heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

7 Haziran 2011 Salı

yüz milyar

insanlık tarihi boyunca tahminen yüz milyar insan ölmüş ve ölmeye devam edeceğiz. bazen uykuya dalış anlarımı net şekilde hatırlıyorum ve nasıl da birden bire bilinçli halden bilinçsizliğe aktığımı fark ediyorum. ölüm dediğimiz şey yüzde yüz bilinçsizlikten başka bir şey değil. doğmadan önce nasılsanız, ne hatırlıyorsanız öldükten sonra da aynı olacak. yani hiç. uzun lafın kısası olmayacağız. belki kuantum falan, paralel evren hikayeleri gerçektir. ama şu anki bilinçli haliniz yok olacak.

insan beyni, öldükten sonra 20 saniye kadar daha bilincini yitirmiyormuş. bunu lavoisier da test etmişti. giyotine giderken arkadaşlarına öldükten sonra bir süre daha bilinçli kalınabileceğini, bunu ispat için idam esnasında göz kapaklarını kırpacağını söylemiş. gerçekten kafası kesildikten sonra da göz kapaklarını kırpmaya devam etmiş. ilginç bir adammış vesselam. neyse, herhalde o yirmi saniyelik zaman dilimi, uyku ile uyanıklık arasındaki zaman dilimine tekabül ediyor olsa gerek. hatta bu devre, film şeridi geçen zamandır. o yirmi saniyede bir yaşam daha yaşıyorsunuzdur. uzun lafın kısası, ölmemizin temel nedeni ise oksijen yetersizliğiymiş. ne şekilde olursa olsun, her koşulda oksijen solunumu kesilince hayat sona eriyor. yaşamamız için temel şart oksijendir. çok korkuyorsanız oksijen tüplerinizi yanınızdan ayırmayın!

öldükten sonra üç gün içinde yemeklerimizi öğütmemize yardımcı olan enzimler bizi yok etmeye başlıyor. artık oksijen gelmediği için bozulmaya başlayan hücreler, bakteriler için besin kaynağı oluyor ve vücudumuz kısa bir süre içinde çürüyor. zaten bu yüzden mumyalamada önce iç organlar çıkarılır.

aslında çevreyi düşünüyorsanız, gömülmek yerine yakılmayı tercih etmeyin. zaten islam kültürü ile yetişiyorsanız bunu tercih etmezsiniz. insan bedeni yakıldığında çevreye en zararlı gazları meydana getiriyor ve gökyüzüne salıyormuş. yani cesetlerimizin yakılması çevreyi mahvedebilirmiş. hem gömülürseniz eğer, ileride dna falan derken sizi tekrar toplayabilirler! ölü gömme işi ise kutsal kitaplar ve söylencelere göre kabil'in habil'i şam'da öldürmesi ve bir kargayı taklit etmesi ile başlıyor. bilimsel olarak ise üçyüz elli bin yıl öncesine dayanıyor. üstelik bu yer şam değil, ispanya - atapuerca. elbette daha önceki bir gömülmüş insan da bulunabilir.

sadece gömüldüğümüzü ve yakıldığımızı sanmayın. hindistan'daki zerdüştler, ölülerini akbabaların yemesi için açıkta bırakıyormuş. üstelik bu akbabalar, insan ve sığır leşi yemekten daha sonra ölüyorlarmış. madagaskar yerlilerinin daha ilginç bir yöntemi varmı. gömdükten bir süre sonra kemiklerini topraktan çıkartırlar ve kasabalarının etrafında bir tur atarlarmış. famadihana denilen bu tören sonunda, kemikleri tekrar gömerlermiş.

devam edeyim. spor yapmanın sizi ölümden uzaklaştırdığını düşünmeyin. her yıl, spor yapan ikiyüz bin öğrenciden bir tanesi aniden ölüyormuş. büyük çoğunlukla futbol ve basketbol oynarken vefat ediyorlar. ama kızlar bu konuda şanslı. onlardaki ölüm oranı bir milyonda bir.

gördüğüm kadarı ile yaşlılar ölümden daha fazla korkuyor. sona yaklaşamanın bilinci olsa gerek. yirmi yaşımdayken, onbeş yıl sonra otuz beş olurum derken, şimdi elli oluyorum diyorum ve bendeki bu durumun kesin yaşlanma belirtisi olduğunu düşünüyorum. lisedeyken ise otuz olacağımı hayal edemezdim. o zamanlar, otuzlu yaşları yaşlı bir dönem olarak düşünürdüm. oysa şimdi saçlar yanlardan hafif beyazlamış ve dökülmemiş, biraz göbek çıkmış ve ölüm hakkında saçma bir yazı yazan insanım.

not: ansiklopedik bilgilerin çoğu, sabah.com.tr'den. zaten sabah gazetesi bir tek bu işe yarıyor.

2 yorum:

bossa nova dedi ki...

biraz göbek ve biraz beyaz iyidir:)
Bir de ölümden sonra kadavra var tabii.

gerisi önemli değil... dedi ki...

yorumlarının hastasıyım :)

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.