heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!
lost etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
lost etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Mayıs 2010 Çarşamba

bobiler.örg

http://www.bobiler.org/Losttantaneler_879/1

alemin en manyak sitesinden :)


24 Mayıs 2010 Pazartesi

lost: the end


fiyasko. çok büyük bir fiyasko ile sona ermiştir. umudumu son bölüme kadar korumuştum. ama tek kelime ile fiyasko. böyle bir dizi nasıl böyle bir sonla biter, akıl alır gibi değil. ben 6. sezonda senaryonun baştan aşağı değiştirildiğini düşünüyorum. bu lax hadisesi başından sonuna kadar gereksizmiş. hiçbir anlamı yokmuş. sadece dizi uzasın diye konulmuş.

çok güzel ve eğlenceli zamanları oldu, rüyalarıma girdi, kendi çapımda teoriler ürettim, ama böyle bir son, fiyasko. hatta tüm zamanların diziler, filmler ve kitaplar dahil en kötü sonu buydu. senaristler "lan şaka yaptık, hiç böyle biter mi, asıl son yarın akşam" deseler inanırım. o derece büyük bir fiyasko. ver alttan müziği, kavuşsun insanlar, hoba, mutlu son, the end. walt ile michael'ın suçu neydi lan o zaman.

yani o dillere destan kara duman öldü, hem de kurşunla ve bitti. lan dedim son bir gayret, herif tekrar tüneyecek o dağlara taşlara, ama yok.

benim çok merak ettiğim bir kaç soru vardı, ama artık anlamı yok.

filmini çekerlerse gitmem, o derece...

14 Mayıs 2010 Cuma

across the sea


evet bebek, en sonunda jacob'ın anasının örekesinden çıkış anına kadar geldik. siyahlı birader de ikiziymiş. şimdi;

tüm meselenin ebedi gençlik kaynağı olduğunu yazmıştım daha önce. flocke, amacının o kaynağa dönmek olduğunu söylemişti. bunun için çabalıyordu. ben o kaynağı tapınakta sanmıştım. ama jacob'ın tapınağı oraya yaptırdığını hiç sanmıyorum. kaynağın yerini hala daha bir tek jacob biliyor bence. hurley vasıtasıyla gösterir bir şeyler. kara duman bu kaynağın yerini bence hala bilmiyor. adsız veledin cesedini gördük. nasıl öldüğünü de gördük. adaylar direkt olarak olmasa bile bir şekilde birbirlerini öldürebiliyor. yiğidim, aslanım sawyer'ın vasıtasıyla ölen kwonlar ve sayyid gibi.

neyse, jacob'ın defalarca konuştuğunu gördüğümüz mib kardeşi değil. hatta geçmiş bölümlerde onunla konuşmalarında mib ona daha bir yakın davranırken, jacob ona pislik gibiymiş gibi bakıyordu. e o zaman?

ışığın olduğu yerde kötülük olmaz. bizim kara duman, kaynağa girip kapıyı açan adsız veled yüzünden kötülükle tanışıyor ve onun bazı özelliklerini kazanıyor. tıpkı locke'ın bazı sözlerini söylemesi gibi. neyse, onun ruhundan etkileniyor ve bu yüzden adadan ayrılmak istiyor. hatta şöyle diyeyim, kara duman kendini o adsız veled zannediyor. onun anılarına sahip oluyor. hatta jacob'ın kardeşi olduğunu düşünüyor. ama o adsız veled değil. adsız veled yüzünden özelliğini yitirmiş olan bir duman sadece. bir bedene sahip ama ne olduğunu bile bence bilmiyor. yani dumana özellik kazandıran adsız veledin kendisi. flocke, kara dumandır. ama jacob'ın kardeşi değildir. jacob'ın kardeşi öldü. onu üvey anası ve jacob adlı gerzek, sünepe, kişiliksiz, kıskanç herif öldürdü. oysa mib kardeşini çok seviyordu. dikkat ettiyseniz jacob onu iki kere döverken, herif elini bile kaldırmadı. ona sürekli yardım etmeye çalıştı. üstelik tüm özellikler ondayken jacob'ın bir numarası yok. anasını bile göremedi lan. ben linus bile görmüştü anasını. ben'e "neyin vardı ki" derken halt etmiş. kendisi zorunluluktan, mecburiyetten, adaysızlıktan koruyucu oldu. ben linus en azından ölü anasını görmüştü.

jacob insanları merak eden, onların iyi yanlarını gören, ama bir yandan da onlardan tırsan bir tipmiş. onlarla fazla takılmadığı için merak ediyor. sürekli adaya onları getiriyor. adsız veled ise insanları tanıyor. neyi yapıp yapamayacaklarını biliyor. üvey anası gibi onların bir boka yaramaz kişiler olduğunun farkında. gelirler, yakalar ve giderler. ha bu arada, şu yakup, esav hikayesinde ilk doğan esav'dır. burada ise jacob. tevrat hikayesinde yakup, esav'a ait soyun devamı hakkını hile ile alır. hikaye baştan ms 23'de falan geçiyor dediler. oysa tarih yoktu. o tarih gerçekse bu claudia'nın yahudi olması gerekiyor.

bu üvey ananın adını da merak ettim aslında. kendisi hem koruyucu, hem de kara dumanın olabilir. köyü yakması, herkesi öldürmesi kara duman işi. sanki onun iki ayrı özelliği, yani hem iyiliği, hem kötülüğü tek bir çatı altında birleştirmesi iki üvey oğluna miras kalmış da olabilir.

neyse, 10 gün kaldı nasıl olsa finale. desmond'a gelirsek. anahtarı çevirdiğinde o ışık kaynağına maruz kaldı. desmond iyi biri olduğu için(hatta çokça saf) ışıkla birleşti, tek bir vücut oldu. hatta kara dumanın tersi diyebilirim. mib kaynağa girdiğinde kötülük çıktı. desmond ışığa ulaştığında ışığın kendisi oldu. o yüzden zamandan ve mekandan bağımsız biri oldu.

aslında bence ada öyle ortalıkta bir yerdeydi. neyse, zamanın birinde yine bir gemi kazası olur ve bir grup denyo kaynağı bulur. akabinde o denyolardan biri suyun özelliğini keşfeder ve tek olmak için geri kalanları öldürür ve kaynağı tek başına sahiplenir. geri kalan hiç kimsenin bulmasını istemez. bu yüzden adaya yine kazayla düşen herkesi öldürür. kendi gibi olan denyoları özenle seçer ve görevden sıkıldığında o adaylardan birini kendi yerine seçer. ona ab-ı hayat suyunu içip çeşitli özellikler kazandırır. böylece bir kişiden eğitim alan tüm o koruyucular kendilerini önemi bir görevde zanneder. eskilerin uydurudğu efsanelere inanırlar. bunun için çabalarlar. en sonunda olay burada patlar. ama zaman değişir. son koruyucu jacob, aslında düşünülen kişi değildir. düşünülen kişi ise dışarı çıkmak istemektedir. bu yüzden tam inisiye edilememiş jacob adayı insanlara açar. hikaye bu güne gelir! güzel bir efsane olurdu lan bu :)

