeciliğin 'resmi adı' banka oldu lan.

bir ara travestiler opel tigra'nın sarı rengini kullanıyorlardı. sarı tigra gördüğünüz an müşteri memnuniyetine doğru giden bir araç olduğu anlayabiliyordunuz. sonra 206'ların sarı rengi aynı işlemi görüyormuş. acaba şimdi travesti arabası hangi model oldu?

en sonunda öğrendim ki erkeği seksi yapan unsurlar poposu, kalın dudakları, elleriymiş.

roma piskoposluğu bildiğimiz papalıktır. ortodokslar papalığa roma piskoposluğu der. papa ya da roma piskoposu.

osmanlı ordusundaki başıbozuk askerler, imparatorluğun çeşitli yerlerinden toplanan delilerin, elleriyle taş kırarak eğitilmeleriyle savaşa yollanıyormuş. düşman üstüne ilk olarak bu askerler gönderilirmiş ve ellerinde kılıç olmadan meşhur osmanlı tokadı ile düşmana ilk korkuyu, heyecanı ve yenilgiyi tattırırlarmış.

sevenler ağlarmış lafı aslında son derece saçma. sevenler niye ağlasın ki? kavuşamayanlar ağlar.

dünya, babil yaradılış destanına göre aslında mars ile jüpiter arasında tiamat adlı dev bir gezegenken(tüm gezegenlerin kralıdır ve diğer gezegenler onu kıskanır) marduk'un ortaya çıkması ve onunla savaşması üzerine(marduk 4 uydusuyla beraber onunla savaşır ve uydularından biri bu gezegene çarpar) şimdiki konumunu alan gezegenimizdir. bu savaşta bir kısım alanını kaybetmiştir ve küçülmüştür. bir parçası marduk'un kölesi olup onun etrafında döner(uydu), diğer kısmı ise dünya olur.

imam, namaz kıldırmak dışında pek bir aktivitesi olmayan insandır. engin ardıç, rahiplerin arkeoloji eğitimi alıp kazı çalışmalarına katıldıklarını, oysa imamların bu tür işlerde hiç bezi olmadığını yazıp durur. hatta "arkeolog imam istiyoruz" diye son noktayı koymuştu. ama rahiplerle imamların farkı var elbette. rahip pazardan pazara vaazını verip diğer işlerine dönerken imamların günde beş vakit namaz kıldırması lazım. sanırım o arada başka işlerle uğraşacak zaman falan kalmıyor.

küba füze krizi, abd'nin türkiye'den habersiz şekilde füzelerini çektiğini söylediği krizdir. türkiye bu krizde piyon bile olamamıştır.

kızıl, çinlilere göre eski türklerin saç rengidir. hatta yine onlara göre mavi gözlüymüşüz.


deli ibrahim, bir cariyesinin samur kürküne dair masalını çok beğenip, tüm sarayı samur kürküyle kaplatıp, rus denizcileri zengin eden bir padişahtır.

zaman saçma bir kavram. "bir saniye ne kadar sürer" demiş adamın birisi.

tevrat'ın temelini oluşturan yasaları yapan hükümdar hammurabi'dir. hz ibrahim'le aynı yıllarda yaşadığı tahmin ediliyor. böylece hammurabi yasaları tevrata ve ordan da diğer kutsal kitaba kaynaklık etmiştir.

gay kaldırmak, neşeli insan davranışıdır! kaldırılmak için hazır bekleyen gaylerin barları ve chat odaları mevcuttur. artık hangisi hoşunuza giderse onu çekin çıkarın.

sebnem scheffer milletvekili olduğunda namusu üzerine yemin etmekte zorlanmayacaktır!

rockefeller ailesi dünyanın ilk dolar milyarderi ailesidir. 19122de petrol sanayindeki tekelleşmeleri yüzünden şirketleri küçük parçalara ayrılmıştır.

yaptığım uzun olasılık hesaplarından sonra 1 türk olmasa bile 25 milyon fenerlinin dünyaya bedel olduğunu anladım.

zamanın değişmesi ile birbirimizin hayatından geçip gitmiyoruz. burda önemli olan mekan faktörüdür. mekan değişince arkadaşlar, dostlar ve hatta sevgililer bile değişir ve geride kalanlar hayatımızdan geçip gitmiş olur.

iki çeşit vejetaryen vardır; hiç bir hayvansal ürün yemeyenler. et hariç hayvansan ürün yiyenler. yani balı, sütü, peyniri, yoğurdu tüketirler. bu tüm dünyada böyledir. temel mantıkları "hayvanlar benim arkadaşlarım ve ben arkadaşlarımı yemem" şeklindedir. kendi içinde oldukça mantıklıdır. ama yerim.... ayrıca vejetaryenlik günümüze has bir yeme şekli değildir. ilkçağlardan beri belirli okült oluşumlar vejetaryenliği benimsemiştir. üstelik o zamanlar şimdiki vejetaryenlerin temel besinlerinden olan patates, domates gibi sebzeler de yoktu. bu grupların en meşhurların biri de pisagorculardır.

arap atı gibi duran hatun, gerilerden gelip atak yapıp son düzlükte ortaya çıkan hatundur.

ingiltere, tarihdeki son istilalarını 1100'lerde normanlardan yaşayan ada ülkesidir. o normanlar, şu normandiya'ya isim veren normanlardır. o tarihten sonra ne ispanyollar, ne napolyon, ne de hitler bu işi becerememiştir.

hadım etme işi istanbul'da yapılmazmış. sudan'da avlanan siyahi insanlar köleleştirilip mısır'daki kıpti rahipler tarafından hadım edilirmiş. bu iş onların tekelindeymiş. başkası yapamazmış. hadım ederlerken koparma usulü de kullanılmazmış. rahiplerin bu iş için geliştirdikleri kendi yöntemleri varmış.

