heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

23 Ekim 2007 Salı

top secret

val kilmer ın başrolde olduğu ve gülmekten yarılacağınız bir filmdir. en komik anlarını da yazayım;

- hep kuşlar insan heykellerinin üstüne sıçacak değil ya. bu filmde de insanlar dev gibi bir kuş heykelinin üstüne özenle sıçar.

- doğu alman milli marşı bir efsanedir. bir numaradır.

"ister yeraltından tüneller kazın
ister koşarak duvardan atlayın
hiç bir işe yaramaz, unutun gitsin
çünkü gardiyanlar sizi gebertecektir
tabii onlardan önce elektrikli teller çoktan gebertmemişse"

- isveçce ile dalga geçtikleri müthiş sahne. ingilizceyi tersten konuşarak isveçce konuşuyorlar.

- pasaport kontrolü esnasında portatif gar uygulaması.

- nick in kırbaçlanırken uyuması ve rüyasında kimya sınavını kaçırdığını farkedip kabus görmesi ve akabinde uyanarak -ki hala kırbaçlanmaktadır- "oh be rüyaymış" demesi.

- bale sahnesinde baletlerin penisleri ki balerinler onların üzerinde hoplaya zıplaya gider.

- ve nick in menajerinin sahnesi. nick hapishanededir ve duvara çizgiler çekmektedir. 20 tane çizik vardır. menajeri gelir:

nick: nerde kaldın, 20 dakikadır hapishanedeyim.
menajer: nick, önce konsolosla görüştüm, büyükelçiye danıştım ve hatta birleşmiş milletler genel sekreterine bile ulaştım. ama karımı hala tatmin edemiyorum.

- nick in hillary ile tanışma sahnesi;

nick: hillary, adının anlamı nedir?
hillary: göğüsleri sarkmayan kadın demek.
nick: ooo, ne güzel anlamı varmış. benimkini babam traş olurken koymuş.

ve dahi nice ince espriler ile gülmekten yarılırsınız. kesinlikle tavsiye ederim.

öbür dünya

tanrı/tanrıların doğuşu, neolotik çağla beraber başlar ve tüm tanrılar dişidir(o yüzden bunlara ısrarla tanrıça demeye lüzum yok). o zamanlar, kadınların nasıl çocuk doğurduğunu anlayamayan erkekler, bunu sihir sanmış ve tapacakları nesneleri hep kadınlardan seçmişlerdir. o kocaman kalçalı ve göğüslü kadın heykellerinin sebebi de budur. bu sebeble; artık neredeyse unutulmuş bu ana tanrıça kültleri dünyanın ilk inanışlarıdır ve tüm dinlerin çıkışı da budur. bu inanışı günümüzde yaşayan ve bilen kişi sayısı çok azdır.

işin gerçeği, insan aklının ilk ürettiği tanrı/tanrılar ile sonradan üretilenler karşılaştırılınca, ilk tanrı/tanrıların çok daha sevimli ve cana yakın olduğu rahatça görülür.

paleolitik çağla beraber erkeklerin sabanı bulması ve doğumda penisin işlevinin anlaşılması bu kadın tanrıların etkinliğini yitirmesine sebep olmuştur. ikinci plana düşmüşlerdir. ama bilinen tüm eski kültler, kadın tanrıların bu etkinliğini tekrar kazanması üzerine kurulmuştur. onlara göre ancak bu sayede insanlık o eski mutlu günlerine, yani kimsenin kimseyi sömürmeyi düşünmediği günlere dönebilir. işte öbür dünya diye tarif edilen yer, bu mutluluğun ve adaletin hüküm sürdüğü zamanlardır. yani tanrıçalar çağı...

18 Ekim 2007 Perşembe

elohim

tanrılar anlamına gelen kelime. yahudi teologların kafasını feci şekilde karıştırmaktadır. mesela tevrat da süleyman ın özdeyişleri kısmında geçen;

"kim göklere çıkıp indi?
kim yeli avuçlarında topladı?
suları giyisiyle sarıp sarmalayan kim?
kim belirledi dünyanın sınırlarını adı nedir?
oğlunun adı nedir?
biliyorsan söyle!"

oğlunun adını bilmemiz gerektiği söylenir. bu tanrıların kim olduğu belirsiz değildir. bildiğimiz tanrılar yani sümer in 12 tanrılı meclisidir. enlil ve enki li meclis.