şu jacob'ın ve richard'ın içtiği şarabın da, ab-ı hayat suyu ile sulanmış üzümden elde edildiğini düşünüyorum!

ayrıca; bu adem ile havva'yı bulduklarında bunların üzerinde dharma üniforması yok muydu? yanlış mı hatırlıyorum yoksa? ama dharma'dan ilk o zaman bahsedilmişti. bence neredeyse tüm soruların yanıtı bu ab-ı hayat suyu, kaynağı. yani olay jacob dokundu aday oldu, ölümsüz oldu gibi bir şey değil. desmond'a dokunmadı. ama dess, dess işte. widmore'un iyilikle falan alakası yok. kaynaktan haberi var. ölümsüz olmak istiyor. gerçi dizide iyi veya kötü hala yok.

ha, lost bu, iki bölüm de kalsa, bir bakarsınız zınk elimize bambaşka bir şey verirler, apışıp kalırız.

oysa ben bakın geçen sene neler yazmıştım. bu hikaye, modern zamanların ölümsüzlük hikayesi. gılgamış'ın hikayesini okursanız özellikle bu ab-ı hayat meselesini daha bir kavrarsınız.

ölümsüzlüğün peşinde koşanlar: gılgamış

ölümsüzlüğün peşinde koşanlar: büyük iskender

ölümsüzlüğün peşinde koşanlar: ponce de leon

9 Nisan 2010 Cuma

happily ever after


6x11'de gördüğüm tek şey dess'in hermes olduğudur. hermes tanrıların habercisidir ve tartanos'a(yeraltı dünyası, cehennem) ölüleri götürür. hatırlarsanız bizim 815'i düşmesine sebep olan kişi dess'di. yani cehenneme yeni elemanlar kazandırmıştı! neyse, dess dizinin tanrılarını(herkes yani) iki boyut arasında birleştirecek gibi. onlara boyutlar arasından haber verecek, bilgi alış verişini sağlayacak. yani sawyer juliet'in ölmediğini dess sayesinde öğrenebilir! veya iki boyuttaki iki widmore, dess sayesinde koordineli hareket edebilir. belkide lax'daki widmore'un dess'e bu kadar iyi davranmasının, hatta o çok değer verdiği viskisini paylaşmasının nedeni de budur.

ben lax'daki lostie'ler ile adayı bilen others ve dharma tayfası arasında eninde sonunda bir ilişki olacağını, others ve dharmacıların sayid, sawyer, jack, kate, hurley, jin ve miles'ı görünce bir şeylerin değişeceğine inanmıştım. sürekli 1977'de bulunmayan ikililerin karşılaşması da sinir etmişti beni. ben ile locke gibi. sayid ile roger linus karşılaşsa ya. ama şimdi dess her şeyi çözecek gibi.

uçakta dess ile jack karşılaştığında jack onu tanıdığını söylemişti. biz de "lan tour de stad'da gördün ya" demiştik! anlaşılan stadyumda hiç karşılaşmamışlar. jack diğer yaşantısından bir şeyler hatırlıyor. ama ne hatırladığını tam olarak bilmiyor. çünkü sabiti yok. belkide sabiti dess. sawyer'a her şeyi hatırlatacak olan şey ise juliet olacak. locke'ın sabitinin ben linus olmadığını anladık. belki widmore'dur veya richard'dır. hurley ise libby ile karşılaşınca hatırlayacak. önümüzdeki bölüm zaten hugo üzerinde.

herkesin hayatı temelden değiştiğine göre kate neden değişmedi. belkide üvey babasını öldürmedi. başka bir suçtan aranıyordur. o bankayı gerçekten soymuştur belki. onun sabiti yok. belki aaron.

dan'in babası lax'da widmore değil. eğer bu doğru ise babası kim? adadaki hayatta ise babasının widmore olduğu söyleniyordu. iki boyutta da aynı babaya sahip olmak zorunda olduğuna göre widmore değilse babası richard olmasın? onu da geçtim, şu shannon ile boone üvey kardeşti. penny ile faraday de üvey kardeş. sakın bs ile jacob da üvey kardeş olmasın!(saçma mı oldu, olsun.)

şimdi gelelim kara dumana. manyetik alanda kazara kalan ve gözümüze sokulurcasına nasıl yandığı gösterilen herifin en sonunda kömür gibi olduğunu gördünüz. ya bs'de çok güçlü bir manyetik etkiye maruz kaldıysa ve kömürleştiyse ve gücünden dolayı ölmeyip kara dumana dönüşebildiyse? belkide bunun intikamını alıyordur. ve onu orada tutan güç, yani ada, yani tıpa sadece ve sadece manyetik güçtür. gemilerin, uçakların yön bulamamasına neden olan güç. jacob ise manyetizmayı kontrol edebiliyordur. manyetizma ona etki etmiyordur. belkide bu yüzden bs, adanın batmasını, manyetik etkinin yok olmasını istiyordur.

elois ve widmore 1977'de orada olduklarından her şeyi biliyorlar. bizimkileri de. ve bir plan yapmışlar. her şeyin sıra ile olmasını istiyorlar. ama belki. ama widmore'da karizma falan kalmadı. dess tekrar uyandığında ne yaptığından emin bir şekilde yoluna devam ederken widmore arkasından özürlü gibi baktı. zaten yakında ölür herhalde. yaşı da iyice ilerledi.

şimdi ada sürekli bir kısır döngüdeydi. uçak düşüyor, lostiler adayı tanıyor, widmore'un botu ile faraday geliyor, ben çarkı çeviriyor ve 1974'de gidiyorlar. 1977'de incident oluyor. bu kısır döngü sürekli devam ederken faraday sanki en sonunda bu döngüyü değiştirdi. bombayı patlattılar. böylece iki zaman oluştu. richard'in sun'a dediğini hatırlayın. tüm lostieler gözleri önünde ölmüştü. yani bomba patlatılmadan o kısır döngü devam etseydi eğer the others, dharma ile beraber lostieleri de öldürecekti. ama faraday döngüyü değiştirdi.

ve en sonunda ayaklarında kanat bulunan tanrı hermes, tanrılar arasındaki iletişimi sağlamak için işe soyundu! yanında da penny. sonsuza dek mutlular!

5 Nisan 2010 Pazartesi

en güzel 10 lost kadını!


1- alex rousseau. üç ve dördüncü sezonlardaki çocuksu halinden bahsetmiyorum. babası ben linus'a ayar verdiği beşinci sezondaki sahnesi ile altıncı sezonda babasına ders verircesine yaptığı dolaptaki hal ve hareketleri, mimikleri süper. taş gibi olmuş. çıtır diye değil, harbi seksi.

