heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

22 Şubat 2011 Salı

çoluk çocuk

mina urgan'ın bir dinazorun anıları adlı otobiyografisini okuduğumdan beri en zevkle okuduğum otobiyografi, patti smith'in bu otobiyografisidir. gerçi otobiyografi demem yanlış olabilir. tam olarak nasıl adlandıracağımı bilemiyorun. ben patti smith'i free money'den bilirim. harbiden çok güzel bir parçadır. davulun ritmi ve kadının sesi sizi yerinizde sabit bırakmaz ve hareket ettirir. kitap falan yazdığını da okumuştum, ama yazdığı bir şey hiç karşıma çıkmamıştı. ta ki çoluk çocuk'a kadar. inanılmaz güzel yazmış.

janis joplin her "adamım" dediğinde sanki bana demiş gibi geldi. tüm gece dans ettiği erkek, genç bir kadınla çıkıp gidince, başını sanki benim omzuma koyup ağladı. jimi hendrix'in o büyük projesinin ortada kalmasına ben içerledim. kitap, okuyan ile birebir iletişimi mükemmel sağlıyor. çevirmen, müthiş çevirmiş.
jack kerouac bile var ya hu. yazı yazdığı mekanlardan bahsediyor(68'den önce aşırı alkolden ölmüştü). allen ginsberg patti'ye erkek sandığı için kur yapıyor. william burroughs falan, vayy be, tanımadığı ve ölümünü görmediği kimse kalmamış gibi neredeyse. jim morrison hariç. kitap, beat jenerasyonundan 68 kuşağına geçişi, 68'lilerin yaşadıklarını ve masallara konu olabilecek sonlarını müthiş anlatıyor. ama en çok, mükemmel bir ilişkiyi tarif ediyor. başlangıcındaki mucizelerinden şimdiye kadar devam eden mükemmel ötesi bir ilişkidir bu. robert mapplethorpe ile olan ilişkisi. ilk kez new york'a geldiğinde görür. sonra açlıktan ölmemek için çalıştığı kitapçıda. akabinde de bir bilim kurgu yazarının yatağına düşmemek için çabalarken yolda. akabinde sevgili olmaları ve dostluğa dönüşmesi ve birbirlerine bir şeyleri başarıncaya kadar destek olmaları, robert aids'den ölünceye kadar geçen süre. 70'lerde uyuşturucu, 80'lerde ise aids 68 kuşağını yok etmiştir.

şunu da yazmadan geçemeyeceğim. evet, patti smith 19 yaşında evini terk ediyor. fabrika işçisi olmak istemiyor. çok azimli ve başarmak istiyor. ama çok şanslı. jersey'den trene atlayıp new york'a giderken parasının trene yetmediğini görüyor ve ne yapacağını şaşırmış bir haldeyken içinde 32 dolar olan bir cüzdan buluyor. new york'da açlıktan sürünürken iyi insanlara rastlıyor. en sonunda belkide batağa düşecekken her şeye birlikte göğüs gerecekleri robert'ı tekrar görüyor vs vs. şans sanırım azimli insanın yanında. azimli olmazsan şans sana gülmez. ama şans da lazım. çünkü patti smith istediğini yapabilmiştir en sonunda. yapamayan kişilerin sonlarından da bahseder. azim bu yüzden gereklidir. bu arada her şeyin patti'nin saçlarını keith richards tarzına döndürmesiyle başladığını da söylemeliyim :)

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.