nazım hikmet'in bu şiirinde gurur dolu bir yan var. karşı tarafın sevdası bittikten sonra büyük bir gururla o da sevgisini sonlandırdığını söylüyor. birisini sevmek için herhangi bir şart aramak saçma. sevmemek için de saçma. ama şiir güzel. ama özellikle son kıtada büyük hayal kırıklığı da görünüyor.
şu facebook çıtır gençliği bu şiirin anasını bellemiştir, mahvetmiştir. son mısra çok fazla tekrarlanan bir kalıp haline gelmiştir, alakasız şarkılarda bile duyabilirsiniz. çok ayağa düştü bu şiir, çok...
neyse, şair burada o kişiyi diğerlerinden ayıran derin farkın kendi yanılgısı olduğunu anlıyor. şiiri 1918'de, yani 16 yaşındayken yazmış(facebook gençliğinin yaşlarında yazmış!). kıskanılmayacak gibi gibi değil. nedim gürsel'in dün güzel bir tespini dinledim. nazım hikmet'in annesi yahya kemal ile birlikteymiş, ki yahya kemal aruzun son dönem en büyük şairlerindendir. neyse, nedim gürsel, "nazım yahya kemal'in kafasını parçalamayınca şiirini paramparça etti" dedi. gerçi bu şiir aaab hece ölçülü bir şiir. daha sonra bu tarzı da terk eder. zaten ilk yazdığı şiirlerden birisidir. ama 16 yaşında ya hu. böyle satırları kağıda dökmek nazım hikmet için çok kolay olmalı.
cem karaca bu şiiri şarkı yapsa bile anlamı çok kaymıştır.
gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
oralarda kalbime sevda geçmiyor
ben yordum ruhumu biraz da sen yor
çünkü bence herkes gibisin
yolunu beklerken daha dün gece
kaçıyorum senden gizlice
kalbime baktım da işte iyice
anladım ki sen de herkes gibisin
büsbütün unuttum seni eminim
maziye karıştı şimdi yeminim
kalbimde yok bile sana kinim
bence şimdi sen de herkes gibisin
1920'de benzer bir şiir daha yazmıştır. iki şiir de güzeldir.
gönlümle baş başa düşündüm demin;
artık bir sihirsiz nefes gibisin.
şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
akisleri sönen bir ses gibisin.
mâziye karışıp sevda yeminim,
bir anda unuttum seni, eminim
kalbimde kalbine yok bile kinim
bence artık sen de herkes gibisin.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
...
ilet:
ytravisbickle@hotmail.com
en sevdiğim yazılarım
1- stanley kubrick ve savaş sanatı
2- tanrı, şeytan ve her şey hakkında
3- mesih, deccal ve armageddon savaşı
4- hepimiz öleceğiz!
5- anormal düzeyde ilişki yaşayan insanların bilmediği gerçekler
6- quentin taratino'nun arka koltuk sendromu ve winston wolf
7- new amsterdam'dan new york'a ve saint peter
8- haberin yok, ölüyorum
9- bursa hakkında bilmediğiniz gerçekler
10- çizgilere basarak yürümeye çalışan insan
11- olasılık çiftler, gerçeklik katmanlar halindedir
12- ebedi rekabet
13- kuş sütüyle beslerim seni
14- tembellik hakkımız, söke söke almalıyız
15- tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması
16- hazza ulaşmak ne kadar zor ulan!!
17- kafaların güzelliği
18- judith vs holofernes
2- tanrı, şeytan ve her şey hakkında
3- mesih, deccal ve armageddon savaşı
4- hepimiz öleceğiz!
5- anormal düzeyde ilişki yaşayan insanların bilmediği gerçekler
6- quentin taratino'nun arka koltuk sendromu ve winston wolf
7- new amsterdam'dan new york'a ve saint peter
8- haberin yok, ölüyorum
9- bursa hakkında bilmediğiniz gerçekler
10- çizgilere basarak yürümeye çalışan insan
11- olasılık çiftler, gerçeklik katmanlar halindedir
12- ebedi rekabet
13- kuş sütüyle beslerim seni
14- tembellik hakkımız, söke söke almalıyız
15- tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması
16- hazza ulaşmak ne kadar zor ulan!!
17- kafaların güzelliği
18- judith vs holofernes
Sayfalar
telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.
