ey dostlar, yurttaşlar, romalılar... biliyorsunuz ki sinema sanatı baş köşeye yerleştiğinden beri uzaylılar dünyayı istila ediyor. iş öyle bir hale geldiki belirli kalıplar kullanılmaya başlandı. mesela dünyalılar, uyduları çöktüğü için mors alfabesini yeniden keşfettiler. uzaylılar, dünyaya has bir bakteri/virüs yüzünden ölürler vs vs. neyse, bu tür klişelerin bol kullaıldığı bir kaç filmden örnek vereyim ve bu uzaylıların ne kadar salak olduğunu siz anlayın. inanın bana, filmlerdeki gibi uzaylılar varsa eğer biz onların elinden karılarını bile alırız.
the faculty: bir grup uzaylı sülük, amerika'da bir fakülteye ayak
basar ve amerikan futbolu koçundan başlayarak insanların vücuduna
girerler. akabinde onların bedenlerini yönetmeye başlarlar. tüm kasabayı
ele geçirmek üzeredirler. ancak unuttukları bir şey vardır. uyuşturucu!
her amerikan fakültesinde olduğu gibi burada da bol miktarda uyuşturucu
tüketilmektedir ve uzaylılar bunu hiç sevmemektedir. zaten bu durum onların sonlarını getirir. neyse, ilk defa izlediğim
elijah wood adlı frodo'yu oynayan denyonun, kollarından ve
bacaklarından tutularak bayrak direğine apış arasının vurulma sahnesi
hoştur. böylece, gelecekte berbat bir şekilde oynayacağı frodo'nun
intikamı, geçmişte acı bir şekilde alınmış oluyor. filmin şarkıları
harikadır. özellikle o futbol sahnesinde çalan another brick in the
wall.
independence day: birden bire gökyüzünde dev gibi
uçan daireler belirir ve beklemeye başlarlar. amerikan başkanı panik
halindedir. tam o sırada çalıştığı nasa'dan siktir edilen bir kahraman,
uzaylıların dünyayı istila etmek için çalıştırdıkları geri sayım
saatini fark eder ve kalan süreyi hesaplar. başkan acilen kaçırılır.
gökdelenlerin tepesinde konuşlanmış uzay gemilerini, "hoşgeldiniz"
pankartları ile uzaylısever dostlarımız beklemektedir. tam o esnada
büyük bir ışık her yanı kaplar ve gümm! gökdelenlerin tepelerinden bir
lazer saldırısı başlar. koskoca binalar yok olur ve şehirler binlerce
atom bombası düşmüş gibi yok olur. herkes arabası ile şehirlerden
kaçmaya çalışırken siyah bir pilotun sevgilisi de patlamayı görür ve bir
otoyol tünelinin içindeki yere sığınır. aman çok uzun oldu, senaryo
yazıyorum sanki. neyse, tüm dünya istila halindedir ve bu tür
filmlerdeki klasik sahnelerden biri tekrar edilir. mors alfabesi yeniden
keşfedilmiştir! böylece tüm dünya ile yeniden iletişime geçirir. tarih
saptanır. uzaylılardan ele geçirilen bir uzay aracı ile ana gemiye
girilir. ha bu arada, insan teknolojisi ele geçirilen bir uzay gemisi sayesinde bu kadar gelişmiştir vs. neyse, virüs ana gemiye yüklenir. kalkanlar iptal haldedir ve tüm
dünya aynı anda saldırır. amerika ve israil savaşı kazanır. filmde bol
yahudi göndermesi vardır. dünyayı bir yahudi ve siyah kurtarır. will
smith'nin benim bildiğim ilk filmidir. bu filmden önce tüm siyah
aktörleri edi mörfi sanıyordum.
transformers: uzaylı
dostlarımız bu sefer makineler olarak karşımıza çıkar ve reklam üstüne
reklam yapmaya başlar. yok e-bay'mış yok falanmış, filanmış vs. bu
sırada teknolojinin gelişmesi de yine uzaylılara bağlanır. yoksa bizim
insan aklımız teknolojimizin gelişmesine yetmemektedir. bizler
yeteneksiz uzaylılarız. neyse, kötü uzaylıların karşısında iyi uzaylılar
vardır ve insanları da yanlarına alarak kötülerle savaşırlar. kazanan
iyi makinelerdir. kötü robot dünyanın en derin çukurunu boylar. bir dahaki
bölümde piramitleri uzaylıların yaptığını görürür. ondan sonraki bölümde
de ayın karanlık yüzeyine gideriz. meğer çernobil'in nedeni de
uzaylılarmış. ilk filmde john turturro olağanüstü bir performans
sergilemiştir. ve ben bunun çizgi filmini de severdim.