2- ana lucia cortez. benim köfte dudaklı seksi yaratığım, omuzlarına hastayım. uzun süre "öhüü ben ne yaptım, ne bok yedim" şeklinde dolaşsa da nefis parça. nefis bir güzelliği var. dar kot ona çok yakışıyor.

3- susan lloyd. michael dawson'ın eski sevgilisi, walt'ın anası. siyah ırkın enfes örneklerinden. ağzı o kadar hoş ki sanki alice'in hikayesinden fırlamış cheshire kedisi gibi, sürekli gülümsüyor, ne kadar hain plan yaparsa yapsın kesinlikle kimseye çaktırmıyor. bacakları da çok güzel bu arada.

4- kate austen. şahsen makyaj, etek ve topuklu kombinasyonunu ona bir türlü yakıştıramasam da o hali daha güzel. ama sawyer'ın çadırına girdiği bir bölümde bir hareketi vardı, inanın bana, o hareketi o şekilde yapabilecek bir kadın yoktur sanırım. o an inanılmaz bir seksilik çökmüştü üzerine. kendimi tutamasam ekranın içine dalacaktım! bir de çilleri ona yakışıyor.

5- eloise hawking. yaşlılığı ve gençliğini oynayan kişiler değil elbet. 1977'deki halini oynayan kadın varya, feci karizma bir varlıktı. olgun kadının tüm süper güzelliklerini yüz hatlarından saçlarına, kararlılığına kadar her bir yerinde gösteriyordu. silah bir kadında ilginç durabilir. ama ondan oldukça seksi duruyordu.

6- penny. ben penny'nin, dess ile kavuşabilme ihtimalini sevdim.

7- ilana. fahişeyi canlandırırken bile bir fahişe gibi görünüyordu. yani kadın sokakta hanfendi, mutfakta aşçı, yatakta ise fahişe tanımına tam uyuyor. her şekle girer.

8- cindy chandler. onun o sarah conner halleri var ya, süper.

9- juliet burke. bir kadında nadir bir özellik olan soğukkanlılık bu kadının doğasında var. yüzüne bakınca hiçbir şey anlamayabilirsiniz, ama o da her kadının istediği şeyi istiyor. sevgi, birazcık sevgi.

10- nadia. sayyid'in ve kardeşinin eşi. ortak kullanım alanı gibi bir hatun! charlie onun hayatını kurtardı, locke evinin bilmemnesini kontrol etti, sayyid neredeyse terkedecekti(shanon aşkı yüzünden) vs vs. sanki birinci kadın her zaman o, ama üzerine kuma gelen birinci kadın. telaşsız, sakin, etkileyici yüz hatları ve güzel bacakları var.

(listeyi elbette kendi beğenime göre oluşturdum.)

26 Mart 2010 Cuma

ab aeterno

arkadaş adanın bir tıpa olduğunu anladık. flocke dışarı çıkmak istiyor. ama 4. sezonda çıkmıştı zaten. jack hastanede babasını(cristian) görmüştü. hatta sonra ilaca ve alkole geri dönmüştü. ve hatta duman dedektörü bile ötmüştü. üstelik bs'u gemide de gördük. yine cristian kimliğinde. yani bs/mib/flocke aslında her yere gidebiliyor, ama kötülük yapmasına engel olan şey sadece jacob mı?

ekşi'de bir entryde güzelce açıkladı bir suser. jacob şişe, bs şarap, tıpası ise ada. şişe şaraba, şarap şişeye zarar veremez. ama şişe kırıldı. yeni bir şişe hala yok. kötülük yapması için tek engel tıpadan mı çıkmak? adayı batırmak mı? yani şişe ve tıpa aynı zamanda mı yok edilmeli? bu durumda cristian kimliği ile jack'in hastanesine gidebilse bile tıpa ve ada durduğu için kötülüğü yayamıyor mu? la'deki adanın batmış hali ile jacob'ın şimdiki ölmüş halinin buluşması mı flocke'ı özgür kılacak?

flocke'ın gerçek adı damien!! omen serisini hatırlayın. tek bir bıçakla ölmüyor. bilmemnenin bıçakları vardı hani omen'da. hepsi birden batırılmalı. o zaman yok olacak(mı)? yani sayyid'deki bıçaktan bir kaç tane daha olmalı. yani dogen intihar etti. bu durumda tüm adayların(6) aynı anda bıçaklaması lazım gibi(uçuk mu oldu). ama amaç bs'u öldürmek değil, adada tutmak.

adaylık meselesine gelince; anlaşılan 1867'ye kadar jacob adadan hiç çıkmamış. richard'ın kendisine verdiği akıl ile adaylarla temas kurmaya başlamış. böylece onları ölmeden adaya getirmiş. bs'da o zamana kadar herkesi öldürüp insanlara olan nefretini körüklerken artık onları kullanması gerektiğini fark etmiş. bu bir kısır döngü aslında. jacob adaya hiçkimseyi getirmese bs onu asla öldüremezdi. bunu başaramazdı. demek jacob kendisi kaşınmış. veya dogen gibi verilen görevden bıkmış ve kendi ölümünü planlayıp her şeyden sıyrılmayı seçmiş. nasıl olsa adaylar mevcut, biri seçilir değil mi?

bs'un jacob'ı öldürmesi için öldüren kişiye hiç yalan söylememesi şart galiba. richard'a yalan söyledi. doğru yoldan gitmedi. kullandığı yalanlarla dolu yol jacob'a işlemedi. ama benjamin'i manipüle ederken yalan söylemedi. olayları çarpıttı. doğru yolda gitti. bu sayede benjamin başına bir şey gelmeden jacob'ı öldürebildi.

bs'un neden pilotu öldürdüğü de belli aslında. herif adaya düşen gereksiz herkesi temizliyor. adaylara ise dokunamıyor veya manipüle etmek istediklerini bırakıyor. benjamin gibi. manipüle edemeyeceklerini de öldürüyor. eko gibi. işine yaracaklarada dokunmuyor. richard gibi. çünkü onun da insana ihtiyacı var.

dharma'yı da jacob getirmiş anlaşılan. şu goodspeed miydi neydi, onun da bilgisi dahilinde bir operasyon bu. jacob'dan haberden. yani the others ile dharma aynı takımın elemanları. hatta widmore'un şilebi de jacob'ın işi. hepsi aynı takımda. olay jacob'ın bs'a bir şeyler ispatlama çabası. insanların bir şeyler yapabileceğini göstermek istemiş. kendi tezini kanıtlamak istemiş. herkes herkesi öldürse bile gelişimi göstermek istemiş.

yani jacob ile bs kardeş. çok özel yeteneklere sahip kişiler. jacob ve bs doğduklarından beri yeteneklerinin farkındalar. ve birisi kendisini denetleyemeyip insanlara kötülük etmek istiyor. insanlarla bir alıp veremediği olmayan jacob ise uğraşacak başka bir şey olmadığından kardeşini denetliyor. gibi...