sağ el hak yolunun, sol el bok yolunun malıdır derler. o yüzden sol elle yemek yenmezmiş. çünkü o devirlerde insanlar içecek suyu bile zor buldukları için kıçlarını suyla temizlediklerini hiç sanmıyorum. mecburen böyle bir ayrım oluşmuş olabilir.

eskimo köpeği, sevgili eşini 'donmasınlar' diye diğer eskimo köpeklerine sunan köpektir.

kadın kelimesinde kalın ünlüler, erkek kelimesinde ince ünlüler vardır. yani erkek kelimesi daha naiftir. kadın gibi kaba değildir.

portakaldaki vitamin olmasaydı hiçbirimiz olmazdık. hatta biz portakaldan evrildik. eskiden hepimiz portakaldık.

halk arasında ön sevişme olarak tabir edilen oyuna şişe çevirmece denir. bilimum porno filmlere malzeme çıkarmıştır.

yaşama sevincini en fazla gördüğümüz kişi pollyanna'dır. onun karnında kelebekler uçuşur, kalbine mızraklar girip çıkar, kasıkları da ağrıdan kurtulmaz!

11 Mart 2010 Perşembe

ayrıntıladım - 11

genrih yagoda, kgb adıyla bildiğiniz ünlü nkdv örgütünün eski müdürlerindendir. bu adam, devrim sonrası manastırlardan toplanan ve ortaçağdan kalma paha biçilmez ikonaları karşısına dizer, nagant tabancasıyla birer birer ateş eder, parçalarmış.

craig schwartz, being john malkovich filminde john cusack tarafından canlandırılan kuklacıdır. lotte schwartz'ın kocasıdır. ancak ikisi de aynı kadına aşıktır. yani maxin'e. şöyle der; "bilinç, korkunç bir lanettir. düşünürsün, hissedersin, acı çekersin."

yılmaz güney'in sürü filmini üç bölümde incelemek gerekir. birinci kısımda göçer hayatı anlatılır. ikinci kısımda tren yolculuğu ile gerçek hayata geçilir. hayatın pisliklikleri ve zalimlikleri görürüz. üçüncü kısımda ise hayallerin şehri, her bahtı karanın görmak istediği şehir olan ankara'ya varılır. aslında ankara her şeyden daha zalimdir. iyi yoktur ankara'da. sadece para vardır.

mavi duvar şarkısı, kadına bağımlılık üzerine enfes bir eserdir. beklenilen kişinin asla gelmeyeceği acı acı insana hatırlatılır ve rüzgar kırbaç gibi yüzüne çarpar. acı gerçek budur.
haşhaşin örgütüne batılılar assassin der.

avrupa'daki gizli tarikatların yapılanması, bu örgütün yapılanmasını öğrenen ve bir kaç ufak değişiklikle uygulayan kudüs ve urfa gibi yerlerdeki hristiyan şövalyeler sayesinde olmuştur.

alex de large, mahkum numarası 655321 olan, sevimli, kocaman gözleri ile ailelerin neşe kaynağı bir karakterdir. polisler tarafından öldürülesiye dövülmesi ve zavallı bir dilenci tarafından tartaklanması, gönlümdeki yerini sağlamlaştırmıştır.
sarah ile musa ikilisinden erkek olanı, daha sonra maraş genelevi patroniçesinin kızı ile evlenerek milli damatlığa layık bir davranışta bulunmuş ve takdirimi kazanmıştır!

per un pugno di dollari adlı filmde, meksika sınırında bir kasaba olan san miguel ve kasabadaki iki düşman aileyi anlatır. yani rojolar ve baxterlar. kasabaya aniden gelen bir amerikalı vardır. amerikalı para için sürekli taraf değiştir ve birgün marisol'u görür ve ona acır, yardım eder. çocuğu ile onu buluşturur. rojolardan ramon bunu kabullenemez. amerikalı çetin cevizdir. film, seyredebileceğiniz en mükemmel western filmi olacağına bire on bahse girerim. aynı zamanda the good the bad and the ugly'deki 3'lü düello sahnesinden sonra seyredebileceğiniz en güzel düello sahnesi bu filmdedir. winchester'lı ramon'a karşı çelik yelekli bir amerikalı. "birini öldürmek istiyorsan daima kalbine ateş etmelisin." ve sonra; "bir 45'likle winchester'ı karşılaştırırsan 45'likli adam, ölü adamdır."
stanley kubrick'in lolita filminde herkes birbirine aşıktır ve herkes birinin aşk intikamını alır. filmin güzel yanı gerçek hayatta karşılıklı aşkın olmadığını haykırmasıdır. romantik komedilerle kafa bulur. anlatılan olayın özü ise küçük kızlarla cinsel fantazi yaşamak değildir. ilk sahnedeki lolita'nın sol ayak parmaklarına oje surme sahnesi ise olağanüstü güzel. benim gibilerin bir numaralı sahnesi, o oje sahnesidir.

vandallar kavimler göçü'nden önce şimdiki macaristan civarında yaşayan, ancak hunların gotları yerlerinden etmesi ile beraber ispanya'ya ve kuzey afrika'ya kadar sürülen ve sürülürken önlerine çıkan her şeyi yakan bir halktır. ispanya'da yerli halkın içinde eriyip gitmişlerdir.

kilgore trout'un sözü ile anlatırsam eğer, "ölünceye kadar yaşamaktır hayatın anlamı". olmadı, aynanın içine girip gençleşmektir.

tolerans, latince tolare kelimesinden gelir. hoşgörü anlamında değildir."tahammül etmek, acıya katlanmak" manasındadır.

christopher lambert, geçmiş on yıllarda çevrilmiş ne kadar uçuk-kaçık, fantezi, bilim kurgu filmi varsa hemen hepsinde görebileceğimiz iskoçya asıllı bir aktördür!

rosa parks, amerika'nın güney eyaletlerinde 1950'lere kadar devam eden ırk ayrımcılığını sonlandırılmasında büyük katkıları olan siyah bir kadın. bir çok insana ilham kaynağı olmuştur. yaptığı ise otobüste ön koltukta oturmak.

