heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

7 Kasım 2009 Cumartesi

gülen gözler


malum, 70'ler türk sinemasına erotik filmler yılları olarak geçse bile aile filmleri dönemi olarak da geçmiştir. yani adile naşit ve münir özkul'lu filmler. 70'lerdeki bu tür aile filmlerinin devrimi engel olduğu yönünde görüşler de vardır. çünkü münir özkul, otoriter baba olarak ortaya çıkar ve her daim aile namusunu koruduğu gibi patrona haddini bildirir. hakkını eninde sonunda alır. sinema seyircisi işçiler de gülerek ve övünerek evlerine döner. çünkü o hiç sevmedikleri patronlarına karşı bir filmde daha zafer kazanmışlardır.

şaka bir yana, o devirde işçi hakları o kadar gelişmiştir ki hala daha o seviyeye gelemedik. o dönem sendikasız işçi çalıştıran şirketleri çarşaf çarşaf afişe eden cumhuriyet gazetesinin matbaasında çalışan işçilerinin sendikasız oluşu da ilginç. 80 darbesinden sonra patronların bu işçilere karşı intikamı feci olmuştur. tüm hakları gaspedilen işçi sınıfı resmen senelerce sömürülmüştür. hala daha taksim'e çıkmalarına izin bile verilmiyor. küçük kamyonetlerde taşınıp sel sırasında boğularak ölüyorlar. ülkenin gerçek türban problemi çalışan başörtülü kadınların içler acısı haliyken, okusa bile kocasının evinden çıkmayacak kadınlar için insanlar kıçlarını yırtıyor.

neyse, filmimize dönelim. film, bildiğimiz aile filmi işte. vecihi rolündeki şener şen, fecihi bir performans sergiler. olağanüstüdür. ama önemli olan bu değil elbette. bir sahne var ki harbiden çok ilginç. hiçbir türk filminde öyle diyaloglara rastlamadım ve hatta şimdi sıradan bir dizide aynı diyaloglar geçse kıyamet kopar. sahne şu:

sabun işinin fiyasko ile sonuçlanmasından sonra baba(münir özkul) aileyi sorguya çekmektedir. yeni alınan damadın çulsuz olduğunu ve evin bile elden gittiğini öğrence çıldırır. onlara bildik ses tonu bile yemeyip yedirdiğini, giymeyip giydirdiğini, bu yapılanları haketmediği anlatır. işte tam o sırada aile karşı saldıraya geçer. kızların kocaları, babalarından daha değerli hala gelmiştir! ıtır esen, müjde ar, ayşen gruda ve kocasının arkasından olmadık işler çeviren adile naşit, suçlarının farkına varırlar ve yağ gibi üste çıkmaya çabalarlar. babayı dört bir yandan kuşatmışlardır ve ona bağırarak, onu aşağılamaya başlar.

ıtır esen: "ne zaman gün yüzü gösterdin bize!"

ayşen gruda: "neyimiz tam oldu ki!"

ıtır esen: "eve ekmek getiriyorsun da noldu?"

müjde ar: "senin yaptığını hayvanlar da yapıyor!"

müjde ar: "köpekler de yavrularını besliyor!"

adile naşit: "ehh yeter be. ev benim değil mi? sattımsa ben sattım. sana noluyor?!"

üst üste aldığı yumruklarla abandone olup tüm otoritesi sarsılan ve aşağılanan baba mahvolur ve evi terk eder. tüm aile şerefini yitirmiştir! artık işçiler de umrunda değildir!

ama film böyle bitmez tabi. türk aile yapısına ve babaya böyle bir saldırı yapılamaz. eninde sonunda baba hakettiği saygınlığa bir daha kavuşmalıdır. babanın saygınlığı korunmalıdır. o ağza alınmayacak hakaretlerin yapıldığı akşam, evde tüm aile, babalarının ne kadar mükemmel bir insan olduğundan bahsetmektedir. ağızlarından çıkan laflar yüzünden pişmanlık duyuyorlardır. tüm aile, adile naşit dahil kötü yola düşmek üzeredir! anne adile naşit bu konuşmalarda da son noktayı koyar:

"keşke başımızda olsa. ben onun ayaklarını öpmeye de razıyım!"

tabii gerek adile naşit'in kocasının arkasından iş çevirmesi ve gerekse diğer sebeplerden film vizyona girdiğinde yeterli hasılatı yapamaz. hatta tutmaz. tv'ler sayesinde bu kadar popüler olur.

4 yorum:

aşkın dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
gerisi önemli değil... dedi ki...

valla şu bizimkilerdeki sabri bey vardı ya, ben onu ilk teyzem filminde, müjde ar ın üvey babası rolünde izlemişştim. o heriften çok korkmuştum. adını unuttum şiimdi, vefat etti zaten, allah rahmet eylesin, bir çaki vardır hala tırstığım, bir de sabri bey. yani iyi oyunculuk, seyredeni çarpıyor. hulusi kentmen de iyi oyuncuydu. ama onun bende yarattığı alt metin başka. şu tarık akan ın 3-4 kızı aynı anda idare ettiği filmdeydi. baba olanların farkına varıyor, tüm çocukları topluyor, sıra siyasi işlere giren oğlana geliyor. onu karakolda buluyor. başlıyor dövmeye onu. komiser olaya müdahale ediyor ve "bizde dayak yoktur efendi" diyor. ha siktir lan ordan, karakolda, hemde 70 lerde dayak yoktu ha!

ama kentmen durmuyor tabi, "ama bende vardır" deyip, başlıyor dövmeye, "al sana siyaset al sana eylem, al sana karakol!!"

bu, yıllarca kendini mahmut hoca adlı geri zekalı bir okul müdürü sanan hocalarımda da vardı. herkes kendini bi karakterle özleştiriyor işte.

nymphetamine dedi ki...

Adile Naşit ve aile eşrafının durumu aşikar, baba otoritesini sorgulamak tabuyu çiğnemektir ve en azından günah çıkarmayla ve acılı tövbe ritüelleriyle suçu işleyen kişinin arındırılması gerekir..
İşçilerin de bir yerde patronu aynı yere koyduğunu söylemek istiyorum da işte, çok içimden gelmiyor:/

gerisi önemli değil... dedi ki...

evlilik sonuçta bir sözleşme. bu tür filmlerde ise erkek egemenliğinin mutlak yansıması. çünkü aile eşittir baba. gri kalan kuru kalabalık...

her devirde olduğu gibi güç sermayeye bakıyor. önemli olan emek değil, emeğin kiralanması bile değil. emeği kiralayan...

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.