heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

27 Mayıs 2013 Pazartesi

la


dünyanın ekseni oniki santim kaymıştı, behzat amirim esra'ya bir santim bile yaklaşmamıştı hani. dünyanın eksene hala kaymaya devam ederken, rtük ve star tv, izleyenlere bir santim bile yaklaşmadı. tv'mizin en harika yapımlarından biri geçip gitti kırmızı vosvosla. bir gün gelir ve o üyeler de bize yaklaşır, bizim de zevklerimizin olduğunu, onlardan farklı şeyler izleyebileceğimi, sevebileceğimizi, küfredebileceğimizi, içebileceğimizi, öpüşebileceğimizi, çocuk yapmamak için de sevişebileceğimizi anlarlar umarım. hani diyordu ya amirim "ben sevmesini bilmiyorum" diye, herhalde rtük de sevmesini bilmiyor. hatta harun gibi bağırayım bak şimdi, "lan biriniz de anlayın be, seviyorum merkez seviyorum, anladın mı?" gereksiz yere kanalı işgal ediyormuşuz demek!..


23 Mayıs 2013 Perşembe

yasak

şu sigara yasağına karşı durmak, sarı öküzü feda etmemek gerekiyordu. kapalı mekan falan derken herifler özel arabalarımızda dahi sigarayı yasakladı. şimdi alkol işi neredeyse tamamen çözülüyor. yasağın iyisi kötüsü olmaz arkadaş. yakında içkiyi yasaklarlarsa şaşırmayın diyorduk. az kaldı, sabredin, evinizde içmeniz de yasaklanacak..

dumanlı sahamı, rahatca ve ucuza içebileceğim biramı geri istiyorum..

16 Mayıs 2013 Perşembe

the end

filminde de gördüğünüz üzere the doors bu şarkıyı çaldıkları kulüpte ilk çaldıklarında kovulmuşlardır. çünkü jim morrison'ın annesi ile ilgili fantezileri biraz ağır kaçmıştır. ama bu oedipus kompleksi sözler doğaçlama sırasından dilden fırlamıştır. ayrıca şarkının çok güzel bir klibi vardır ve biz buna apocalypse now filmi olarak biliriz! şarkı, vietnam savaşı ile özdeşleşmiş parçalardan birisidir. neyse, müthiştir..



this is the end, beautiful friend
this is the end, my only friend, the end
of our elaborate plans, the end
of everything that stands, the end

(bu son, güzel arkadaş, bu son, tek arkadaşım, özenli planlarımızın sonu, ayakta duran her şeyin sonu, son.)

no safety or surprise, the end
i'll never look into your eyes...again
can you picture what will be, so limitless and free
desperately in need...of some...stranger's hand
in a...desperate land

(güvenlik ya da şaşkınlık yok, son, bir daha asla gözlerinin içine bakmayacağım. düşünebilir misin, ne olabilir acaba, öyle sınırsız ve özgür, umutsuzca, gereksinir bir yabancıya, çaresiz bir ülkede. )

lost in a roman...wilderness of pain
and all the children are insane, all the children are insane
waiting for the summer rain, yeah
there's danger on the edge of town
ride the king's highway, baby
weird scenes inside the gold mine
ride the highway west, baby

(bir roma acısının vahşetinde kayıp, ve tüm çocuklar şuursuz, tüm çocuklar şuursuz, beklerken yaz yağmurunu, kasabanın sınırında tehlike var, kralın otoyolunu kullan. altın madeninde tekin olmayan görüntüler; bebeğim, batıya giden yolu kullan. )

ride the snake, ride the snake
to the lake, the ancient lake, baby
the snake is long, seven miles
ride the snake...he's old, and his skin is cold

(yılanı sür, yılanı sür. göle kadar, göle kadar. eski göle, bebeğim, yılan uzun, göle kadar, göle kadar. eski göle, bebeğim, yılan uzun yedi mil, yılanı sür. yaşlı, ve derisi soğuk)

the west is the best, the west is the best
get here, and we'll do the rest
the blue bus is callin' us, the blue bus is callin' us
driver, where you taken' us
the killer awoke before dawn, he put his boots on
he took a face from the ancient gallery
and he walked on down the hall

