heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

30 Ekim 2012 Salı

jo teeuwisse

hollandalı bir tarih uzmanı olan jo teeuwisse, amsterdam'da bir bit pazarında tesadüfen ikinci dünya savaşında fransa'da çekilmiş 300 tane negatif film karesi bulmuş. bunları banyo ettirdikten sonra ise o mekanları tek tek araştırmış ve yeni hallerini de kendisi çekmiş. eski ve yeni fotoğrafları üst üste bindirip güzel bir çalışmaya imza atmış. haberi sabah gazetesinde gördüm. fotoğrafları google'dan aldım.

















19 Ekim 2012 Cuma

ayrıntıladım 17


deniz seki eskiden inanılmaz güzel bir kadındı. nefis ötesiydi. şimdi bi boka benzemiyor. bu kadar güzel bir kadının bu hale gelmesi inanılmaz. bu şarkısı da en iyisi. klibi izlerken dikkatinizi çeker, ama ben yine de yazayım. şarkıda ilk "kalpte gizli" derken bacaklarını aralıyor ve kalbinin yerni gösteriyor, tebrik ediyorum kendisini..


şifreli kanallara göre sevişme vakti gece 12'den sonra..

ilginç ama muhteşem süleyman, kadınlara aşırı ilgi duymayan neredeyse tek osmanlı sultanı..

şu onuncu katta cam silen temizlikçi kadınların hayranıyım. babaları ellerinden tutsa, bu kişiler şahane jimlastikçiler, atlerler olabilirlerdi.

gerçekten çıplak kaldığın tek an doğduğun andır. çünkü ölürken bile bir şeylere sarınıyorsun.

yılbaşından hemen önce nedense kedilerinin kıçına kırmızı don, başına kırmızı şapka geçiriyorlar. noel baba II.

okeyi amerika'da çocuklara ve spastiklere sayı saymayı öğretmek için oynatıyorlarmış.

insan öldükten sonra beyin faaliyetleri 10 dakika kadar daha devam edermiş. işte o anlarda gerçekten yaşantınız gözlerinizin önünden bir film gibi geçebilirmiş. beyin dalgalarını emebilen bir alet yapılırsa eğer hayatınızı torunlarınız görebilir! montajı da çocuklarınız yapar, ayıp sahneler çıkarılır!

freecell oynarken ctrl+shiftte aynı anda basın ve f10 deyin. bir yazı çıkacak, durdur deyin. böylece oyununuz hemen açılacaktır.

eskiden facit diye bir alet vardı. toplama ve çıkartma yapması basit, çarpma ve bölme işlemlerini yapmak zordu. şimdi hepsi arşivlerde paslanıyor.

şarkı söylemeyen napolili yokmuş. söyleyemiyorsa eğer zaten napolili değilmiş.

köseler cımbızla traş olabilirler!

oğlunun pipisiyle gurup duyup, gelene geçene öptürmek isteyen erkek sizi gözüne kestirmiştir!

monica belluci gerçekten harika bir kadın. ama şu yılmaz erdoğan'la olan filminin tanıtımında da tecavüz sahnesinin harika olduğu yazıldı. yıllar sonra 'tecavüz sahnelerinin unutulmaz aktristi' diye anılırsa hiç şaşırmam..

şimdi bakın, fatma'nın fadime ve fatoş gibi versiyonları var. hatçe/hatice de fatma/fadime gibi. ama niye hatoş yok!

atatürk'ün hakkında söz söylemediği tek meslek veteriner hekimlik. bu yüzden olsa gerek bu meslek erbabı için ismet inönü'nün sözü duvarlara yazılır; "beşeri hekimlik, veteriner hekimliğe göre okyanusa karşı iç deniz gibidir."

suriye meselesi güncelken yazayım. aydın yöresinde devlete baş kaldırmış efeler zamanında suriye'ye sürülmüş. bunun yanında selçuklu zamanından kalma türkler de suriye'de yaşar. ama bu kişilerin çoğu asimile olmuştur. tıpkı mısır'daki türkler gibi..

erkeğin aramasını beklemeyip kendi arayan kız, aşıktır.