otobüslerin camlarının koskocaman olmasının nedeni, onlara kimlerin bindiğini herkese göstermek ve sınıf atlama heyecanını devam ettirmektir.

eski sevgilinizi/sevdiğinizi unutamıyorsanız intihar edin. kesin çözüm.

izmir'e ilk giren türk kuvvetlerinin komutanı sakallı nurettin paşa'dır. izmit'te ali kemal'i linç ettirdikten sonra izmir'de de başka bir olaya imza atmış ve metropolitin'i mahkemesiz astırmıştır.

atatürk liberal bir insan değildi ve liberalizmden nefret ediyordu. çünkü osmanlı kapitülasyonlar nedeniyle tamamen liberal bir ekonomiye sahipti. ittihatçılar zamanında bile liberal ekonomiden vazgeçilmedi. mustafa kemal kendi devri boyunca direndi. ama inönü, almanlar savaşta zaferden zafere koşarken biten rus-türk saldırmazlık anlaşmasını onaylamayınca ve savaş biter bitmez ruslarla bu anlaşmanın devamı için yaptığımız görüşmelerde rusların boğazlarda üs istemesi sonucu kendimizi amerika'nın ve vahşi kapitalizmin kucağında bulduk.

bir zamanlar mekap giyenlerin tutuklanması acayip bir hadise. çok dayanıklı bir ayakkabı olduğu için dağda, bayırda dolaşanların tercihi olmuş. 90'ların ortasında diyarbakır'da ayağında mekap olanlar içeri alınırmış.

sultan üçüncü murad'ın annesi nur banu sultan yahudi asıllıdır. kendisi tahta çıkar çıkmaz beş kardeşini hemen boğdurarak işi sağlama almıştır. "kontrolsüz seks, seks değildir" sözü onun zamanında söylenmiştir. yüzden fazla çocuğu olduğu söylenir. öldüğü zaman bile ne kadar cariyesinin hamile olduğu belirsizdir. en sevdiği cariyesi ise safiye sultan adlı bir vedeniklidir. halka oturduğu yerden gümüş para dağıtmasıyla meşhurdur. oğlu mehmet için yaptığı düğün tam 53 gün sürmüştür. geberdiğinde hazineyi tam takır bırakmıştır.

toledo, endülüs ispanya'sının başkentidir. tercümeleri ile ünlüdür. dünyanın tüm bilinen eski yazmaları burdaki tercümanlar tarafından arapçaya, ispanyolcaya ve latinceye çevrilmiştir. avrupa'nın her yerinden bilim adamları bu tercümleri okumak için buraya gelmiştir. ispanyolların alınca katliam yapmadıkları tek şehirdir.

dabbetul arz, kıyamete yakın bir zamanda mısır civarında ortaya çıkacağı düşünülen ve elindeki mühür ile insanları kafir ve mümin diye alnından mühürlüyen garip bir yaratıktır. deve gibi birşey olacağı rivayet ediliyor.

jeanne d arc, orleans bakiresi olarak bilinir. dallama fransızların, tüm kahramanlarını ingilizlere satma veya giyotine gönderme alışkanlıkları o'nunla başlar.

emrah'ın anası orospuysa eğer, amcası nuri alço olmayabilir. teknoloji o zamanlar o kadar gelişmemişti!

ayastefanos'taki rus abidesi'nin yıkımı gizlice olmuştur. teşkilatı mahsusa'nın parmağı olduğu söylenir. yani çekilen ilk film, abidenin yıkılışı değildir. ilk filmimiz sultan reşat'ın makedonya ziyaretinde arnavut kardeşler tarafından çekilmiştir. ancak bu filmin de orjinali veya kopyası bulunamamıştır.

manderlay, üçlemenin ikinci filmidir. grace, hayatına bir anlam kazandırma çabası içindedir ve bu sefer halen köleliğin devam etmekte olduğu bir çiftliğe gelir. acaba herşey göründüğü gibi midir? saatleri ayarlamak için oylama yapmak mı gerekir, yoksa yoldan geçen birine sormak mı? birinci sınıf zenci ile yedinci sınıf zenci arasındaki fark nedir? kum fırtınasından korunmak için ne yapmamak lazım?

alev makinesı, ikinci dünya savaşı'nda amerikalılar tarafından pasifik adalarında bulunan mağralarda saklanan japon askerlerini temizlemek için sıkça kullanılmıştır. yalnız deposuna kurşun geldiği taktirde hem alevci hemde yanındakiler küle dönermiş. dikkatli kullanmak lazım gelirmiş. ibda-c'nin piknik tüplerinden yaptığı ilkel alev makineleri basında bir ara sıkça gündeme gelmişti.

arjantin, 1800'lerde suriye'den hristiyanların ve 1915'den sonra anadolu'nun bir çok değişik yerinden ermenilerin göç ettiği bir ülkedir. köleliğin kaldırılmasının ardından siyahların yerine bir çok italyanın çalışmaya başladığı geniş çiftliklere sahiptir. italyan asıllı arjantinli sayısı oldukça fazladır. son ekonomik krizlerinden sonra bunların bir kısmı italya'ya geri dönmüş ve italyan vatandaşlarının çalışmadığı çiftlik işleri, hizmetçilik gibi alanlarda çalışmaya başlamışlardır.

dial m for murder, 1954 yapımı bir alfred hitchcock filmidir. ray milland, grace kelly, robert cummings başrol oyuncularıdır. film, karısının hayat sigortası parasını alabilmek için kiralık katil tutan bir adamın planını anlatılıyor. ancak kadın katili öldürür ve planlar tamamen değişir. tüm film nerdeyse bir odada geçiyor ve konuşmalar bol. mükemmel bir cinayet planı nasıl olur ve eksiği-gediği nasıl giderilir? cevap bu filmde.

1922'de işçilerin genel greve gitmeleri üzerine, Ekim 1922'de, mussolini yönetimindeki faşist parti'nin kara gömlekliler adlı üyeleri napoli'den roma'ya doğru yürümeye başlar. hükümet çekilmek zorunda kalır. kral, 30 Ekim 1922'de, başbakanlığa mussolini'yi getirir. böylece italya'da faşist yönetim kurulmuştur.
kutsal kitaplara göre ilk doğan insan kabil'dir.

hayatın bir film şeridi gibi akıp gitmesi gerçekmiş. insan öldükten sonra beyin faaliyetleri 10 dakika kadar daha devam etmekteymiş. bu süre zarfında ise kaç yıl yaşadıysanız işte, o kadar süre on dakikada hızlı bir şekilde beyin içinde akıp gidermiş. beyin dalgalarını emebilecek bir alet yapılabilirse bu süre kaydedilebilir ve torunların zevkine göre istenildiği gibi montajlanabilirmiş. erotik sahnelerinize bakacaklarını pek sanmıyorum!

meksika imparatoru maximilian, habsburg hanedanlığına mensuptur. meksika soyluları tarafından avusturya imparatorundan kendilerine bir kral istemesi sonucu oraya atanmış! 19.yy'da 4 yıl süre ile meksika'yı yönetmeye çalışmış, ancak juanitoların ayaklanması sonucu ülkesine kaçmıştır.

joachim murat, napoleon'un en ünlü mareşallerinden birisi ve süvarilerinin komutanıdır. napoli krallığı yapmıştır. napoleon'a moskova yolunu açmıştır. napoleon rusya'da kutuzov'a yenilince ordusunun komutasını murat'a bırakır ve hemen paris'e kaçar.

nuri bilge ceylan'ın uzak filminde, krizde işsiz kalmış bir genç, gemici olmak için istanbul'a bir akrabasının yanına gelir. akrabası da karısından yeni ayrılmış ve köylülükten kurtulmuş yeni bir şehirlidir. filmde ikisinin arasındaki çekişme anlatılır. istanbul'un karlı hali güzel görünür gözlere.

kutup yıldızı sabit bir yıldız değildir. binlerce yıllık zaman dilimi içerisinde başka yıldızlar kutup yıldızı olur. bunun nedeni dünyanın dönme ekseninin yavaşça hareket etmesidir. bu hareket 25800 yıllık bir döneme tekabül eder. buna presesyon denir. şu anki kutup yıldızı olan alpha ursae minoris, 2102 yılında kuzey kutbuna en yakın konumunda olacaktır. 4600 yıl önce ise thuban adlı yıldız kutup yıldızıydı; bu zaman dilimi, mısır'da piramitlerin yapıldığı tarihe karşılık gelmektedir.

şam fıstığı, 1980 darbe hükümetinin aldığı karar ile adını antep fıstığı olarak değiştirmiştir. eskiden şam osmanlıya bağlıyken üretimi antep ve çevresinde, ticareti şam'da yapıldığından dolayı şam fıstığı olarak anılırmış. susuz yetiştirilebilen bir meyvedir. susuz yetiştiricilikte sıra araları çok uzun bırakılır. evladiyelik bir meyvedir. dikildikten 15 yıl sonra meyve vermeye başlar. ancak tam verimine 25-30 yılda geçer. tozlanması büyük problemdir. uçaklarla tozlama yapıldığı olur. bahçe sahipleri bildiğimiz manada çiftçiler değildir. genelde büyük şehirlerde yaşayan toprak ağaları yapar. mesela şu şarkıcı mirkelam gibi.

ishak paşa sarayı aslında tamamen bir taş yığını. eskiden altın bir kapısı varmış. ama 93 harbinde ruslar ganimet olarak el koyup moskova'ya götürmüşler. 100 ytl'nin arkasında onun resmi vardı. rivayete göre osmanlının ihtişamını doğuda göstermek isteyen ishak paşa tarafından yapılmış. ancak iran şahı'nın padişaha "doğudaki valin senin sarayından daha güzelini yapıp havasını atıyor" şeklindeki ispiyonlaması üzerine paşa yerinden edilir. içinde kanalizasyon sistemi varmış. en azından öyle derler. doğu beyazıt'a gidildiğinde görülmesi gereken bir yerdir. ama hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. en azından ben uğradım. onu yerine ağrı dağı'na bakmak daha keyfili ve eğlenceli. zamanında fatma girik ve coşkun göğen'in başrolerini oynadığı ağrı dağı afsanesi adlı film burada çekilmiş. ağrı dağı'ndan uçunca çayır çimen yerine buraya düşebilirsiniz. dikkatli olmakta fayda vardır!
kalasnikov tutukluk yapması neredeyse imkansız olan, yarı otomatik ve otomatik olarak kullanılabilen piyade tüfeğidir. menzili çok fazla değildir, ama yağmur, kar, çamur, sıcak, kurak demez daima çalışır. temizlenme derdi nerdeyse yoktur. onu bir çamurun içine atın ve istediğiniz zaman alın. muhakkak çalışacaktır.

the king of comedy, "tüm hayat boyu ahmak olmaktansa tek bir gece kral olurum daha iyi" deyip, parayı toptan satın alan rupert pupkin'in hikayesidir. çok güzel bir filmdir.