magnus hanso ölmüş kazada, tamam, hatta mezarı da black rock'ın yakınında olduğu söylenmişti. ama bir sorun var. tanrının bile göremediği bir adadan alvar hanso haberdar oldu? geminin o seyir defteri açık artırmaya nasıl çıktı? the others parasal yönden güçlenmek için geminin eşyalarını mı sattı?

adadaki ilk insan(yaşayabilen) bizim richard. ilk insan aynı zamanda ilk peygamberdir. richard adanın peygamberi. yahudi/hristiyan inanışında peygamber ve kral farklı kişilerdir. ikisi aynı makamı alamaz. yani davut kraldır, işaya peygamber. benjamin liderdir, richard ise peygamber. islamdaki gibi davut hem kral hem peygamber değildir. richard en sevdiğinden fedakarlık ederek(karısının haçı) jacobgile katılıyor. yani adada yaşabilmek için tüm geçmişinizden kalıntısı bile kalmayacak şekilde feragat/yok ediyorsunuz. ben ve locke babasını, sawyer intikamını öldürerek yoketti. jack ise saplantılarından hala kurtulamadı. hugo ailesinden, kwonlar birbirlerinden vazgeçemeyeceğine göre, tek bir jacob ihtimali kaldı gibi. sayid. son akşam yemeği tablosunu yeniden hatırlatayım. o resmin lost uyarlamasında judas'ın yerinde sayid vardı. sayid'in artık kaybedecek hiçbir şeyi yok. üstelik tamamen arınmış durumda. kalbinde iyiliğe dair bir nebze bir şey kalmadı(kate'e claire saldırdığında kılını bile kıpırdatmadı). bir robottan farksız durumda. tam bir jacob profiline sahip. bir tek bir amaca ihtiyacı var. o amaçda jacob olmaksa eğer bunu elde eder. tüm adayları öldürür.

jack'in hala her şeye karışma huyu, merakı devam ettiği sürece ondan bir bok olmaz.sawyer'ım aslanım kaçacaktır. jacoblık müessesesi var, ama flockelık müessesesi yok. diyorlar ya sawyer bs olacak, imkansız, sawyer bs olamaz.

20 Ocak 2010 Çarşamba

lost: final sezonu tahminlerim


(fotoğrafta 7 kişi ayakta, 7 kişi oturuyor. şimdi; oturanlar locke'ın taraftarı, ayaktakiler ise jacob!)

evet, lost vakti yaklaştı. bir tahminler silsilesi yayınlayayım;

1- geçmiş gelecek bu kadar iç içe girdiğine göre karl, sawyer'ın oğlu olabilir. çocuğun ne anası ne de babası göründü piyasada. varsa yoksa alex. hem sawyer da çocuğa resmen oğlu gibi davranmıştı.

2- juliet'in ölmediğini biliyoruz. geleceğe de gidemedi ve 1977'de kaldı. sun'ın adaya geri dönmesinde juliet'in yaşlanmış halini sun'ın arkasında gördük. ekşi'de okuduğuma göre jack ile locke sahilde oturup dertleşeceklermiş. demek jack geri dönecek. esas karakterlerden biri kesin öleceğine göre ölen kişi büyük ihtimal kurşun yemiş sayyid olacak. şu meşhur son akşam yemeğinin lost uyarlamasında da sayyid ile hugo'nun ayak dibinde kurukafa gördüğümüze göre sorun kalmadı. sawyer'ın dirseği kate'in omzunda. yeni aşkın yönü belli. ama juliet'e acıdım resmen. adadan bu kadar çok çıkmak isteyen biri adaya mahkum olmuş.

3- claire öldü. şu widmore'un timi dharmaville'e saldırdığında onun evini uçurmuşlardı ve sawyer gidip onu yıkıntılardan çıkardı ve ben'in evine soktu. evde miles da vardı ve miles ona garip garip baktı. gerçekten iyi olup olmadığını sordu. çünkü öldüğünü hissetmişti ve hala daha nasıl canlı gibi göründüğünü anlamamıştı. sawyer, claire ve miles sahile dönerken miles sürekli claire'e bakıyordu. hatta sawyer onun claire'e asıldığını sanmıştı. oysa miles, claire'in öldüğünü anladığı halde olayı anlamlandıramıyordu. en sonunda zaten ölmüş babası ile bir oldu! elbette final sezonunda ortaya çıkacak ve bence en sonunda bizim çilliyi öldürecek. çünkü çocuğunu büyüttü. sonra charlie ile cennette buluşacaklar ve arada dünyaya gelip hugo ile konuşacaklar!

4- bence esas süpriz lostie'lerin çocukları büyüdüğünde(yani 20'li yaşlarında) olacak. bu kişiler geçmişe dönecek ve ailelerinin adaya düşmemesi için çabalayacaklar!(2030'dan 2009'a). o zaman aaron'un, walt'ın, jin ile sun'ın kızının, dess ile penny'nin oğlunun büyümüş hallerini göreceğiz. hem zaten daniel, miles, charlotte ada sakinlerinin çocukları olduğuna göre büyük ihtimal bunlar da işin içine girecek. böylece aaron'un bu kadar önemli olmasının sebebi hikmetini de anlayabileceğiz. bu çocuklardan en önemlisi bildiğiniz gibi aaron. claire sırf çocuğu kendi büyütsün diye o kahin tarafından uçağa bindirildi. ama aaron'u claire değil, önce kate, sonra ananesi büyütüttü. claire daha aaron'u doğurmadan önce kabus dolu rüyalar gördüğünü hatırlıyorsunuzdur. gördüğü ilk rüyada bir gözü siyah, bir gözü beyaz locke, ona çocuğu neden büyütmediğini sorup onu azarlıyordu. bu birinci sezonda geçen olay final sezonu için bir delil. locke'ın olduğu taraf veya gözlerinin siyah ve beyaz olmasından yola çıkarak ikili oynadığını da söyleyebilirim, aaron'un yardımına ihtiyaç duyablir veya aaron'un karşı tarafta olması yüzünden kaybedebilirler. hatırlarsanız aaron'un dedesi, jack'in babası cristian, kızını yanına alırken çocuğu boşvermişti. belki bilerek yapmıştı. şu kahin olacak herif de önemli elbette. hem claire'i yolladı adaya, hem de eko'yu. belkide o adam aaron'un kendisidir.

5- dizinin sonlarında jack, kate, sawyer üçlüsünün ikisinin öleceğini düşünüyorum. özellikle jack, locke gibi ölecek. kate'in de öleceğini yazmıştım zaten. aklı başında olan bir tek sawyer var.

6- elde jin ile sun'ın aşkından başka anlatılacak aşk hikayesi kalmadı. sanırım bunlar ölmeyecek, mutlu olacaklar! dess ile penny kavuştu birbirlerine. kavuşulan aşkın hikayesi olmaz.

7- hugo'un babası dharma'da çalışmış olabilir. hugo çocukken uzun süre ortadan kaybolmuştu. belki de zaman yolculuğu esnasında babası ile adada tanıştı. o ibne beni çok kıllandırıyor.