karşılıksız aşka tutulmuş kişiler, gelip onun kapsını çalmasını bekler, ki bu hikayedir. gerçek hayatta olmaz öyle şeyler.

brezilyalı kadınların poposu kesinlikle güzellik harikası. bildiğin sanatsal kıç..

beyaz atlı kayın pederimi bekliyorum!

hristiyanlık roma'da yeni yeni yayılırken, romalılar onlara ateist dermiş.

almanlar ikinci savaşın sonuna kadar yahudilere klitoris de derlermiş. kadın masturbasyonunun adı ise 'yahudiyle oynamak'mış.

hitler'in uğurlu rakamı 7'ymiş.

hani derler ya, "avrupalılar domuz eti yediği için kıskanç olmuyorlar" diye, işte bizde koyun eti yediğimiz için koyun oluyoruz!

hepinizin bayramı kutlu olsun..

18 Ekim 2012 Perşembe

ayrıntıladım 16


çok düşünülen şey kuşku yaratır. (nietzsche)

petek dinçöz'ün gizli güçleri olsa, bu okşamak olurdu.

çinliler, çin seddini uzaydan görünsün diye yapmışlardır.

eski sevgililerin yüzü unutulabildiği halde sesi unutulmuyor. valla bak..

bana göre almanya, dünya kupalarının darth vader'ıdır.

allahverdi diye isim var, doğaverdi diye bir isim niye yok lan..

sevgiliniz antidepresan kullanıyorsa ilişkiniz bitmiş demektir. çünkü sevgili zaten antidepresanın ta kendisidir.

sigara ve alkol ömrü 2 yıl kısaltırmış.

erkeğin maymuna en çok benzediği an, kadının kendisine vermesi için çırpındığı andır.

sanırım türklerden başka hiçbir  ulusda "amca size baba diyebilir miyim?" diye bir hastalık yoktur.

10 bira içerseniz pisivuara 1 metre uzaktan işeyebilirsiniz.

teori ile pratik arasındaki fark, el alışkanlığıdır.

fotoğraf çektirmeden önce makyaj yapmak çok saçma. rötuş diye bir şey var.

insan çamurdan yaratılmış ya, e hala çamur. ne değişti a q.

yeşilaycılar seviştikten sonra sigara içmek yerine çiçek koklasınlar!

yaz aylarının fiks sıcaklığı 36.

ölmüş bir koyunu değerlendirmenin 37 yolu diye bir belgesel vardı. afganistan'dan van'a gelen kırgızların yaşantısı anlatılıyordu ve orada yaşlı bir amca tek kalmış dişini göstermemek için acayip çaba harcıyordu. belgesel ingiliz ürünüydü ve amca en sonunda dünyaya ayıp olur diye o tek kalmış dişini göstermediğini söylemişti. harikaydı..

susan kadın, konuşmak isteyen ve fırsat kollayan kadındır.

amerikan filmlerine göre dünyanın en güzel kızları florida ve california sahillerindedir.

biri "gerekirse" diyorsa eğer boş konuşuyordur. siktir edin..

bir kadın hem güzel hem de akıllı olduğunu ima ediyorsa eğer bildiğin sığırdır. çünkü önce güzelliğini belirtiyor..

niye yatlar, katlar hep metrese alınıyor, anlamıyorum..

amerikan filmlerinde esas kadınların tüm sekreterleri kendilerinden çirkin ve hepsi topesto. yani kıvırcık saçlı, dişlek ve ablak yüzlü. üstelik esas kadınların en büyük hayranı yine bunlar. öyle ki esas kadını kıskandıkları için seks canavarlarına dönüşüyorlar..

eğer uzun bir gecenin sonunda bir eve misafir oluyorsanız ayakkabılarınızı çıkarmayın. ev sahibi döver gibi baksa bile çıkarmayın..

eski mısırlılara göre güneşin çocukları kedilermiş. ama bir düşman saldırısında düşman mancınıklarına kedi koymuş ve fırlatmış. sonuçta mısırlılar teslim olmuş. o olaydan sonra kedilerden uzak durmuşlar!

besmele ile cima edilirse doğacak çocuk ana-babasına isyankar olmazmış..