13 yorum:
sence nazim hikmet'in -'sende herkes gibisin' cümlesi- sevilen kisiyi rölatiflestirmiyormu? yani rölatiflestirerek onu degersizlestirmiyormu? mesela ilk misrasinda -ben yordum ruhumu biraz da sen yor, cünkü bence herkes gibisin - derken, sanki kadinin herkes gibi oldugunu anladigi/bildigi icin kendisini artik yormasi gerektigini söylüyor.
herkes gibi olmasaydi kendisini yormasi gerekmiycegi bu düsüncenin kosulu gibi. dolayisiyla 'herkes gibisin' seni sevmenin bir sebebi kalmadi, cünkü o zaman herkesi sevebilirim anlamina geliyor. dolayisiyla senin yazinin ilk basinda belirtmis oldugun - birisinin sevmenin herhangi bir sarti olmasinin sacma olmasi- yorum o zaman yanlis oluyor.
öyle degilmi?
'birisini sevmek için herhangi bir şart aramak saçma. sevmemek için de saçma'
şahsen değersizleştiğini düşünmüyorum. kin ve nefret var gibi içinde. kin ve nefret sevginin eksi kutuplu hali. zaten bu şiirde değersizleştirmekten ziyade aşağılama çabası var bence. herkes gibisin, yani sıradansın demek istiyor.
dediğiniz gibi sizin bahsettiğiniz de olabilir. ben böyle bir anlam yükmedim. sebep-sonuç ilişkilerine anlam yüklemeyi sevmiyorum. sebep önemli değildir, sonuç önemlidir. sonuç belli olduktan sonra sebebi istediğiniz gibi kurgulayabilirsiniz.
"dolayisiyla 'herkes gibisin' seni sevmenin bir sebebi kalmadi, cünkü o zaman herkesi sevebilirim anlamina geliyor" yargınız sonucu değiştirmiyor, sebebi değiştiriyor.
yorumumun hala arkasındayım. "meğer herkes gibiymiş, o zaman sevmem için bir neden kalmadı" demek bana saçma geliyor. severken aklın neredeydi o zaman diye sormak lazım.
'sende herkes gibisin' sonucuna varmasi, onun o kisiyi bu durumda kadini hala sevmesini engelliyor. yani baskalari gibi olmadigi icin sevmis, simdiyse bu sebep yok artik. ilk sebep hep sebep olarak kalsaydi sonucta degismeyecekti, ama ilk sebep kendisini iliskide degistirmis, yani baska sebepler sayesinde degisime ugramis, dolayisiyla sonuclarda degismis. nede olsa sebepler bu tür iliskilerde degisir, cünkü sürekli bir sebep-sonuc iliskisi vardir, yani sebepler statik degildir hayat degisken oldugu icin, sebepler katlanir, yok olur - degisir, sonuca varmak icin sebepler kosuldur ve her sonuc baska birseyin sebebidir. o yüzden bu kahrolasi sebep-sonuc iliskisinden cikamiyor insan.
bir de bilindigi gibi insan severken sadece aklini kullanmiyor, sebepler sonuclari degistirir ve terside gecerli.
öte yandan sana tabiki katiliyorum, sonuc önemlidir. ama insan eger dedigin gibi sonuc belli olduktan sonra sebebi istedigi gibi kurgulayabilirse o zaman sonucuda istedigi gibi kurgulayabilir.
sonuc sebebe göre degistigi icin siirde 'sende herkes gibisin' yargisi var, yani tecrübelenmis bir durum söz konusu. dolayisiyla bu yargi birebir (ilk) sebeple alakali.
kurgudan kastin nedir pek anlamadim.
insan bir seyin ya sebebini biliyordur yada bilmiyordur, olmayan bir seyi ancak kafasinda kurgulayabilir, ve sonuc her zaman ilk sebeple bir iliski icerisindedir. o yüzden pek anlayamadim diyebilirim.
sevmek eyleminden sevmemek eylemine geçişin mantıksal açıklamasını yapmışsınız. iyi, hoş, güzel ama eğer bir insanı seviyorsanız seviyorsunuzdur. sevmeme eylemine geçtiyseniz eğer zaten siz o kişiye karşı ilk başlardan beri kuşku ile bakmışsınızdır. kuşkunuz sizi sevmeme durumuna getirmiştir. yani nazım hikmet en başından beri kuşku duyuyormuş diyebilirim. sonuçta mutluluk bir amaç değil, yan üründür. yan üründen ziyade amaca yönelmiş ve amacın boş olduğunu görmesi bence çok saçma.
eğer elinizde sabir bir sebep varsa sonucu kurgulayabilirsiniz. sabit bir sonuç varsa sebebi kurgulayabilirsiniz. elinizden bir değişken bir de sabit olması gerekiyor. mesela birinci harbi osmanlı kaybetti. sebep olarak bir sürü tez ortaya atılabilir. almanlar yenildiği için, ingilizler yendiği için, devlet iyice güçsüz düştüğü için, vs vs. bunun gibi.