9 Ekim 2007 Salı

baron rudolf von sebottendorff

aytunç altındal ın bilinmeyen hitler kitabında anlattığı bu kişi, thule örgütü kurucusu faşist alman soylusudur. ilginçtir, aynı zamanda türkiye cumhuriyeti vatandaşıdır. okült bilgilerinin çoğunu -büyü yapmaktan muska yazmaya kadar- istanbul ve bursa da 1913-14 döneminde öğrenmişdir. bu süre içersinde arapça, osmanlıca ve farsça da öğrenmiştir. aynı zamanda bektaşidir. birinci balkan harbinde osmanlı ordusunda savaşa girmiş ve yaralanmıştır.

neyse, 1912 de thule örgütü kurmuştur ve birinci dünya savaşında almanlar yenilince örgütü büyük ivme kazanmıştır. almanya da monarşinin kaldırılması ve cumhuriyetin ilanı ile beraber delirmiş ve cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı yahudi kökenli alman kurt eisner ı öldürtmüştür. çıkan iç savaşta komünistlere karşı galip gelinmesinde inanılmaz çalışmış ve başarmıştır. komünistlerin öldürülecekler listesinde bir numaralı sırayı işgal eder. onların büyük bir baskınından da türk olduğunu söyleyerek ve paşa dedesinin resmini göstererek kurtulmuştur. hitler i hitler yapan iki kişiden biridir. nazi partisini kuran, geliştiren, destekleyen ve tüm nazi simgelerini bulan kişidir. bildiği herşeyi hitler e öğretmiştir. denilebilirki hitler i yaratan kişidir.

hitler in monarşiyi tekrar ülkeye sokmaması üzerine de ona karşı cephe almış ve onun ölüm listesinden kurtulmak için gizlice istanbul a geri gelmiştir. burada ajanlık faaliyetlerine devam ettiği tahmin ediliyor. ingilizlere göre ikinci dünya savaşının ertesinde istanbul da intihar ettiği söyleniyor. almanlara göre 1934 baskınında öldürülmüştür. ancak gerçek ölüm tarihi bilinmese bile 1967 de öldüğü tahmin ediliyor. ingilizlere teslim ettiği söylenen gizli belgelerin 75 yıl boyunca gizli kalması kararlaştırılmıştır. hatta enigra adlı şifre makinasının çözümünü de bu kişinin ingilizlere sattığı söylenmektedir. bu sene büyük ihtimalle bu baron ile ilgili belgeler açıklanacak. arşiflerin tozlu raflarından inecek. işte o zaman nazi partisinin tam bir hikayesini elde etmiş olacağız.

8 Ekim 2007 Pazartesi

en güzel on film

şu ölümlü dünyada izlediğim en güzel on filmdir. sıralaması önemli değildir.

1- taxi driver -martin scorsese-

bilimum şerefsizlerin, pezevenklerin ve hırsızların düşmanı olan seri katilimsi bir taksi şoförünü anlatır bu film. hiç bir art niyet taşımadan, tamamen saf duyguları yüzünden sevgili adayını porno filme götürmesi ile aslında ne kadar yardıma muhtaç olduğunu belli eder. çünkü o bir asosyaldir ve pişmanlığın ne olduğunu bile bilmemektedir. geceleri gördükleri yüzünden en sonunda hayatının amacını bulur. 12 yaşında bir fahişeyi kurtarmak için önce vücut geliştirir sonra silah seçer. kan tarlasının içinden çıktığında ise o artık bir kahramandır.


2- dancer in the dark -lars von trier-


"görecek ne kaldı ki" diyen selma nın kendisini feda etmesi. "belki yaşadığı hayattan sıkılmıştır" diyorsunuz ama son bir gayret ile isyanı ve asılma sahnesi her şeyi bitiriyor. tüm müzikaller mutlu sonla biter ama bu film bitmez. ikinci kez kesinlikle izleyemediğim filmdir.






3- dekalog 6 -krzysztof kieslowski-

bir röntgencinin hikayesi. bu zeki çocuk en sonunda izlediği ile tanışır ama aşkın ne olduğunu da anlar. aşk sevdiğinin ıslak dudaklarına dokunamadan sarsılmandır. aşk orada biter. gerisi cinselliktir. ama film böyle bitmez tabi. kadınımız çocuğu özler ve en sonunda onu bulur. çocuk ona hayatının cevabını verir: "artık seni izlemiyorum." en sevdiğin kişi tarafından bile artık önemsenmemek budur işte. hem kadının hem erkeğin 1 saatlik kısa filmidir.