16 Ekim 2012 Salı

ayrıntıladım 14


vay be, gizem özdilli, zamanında iç çamaşırı defilelerinin bir numaralı mankeniydi. hala iç çamaşarı defilesi yapılıyor mu, bilmiyorum.

misafirlikte terlik verirler ya hani, çok pis bir durum o. herkesin giydiği terliği sen de giyiyorsun, çok feci.

çatalı bıçak gibi kullanırsınız ya hani, kullanın. kol kaslarınız güçlenir! zamanında japonya'da aileler çocuklarına bulaşık yıkatırlarmış, kol kasları güçlensin diye.

hitchcock'un kuş filminde kargalar, serçeler ve martılar saldırganlaştığı halde muhabbet kuşları kimseye saldırmıyordu. harbiden bak. hem zaten filmin sonunda "baban gibi değilsin, bi bok bilmiyorsun" durumu vardır.

ilginç ama neredeyse tüm kepçe kulaklılar beşiktaşlı, tüm şaşılar fenerlidir.

tarık akan'ın yine çapkını oynadığı bir filmde, hani adile naşit ile evlendirilmek zorunda kalmıştı ya, hah işte o evlendirilme sahnesi şahsım için çok güzeldir.

nikah memuru: evet naşit kızı adile, akan oğlu tarık'ı eş olarak olarak kabul ediyor musunuz?
gelin: ne demek hakim bey! biz onunla sevişiyoruz..

eskiden ismin sonuna can'ı almak için savaşcı olman gerekirmiş. okur yazarsan eğer ya çelebi oluyorsun, ya da molla. ama can olmazsın.

israil'de pazartesi değil, pazar sendromu varmış!

mavi duvar, kadına bağımlılık konusunda nefis bir parçadır.

aragorn dallamasına bromir aslında çok güzel bir ayar vermişti. "gondor'da kral yok, krala ihtiyaç da yok." ama kardeşi faramir'in yanında bir hiç olduğundan ölürken ağzından şu laflar da döküldü, "senin peşinden ben de gelirdim. kardeşim, komutanım, kralım."

uzun saç, küçükken barış manço'da gördüğüm ve kıskandığım saç şekliydi. o zamanlar(80'ler) barış manço'nun o saçı bırakabilmesi için devletten özel izin aldığı mahalle çocukları arasında söylenir dururdu. işte askeri yönetim çocuk zihinlerini bile böyle zehirlemiştir.

şebnem schefer "şenol'a çok teşekkür ederim, hala bakireyim" diye açıklama yapalı 7 yıl oldu. vay a q, hala dehşete kapılıyorum.

ha bu arada, yücel kop, "doping yapanlar bunu ülkesi için yapıyor" diyeli de 7 yıl oldu. vay a q.

ankara kızılay'da kahvehanelerde yaşlı amcalar kravatlı bir şekilde okey oynuyorlar. çok komik lan.

hani gönderilmemiş mektuplar diye bir film vardı, ya hu göndermediğin mektupları niye açıklıyorsun ki, çok saçma..

biliyor musunuz, ülkemizde sprem bankası var. ama hayvanlar için!

kont: merhametine ne oldu?
dantes: ben bir kontum, aziz değilim. (monte kristo kontu)

hani eskiden mokar hastası nihan vardı. götüne giren şemşiye açılınca kendinden geçmişti. hatırladıkça hala gülerim. eski l-manyak çok güzeldi.

"bizim oranın adetleri, meşhurdur cinayetleri" diye bir şarkı vardı zamanında. vay a q..

80'lerde altın zincir modası vardı. gömleğin üstten üç düşmesi açılır ve özenle uzatılmış göğüs kıllarının süslemek için bu nesne takılırdı. üstelik o zincirler altın da değildi. bildiğin imitasyondu.

bin kere gidip gelirsen iki kere boşalırsın..

osman cavcı diye bir eleman vardı eskiden. star'da zeki-metin filmlerinin coverlarında oynamıştı. vay be..

öğretmen çocuklarının çoğu ukala olur. herhangi biriyle 10 dakika takılın, ne demek istediğimi rahat rahat anlarsınız.

bal dediğimiz gıda, arı kusmuğudur.

