heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

5 Temmuz 2012 Perşembe

en rezil yedi an

üniversite yılları, platonik aşık olduğum kızın masasına oturmak üzereyim ve kız eliyle işaret ederek "oturma" diyene kadar sandalyeye oturdum ve düştüm. tüm kantin bana bakıyor ve dışımdan okkalı bir küfür salladım. kız ve arkadaşları güldü, ben kalktım, kıçımı elimle sildim, surat bi karış, onu gördüm yine, yüzümde gülücükler açtı aynı anda. "naber" dedim, o gülüyor hala, güzel gülüyordu vesselam.

liseye yeni başlamışım. neyse, bizim mahallede basket potası yok, ama lisede var. çift pota maç yapıyorum ilk kez ve nasıl bir eziklikse benimkisi ben sürekli bizim potanın dibinde bekliyorum, savunma yapmak için! lan hatırladıkça hala feci kasılırım, için daralır, ne biçim bir halim varsa işte, aman boşver..

bu kez rüyalarımdayım. arada sırada bu rüyayı fiks görürüm. evden çıkıyorum ve yürürken bi bakıyorum ki pantolon giymeyi unutmuşum. sokaktaki herkes bana gülmeye başlıyor ve nasıl bir utanç çöküyor üzerime inanamazsınız. öyle kalıyorum ve birden bire kan ter içinde uyanıyorum. sanıyorum bunun nedeni daha okula bile başlamadığım zamanlardan birisinde beni pantolonsuz çizgi film kahramanları gibi dışarı salmaları..

üniversiteye yeni başlamışım ve ilk protokolümü yapmışım. geçtim kantine, protokole bakıyorum ve nasıl gidip geleceğimi düşünürken karşı masaya tek başına bir kız oturdu. başladı beni kesmeye. en sonunda dayanamadım ve gittim yanına. havadan sudan konuşuyoruz, ikinci sınıfmış ve dedi ki "ben bu sene okulu donduracağım." bende zaten aynı zamanda çalıştığım için dondurmayı düşünüyordum ve ona "sizde mi çalışıyorsunuz?" dedim. kız "yok ben hamileyim" dedi. başımdan aşağıya kaynar sular döküldü, mahvoldum. hiçbir diyemeden bir süre daha oturdum. sonra "işim var" deyip kalkıp gittim. benim için büyük rezillikti..

lise bitmiş, dayımın yanında matbaada çalışıyorum ve iş çıkışı bir kahvehaneye gidip bi çaya bi dünya gazete okuyorum. bir gün başka bir kahvehaneye girdim. sonra bir çocuk geldi yanıma, benim yaşlarda ama. dedi ki "senin adın ahmet(adı salladım)'ti değil mi?" baktım çocuğa, tanıdık hiç bir yanı yok. "evet, sen nerden tanıyorsun beni" dedim. "seni nasıl unuturum, seninle ilkokul 3'de aynı sınıftaydım. o kadriye öğretmen her gün seni dövüyordu ya" dedi. işte o an bittim arkadaş. insanlar beni yediğim dayaklar yüzünden tanıyor. bu ne rezil bir tanıma biçimidir. eyvah eyvahh be ya..

ortaokul zamanı. beden dersi. üzerimde eşofman yok. basit bir kıyafet var işte. ayakkabı zaten yok. hoca hepimize şöyle bir baktı. bana dönüp "sen geç, arkada otur" dedi. sonra bir kaç kişi daha. arkada üç kişi toplandık. geri kalan spor salonunda spor yapıyor vs. utandım kıyafetsizlikten. biz oturduk durduk o kadar saat. ders bitiminde hoca "eğer eşofman ve spor ayakkabı getirmezseniz sizi bedenden bırakırım" dedi. ertesi hafta aldırdım elbet bir şeyler. ama iki haftada bir elimde yorgan iğnesi, ayakkabı diktim sürekli..

ilkokul üç. işte o kadriye'nin bir dersi. sıfatları mı anlatıyor ne, örnek veriyor, sonra bana döndü. "ahmet(adı salladım) sınıfın en sıskasıdır" dedi. başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. teneffüste tüm sınıf benimle sıska olduğum için dalga geçecekti. sonra bir mucize oldu. hoca durdu durdu ve "hayır, ahmet değil, osman sınıfın en sıskasıdır" dedi. içimde açan gülücükleri tahmin edemezsiniz. sonra osman'a kadar bir yakınlık hissettim. hatta onunla takılır oldum, zor iş dalga geçilmek. zaten rezil olduğunu hissettiğin an, dalga geçileceğini bildiğin andır. gerisi hikaye..

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.