5 Ocak 2010 Salı

ayrıntıladım - 9

ukala, özgüven eksikliği olan insanların, özgüveni yerinde olan insanları sınıflandırmak için kullandıkları bir terimdir.

herhangi bir konuda tevazü gösterecek kadar alçakgönüllü biri olmayalım. tevazu kibirdendir.

kadınların alayı özel günler hastadır. bu özel günler ise, dünya kadınlar günü, sevgililer günü, evlenme yıldönümü, tanışma yıldönümü, nişanlanma yıldönümü, ilk sevişme yıldönümü, yılbaşı, kurban ve şeker bayramları, anneler günü, doğum günüdür(gerçek doğum günü ile kimlik doğum günü birbirini tutmuyorsa iki kez kutlarlar). bunların en azından üç tanesi aynı güne denk gelirse karısına/sevgilisine hediye almak için çırpınıp zavallı hemcinsim bütçesi büyük oranda rahatlayacaktır. çünkü iş sadece hediye ile bitmez. bunun çok lüks bir lokantada akşam yemeği de var.

ama tüm bunlara rağmen kadın denilen varlık sadece özel günlerde değil, yılın 365 günü, günün 24 saati sevgi/ilgi/alaka ister. daha azına razı olamaz.

count dooku, anakin skywalker ile palpatine'in önünde yaptığı düelloda bir anlık dalgınlığının kurbanı olmuş ve iki elini birden kaybetmiştir. akabinde onun da ışın kılıcını alan anakin, ak düşmüş kafasını işe yaramaz bedeninden ayırır. darth sidious yeni çırağına kavuşmuştur. dooku'nun ölümü ile jedi'lar sonlarına yelken açar.

yakışıklı ve yalnız olmak önemli değildir. yakışıklı, yalnız ve paralı olmak önemlidir. hatta yakışıksız, evli ve paralı olmak ile yakışıklı, yalnız ve paralı olmak arasında bir fark yoktur.

sevgili erkekler, çok aptal olmaması şartıyla herhangi bir kadın, cinselliğini ve güzelliğini kullanarak, istediği erkeği kendisine bağlar, aşık eder, isterse evlenir, isterse kapının önüne koyar, isterse kendisine ilgi göstermesini sağlar. yani bir kadın istedikten sonra erkeği istediği gibi kullanabilir. bu durumu havva'nın adem'e elma yedirişinde de, jean d arc'ın koskoca fransa'yı kurtarışında da görürüz. ferhat'a su kanalı yaptıran kadın ile chatte hiç tanımadığı bir erkeğin kendisine iltifat etmesini sağlayan kadın arasında fark yoktur. kadın asla yalnız kalmaz.

yüz yüze görüştüğünüz bir kadını ne kadar umursamazsanız size o kadar çok ilgi duyar, ki bunun sebebi, sizi de kurbanlarının arasına almak istemesidir. unutmayın, güçlü bir kadın asla erkeğinden önce ölmez. ilk ölen daima erkektir

slevin'ın anne ve babası, babasının kumar(at yarışı) tutkusu yüzünden katledilmiştir. tam çocuk da öldürülecekken oliver twist bakışı atan küçük slevin mutlak bir ölümden döner. kiralık katili de onu bir güzel eğitir. artık önünde hiç kimse duramayacaktır. ailesinin intikamını alacaktır. film biraz leon'dan esintilidir. matilda'nın erkek ve büyümüş versiyonunu görürüz. eğlencelik, çerez bir filmdir

getto, yahudilerin mecburi olarak ikamet ettikleri yerdir. tarihte ilk kez fas'da görülse bile ilk getto venedik gettosu olarak kabul edilir. batı avrupa'da gettolar fransız ihtilali ve koalisyon savaşları ile ortadan kalkmıştır. rusya'da ise ekim devrimi ile bitmiştir. ikinci dünya savaşı ile almanlar gettoları bir daha kurmuştur. gettolarda yahudiler kendi hukuklarını kendileri uygurlar. şabat günü dışarı çıkmaları yasaktır. meşhur venedik taciri, venedik gettosunda geçer.
clementine, küt saçlı fransız çizgi film karakteridir. hatta o saç şekli o dönem moda olmuş ve sezen aksu tarafından bile kullanılmıştır! onu yok etmek isteyen malmot, görevini başaramayan elemanlarını cehenneminde cayır cayır yakar. cumartesi sabahları hemera'nın ışıldayan yüzü ile malmot'un alevleri arasında gidip gelen genç kızımız, kafasında bir pervane olan kedisi ile her beladan kurtuluyordu. güzeldi vesselam.
mustafar, tüm serinin en karanlık, etkileyici ve muhteşem sahnesini barındıran ve anakin skywalker'ın fiilen olmasa bile ölümünü izleyebileceğiniz bir gezegendir. "ah ulan, anakin'i obi van değil de, qui gon jinn yetiştirseydi böyle mi olurdu sonu?" diyebilirsiniz. onun yüz ifadesinden ve çığlıklarından çaresizliğini, nefretini ve öfkesini sonuna kadar hissedersiniz. sonunda bu gezegende ebesine atlanmış bir hale gelen anakin'imiz, son bir çaba ile yaşama tutunur. başına geçirilen o kask, dışarının kirli havasının arındırılmış halinin anakin'in yanmış ciğerlerine ulaşmasını sağlar. bu sayede yaşar. kask olmazsa ölür ve zaten biricik dallama oğlu luke'u canlı gözlerle görmek için kaskını çıkarmış ve kirli havanın da yardımıyla hemencecik ölmüştür.

dört eşcinselin kendisini ters çevirip üzerine oturulmasından büyük mutluluk duyan sandalyemizin mutlu günleri, eve yeni alınan isveç malı ikea sandalye yüzünden bitmiştir. çünkü ikea'da sandalyeler tek bir parça halinde satılmaz. parça parça satılır. yeni sandalyelerinin bir parçası ile odalarına çekilen bu dört eşcinselin her biri, artık ayrı bir bacağa rahat rahat oturuyordur. marangoz hilmi ustanın elinden çıkan kıskanç sandalyemize ise artık sadece tek bir kıç oturabiliyordur. o da bir eşcinselin karnı acıktığında...