8 Ekim 2012 Pazartesi

taken 2


filmin konusu kısaca şöyle;

"amerika'da ehliyet mi almak istiyorsunuz? önce istanbul'da araba kullanın, bunu başarabilirseniz ehliyetinize kavuşursunuz."

sonra istanbul çekim mekanları birebir fay grim'den alınmış gibi. inanın bana, ben bile gitmedim o yerlere ve o çatılarda hiç yürümedim(!). üstelik yürürken sağa sola bomba da atmadım. taksiciden taksisini çalmaya kalksam amerikan elçiliğe gelmeden onlar beni öldürürdü. o amerikan elçilik sahnesi ise başka bir bomba. amerikan askerleri uçaksavarla ateş ettiler mercedes taksiye ve ölmediler. bizim yollarda ben hiç mercedes taksi görmedim. aklıma geldi birden, o neydi lan öyle, serçeden türk polis otosu yapmışlar. hem, her yerde türk bayrağı, 29 ekimde mi çektiler bu filmi anlamadım.

ve ayrıca, bak kardeşim, bizim yaptığımız tokiler var, müthiş binalar bunlar. sen niye kırık dökük binalarımızı gösteriyorsun. tüm kadınlarımız da kapalı bu arada. numunelik bir tanede şöyle bir sarışınımızı koysaydın ya..

cengiz bozkurt'un(erdal bakkal) hastasıyım..

son olarak; ilk film harbiden güzeldi. bu film çok klişeye boğulmuş ve gereksiz.. ve en büyük cimbom..

5 Ekim 2012 Cuma

zooey deschanel vs michelle williams


şimdi arkadaş bu iki hatun gözüme hep güzel görünüyor. oysa tipleri farklı. gerçi ikisi de 80 doğumlu. neyse,  zooey kocaman gözlü ve gözleri o kadar kocaman ki inanılmaz. sanki gözlerini hep büyük göstermek için çabalıyor. malum, renkli gözler, hele onun gibi renkli gözler pek revaçta. üstelik bir otistik gibi duruyor. hareketleri çok sabit. filmlerinde de aynı. duruşu, bakışı değişmiyor. yavru kedi ya hu, ama allah için güzel hatun. zaten eski bi sevgilime benziyor.  michelle ise başka. o da gözlerini kısmayı seviyor. kendisine öyle seksilik veriyor. biraz kışkırtıcı. kızıl, esmer, sarışın tüm saç stilleri de hatuna gidiyor. çok beyaz tenli. sanki hep şemsiye ile dolaşmış kadar beyaz tenli. ikisinin de burunları aynı estetik cerrahtan çıkmış gibi. bu iki birbirine pek fazla benzemez hatunu neden beğendiğimi düşünüp dururken en sonunda fark ettim. sebebi yanaklar. müthiş hoş, pamuk gibi, yumuşacık, öpülesi, ısırılası, makas alınası yanaklara sahipler. valla bak..


4 Ekim 2012 Perşembe

yine "HAYIR"




hayat çok kısa be ya, ne işiniz var savaşla. gidin evinize, oturun köşenizde, karınızı da dövmeyin, sevin. çocuklarınızı sevindirin. oğlunuza ne kadar yakışıklı olduğunu, kızınıza dünyalar güzelinin yanınızda bulunduğunu ona söyleyin. hem gidip arabanızı tamir ettirin, ama savaşmayı istemeyin..

3 Ekim 2012 Çarşamba

kolpa toplum

bahçeşehir üniversitesi öğretim üyesi ve dünya değerler araştırması derneği (wvsa) yönetim kurulu üyesi profesör doktor yılmaz esmer'in hazırladığı türkiye değerler haritası 2012 gazetelerde yayınlandı. buna göre; 

avrupa'nın tanrı'nın insanların yaşamındaki yerinin en yüksek olduğu toplum türkiye. yaklaşık her üç kişiden biri hem otuz gün oruç tutuyor, hem günde beş vakit namaz kılıyor. ve sonra..

araştırması’na katılanların yüzde 87’si eşcinsellerle, yüzde 84’ü içki içenlerle, yüzde 76’sı da aids hastalarıyla komşu olmak istemiyor. halkın birbirine güvenme oranı yüzde 10. yani çevrenizdeki her on kişiden biri sizin ona zarar verebileceğinizi, kandırabileceğinizi düşünüyor. kuzey kıbrıs'ta bu oran yüzde beş. bize göre işsizliğin nedeni de kadınlar.

