tuhaf lanetlerim vardır. ciddi manada lanet ama! mesela ben biriyle tanıştığımda o kişinin yurt dışına gitme ihtimali yoksa, durup dururken yurt dışına gider. rusyalara, italyalara, ispanyalara, ingilterelere, amerikalara gidenler oldu. ama ihtimali varsa siktim sene gidemez. amerikalara, avusturalyalara gidemeyenler oldu. yurt dışı laneti tutmayınca yedek bir lanetim de var. o yeni tanıştığım kişinin sevgilisi varsa, o sevgiliden ayrılır. belki tam ayrılacağı zamana denk gelmişimdir, ama ayrılır. ha, gider benimle mi olur, elbette böyle bir şey yok. sadece ayrılır. 5-6 yıllık ilişkileri bitirmişliğim vardır benim!
bu lanetler insana az biraz zarar verici türden şeyler. kendim için ise şunu diyebilirim. eğer bir sevgilim varsa bu iş daima kısa sürer. artık beni nasıl tanıyorlar bilemeyeceğim(gerçi "sen delisin" diyene de rastladım), ama benden sonra kesinlikle evlenilecek bir adam bulurlar. yani gider evlenirler.
askerden önceki sevgilim diyebileceğim kadına askerde bir gün telefon açtım. "naber, nasılsın" lafları sürerken, birden "ben evleniyorum" dedi. "hayırdır" dedim, "senden koca olmayacağına karar verdim" dedi. varsın olmasın anasını satayım, askerliği mi buldun bunu söylecek, değil mi ama, hiç şık bir hareket değildi! gerçi evlendi de noldu, ilk bir yıl içinde telefondan bana yediği dayakları anlattı. demek ki evlenilecek erkeğin öncelikli görevi karısını dövmekmiş. bunu da onun sayesinde öğrendim. korksun benden kadınlar!
neyse, askerden sonra yeni bir tane daha edinince bu da kalktı italya'ya gitti. hem de durup dururken. hiç öyle bir ihtimal yokken veya bana söylemiyorken. geldi tabii sonunda. zaten gittikten sonra da hiç görüşmemiştik. neyse olay istanbul'da geçmiyor, başka bir şehirde. bir gün istanbul'dan o şehre dönerken tamamen tesadüf eseri otobüste ön koltukta kocasıyla oturduğunu fark ettim. evlendiğini duymuştum. herifi biraz inceleyince fark ettim ki neredeyse ben! bir tek biraz daha kaslı, saçları uzun. "bu muymuş yani olay" dedim kendi kendime. sonra da bir daha görmedim, allah göstermesin!
aslında bu terk edenler kadınlar güruhundan başıma ilginç bir hadise de geldi. yeni sevgili yapmış kendine, iyi hoş, beni ilgilendirmez, arıyor beni, sevgilisine veriyor telefonu, herif diyor ki, "onu bir daha becermek istiyor musun?" "evet" diyorum. iyi o zaman, önce beni becereceksin, sonra onu!" korktum lan, "var bu işin içinde bir hayınlık, tersi olursa boku yerim" dedim. "sağol, kalsın" dedim. göt korkusu bu. erkekliğin onda dokuzu kaçmakmış. dünyanın çivisi çıkmış a q.
tüm bu olup bitenler içinde komedi gibi olan bir olay daha var aslında. tanıdığım, ama pek lak lak etmediğim adamın biri benim bir kız arkadaşa(sevgili değil) yavşıyor. hatta kızda gözüm olup olmadığına dair ağzımdan laf almaya çalışıyor. en sonunda kızı kaptı, evlendiler. herifte bir afra, bir tafra inanılmaz. sanki kızı benim elimden kapmış, lan kız gözümün içine bakıyordu gerzek. şimdi bu afra tafrasına, bana tepeden bakmasına, pis pis sırıtmasına, kendini bi bok sanmasına karşı kızla yaşadıklarımı anlatsam herif gider onu öldürür. işin kötüsü, dönem dönem karşıma çıkıyor ve aynı ukala ve gerzekçe tavrını sürdürüyor. hayır, kız da salaktı zaten, birbirlerini bulmuşlar diyorum, allah mutlu, mesut ve bahtiyar eylesin.
ha keza başka bir kız arkadaş bir gün telefon açıp ağlaya ağlaya egomu tatmin etmesinin ertesi günü evlenmeye karar verdiğini, kendisini hiçbir şekilde aramamamı söyledi. dedim "allaha yakın, bana uzak ol kızım!"
bir de evli kadınlar meselesi var tabii. uzun süren evliliklerinin tek düzeliği içinde yeni heyecanlar arayan bu kadınlar birileriyle gönül ilişkisi yaşar. hatta bu can sıkıntısı içinde aşık bile olabilirler. ama bu kadınların ortak özellikleri en sonunda yaptıklarından pişman olup kocalarına ve çocuklarına dönmeleridir. kocalarının kendilerini ne kadar çok sevdiğini, çocuklarını falan bahane edip giderler. bunu neden daha önce anlamadıklarını da hiç anlamıyorum. söz verdiğin birini kandırmak çok gerzekçe bir davranış(benim aracılık etmem önemli değil, kandıran o). bu tür kadınlar için sawyer'ın bir lafını kullanmaya başladım, kate'e söylüyordu,
"beni istediğin gibi kullanabilirsin."
tüm bu abidik gubudiklik içinde hakan günday'ın piç'inde geçen bir cümle her şeyi açıklıyor aslında;
"hayat seni öyle bir noktaya getirir ki kendini sevdiklerinle savaşırken ve nefret ettiklerinle sevişirken bulursun. üzülürsün. pişman olursun. sonra biraz zaman geçer ve tersinin bu dünyada işlemediğini anlarsın."
allah zavallı kulunu sevindirmek için önce eşşeğini kaybettirirmiş, sonra da buldururmuş.
5 yorum:
Allah gazabindan korusun o zaman :)
Birinin tesadüfen düğününe, birinin gebeliğine, düğününe şahit olduğumun kızın da çocuklu haline rast geldim.Hatta konuşup ettik, yalandan ''kızımız olacacaktı'' tribi yaptığımda ''hiç değişmemişsin'' diyip kolpalığımı yüzüme vurdu.
Benim için bu bir lanet ama anlattığın türden ziyade aynılığın laneti.
Aynı ''territory''de yaşamaya devam edince zaten onlarla karşılaşmaman imkansız.
Aynı ak..
Piramitler gibi.Nalet bir şekilde sabit duruyorsun, etraftaki değişimlere, geçen onca zamana rağmen istifini bozmuyorsun.
Bir yerden sonra duygular küntleşiyor zaten.
Hayırlısıyla senin de mürüvvetini görseydik? İnternet alemine iki nalet fazla!!!
ella:
allah sabır versin kadınlara :)
aşkın:
ben sana teklifimi ilettim. bu işi burjuva çözer. bak, marx bile burjuvaydı :)
Güç içimizde, sevgi içimizde!
Postmodern Burjuva'nın Kılavuz Kitabı sayfa:53 paragraf:2
Marx bir hacı amcaydı, çok teorik.
Engels bizden biri.Banka reklamında saçları jölelenip şekil yaptırılan oydu.
yoga yapan kadınlarla takılıyorsun sanırım :)
güç içimizde, sevgi içimizde, hayvanlık da içimizde!!
Yorum Gönder