ağır roman, "oğlumuzu ibnelikten kurtarma yolları" adlı müthiş bir kitabı piyasaya süren filmdir. ayrıca bir sürü berbere sordum ama hiçbiri çırak yetiştirirken balon kullanmamış. yani şişirilmiş balonmuş, sabunmuş, köpükmüş, bileylenen usturaymış hepsi bitti, gitti.
a scanner darkly, richard linklater'in en sıradan filmlerindendir. olayı kolayca tahmin edebiliyorsunuz ve hatta sonuna şaşırana şaşırırım. konusu günüzümüzden 7 yıl sonrada geçiyor ve d adı verilen yeni nesil uyuşturucu ile mücadeleyi anlatıyor. acaba bu kimyasalı kim üretiyor? daha ilk sahnede her şey belli.

bu winona ryder ilginç bir hatun. filmlerde canlardırdığı hiç bir tip birbirine benzemiyor. karakter olarak değil, tip olarak benzemiyor. her seferinde "aa, ha siktir, bu filmde winona ryder oynuyormuş" demekten bıktım, usandım artık...

gelişmekte olan ülkeler vakti zamanında sömürü yapamadıkları için sermaye birikimi yetersiz olan ülkelerdir. gelişmek için kendi halklarını sömürürler ve yabancı sermayenin kendi halklarını sömürmesine izin verirler.

almanlar yenilince biz de yenik sayıldık denir ya, almanlar da aynı düşünceye sahipmişler. birinci dünya harbinde ilk olarak bulgarlar çözülür ve ardından avusturya-macaristan teslim olur. almanlar da mecburen barış yapmak zorunda kalırlar ve bu yüzden, müttefikleri kaybettiği için kendilerinin kaybettiğini düşünmüşler. çünkü birinci harpte almanya hiçbir zaman işgal edilmemiştir. bu düşünceleri ikinci dünya savaşının ilk ateşidir.

litvanya
denilince yaşı tutan bir sürü kişinin aklına meşhur 1995 avrupa şampiyonası final maçı gelir. belki küçüktük, o yüzden müthiş gelmişti bana. ama sabonis'in, marciulonis'in gözyaşları her şeyi anlatıyordu. ibne hakemin bariz bir şekilde yugoslavya'yı kollaması tv başındaki herkesi çıldırtmıştı.

torbeşler ilk zamanlarda düalist bir mezhep olan bogomilciliğe inanan ve bu hareketi yaymak için sırtlarında torbalarıyla diyar diyar dolaştıkları için torbeş diye anılan, osmanlı zamanında müslüman olan makedonlardır. balkan göçleriyle beraber çoğunluğu anadoluya gelmiştir.

dünya
, babil yaradılış destanına göre aslında mars ile jüpiter arasında tiamat adlı dev bir gezegenken(tüm gezegenlerin kralıdır ve diğer gezegenler onu kıskanır) marduk'un ortaya çıkması ve onunla savaşması üzerine(marduk 4 uydusuyla beraber onunla savaşır ve uydularından biri bu gezegene çarpar) şimdiki konumunu alan gezegenimizdir. bu savaşta bir kısım alanını kaybetmiştir. küçülmüştür. bir parçası marduk'un kölesi olup onun etrafında döner(uydu), diğer kısmı ise dünya olur.

birinci savaşta alman pilotları gerek çanakkale'de, gerekse suriye ve ırak cephelerinde keşif ve saldırı uçuşları yapmışlardır. 5 düşman uçağı düşürdüklerinde tezkere alıyorlarmış.

f-104'lerden kıbrıs savaşı'nda bomba atmayanları ceza olarak mühendislik fakültelerinin önünde, kışlaların kapısında, içinde, vs'inde sergilenir.
cantık, daire şeklindeki küçük pide içine kıyma koyarak yapılıyor. küçükken hep sünnet düğünlerinde yemişimdir. gerçi bursa'da sünnet düğünlerinde artık dj'ler çalıyor, millet oynuyor. devir değişti, bursalı da değişti..

yurttaş, kavram olarak ilk önce almanya'da zanaatkarların gelişmesi ve şehirleşme ile beraber kullanılmıştır. toprak sahibi ve köylü olmadıkları için böyle sınıflandırılmışlardır.

el mariachi meksikalı türkücülere verilen isimdir.
patrick süskind'in koku(das parfum) adlı romanında, paris'in binbir koku yayan mekanları içinde en pis yerinde, yani balık pazarında doğan kahramanımızın, doğduğu andan itibaren hissedilen kokusuzluğundan bahseder. kokusunun olmaması herkesin ondan korkmasına neden olurken, o bunun keyfini sürmektedir. çünkü kokusuzluk ona eşsiz bir yetenek vermiş ve dünyadaki her kokuyu alan bir buruna sahip olmuştur. kendi kokusunun olmadığını farkettiği andan itibaren ise insanların kendisine saygı göstermelerini sağlayacak bir koku üretmeye karar verir. çünkü fransa'da insanlar, kokularına göre sınıflandırılmaktadır. kahramanımız sonunda tanrının biricik oğlu isa'nın kokusunu elde etmeyi başarır. cennet, fransızların ayakları altına serilmiştir...

geçmiş uykularımdan birinde, rüyamda x ile konuşurken(ki o hiç konuşmaz, hep susar) küçük, kanatlı bir kedi "mır mır" diye diye sağ bileğime yapışıp dövme olmuştu. hem de küçük kanatları görünecek şekilde.

1 Aralık 2009 Salı

ayrıntıladım -8-

gecenin karanlığında siyah arabanın sağ arka kapısı açılır ve geniş siyah şapkalı esas kadınımız ilk önce sağ ayağını yere değdirmek suretiyle arabadan iner. görünen ise siyah, topuklu ayakkabı ve file çoraplı bacaktır. bu sahne ilk hangi filmde kullanıldı, bilemem, ama bir sürü filmde istisnasız vardır. sahnenin yavaş çekimi harikadır. akabinde kadınımız güneş gözlerini çıkarır ve kapısını açan görevliye kibarca teşekkür eder.


enpas atmak her zaman mübahtır. oyuncu elinde bulunan as-kız, as-velet gibi kağıtlardan küçük olanını atar ve altındakilerin bu oyunu yemesini bekler. enpas atmayan veya kız gördüğü yere papaz atmayan oyuncu, oyun bilmiyordur.


mehteran takımı yeniçerililerin müzik grubu olup, düşman kalesi önündeki askerleri gaza getirici parçaları ile bilinirler. aslında ocak kaldırılınca bu grup dağılmış, ancak yoğun ısrarlara dayanamayarak para için tekrar biraraya gelmişlerdir.