çok dindarız ya anasını satayım, çıkan sonuç bu işte..

tezat yok mu bu işte? var elbette. bunun nedeni bizim dine nasıl baktığımız. aynı araştırmaya göre biz dini iyilik yapmaktan çok kurallara uymak olarak algılıyormuşuz. yani başkasını düşünmekten çok kendimizi düşünüyoruz. bizde insan sevgisi yok, hatta sevgi de yok. acayip bir toplumuz ve feci şekilde benciliz. 

bakmayın siz kurallara uyma kısmına. kurallar lastik gibidir, istediğin gibi çeker durursun. bizi ayakta tutan şey korkunun ta kendisidir. sokaktaki hayvanlardan korkarız, tanrıdan korkarız, karşımızdaki insanlardan daha çok korkarız..

kaynak: http://galeri.haberturk.com/galeri/index/416794

1 Ekim 2012 Pazartesi

ya evde yoksan


orhan gencebay'ın tribute albümü tam anlamı ile çorba. duman'dan serdar ortaç'a kadar bir sürü grup, herif şarkı söylemiş. ben bu albümü aldığımda serdar ortaç'a neden katlanayım arkadaş. şu albümü ya rockçılara yaptır ya da popçulara veya popçular ayrı yapsın, rockçılar ayrı söylesin. böyle olmuyor, çok saçma. bülent ortaçgil mesela, harika ötesiydi albümü. bir tek sezen aksu sırıtıyordu. aynı hatayı barış manço'nun albümünde de yapmışlardı ve ben muazzez ersoy dinlemek zorunda kalıyordum.

şiir cemal safi'ye ait. kendisi ankara'da bir kafede oturuyormuş ve elinde bir adres kağıdı ile cadde isimlerine kapı numaralarına koştura koştura bakan birisini görmüş. üstelik hafiften yağmur çiğseliyor. böylece kağıda dökmüş dizileri. hem sonra okurken o korkuyu gerçekten hissediyorsunuz ve orhan gencebay öyle güzel bir müzik yapmış ki üstüne, cuk oturmuş. müthiş kaotik bir hava vermiş, içinizde o sızıyı hissediyorsunuz. eleman fakirdir, çulsuzdur, meteliğe kurşun atıyordur, kadın fahişedir belki, ama onu doyuran o patetik sevgisidir. içini ürperten, misafirlerin(!) gelebilir olma iltimali değil, onun evde olmamasıdır.

şarkının manga yorumu ise, eh işte..

aşkınla ne garip hallere düştüm
herşeyim tamam da bir sendin noksan
yağmur yaş demeden yollara düştüm
içim ürperiyor ya evde yoksan

elbisem gündelik pabucum delik
haberin olsa da sobayı yaksan
yağmur iliğime geçti üstelik
içim ürperiyor ya evde yoksan

sarhoşsan kapını çaldığım anda
fahişeler gibi açık saçıksan
bir de ufak rakı varsa masanda
içim ürperiyor ya evde yoksan

bakkala gitmeme lüzum kalmasa
durumu anlardın takvime baksan
allah vere misafirin olmasa
içim ürperiyor ya evde yoksan

kıvırcık marulun vardır inşallah
bir salata yapsan bol limon sıksan
senin de iştahın iyi maşallah
içim ürperiyor ya evde yoksan

sabahlara kadar içsek sevişsek
ne ben işe gitsem ne sen ayılsan
derin bir uykunun dibine düşsek
içim ürperiyor ya evde yoksan

ne kadar üşüdüm nasıl acıktım
ilk önce sıcacık banyoya soksan
sanırsın şu anda denizden çıktım
içim ürperiyor ya evde yoksan

yanlış mı aklımda kalmış acaba
muhabbet sokağı numara doksan
boşa mı gidecek bu kadar çaba
içim ürperiyor ya evde yoksan

ya yolu kaybettim ya ben kayboldum
ne olur bir yerden karşıma çıksan
tepeden tırnağa sırsıklam oldum
içim ürperiyor ya evde yoksan
Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.