signs: uzaylılar kendilerini belli etmeden gizli bir şekilde
dünyayı istila etmeye başlarlar. tarlalarda değişik şekiller yaparlar.
tipleri klasik uzaylı tpidir. ne eksiği vardır, ne de fazlası. ha, kanı akıyorsa ölebilir klişesi burada da var mıydı hatırlayamadım şimdi. bıçak sahnesi geldi aklıma birden. neyse, uzaylılarımız geri zekalıdır. sudan ölesiye korkmaktadırlar ve
istila etmeye çalıştıkları gezegenin dörtte üçü sudur. sen uzayın bilmem
neresinden gel, böyle plansız, programsız, saçma sapan bir istilaya
karar ver. cık cık, kınıyorum.. itfaiye hortumları ile uzaylıları yok etmiş bir türün devamıyız biz!
the day the earth stood
still: orjinalini seyredemedim. ama keanu reevers'ın oynadığı tekrar
filmi bile çok güzeldi. insan ırkı dünyadaki tüm canlı yaşamı tehdit
eder bir kangren gibi her şeyi yok etmeye başladığı zaman, uzaylı
dostlarımız, dünyalı dostlarımızı kurtarmaya karar verirler. nuh'un
gemisi hesabı her canlıdan örnekler alırlar ve her şeyi yok edecek
mekanik canlılarını dünyaya yayarlar. bu canlılar her şeyi, ama her şeyi
yok edeceklerdir. insanlığın yapabileceği hiç bir şey yoktur. son
gelmiştir, ama uzaylı dostlarımız insafa gelir. film tek kelime ile mükemmel.
çünkü bir felsefesi var. ayrıca arthur c. clark'ın 2001'inde monolit'in
amacı akıllı yaşam formları geliştirmek ve geri kalan yaşamı ise
umursamamakken, bu filmde amaç tüm canlıları korumak. ikisini
çarpıştırmak hoş olur.
war of the worlds: binlerce
yıldır toprağın altında gömülü halde bulunan uzay gemilerine uzaylı
düşmanlarımız yıldırımlar yollarlar. ama unuttukları bir şey vardır. her
amerikalı yıldırımın iki kez üst üste aynı yere düşmeyeceğini bilir! bu
bilgi sayesinde eski karısından kaçmaya çalışan kahramanımız,
çocuklarıyla beraber uzaylılardan da kaçmaya çabalar. ama bu iş, hiç
kolay değildir. uzaylıların teknolojisi çok ilerlemiştir ve cozz diye
diye insanları kül yığını haline getirirler. neyse, uzaylı düşmanlarımız
binlerce yıldır bu gezegende oldukları halde ölümcül bir hata
yapmışlardır. kendi vücutlarını yok edebilecek bakterileri hesaba
katmamışlardır ve bir kaç gün içinde hepsi telef olur. kahraman
amerikalı bakteriler dünyayı kurtarmıştır.
bakın, gördüğünüz gibi dünyamız göt şeklinde. o yüzden herkes girmek istiyor anasını satayım...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
...
ilet:
ytravisbickle@hotmail.com
en sevdiğim yazılarım
1- stanley kubrick ve savaş sanatı
2- tanrı, şeytan ve her şey hakkında
3- mesih, deccal ve armageddon savaşı
4- hepimiz öleceğiz!
5- anormal düzeyde ilişki yaşayan insanların bilmediği gerçekler
6- quentin taratino'nun arka koltuk sendromu ve winston wolf
7- new amsterdam'dan new york'a ve saint peter
8- haberin yok, ölüyorum
9- bursa hakkında bilmediğiniz gerçekler
10- çizgilere basarak yürümeye çalışan insan
11- olasılık çiftler, gerçeklik katmanlar halindedir
12- ebedi rekabet
13- kuş sütüyle beslerim seni
14- tembellik hakkımız, söke söke almalıyız
15- tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması
16- hazza ulaşmak ne kadar zor ulan!!
17- kafaların güzelliği
18- judith vs holofernes
2- tanrı, şeytan ve her şey hakkında
3- mesih, deccal ve armageddon savaşı
4- hepimiz öleceğiz!
5- anormal düzeyde ilişki yaşayan insanların bilmediği gerçekler
6- quentin taratino'nun arka koltuk sendromu ve winston wolf
7- new amsterdam'dan new york'a ve saint peter
8- haberin yok, ölüyorum
9- bursa hakkında bilmediğiniz gerçekler
10- çizgilere basarak yürümeye çalışan insan
11- olasılık çiftler, gerçeklik katmanlar halindedir
12- ebedi rekabet
13- kuş sütüyle beslerim seni
14- tembellik hakkımız, söke söke almalıyız
15- tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması
16- hazza ulaşmak ne kadar zor ulan!!
17- kafaların güzelliği
18- judith vs holofernes
Sayfalar
telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder