heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

24 Temmuz 2008 Perşembe

1848 paris ayaklanması

1848 ihtilali, fransızların imparatorunun önce işçi sınıfını, sonra burjuvaziyi ezmek istemesi üzerine meydana gelmiştir. ancak baskıların artması üzerine silahlanan işçiler paris'i ele geçirmiştir ve imparator ülkeden kaçmıştır. daha sonra hükümet bir takım tedbirler almış ve çalışma saatlerini paris için 10 saat, taşra için 11 saat olarak belirlemiştir. herkese iş imkanı tanınmıştır. ama bir kaç ay içinde 100.000 kişi paris'e göç edince şehrin kaldırımları defalarca değiştirilip, insanlara iş imkanı sağlanmıştır. ancak işçiler lehine gerek parasal, gerekse çalışma saatleri üzerinden yapılan düzenlemeler paris burjuvasisini korkutmuştur. paris'i terk etmeye başladıklarında cumhuriyet sıkıntıya düşmüştür. seçim kanunun halk lehine değiştirilmesi ve herkese oy hakkı verilmesi 250.000 olan seçmen sayısını 9.000.000 a çıkartmıştır. seçimin yakın bir tarihe alınması işçi sınıfını rahatsız edince seçimler biraz daha sonraya ötelenmiştir(23 nisan).

16 nisandaki işçi gösterisinde paris halkı da "kahrolsun komünistler" diye bağırınca ve seçimlerde sosyal ihtilal karşıtı parti %80 den fazla oy alınca ve meclisin yürütme komisyonuna sosyalistler alınmayınca işçiler mayısta tekrar meclise yürüdü. ama askerler işçileri dağıttı. meclisin işçilerin çalıştığı atölyeleri kapatması ise bardağı taşıran son damla oldu. işçiler ayaklandı. haziran günleri denen bu zamanda askerler ve işçilerden binlercesi öldü. yaklaşık 20.000 işçide sürgüne veya hapishaneye gönderildi.

akabinde ilan edilen sıkıyönetimde basın hürriyeti engellendi. meclis yeni bir anayasa kabul etti. yürütme cumhurbaşkanına, yasama meclise verildi. kanunların anayasaya uygunluğu için yüksek mahkeme kuruldu. yapılan cumhurbaşkanlığı seçimini üçüncü napoleon kazandı. böylece ikinci cumhuriyet başlamış oldu. üçüncü napoleon'un kendini imparator ilan etmesine kadar ikinci cumhuriyet devam etmiştir.

üçüncü napoleon

tam adı charles louis napoleon olan bu fransızların imparatoru(fransa'nın değil, fransızların) görevine cumhurbaşkanı olarak başlar. fransa'da ikinci cumhuriyet'in ilanı ile halkın napoleon'a olan sempatisini de kullanarak cumhurbaşkanı seçilir. zaten kendisi de onun akrabasıdır. ama babası hala belirsizidir. gözü cumhurbaşkanlığında olmayan bu insan, uygun fırsatı bulur bulmaz kendisini imparator ilan etmiştir.

ilk başlarda liberal fikirlere sahip olmakla beraber zamanla mutlakiyetçiliğe geri dönmüştür. italya'nın birliğini savunmuş(italyan kökenlidir) ve prusya'nın almanya olmasını sağlayan savaşlarda piomente'yi destekleyerek avusturya'dan venedik'in alımını ve dolayısıyla italyan birliğini sağlamıştır. bunun karşılığında da nice şehrini italya'dan alır. fransa'yı tekrar en büyük devlet yapmak isteyen bu kişi, 1871 alman-fransız savaşı'nda meydana gelen büyük mağlubiyetten sonra ülkeden siktir edilmiştir. fransa'nın son imparatorudur. akabinde üçüncü cumhuriyet ilan edilmiştir.

bir kahraman olarak thom yorke

çağımızın bir süper kahramana olan ihtiyacına binaen tarafımdan kabul edilmiştir. lucky'nin saraybosna ve tuzla'da öldürülen çocuklar için yazıldığını bilirim veya the nathional anthem'in beni gerçekten özgürleştirdiğine...