burada amaç sonuç belli olduktan sonra sebebi kurgulamanın bana kalması. karşı tarafından sebeplerinden banane. ben kendi kurguladığım sebebin gerçek olduğunu düşünürüm. yani insan ilişkilerinde neden sorusu kadar saçma bir soru da olamaz. "bir teselli ver" değil, "neden" değil. kendi kurgum bana yeter. şiirde de nazım hikmet kendi sebebini buluyor, yine de bana saçma geliyor.
bir insanin baska bir insana beslemis oldugu sevginin bitisini basta varolan bir süpheye bagliyorsun, dolayisiyla sunu demis oluyorsun: gercek sevgi sadece bir kez mümkündür. cünkü ikinci bir olanagi yok, birincisinde sonuna kadar (ayrilmadan ölene kadar mesela) sevildigi icin, dolayisiyla bir ömre iki ask sigmiyor - demis oluyorsun.
mutluluk her zaman amactir, nerdeyse yaptigimiz her seyden bir mutluluk getirisi bekleriz, kimse bilincli bir sekilde mutsuzlugu amaclayamaz, bu bir celiskidir.
kurguyu yapay anlamda ele aliyorsun sanmistim, vermis oldugun örneklerde oldugu gibi varsayim anlaminda degil.
ya neden sorusu, yani nedenselligi aramak olaylarin tutarliligini aramak, beynimiz ister istemez böyle calisiyor, su siiri analiz etmekte bunun dahilinde nede olsa.
duygulari insanlar cogu zaman akil disi ele aliyor, oysa duygularda mantik izleri ve mantikta duygu izleri vardir. o yüzden her zaman saf mantik aramak ve sebeplendirmek sacma. bu anlamda sana katiliyorum.
bir ömre iki aşk sığmaz harbiden. fazla olur bence. insanlar heves ile aşkı genelde karıştırır. başka bir insana heves duyabilirsin, ama aşk biraz başka bir şey ve olasıklar içinde olabilmesi pek mümkün değil. eskiden köyünden dışarı çıkmadığın için aşık olunabiliyordu, ama şimdi seçenek çok, bu yüzden heves var bence.
mutluluk kesnlikle amaç değildir. amaç haline geldiğinde olacak olan sadece ve sadece hayal kırıklığıdır. bu yüzden yaptıklarınızdan mutluluk çıkar ortaya. her an mutlu olunamaz. olunursa zaten bir anlamı olmaz. mutluluk hedeftir.
ben insan ilişkilerinde neden sorusunu sormam. bilimde kullanılır elbet. ama neden sorusu kadar iğrenç bir soru olamaz insan ilişkilerinde. "neden beni terk ettin". yani sana ne. sebep söylemek zorunda değilim ki? sebep söylemek zorunda değil.
sonuçta duygunun kendisi beynin kimyasal reaksiyonundan başka bir şey değil. vücut kendini rahatlatmak için kimyasallar vasıtasıyla işi hallediyor. endorfin işte :)
dur bak demeyi unuttum. tek aşktan kastın tek eşlilik değildir. çünkü tek eşlilik insan doğasına aykırı. heves faktörü bu anda devreye giriyor. insanların başkalarını arzulaması, tek bir kişiyi sevmesine engel değil bence.
bosu bosuna laf gevelemisler!
Sen de herkes gibisin bu yüzden seni sevmiyorum fikrine katılmıyorum bence artık onu sevmediğini için herkes gibi biri oldugunu söylüyor,eylemler farklı sıralamada gerçekleşiyor,hayatta da öyle değil mi zaten bir insanı özel kılan ona olan hislerimiz değil mi?
insan bencil bir canlı türü. karşı tarafı özel kılan şey de hisserimiz değil, onlara karşı duyduğumuz arzudur..
Arzu bir his değil mi?hem de çok yoğun bir his.
arzu dememem gerekiyormuş, evet :) nefret/aşkımız değil, ona karşı olan cinsel isteğimiz demem gerekiyordu.
"isteğimizi onsuz da elde edebildikten sonra, sevgiyi neden işin içine karıştıralım ki!" - ses sese karşı-
Buraya nasıl gelindi anlamadım ..Ama "herkes gibi olmak"insanı siradanlastirarak degersizlestiriyor.Aslinda kisi için bir zamanlar özel olan birisine bu cümleyi kullanmak iki taraf icin de zor olsa gerek,sağlık olsun diyelim:)
Yorum Gönder