8- sun'ın babası paik, muhakkak ve muhakkak adada widmore'un adamların birisiydi. buna inancım tam.

9- hugo direkt olarak 2007'ye atlamayacak. büyük ihtimal adada zaman yolculuğu kervanına katılacak. o esnada kuşlarla böceklerle konuşacak, onlara adını öğretecek(2. sezonda the others'ın sahiline giderken bir kuş "hurley" diye bağırmıştı). sonra o radyo istasyonunda giderek kendi sayılarını kayıt altına alacak. böylece loto oynamasına neden olan o sayıların nereden geldiğini de öğrenecek! o sayıları istasyona o kaydetti. böylece hastanede o sayıları öğrenince kadar olan döngü başladı. sayıların bir numarası yok yani. bu sayıların tahmini y4vuz.com'dan...

10- ben linus artık kesin olarak dark side'a geçtiğine, palpatine kılıklı john'ın vader'ı olduğuna göre, sonunda black smoth yok edildiğinde bu lanetten kurtulacak! eski saflığına kavuşacak. ama afişte jack'e çok pis bakıyordu. anlayın işte.

11- richard'ın sağlam kalması jacob'a bağlı olduğuna göre, jacob öldüyse, güzel gömlekler giyen richard da yaşlanmaya başlayıp en sonunda ölecektir. black rock'ın kaptanı olduğunu artık herkes tahmin ediyor. locke'a biat edebilir. büyük ihtimal black rock'ın geçmişi, bir bölümde anlatılacak. o da sadece uzun bir süre önce planlanmış planın bir parçası. hikaye onun gemisinin kıyıya yanaşmasından sonra başlasa müthiş olurdu aslında.

12- abc'nin final sezonu afişinde en solda faraday var, aklımı karıştırdı o afiş. ne yani, faraday ölmedi mi? tüm yüzler seçilemiyor, ama ölen bir kaç kişi daha var. sanırım sadece dizideki tüm oyunculara jest yapılmış.

13- eko'lu bölümler geliyor elbette. özlemiştim keratayı. nerelere kaybolduğu açığa çıkacak, nasıl tedavi olduğu falan. ah birde ana lucia geri dönse, tam süper olur!

14- ikinci sezon bölümlerinin birinde hugo'nun sayyid ile bir konuşması vardı. kuyruk kısmından gelen telsizi çalıştırmayı başaran sayyid'le beraber müzik dinliyordu. yayının nereden yapıldığını konuşurlarken hugo sayyid'e "belki de gelecektendir" demişti. keza charlie ile ethan'ı gömerken de gelecekten bahsediyordu. çünkü aynı gün içinde iki farklı kıyafet üstündeydi. sanırım ethan bizimkilerden birini zaman yolculukları sırasında öldürecek. ben lost'u dördüncü sezonun sonundan itibaren izlemeye başladığımdan o söz aklıma takılmıştı. şimdi düşününce final sezonunun sırrı büyük oranda açığa çıktı. bizimkiler zaman içinde yolculuklarına devam edecek.

15- dess de adaya dönecek elbette. penny de ilk kez gidecek!

16- dizinin sonunda ne olacağına dair hiçbir fikrim yok. dizide iyiler ve kötüler diye bir ayrım yapılamayacağını öngörüyorum. yani bizim lostie'ler iyi olmayabilir. widmore'un tayfası kötü olmayabilir. jacob şerefsizin teki olabilir. onun kara arkadaşı iyi olabilir. sonuçta her şey olabilir. zaten bir son öngörülemediği için lost bu kadar güzel. ne olursa olsun her şey güzel olacak.

17- ajira uçağından gelen kişiler ve miles ile pilot hakkında bir fikirde bulunamıyorum. ama olay tanrıların savaşı. eşşekler tepişirken aradakiler ezilir. büyük ihtimal bu kişiler de ölecek gibi geliyor.

19- olay tamamen bir kısır döngü olabilir. yani paralel evrende geçen bir hikayedir belki. sonuca ulaşabilen tek hikaye. yani o uçak binlerce defa o adaya düşmüştür ve sadece dizide anlatılan hikaye sona ulaşabilmiştir. 1. sezonda sawyer ile kate'nin silahları bulmasını hatırlayın. suyun altında kate kendini ve onu tutuklayan fbi görevlisinin çürümeye başlayan cesedini görmüştü. o zamanlar bir anlamı yoktu. şimdi daha bir anlamlı.

20- adada belli bir süre kalan herkes uçağın düşeceği zamanı biliyordu. widmore dahil, hatta ben bile biliyordu. sonuçta sayyid onu vurdu. saflığını yitirdiğinde hatırlamayacağını sanmıyorum.

21- ross ile bernard, 1977'den sonra başlayan zaman yolculukları sonrası 1950 ile 1960 arasındaki bir tarih diliminde ölecekler. mağaralarda bulunan cesetler 40-50 yıllıktı. sanırım oldukça uzun süreli bir zaman yolculuğu olacak.

22- jack'in adada sulandığı 3 kadını da sawyer becerdi. ana lucia, kate ve juliet. sanırım jack'in eski karısını beceren de sawyer. herifin kim olduğunu hala bilmiyoruz. jack salak herifin teki. belkide gelecekteki sawyer, jack'in karısını gelip becermiştir.

23- sawyer'ı kate mi öldürecek? ikinci sezonda jack kampa geri döndüğünde biliyorsunuz kapakta yatıyordu ve kurşun dolayı hastaydı. kendisinin yanındaki kate'in boğazına yapışmış ve "beni neden öldürdün?" diye bağırmıştı. tabii sayıklıyordu o an, iltihaptan dolayı. kate ise öldürdüğü üvey babası wayne'nin, sawyer'ın ruhunu le geçirdiğini sanmıştı. belkide sawyer o hasta haliyle kendi sonunu gördü.

24- charlotte malum yok oldu. üstelik son parlamayla birlikte yok oldu. yok olduğu zaman tarih bilinmiyor. ancak o koskoca heykel hala ayaktaydı. şimdi charlotte ya ölmediyse. eğer çok eski bir zamandaysa ve jacob veya diğer siyahlı ağbi onu tedavi edip geleceğe dair en ince ayrıntısına kadar her şeyi ondan öğrendiyse ve tüm planlarına buna göre yaptılarsa. o zaman en azından sonucu onlar da kestiremiyor.

25- locke adaya tekrar geldiğinde takım elbiseninin üzerine siyah bir battaniye sarmıştı. aklıma siyahlı ağbi geldi. eğer bu jacob ve siyahlı kardeş tiplerini de değiştirebiliyorsa locke sandığımız kişi siyahlı birader olabilir. yani siyalı kardeş, john, cristian aynı hedenin mahsulü. monster'ın.

26- widmore locke'a eğer adaya geri dönmezse savaşı yanlış kişilerin kazanacağını söylemişti. kastettiği locke'ın cesedi ve açığa çıkacak durum ise savaşı ilana ve jacob kazanacak demek. veya tam tersi olacak.