şarkılarını dinleyen herkesi kısa sürede şoka sokar ve müritler yaptığı gibi "huuu" sesleri arasında o'na varırım. önce şeyhim aklıma gelir ve huzura yelken açarım. çünkü nirvana veya valhala'ya ulaşmak hiç bir zaman bu kadar kolay olmaz. paranoid android'in her bir katresinde kafamda beliren ışık haleleri ile beraber android olmadığımı ama sonuna kadar paranoid kalacağımı anlarım ve akabinde street spirit ile ruhumu aşka daldırırım.

evet, o uçamaz çünkü onun uçtuğunu düşünen benim veya "pukuaaaa" diye ses çıkararak hasımlarımı yok edemez çünkü hasmım aslında benim. ama güç, işte o hasımlarımı yoketme gücünü bana verendir. her bir şarkısını dinlediğimde aklımı alan kişidir. "kafam koptuğu zaman güleceğim" i bana söyleyendir, "önce kadınlar ve çocuklar" diyendir, masanın üzerine çıkıp denyılsan gibi tuna kuşu hareketini yapmamı sağlayandır, alkol vs almadan beyin hücrelerimi yok edendir, hitler tarzı saçları beni uyuz edenleri toprağa gömendir, bilimum androidi çöplüğe yollayandır. çünkü o bir süper kahramandır ve bunları sadece o yapabilir.

23 Temmuz 2008 Çarşamba

sir arthur john evans

bu ingiliz arkeolog girit adasında minos uygarlığına ait knossos sarayını bularak üne kavuştu. ama daha öncesinde bosna'da, bogomil mezarlılarını bulmuş ve müslümanlık öncesi bosna kilisesinin yapısına ışık tutmuştur.

bu sayede avrupa'nın tarihini 1000 yıl geriye atmıştır. adam bilinen ilk avrupa uygarlığını bulmuştur.

neyse, sarayının arazisini bir türkten satın almıştır. adam neyi sattığını tam olarak bilmiyordur. gerçi evans oldukça azimli bir heriftir. o araziyi satın almak için 5 yıl beklemiştir. girit isyanı çıkınca o toprağı alabilmiştir.

işte böyle sevgili okuyucular. sarayı tamamen ortaya çıkarınca bu bulduğu uygarlığı kafasına göre şekillendirmiştir. mesela silinmiş, yokolmak üzere olan resimler ve kabartmalar için avrupa'dan ressamlar getirtmiş ve uygarlığı oldukça barışçı şekilde resmetmiştir. sarayı da mimarlar çağırarak tamir ettirmiştir. bunu yaparken demir ve çelik kullanmaktan da kaçınmamıştır. tamamen kendi kafasına uygun bir knossos sarayı ve minos uygarlığı yaratmış, ancak yine de ortaya çıkan diğer bulgulara ses çıkarmamıştır.

onu bu maceralara sürekleyen kişi de yavşağın önde gideni olan, şerefsiz heinrich schiliemann'dır.

onun bu arkeoloji merakından başka özellikleri de vardır. uzun süre balkanlarda gazetecilik yapmış ve balkan milletlerinin bağımsızlığını destekleyen yazılar yazmıştır. en sonunda sınır dışı edilir. tam bir hırvatistan'ın adriyatik bölgesi aşığıdır, ama orada da rahat duramaz. hapse atılır. tarağının dişlerini kopartır ve kolunu kanatır. kendi kanı ile yazdığı mektubu karısına ulaştırır. ingiliz büyükelçiliğine ulaşan mektup sayesinde kurtulur. karısının ani ölümünden sonra işte bu minos uygarlığını bulmaya kendini adamıştır.

not: bir kısım bilgi vikipedia'dan...

persler


babillerin esareti altında yaşayan bir dağ halkı iken büyük bir lider çıkarıp babil e saldıran ve bail halkının surlardan kendilerine gülmesine aldırmadan orayı fetheden bu devlet mısır ı da alarak binlerce yıllık firavun dönemini bitirir. babil i aldıklarında 50 yıldır babil esareti altında yaşayan yahudileri ve diğer halkları serbest bırakırlar.