(batı en iyisi, batı en iyisi -west'in kadını temsil ettiği de söylenir-,gel buraya, gerisini biz hallederiz. mavi otobüs bizi çağırıyor, mavi otobüs bizi çağırıyor. şoför, bizi nereye götürüyorsun? katil gün doğmadan uyandı, çizmelerini giydi, eski dehlizlerden bir surat kopup geldi, koridorda inmeye devam etti. )

he went into the room where his sister lived, and...then he
paid a visit to his brother, and then he
he walked on down the hall, and
and he came to a door...and he looked inside
father, yes son, i want to kill you
mother...i want to...fuck you

(kız kardeşinin yaşadığı odaya gitti, ve sonra erkek kardeşine uğradı, ve sonra koridorda inmeye devam etti. ve bir kapıya geldi, ve içeri baktı; baba, "evet oğlum?" "seni öldürmek istiyorum, anne, seni ise…")

c'mon baby, take a chance with us x3
and meet me at the back of the blue bus
doin' a blue rock, on a blue bus
doin' a blue rock, c'mon, yeahkill,
kill, kill, kill, kill, kill

(hadi bebek, bizimle şansını bir dene. hadi bebek, bizimle şansını bir dene hadi bebek, bizimle şansını bir dene. ve mavi otobüsün arkasında buluş benimle. mavi, yaşa! çevresinde… hadi mavi otobüs, hadi… hadi, öldür, öldür, öldür.... )

this is the end, beautiful friend
this is the end, my only friend, the end
it hurts to set you free
but you'll never follow me
the end of laughter and soft lies
the end of nights we tried to die
this is the end

(bu son, güzel arkadaş. bu son, tek arkadaşım, son. seni rahat bırakmak acı veriyor, ama asla peşimden gelmeyeceksin. kahkaha ve beyaz yalanların sonu, ve ölmeye çalıştığımız gecelerin sonu. bu son. )

7 Mayıs 2013 Salı

marvin the paranoid android



'en harika robotlar' diye bir liste yapılsa elbette t 1000, asimo, r2d2, bumblebee listeye girer. zirveye ise marvin yerleşir.

zaman içinde sürekli yol aldığı için evrenden 7 kat daha fazla yaşayan, insan kişiliğine sahip paranoyak bir robottur kendileri. kocaman bir beyni vardır, ama ona sürekli "marvin, şunları getir, bunları götür" türü emirler verilmektedir. hayattan o kadar çok sıkılmıştır ki ultra zeki ve çevik bir tankı bile hayata küstürmüştür. en büyük silahı karşısındakini depresyona anında sokabilmesidir. evrenin sonundaki restoran'da yemek yiyen bizimkileri 976 milyar yıl boyunca beklemiştir. o kadar büyük bunalımdadır ki, bir seferinde ford prefect ile şöyle bir konuşması olur;

"benimle konuşmak istiyormuşsun gibi davranma, benden nefret ettiğini biliyorum."

"hayır, etmiyorum."

"evet ediyorsun, herkes eder. bu evrenin bir parçası. birinin benden nefret etmeye başlaması için onunla konuşmam yeterli. robotlar bile nefret eder benden. eğer beni görmezden gelirsen, sanırım buradan çekip gidebilirim."

tanrının evrene son mesajını okurken, en sonunda ışığı söner. tanrının mesajı şöyledir:

"verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz."

thom yorke, paranoid android şarkısını bu robottan esinlenerek yapmış derler. zaten şarkıdaki bazı sözler direkt kitaptan alınmadır. şarkıdaki "i may be paranoid, but not an android" sözleri de marvin'e aittir.