29- walt rüyasında locke'ı takım elbiseyle görmüş ve çevresindeki insanlar ona zarar vermeye çalışıyormuş. bunu locke ile new york'da buluştuğunda söylemişti. widmore ise locke'a eğer adaya geri dönmezse savaşı yanlış kişilerin kazanacağını söylemişti. widmore adaya locke'nın cesedinin gitmesi gerektiğini biliyordu bence. widmore siyahlı biraderin takımından. gemi ile adaya saldırdığında elbette adayı ele geçiremeyeceğini biliyordu. amacı dan, miles ve charlotte'u adaya sokmaktı. elbette oluşacak döngünün farkındaydı. büyük ihtimal locke'ın ölerek adaya dönmesi gerektiğini ve onun yerine geçecek kara ağbimizin planının işlediğinin de farkındaydı.

30- şu ilana'nın yanındaki çocuk da miles'a yanlış takımda olduğunu ve iyilerin kendi takımları olduğunu söylemişti. şimdi ilana jacob'ın kadını olduğuna göre; richard ve ilana jacobgillerdendir. içlerine locke adlı black smoth sızmış ve biricik liderlerini öldürmeye yeltenmiştir/öldürmüştür.

31- bu kara ağbimizin de adı jacob olabilir veya kendisini jacob diye tanıtmış olabilir. çünkü richard, ben'i tedavi için onun inine götürmüştü. (tutmadı bu tahmin, monster orada bir yerde kendisine in yapmış ve mevzilenmiş meğerse)

32- richard, ben ve vs(widmore ile ilana hariç) adada sadece jacob'ın olduğunu sanıyordu. ikinci birinden haberleri yoktu. kara birader jacob'ın da kılığına girebilir. (richard biliyormuş, ama nasıl bildiği muamma)

33- gördünüz mü, tüm sırları çözdüm. kendi tahminlerinizi de yazın. siz sorun, ben çözeyim!




son akşam yemeği tablosundan yola çıkarsak eğer;



isa(locke) masanın ortasında sakin bir şekilde yalnız olarak oturmaktadır. kendisini ikili üçlü gruplar halinde çevreleyen havariler, içlerinden birinin isa'ya ihanet edeceğini öğrendiklerinden şaşkınlık içerisindedirler. tartışmaya başlarlar. bu tabloya göre judas sol baştan dördüncü durumda olan kara kafalı kişidir. elinde ihanetinin karşılığı olan para kesesi var. lost'daki afişe göre kıyaslarsak judas, sayyid olabilir. tablo tam örtüşmüyor çünkü.

18 Mayıs 2009 Pazartesi

lost: beşinci sezon da bitti!

öncelikle "ben demiştim" diyeyim! lost: john locke is dead adlı yazımda son bölümü yazmışım harbiden! sadece iyi ile kötünün savaşında jacob ın rakibi olarak monster ı görmüştüm. gerçi monster, o siyahlı ağbinin silahı bence, yani tahminim doğrudur ey okuyucu!!!! üstelik bunu ilk ben yazdım, eheheh!!!

17 bölümlük lost beşinci sezon bitti. koskoca bir yedi ay var. ölmez, kalırsak final sezonu heyecanlı geçecek. neyse, jacob, yani yakup ile ikiz kardeşi esev nihayet göründü. tevratda geçen hikayelerinde jacob, annesinin kışkırtması ile kendisinden önce doğmuş olan esav dan ilk oğul hakkını, babası da kandırarak, hile ile alır. sonra ağbisinden korkarak soluğu harran da alır. hatta yolda giderken tanrının ordularını görür ve gördüğü yere taş diker!

dayısının çiftliğinde çalışa çalışa onun 4 kızını alır, dayısının hileleri yüzünden en sonunda kendi payını alır ve kaçar. ağbisi esav dan korktuğu halde ağbisini onu bağrına basar. yani öldürmeye yeltenmez. ama kendisinin ilginç bir özelliği vardır, tanrı ile güreşmiştir. o yüzden israil adını da alır. babası ise ishak, yani ibrahim in küçük oğludur.

şimdi önemli meseleye gelelim. 16. bölümün hemen başında jacob odasında ip üretiyor, kilim dokuyor, böyle anadolu havası verilmiş evine!! dokuduğu kilimde de bir güneş diski var. hani şu kanatlı olan. ey okuyucu, sizce nedir o?! o bir marduk gezegeni simgesidir. yani en tepede marduk gezeni, kanatlarını açmış, aşağıda insanlar ona tapınıyor. bu kısa bilgiden sonra;

jacob ile esav(hadi öyle diyelim) konuşurlarken jacob ın insanları çok sevdiği, esav ın ise hiç sevmediği anlaşılıyor. mitolojide böyle 2 tanrı vardır. bunlar enki ve enlil dir. babaları gökyüzü tanrısı anu dur. enlil, anu nun yasal eşi olan kardeşi antu dan, enki ise bir cariyeden doğmuştur. bu yüzden, enki, büyük olduğu halde dünyanın tanrısı olamaz. bu ünvan enlil e kalır, enki ise aşağı dünyayı yönetmeye razı! olur.
birazda bu hıncın sebebi ile enki insanları yaratmıştır. enlil bu işe baştan kızsa bile sonra tanrıların işlerini yaptıkları için yaratılmalarına bir şey dememiştir. ama enki işi bir hamle daha ileri götürmüş ve yavaş yavaş insana medeniyeti vermiştir. ölümsüz olan adapa vasıtası ile insanlar yazıyı, giyinmeyi, ekip biçmeyi, hayvan beslemeyi öğrenmiştir. insanların çiftleşme sesinden rahatsız olan enlil, en sonunda tufan ile insanları yok etmeye karar vermiş, ama enki bu tufanı insanlara söylemeyeceğine yemin ettiği halde bir hile ile utnapiştim(nuh) e tufanı ve neler yapacağını tek tek anlatmıştır. sonuçta enlil kurtulan insanları görünce çok sinirlenmiş, ama tufan yüzünden yiyecek bir şey bulamadığı için utnapiştim in kızarttığı etleri görünce ve tüm tanrılarla beraber etin etrafına sinek gibi üşüştüklerinde bir daha insanları toptan yoketmeyeceğine yemin etmiştir.

hikaye bu, lost daki bu konuşma bana bu hikayeyi anımsattı. sanki jacob enki olmuş, insanlara medeniyeti hediye etmeye devam ediyor. adapa sı ile richard olmuş! siyah arkadaş ise enlil gibi, sadece insanların kendilerine hizmet etmesini istiyor, çıkardıkları sevişme gürültülerinden çok rahatsız, üstelik kavgacılar, hiç sevmiyor onları.

tabi enki, yani jacob insanların yüzü suyu hürmetine onlara yardım etmiyor. çıkarı var, sadece enlil e karşı onları kullanıyor. en azından enlil bu durumda daha dürüst.