çinliler çin seddini uzaydan görülsün diye yapmışlardır! (gerisi önemli değil)


çok düşünülen her şey kuşku yaratır. (nietzsche)


"andır görsün yüzünü!"
"andır ney anneanne?"
"senin gibiler işte..."



kırmızı şarabın bardağa dolduruluş sesi güzeldir. hatta; "su sesi, para sesi, kadın sesi, kırmızı şarap sesi."


çatal ve kaşık, elle yemek yemekten bıkan insanların icat etmek zorunda kaldıkları bir alettir.


barabbas, isa'ya tokat atan şahsiyettir. museviler onu serbest bıraktırıp, isa'yı çarmıha gerdirmişlerdir. isa'nın ölümünden sonra çok uzun yıllar hayatta kalmış bir kişidir. bir türlü ölmek bilmez ve hayatını köle olarak sürdürür. kireç ocaklarında mahkumken çıkan yangından kurtulmuş akabinde roma'ya gladyatör olarak gönderilmiştir. iyi bir eğitimden sonra yenilmez denen bir gladyatörü öldürmüş ve özgürlüğünü almıştır. isa'ya her zaman kuşku ile yaklaşmış ve kafayı yiyerek roma'yı en sonunda yakmıştır. suç hristiyanların üzerine kalınca hristiyan cemaatden dışlanmış ve aynı şehirde ölmüştür.


kilonuz ile ayakkabı numaranızı çarpın. çıkan sonucu boyunuza bölün. sizin penisinizin ortalama uzunluğu, çıkan sonuç kadar olmalıymış! (kadınlar da hesaplasın!)


şimdi gerçekleşmesi neredeyse imkansız, ama 1980 ihtilalinden sonra yabancı oyuncunun yasaklanması nedeniyle az kalsın galatasaray ve fenerbahçe ligden düşüyormuş. 1981'de fenerbahçe averajla ligde kalırken, ertesi sene galatasaray 1 puan farkla ligde kalmış.


müslüm gündüz elazığlı'dır ve fadime şahin adlı malatyalı hatunu kaldırdı diye malatya-elazığ ezeli rekabetinde ilinin bilmem kaç sıfır öne geçmesini sağlamış kişidir! elazığlılar malatyalılarla dalga geçmek için hala bu olaydan bahsederler!


şöyle bir söz vardır; "para senin allahın olsun, ama onu bana ver."


sigaranın ilk nefesi, kansere neden olan esas nefestir. çakmakla yakıldığı zaman çakmağın gazı veya benzini de akciğerlere çekilir. kanser olmak istemeyen kişilerin kibritle yakması tavsiye olunur.


hasan sabbah seksden daha fazla zevk almak için bir yöntem geliştirmiş. kadın tam boşalırken onun gırtlağını kesermiş. kadının ölürken kasılmalarıyla daha fazla zevk alınırmış.


bir erkeğin maymuna döndüğü anlardan birisi de kadının vermesini sağlamak için çırpındığı andır.


tavuk yemi yerseniz enerji patlaması yaşar ve düz duvara bile tırmanırsınız!


cüneyt arkın'ın bir tarihi filminde oğlunu hristiyanlar kaçırmış, onu türk ve müslüman düşmanı olarak yetiştirmişlerdi. evlat büyüyüp öz babasını öldürmek için kılıç çekince kolu taş olmuştu!


küreselleşme, sermayenin özgürce dolaşması, ancak insanların özgürce dolaşamamasıdır.


matilda: herkesi öldürüyor musun?

leon: kadınlar ve çocuklar hariç..


türkler tıp litaratürüne, behçet hastalığından başka bir hastalık daha armağan etmişlerdir. bu hastalığın adı "amca, size baba diyebilir miyim?"dir!


lavrenti pavlovic beria, stalin'in polis şefidir ve onu zehirleyen kişi olduğu düşünülüyor. kruschev ile girdiği iktidar mücadelesini kaybetmiş ve akabinde öldürülmüştür.


yosunlar(kara ve deniz) dünyadaki oksijenin %60 nı tek başlarına üretirler.


eski bir sevgilim, eski koca ile eski sevgilinin bir kadının en iyi arkadaşı olduğunu söylemişti. o zaman da demiştim. yemezler yavrum!!


fotoğraflara sarılamazsın. (gerisi önemli değil)


teori ile pratik arasındaki fark el alışkanlığıdır!(gerisi önemli değil)


- özür dile lan kızdan.
+onların dilini bilmiyorum ki ağbi.
-dile lan!!!
+özür dilerim bacım..
(gemide)


filmlerdeki kezban, ermeni anıtına bomba koymak için mit tarafından paris'e görevlendirilmiş ve görev arasında paris'te geçen bir film çekmiştir! (tarihlerin tutmadığının farkındayım!)


kadın: beni kıskandın mı, hmmmm?...
erkek: evet, kıskandım, hemde çok...
kadın: o zaman kıçımı yalamayı bırak ve sadece becer!!!
(femme fatale)


laleli'de bir azize filminde elemanlar kendilerini dövenleri meyhane meyhane dolaşarak aramaktadırlar. doktor elemanın birini görür ve çakırmadan dışarı çıkmak ister.


"abi kötü oldum. eve gidebilir miyim?" aziz, doktorun önüne bakar.