please could you stop the noise, i'm trying to get some rest (arthur dent uzay gemisinde uyumaya çalışmaktadır. ama gürültüler yüzünden uyanır ve şöyle der; lütfen şu sesi keser misiniz, dinlenmeye çalışıyorum)
from all the unborn chicken voices in my head (kafamdaki tüm doğmamış tavuk seslerinden kurtulmaya)
what's that...? (o nedir)
(i may be paranoid, but not an android) (paranoyak olabilirim, ama android değilim -marvin'in rehberdeki sözü)
what's that...? (o nedir..?)
(i may be paranoid, but not an android) (paranoyak olabilirim, ama android değilim)
when ı am king, you will be first against the wall (rehberde sirius sibernetik şirketi için kullanılan söz; "ben kral olduğumda ilk kurşuna dizilecek kişi sensin")
with your opinion which is of no consequence at all (sonuçsuz (önemsiz) düşüncenle.. )
what's that...? (o nedir)
(i may be paranoid, but no android) (paranoyak olabilirim, ama android değilim)
what's that...? (o nedir)
(i may be paranoid, but no android) (paranoyak olabilirim, ama android değilim)

ambition makes you look pretty ugly
(otostop çekerek evreni dolaşan ford prefect'in zaphod'a söylediği söz. zaphod galaksinin başkanınıdır ve bir gezegeni yağmalamak istemektedir; ford şöyle der; hırs çok çirkin gösteriyor seni) 
kicking and squealing gucci little piggy (tekmeleyen, vıyaklayan minik domuz)
you don't remember (hatırlamıyorsun)
you don't remember (hatırlamıyorsun)
why don't you remember my name? (zaphod, arthur'un adını sürekli unutmaktadır ve bir yerde arthur patlar;
neden hatırlamıyorsun adımı?)
off with his head, man (kafadan kontak adam)
off with his head, man (kafadan kontak adam)
why don't you remember my name? (neden hatırlamıyorsun adımı)
i guess he does.... (sanırım hatırlıyor)

rain down, rain down
come on rain down on me
from a great height
from a great height... height...
rain down, rain down
come on rain down on me
from a great height
from a great height... height...
rain down, rain down
come on rain down on me 
(yağın üstüme, hadi yağın üstüme büyük bir yükseklikten) sonsuz ihtimalsizlik motorunun ürünü olarak birdenbire gökyüzünde beliren ispermeçet balinasının düşerken, aslında yeryüzünün kendine geldiğini sanmasıyla ettiği laf. )

tthat's it, sir/you're leaving (buraya kadar bayım, gidiyorsunuz)
the crackle of pigskin (domuz derisinin çatırtısı)
the dust and the screaming (toz ve çığlık)
the yuppies networking (züppeler toplanıyor)
the panic, the vomit (panik, kusmuk) (rehberin kapağında don't panic yazar)
the panic, the vomit (panik, kusmuk)
god loves his children, god loves his children, yeah!
 
(tanrı çocuklarını sever) "tanrının yarattıklarına son mesajı"nı okumak için çıkılan yolculuğa göndermedir.)

(rehber ile şarkı sözleri karşılaştırmasına dair yazı serdarcharliebrown'dan alınma :)

3 Mayıs 2013 Cuma

san jose


san jose california'dan, her gün türkiye saati ile 06:30-07:30 arası (sana göre gece yarısı), haberin yok ölüyorum, marla singer üzerine ve misyoner pozisyonu yazılarıma giren sevgili okurum..

lütfen bana mesaj at. 6-7 aydır her gün, aynı saatte ve aynı yazılara giriyorsun. şimdi bak;

pennsylvania'dan olsaydın hafiften tırsardım. ama san jose'densin, değerini bil, tırsmıyorum! çünkü silikon vadisi orada. belki facebook, belki google, apple, microsoft vs'de çalışıyorsun ve blogu deneme için falan kullanıyorsun, emin değilim! ama ajan olma ihtimalin de yok değil! yoksa benim yazılarımın aşırı bağımlısı mısın? başka bir ihtimale göre eski bir tanıdık da olabilirsin hani. velhasıl kelam, san francisco'ya selamlarımı söyle. benim için aşağılarda bir yerde nba maçı seyret. ömer aşık'ı görürsen saçlarını okşa..

bir de, artık başka yazılara da bak be ya..

1 Mayıs 2013 Çarşamba

1 mayıs, çarşı ve kemal sunal


çarşı güzel bir çalışmaya imza atmış. hem de oldukça güzel. bu çalışmayı köşeyi dönen adam'ın sansürlenen bölümlerinden hazırlamışlar.

tekstilde çalışan, temizliğe giden, hayat kadınlığı yapmak zorunda kalan kadınlar öncelikli olmak üzere tüm emekçilerin bayramı kutlu olsun..
Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.