neyse efendim bunlar babil i, mısır ı alıp boş durmazlar elbet. mısır önlerinde ölen büyük hükümdarları yerine darius tahta çıkar. tüm anadolu yu alır. anadolunun ege sahillerini mesken utan iyonlar bu durumdan hiç memnun değildir. iyonlar isyan ederler. onları kolayca halledip artık alınacak tek bir yer yunanistan olduğu için 3 büyük sefere çıkarlar. ama yunanistan seferleri persleri hiç mutlu etmez. önce büyük bir donanma ile sanırım selanik civarından karaya çıkmak isterler ve deniz tüm donanmayı yutar. akabinde yine donanma ile pire yarımadasına çıkarlar. ünlü marathon savaşı burda olur. ancak yine yenilirler. başa geçen serkis büyük bir hınçla üçüncü bir sefer daha düzenler. bu sefer hem karadan hemde denizden gitmek ister. istanbul boğazına gemileriyle köprü yapar. ama gemiler dalgalara dayanamaz. az bir miktar asker karşıya geçebilmiştir. kalan askeri yine gemilere doldurur ve dorların yaşadığı(spartalılar) bölgeye çıkınca dar bir bölgede çıkışırlar. bir yunanlının ihanetiyle geçiti geçerler ve ünlü termofolis savaşı olur. yine yenilirler. böylece yunanistan maceralarına kesin noktayı koyarlar. ilerde iskender bu sefererin intikamını alacak ve onları feci madara edecektir.

gördüğünüz gibi hiç tarih belirtmedim. ama hepsi isa doğmadan önce olmuştur. harbi bak!!!

1 Temmuz 2008 Salı

yılmaz erdoğan gibi şiir yazmak

öncelikle ünlü bir tv yıldızı olmanız ve programınızın yüksek reyting alması şarttır. yoksa yazacağınız şiirleri bir allahın kulu duymaz. sizde kendinizi kandırmış olursunuz. sonra yapmanız gereken ise iq seviyesini ayarlamaktır. malum tv seyretmek için 25 iq yeterlidir ve bu büyük kitle yazacağınız ve sıçacağınız her boku kapışacaktır. tüketimi ilahlaştıran bu sisteme göre yılmaz erdoğan şiirlerini de tüketeceksiniz ve ardından başka hokkobazlıklarını bekleyeceksiniz.

şimdi yazacağınız şiire gelelim. daha çok ev kızı tipideki insanlara hitap etmeniz şarttır. erkeklerin de almasını istiyorsanız terk edilmeyle alakalı bir kaç kelime sokuşturursanız prim yaparsınız. tüm bunlara hitap ettikten sonra devrimcileri unuttuğunuzu fark ettiyseniz sakın korkmayın ve araya bir kaç ilginç kelime atın. şimdi şiiriniz tamamdır. önceden bilinen aşk ile ilgili kalıpları geniş kitleler hiç duymadığı için sanki kendiniz bulmuş gibi kullanabilirsiniz. mesela giden sevgiliyi herkese benzetmek ve hiç kimseye benzetmemek akıllı olan herkesin bildiği bir şeydir. ancak siz; "şimdi sen gittin ya herkes sana benziyor" derseniz şiir kitabınız büyük başarı sağlar. satış rekorları kırarsınız. zaten amacınız şiir yazmak değil, para kazanmaktır. bu sayede pop şair olursunuz ve çevrenizde güzel ama beyinsiz bir sürü kız olur. sizde geceleri etrafınızı bu kızlarla çevirip aşk şiiri yazmaya devam edersiniz. şimdi tüm bu verileri kullanarak aşağıdaki gibi bir şiir yazabilirsiniz;


elimde tuttuğum kalemi

seni anlatmak için kullanıyorum

ama bu o kadar zor ki.

sanki dağlarda yürüyen ben değilim

senin hayalin yürüyor.

zımbanın teli ve sigara paketi

iki nefes çekmemle beraber tanrıyı hatırlıyorum

tanrıyı hatırladıkça seni anıyorum.

istanbul un soğuk ve puslu bir gecesi

ve yağmur yağıyor.

yağmur bile beni terk ediyor

üzerime yağmıyor.

lanet bir kara sevda uğruna

nedir çektiğim bu çile!!!
Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.