yine kaydı hikaye. neyse, jacob ın düşmanı olan siyalı amcamın locke da dahil insanları kullandığını düşünmüyorum. onun silahı black smoth, yani canavar. canavar istediği kişinin şekline girebiliyor. büyük ihtimal bu canavar jacob ın evini bilmiyordu. locke lider olduğu için richard sayesinde evi buldu. bu sefer benjamin oyuna geldi, canavar, kendi isteğini en sonunda ben e kendi isteğiymiş gibi sattı! jacob ın verdiği ayar ile bıçağı geçirdi! peki siyahlı amca şimdi nerede?!

adada iki heykel var. bir tane değil. sanırım o da diğer heykelde yaşıyor.

uzun laf oldu, hikayeyi 2012 ye bağlarlarsa hiç şaşırmayacağım! "2012 de nedir" derseniz eğer, bu yazıyı okuyun; marduk: 2012'de ne olacak?

yahudilerde bizdeki gibi peygamberlik ve liderliğin birleşimi yok. saul, davut ve süleyman sadece kraldır, peygamber değildir. peygamber başkasıdır, mesela işaya. işte richard bu peygamber oluyor sanırım. ben, elois ve charles ise sadece lider, yani kral. peygamber tanrı ile görüşür, lider ise yönetir. yani ben in jacob ı görmemesi kadar doğal bir şey olamaz. çünkü o sadece lider. peygamber ise richard.


dur birde claire den bahsedeyim. claire öldü. şu widmore un timi dharmaville e saldırdığında onun evini uçurmuşlardı ve sawyer gidip onu yıkıntılardan çıkardı ve ben in evine soktu. evde miles da vardı ve miles ona garip garip baktı. gerçekten iyi olup olmadığını sordu. çünkü öldüğünü hissetmişti ve hala daha nasıl canlı gibi göründüğünü anlamamıştı. sawyer, claire ve miles sahile dönerken miles sürekli claire e bakıyordu. hatta sawyer onun claire e asıldığını sanmıştı. oysa miles, claire in öldüğünü anladığı halde olayı anlamlandıramıyordu. en sonunda zaten ölmüş babası ile bir oldu!

7 Mayıs 2009 Perşembe

zaman yolcuğu ve kader


zamanda yolculuk hadisesini anlatan ota, boka bayılıyorum. üstelik zamanda yolculuk yapsam, ilk yapacağım şey lise sınavlarına giren beni bir güzel dövmek olurdu.

en meşhur zaman yolculuğu hikayesi geleceğe dönüş filmi sanırım. lost da bile ondan bahsettiler. güzel bir üçlemeydi. ama o filmde, artık herkesin bildiği gibi, zaman yolculuğu ile ilgili büyük bir hata vardı. marty, babasının başarılı bir yazar olması için geçmişte yaşanan olaylara müdahele eder. bunun sonucunda babasının zengin olduğu bir boyut ile pısırık kaldığı ikinci bir boyut olmalıydı. ama filmin sonunda sadece zengin olduğu boyutu görürüz.

tabi plutonyum ve saatte 80 mil hıza ulaşmak işin eğlencesi. işin gerçeği ise solucan deliği.

solucan deliği iki kara delik arasında bir tüneldir. bu tünelin kozmik yaylar adı verilen, eksi basınç seviyeleri olan, sıkıştıkça genişleyen bir madde olduğu düşünülüyor. bu madde, yani kozmik yay, yerçekimi dolayısıyla kara deliklerin bu solucan deliklerini kapatmaya çalışmasına karşılık olarak, önceliklerinden dolayı tünelin kara delik tarafından kapatılmasına karşı çıkacaktır. bu da tünelin her zaman açık olacağı anlamına geliyor. işte zaman yolculuğu bu tünellerde yapılabilir. ama yapabilmemiz için bir elektron veya proton kadar küçük olmamız gerekir.

bir ihtimal daha var gerçi. eğer ışık hızı ile hareket edebilirsek kendi görüntülerimizi yakalayabiliriz. hatta özel araç ve gereçlerle o görüntülere girebiliriz. laylaylom yapabiliriz. ama ışık hızına ulaşmak için ışık olmamız lazım!

aslında zaman yolcuğu insanın gözünün içine kader kavramını sokar. yaptığınız hiçbir şey sizin iradeniz altında değilmiş gibi görünür. lost da da denildiği gibi, zaman sadece bir sokaksa ve biz o sokakda sadece ileri geri hareket edebiliyorsak, sokağın bir kaldırım taşını bile değiştiremiyorsak, harbiden, bir makinanın dişlisinden ne farkımız var?

kaderi de ilk düşünen uygarlık, hemen her şeyi beceren sümerler. onlar kadere 'nam' derlermiş. bu hayatın boyunca üzerinde yürüdüğün, tanrılar tarafından çizilmiş hayat yolundur. bir kısmet diye çevirebileceğimiz 'nam.tar' var. tanrılar tarafından çizilmiş yolda yaptığın işlerin bazılarının senin elinde olmasını anlatıyor. mesela o an şarap değil, efes içmen, kuru fasulye değil, pilav üstü güzel bir döner yemen gibi. yani genel hayat akışına ciddi bir müdahale yok. tanrılar o kadar ayrıntıya girmiyorlar. ama tüm bunlara rağmen gılgamış kendi kaderini çizmek istiyor, mücadele ediyor, ölümsüzlüğün kıyısına kadar geliyor. ama kaderi çizilmiştir. başaramıyor!!!

islamdaki kader anlayışı ile neredeyse bire bir örtüşüyor. külli ve cüzi irade gibi. gerçi islamda iyi ile kötü yolu seçmek sizin elinizde. tanrı sadece gideceğin yol biliyor. ona rağmen seni yargılıyor. ilginç.


tekrar zaman yolcuğuna dönersem eğer; zaman yolculuğu bir kısır döngüye de sebep olabilir. lost daki gibi. faraday geçmişte annesi tarafından vurulur. annesine daha doğmayan çocuğu olduğunu söylemiştir. annesi bunun bilir. yine faraday ı doğurur. adaya yollar. faraday geçmişe gider. annesi tarafından vurulur. annesine daha doğmayan çocuğu olduğunu söylemiştir. annesi bunun bilir. yine faraday ı doğurur. adaya yollar. faraday geçmişe gider. annesi tarafından vurulur. annesine daha doğmayan çocuğu olduğunu söylemiştir. annesi bunun bilir. yine faraday ı doğurur. adaya yollar. faraday geçmişe gider. annesi tarafından vurulur. annesine daha doğmayan çocuğu olduğunu söylemiştir. annesi bunun bilir. yine faraday ı doğurur. adaya yollar. faraday geçmişe gider. annesi tarafından vurulur. annesine daha doğmayan çocuğu olduğunu söylemiştir. annesi bunun bilir. yine faraday ı doğurur. adaya yollar. faraday geçmişe gider. annesi tarafından vurulur. annesine daha doğmayan çocuğu olduğunu söylemiştir. annesi bunun bilir. yine faraday ı doğurur. adaya yollar. faraday geçmişe gider. bla bla!!!

peki ya bir zaman yolcusu kazara daha annesini doğurmadan anneannesini öldürürse. bu durumda kendisi hiçbir zaman var olmayacaktır. ama var olduysa anneannesi ölmemiştir. böylece zaman yolcusu var olmuştur. ama zamanda yolculuk ederken anneannesini öldürmüştür. bu durumda var olmayacaktır. var olduysa anneannesi ölmemiştir.böylece zaman yolcusu var olmuştur. ama zamanda yolculuk ederken anneannesini öldürmüştür. bu durumda var olmayacaktır. var olduysa anneannesi ölmemiştir.böylece zaman yolcusu var olmuştur. ama zamanda yolculuk ederken anneannesini öldürmüştür. bu durumda var olmayacaktır. var olduysa anneannesi ölmemiştir.bla bla!!!