"ulan doktor, bu alemde senden başka otuzbir çeken pezevenk yok!"


pulp fiction'da marsellus wallace ruhunu şeytana satmıştır. o çok kutsal çantanın şifresinin 666 olmasının nedeni de budur. üstelik çantanın kapağını açtıklarında elemanların yüzlerine vuran ışık bu iddiayı güçlendiriyor. yani çantanın içindeki wallace'nın ruhudur. aynı zamanda siyahi, iri yarı mafyamızın ensesinde bulunan yara bandına bakılırsa ruhunun çıkış noktası görülebilir. buna mukabil isa boş durmamış ve sevimli polisi vasıtasıyla zenciyi düzdürmüştür.


bir kısım ezik yurdum erkeği, kızlara paranın pulun önemi olmadığı anlatılırken hep vehbi koç'tan bahsederler;


"bak vehbi koç'a. o kadar parası pulu vardı. ama patates kızartması bile yiyemiyordu!"


"çıt çıt çıt ye ye ye" reklamından nefret ediyorum.



insan yaratılırken çamurdu ve binlerce yıllık evrimine rağmen hala çamurdur. özü değişmemiştir. (gerisi önemli değil)

insan en pis canlıdır. çünkü kendi pisliğini bir süre içinde taşır. (gerisi önemli değil'in lise edebiyat hocası)


orjinal adı 37 uses for a dead sheep(ölmüş bir koyunu değerlendirmenin 37 yolu) olan belgesel harika. pamir kırgızların van'a kadar uzanan çok uzun ve güzel hikayeleri, komünistlerle ve doğayla mücadeleleri anlatılıyor. geçimini tamamen koyunlardan sağlayan ve orusları hiç sevmeyen bu topluluğu ilk önce atlas dergisi ülkeye tanıtmıştı. ayrıca yaşlı bir dedenin, kalmış olan tek dişini göstermemek için gösterdiği çaba çok güzeldi. "dünyaya ayıp olur" demesi ise kahkaha atmama neden olmuştu.


"o kadar açım ki bir atı bile yiyebilirim?"
"tony'ye bir at getirin..!"
(scarface)


susan kadın, konuşmak için fırsat kollayan kadındır.


jake la motta, 40'ların ve 50'lerin efsane haline gelmiş orta siklet boksörüdür. italyan asıllı amerikalıdır. sugar ray robinson'ın en büyük rakibidir. yumruk salladığı 106 maçın 30'u nakavt 83'ünü kazanmış, 19'unu kaybetmiş ve 4 maç berabere bitmiştir. sugar ray'i yenen ilk kişidir. ama akabinde ağzı burnu dağılmıştır. şampiyonluk kemerini 2 yıl boyunca takmış, ancak ezeli rakibi diyebileceğimiz sugar ray'le son maçında ağzı burnu, kafası dağılmış bir vaziyette boksu bırakmıştır. sonrasında komedyenlik bile yapmıştır. robert de niro, raging bull filmde bu boksörü oynar.


türbenin kendisi saçmalık olduğu gibi, oraya mum dikmek de saçmalıkdır. yangın tüpü ile gidip söndürünüz efendim. ben şahsen bir keresinde gecenin karanlığından faydalayıp bir kova su ile gitmiştim yatır efendi hazretlerinin mekanına. ama sonra insanların sığınacak, güvenecek başka umutları kalmadığı için oraya buraya mum diktiğini farkettim ve kendime çok kızdım. zaten yatır efendi hazretleri beni rüyamda kovadı. hemde kovayla kovaladı.


herkesin babası kendine, ama filmlerdeki "babam tanıdığım en cesur insandı" lafından nefret ediyorum. genelde o kişinin hayatını birisi kurtarır, ki bu genelde babasıdır. olaydan sonra oğlu tanıdığı en cesur insan olarak onu görür ve ekler: "keşke onun yerinde olsaydım. çünkü benim yerime öldü!" oğul artık babasının intikamı almak için her yola başvurur. bazen mafyayı yok etmeye karar verir, bazen babasını öldüren hayvanlara savaş açar. yaşayan tüm köpekbalıklarının, aslanların, karıncaların hatta kanguruların düşmanı bile olabilir!


bir keresinde uydu antenim çatıdan çalınmıştı. o sinirle uydu da almadım. bu durumun bana en büyük faydası ajdar anik ve caner-tülin'i keşfetmemek oldu. gerçi gazeteler rahat bırakmıyor, eninde sonunda tanıyorsun.


wolf creek biraz gerçek, bol bol hayal ürünü olan bir film. kızların hiçbir zaman cesetlerinin bulunamadığı filmin sonunda söyleniyordu. ama kızların başından geçenler ve ölüm anları gösteriliyor. esmer hatunun sonu ise gösterilmiyor. ölüp ölmediği belli değil. sadece beli işlemez hale geldi ve kaçmadı. kumral hatun ise kurşunlandı. katil olayı anlatmadığına göre senarist neresinden uydurmuş bu durumu anlamadım. filmi izlerken hafiften ürpertiyor insan. çok kanlı bir film değil. üstelik o maden ocağının yerinin bulunamaması çok saçma. herif bir tam gece yol alıyor ve otoban kenarına geliyor. bir tam gecelik mesafede her yer rahat rahat araştırılabilir ve yer bulunurdu. neyse işte avusturalya'ya giderseniz meteor çukurunu görmeye gitmeyin veya hadi gittiniz, gündüz gidin ve bisikletiniz olsun. o bile yoksa eğer, yaşlı ve kıllı bir herif size yardım teklifi ederse kabul etmeyin!


vikinglerde ilginç bir gelenek varmış. eğer bir adam, karısının namussuz olduğuna inanıyorsa onun kafasını bir çarka sokar ve örgülü saçlarını üç bir yana çivilermiş. ardından uzaktan balta atışı ile saçları vurmaya çalışırmış. saçları vurursa kadın masumdur. kadını vurursa kadın suçludur. hiçbir şeyi vuramazsa adam suçludur ve cezası verilir!
Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.