"zina etmeyeceksin."

dekalog un bu bölümünü izledikten sonra gerisi çok yavan kalıyor.

4- fight club -david fincher-


tüketimin çılgın akışına kapılan insanlar için bir umut ışığı olan film.

"yaptığın iş değilsin..cüzdanındaki para, sırtındaki üniforman ya da sana bugüne kadar değer verilmesini sağlayan diğer özelliklerin. aslında bunların seninle hiçbir ilgisi yok...kendini saydam ve her an eriyebilecek bir kar tanesi gibi güzel ve eşsiz mi hissediyorsun? sen aslında hiçbir şeysin. çünkü sahip olduğun varlıklar gün gelip sana sahip olmaya başlarlar. sonra ne mi olur? önce uyuyamamaya başlarsın. ardından çevrendeki her şeye yabancılaşmaya.. ve tyler durden ile tanışırsın. tyler'ın her zaman inanmaya hazır olacağınız ve istek duyacağınız bir planı vardır. aslında gördüğünü zannettiklerinin görülmediğini ve sandıklarının da apaçık ortada olduğunu fark edeceksin..."

5- eternal sunshine of the spotless mind -charlie kaufman-


kadınımız kendini erkeklere sevdirmek için kucaktan kucağa atlamaktadır. erkeğimiz ise müzmin bir bekardır. böyle bir erkeği kafalamanın kolaylığını fark eden kadınımız hain bir plan ile erkeği kapar. artık geriye tek bir şey kalmıştır: erkeğin, kadınlardan uzak durmasını gerekten tüm acılarını tekrar yaşatmak. geriye kalan everybody s gotta learn sometimes dır. onu da arabadan atarsınız.

clementine : joel, ben bir konsept değilim. birçok kişi bir konsept olduğumu ya da onları tamamladığımı ya da hayatlarını kurtaracağımı düşünür ama ben sadece kendi iç huzurunun peşinde olan kafası karışık bir kızım. bana kendi dertlerini yükleme.

joel : bu nutuğu iyi hatırlayacağım.

clementine : seni tavladım, değil mi?

joel : sen bütün insanlığı tavlamışsın.

clementine : muhtemelen.

joel : yine de hayatımı kurtaracağını düşünüyorum. bu konuşmaya rağmen.

6- iklimler -nuri bilge ceylan-


seyredebileceğiniz en güzel türk filmidir. yazla başlayan başlayan filmimiz, yaz aşklarının bitişi gibi sonbahara geçiş yapar. sonbaharda ise başka kişiye yelken açılır ama kışa yaklaşırken aşık hatırlanır. kışın içiniz ısınsa bile bahar'ı bulamadan onu terkedersiniz.






7- masumiyet ve kader -zeki demirkubuz-



yönetmeni zeki demirkubuz un "suça aşık bir adam, adama aşık bir kadın ve kadına aşık bir başka adam" olarak tarih ettiği film. en güzel tanımı da o yapmıştır zaten.

" bir gece bir büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabi. bir ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyor. bir daha açtım, başımda bir çocuk, "kalk abi, diyarbakır’a geldik" diyor. baktım, sahiden diyarbakır’dayım. bi soruşturma... kale mahallesi vardır oranın, bir gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiç bir şey demedik. o gece oturup düşündüm. "oğlum bekir" dedim kendi kendime, "yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi." o gün bugün, usul usul yürüyorum işte"

8- waking life -richard linklater-


rüyalarınıza bile girebilecek olan film. ne söylesem boş.

"hüsran nasıl ifade edilir? veya öfke yada aşk? ben aşk dediğimde ses ağzımdan çıkar ve diğer insanların kulağına gider. ve bu zahmetli yollardan geçip aşk kavramını barındıran beyne ulaşır. kelimeyi algılayan beyindir. beyin bu kavramı kendi süzgecinden geçiriyor ve anlıyor ama nasıl anlayabiliyorlar? çünkü kelimeler hareketsizdir. sadece birer simgedir. anlıyor musun? ve tecrübelerimizin oldukça büyük kısmı soyuttur. algıladığımız birçok şey ifadele edilez, kelimelere dökülemez. şimdi birbirimizle iletişim kurduğumuzda birbirimize ulaştığımızda ve birbirimizi anladığımızı sezdiğimizde bende nerdeyse ilahi bir tatmin duygusuna ulaşıyoruz. bu geçici bir durum olabilir ama hepimiz bunun için yaşıyoruz."

9-

10-
Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.