12 Nisan 2009 Pazar

lost: john locke is dead



5. sezon 12. bölümün adı dead is dead. aslında john locke is dead deseler daha doğru olurdu. çünkü locke harbiden ölmüş.

eko'nun yemi ile konuştuğu bölümlerde monster resmen onun canını okudu. aslında dalgasını geçti. o canavarın öyle bir özelliği var. neyse, eko'yu öldürürken yemi en sonunda "ben senin kardeşin değilim" de dedi.

3. sezonda jacob'ın saliselik görüntüsünün görünmesinden sonra lost un en önemli bölümüydü. ne hikmetse iki bölümde de ben ile locke var. ve locke harbiden ada için hiçbir anlam ifade etmiyormuş.

locke adaya geri dönünce monster onun içine girdi ve locke yaşıyor göründü. neden böyle bir şey yaptı bilmiyorum. ama tapınakta locke ip aramaya gitti. duman mazgaldan çıktı. duman mazgala geri döndü. alex ortaya çıktı(alex taş gibi olmuş). ben'e john'ın emirlerine uymasını söyledi. alex kayboldu. locke ortaya çıktı. artık linus direkt olarak monster ile muhatap oluyor. belki monster'ın amacı jacob'ı hapsedildiği kulubede öldürmektir. jacob'ın kulubesinin etrafının bir tozla çevrildiğini herkes hatırlıyordur ve jacob, john'a "help me" diye bağırıyordu.

elbette cristian da monster'ın kendisi. çünkü bu canavar istediği şekle giriyor.

adada jacob ile moster arasında da bir rekabet olduğu aslında çok açık. iki tarafta insanları kullanıyor. jacop kim, bilmiyorum. ama moster belli. her zaman bir the others var. aslında the others biziz. yani diziyi izleyenler.

ayrıca çakal başlı tanrı anubis'dir. ölülerin tanrısı, mezarların koruyucusudur. sanki kavga eder gibi göründüğü yılan ise path'dır. kendisi sağlık tanrısıdır. yani ölüm ile yaşamanın kavgası var gibi.

20 Mart 2009 Cuma

essahdan seni seviyorum

alemin en göt olmuş lafıdır seni seviyorum. bu kadar kişiye özel bir cümlenin, her ilişkinin daha ilk bir kaç gününde söylenmesi kadar cins bir durum olacağını sanmıyorum. bu nasıl bir aymazlıktır, onu da biliyorum aslında. her işin orospusu olduğu gibi 'seni seviyorum' lafından ekmek yiyenler çıkmıştır/çıkacaktır.

şahsen aşk denilen şeyin, can sıkıntısını gideren en iyi ilaç olmasının dışında bir özelliği olduğunu artık düşünmüyorum! yani dess ile penny in aşkını görüp görebileceğiniz tek yer tv ve sinema koltuğudur. zaten sanat insana olanaksızı gösterir. herkes resim yapabilseydi resmin bir değeri olmazdı. mesela bu yüzden eline fotoğraf makinası geçiren herkes fotoğraf sanatçısı oluyor! gerçi fotoğraf sanat değildir. var olan objelerdeki anı durdurmanın nesi sanat, anlamıyorum. herkes roman yazamaz, resim, heykel yapamaz, oyuncu olamaz. ama herkes fotoğrafçıdır. çünkü her insan kendisini ifade etmek ister. bunun bu ülkede en kolay yolları şiir yazmak ve fotoğraf çekmektir. kuşun, kelebeğin, lalenin resmini çekince içimizdeki duygusal biz ortaya çıkıyormuş.

işte bunun gibi bir şeydir seni seviyorum. herkes aşık olamaz. olamadığı için işin kolayına kaçar ve "seni seviyorum" der. hayır, üçüncü günde seni seviyorum lafını duyan kişi koşar adım, topuklarını kıçına vura vura kaçması lazım aslında.

işin ilginci insanoğlu kaşınıyor birader. "dikkat et, yakında bana aşık olacaksın" diyerek kendi özgüvenlerini tavana vurdurmuş cinsi latife "ne, ne aşkı, ben aşık olmam bebek" lafı ile karşılık vermekten bıktım yahu!

"ne yani, beni sevmiyor musun?"

"seni severim, ama seni sevmiyorum!"

geniş zaman kipi bence insanlık tarihinin en müthiş icadı. lafı istediğin gibi evirirsin, çevirirsin, neredeyse kimsenin ruhu duymaz. söz verirsin, aslında söz vermiş bile sayılmazsın. bu kipi eminim dünyanın ilk dolandırıcısı icat etti. neyse konuyu saptırmayayım.

yani demem o ki; fotoğraflara sarılamayacağın gibi seni seviyoruma da sarılamazsın. ciddiyim bak!

23 Şubat 2009 Pazartesi

lost!!!

"bekle, bekle" diyordum kendi kendime. kafama sokayım, beklesene işte.

1- faraday'ın annesi olacak bayan hawking, faraday'a bombayı gösteren o sarışın kadın sanırım.

2- jack'in büyükbabası feci şekilde sawyer'a benziyor. o büyükbaba ileriki bölümlerde yine ortaya çıkacak herhalde.

3- black smoth'ın ini artık biliniyor. oraya yine birileri girecek.

4- daniel faraday sübyencinin biri. dharma adına çalışırken o kızılın çocukluğu ile karşılaşmış, onu sevmiş, uyarmış! ama kısır döngü bu. kızıl yine adaya geri geliyor.

5- adaya dair hiç kimsenin hiçbir bilgisi olduğuna inanmıyorum. herkesin biraz bilgisi var. o bilgileri diğerleriyle paylaşmıyorlar.

6- bence penny öldü. (ölmemiş, alçak senaristler!)

7- linus'ı ilk gördüklerinde öldürmeliydiler. ne pislik herif bu!

8- locke'a bak ya. kendini zorla lider yaptırdı. richard'ın o tüm çabası o kısacık konuşmaymış meğer. locke'ın ada için önem taşıdığına inanmıyorum.
Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.