heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

18 Mayıs 2009 Pazartesi

barcelona filmleri

kışın vizyona giren barcelona filmimiz 'vicky, cristina, barcelona' ile bu şehrin kızlarına, havasına, suyuna, taşına, toprağına, yapısına, ressamına, mimarına, kaldırım taşlarına hayranlığım son hız sürüyor. bu şehre ilk kez bursa'nın bir yerel gazetesinin şehri tanıtması ile hayranlığım olmuştum. gaudi adlı mimarın yaptığı enfes bir apartman hala gözlerimin önünde.


birde şehirde geçen filmler var elbette ve konumuz bu zaten. konusu barcelona'da geçen filmlerden birisi gaudi afternoon.

her tür cinsel tercihin hüküm sürdüğü barcelona'nın dar sokaklarında geçiyor filmimiz. çocuğun babası artık kadın, annesi ise erkek. amerika'dan gelmiş bir çevirmen ve dedektifliğe soyunmuş marcia gay harden var, tüm olayı çözmeye çalışıyor ve sizi gaudi'nin enfes eserleri ile başbaşa bırakıyor.


ikinci filmimiz ise todo sobre mi madre, yani annem hakkında her şey. filmimiz madrid'te başlıyor, çocuğunu trafik kazasında kaybetmiş bir kadın, çocuğun hiç görmediği babasını bulmak için barcelona'ya gelir. babasını bulduğunda ise, onun, kadınları bile kıskandıracak bir güzelliğe kavuşan travestiye dönüştüğünü fark eder. ama bu herifin bir çocuğu daha vardır. hemde aidsden ölmek üzere olan bir kadından, hiç sevmediğim, filmde rahibeyi canlandıran penelophe cruz'dan. sanırım cruz'un ilk çıkış filmi, bu film.

bu iki filmi de izleyince barcelona'nın avrupa'nın eşcinsel başkenti olduğunu düşünmüştüm. hatta "gitti dağ gibi amsterdam" diye iç çekmiştim!

tabii bu işte büyük oranda suç franko'nun. bastırdığı tüm cinsel kimlikler onun ölümü ile açığa çıkmıştır. hatta bu ölümü kutlama faslı öyle bir noktaya gelirki tüm ispanya sokaklarda, kapı önlerinde, yani akıllarına her yerde sevişmişler. bu günlerin özel bir adı vardır, la movida.

vicky ile cristina'nın barcelona'da geçen hikayesi ise o coğrafyayı az buçuk bilen biri için yabancı gelmemiştir herhalde. küçük bir yaz kaçamağı, başka bir şey değil! beni asıl şaşırtan ise woody allen'ın artık tamamen new york dışına çıkması, hikayelerine avrupa'yı katması. o eskiden sadece new yorklulara film çekerdi. tüm filmleri new york'da geçer, los angeles'da geçen bir kaç sahnesini de noele denk getirir ve noel zamanı kar yağmamasını eleştirirdi! new york delisidir ve herşeyi new york için yapar. diğer şehirler ona göre sıradan, basit yaşam formlarının bulunduğu yerlerdir. özel bir barcelona filmi yapması güzel.

avrupa'nın liman şehirleri ilginç gerçekten. amsterdam, barcelona, venedik, hepsi de sanat, hepsi de özgürlük. yaşanası mı bilemeyeceğim, ama en azından gidip görülesi, en azından bir yaz..

biutiful'da ise hayat vicky cristina barcelona'daki gibi sürekli tatlı değil ve feci acı yanları var. bir film, acıyı gösterebildiği kadar gerçekçidir. işte bu film acıyı, pişmanlığı ve çaresizliği gösterebiliyor. ölümü, sıradan insanların ölümü gibi sıradanlaştırıyor. size barcelona'nın hiçbir güzelliğini göstermez. arka planını gözler önüne serer. sevgili yok, aşk yok, sadece gelecek endişesi var. gerçek barcelona bu filmdeki midir, yoksa hayatın tatlı sarhoşluklarını anlatanlarda mıdır? bu sizin ne kadar paranız olduğu ile ilgilidir. gerçekten güzel bir filmdir.

(bildiğiniz konusu barcelona da geçen filmler varsa eğer, bana bildiriniz)

4 yorum:

aşkın dedi ki...

Abi kızmazsan bi dakka göbeğim kaşınıyor, fikir beyan edicem.
Barcelona deyince aklıma gerçek sanat ve sanat diye yutturulan kepazelikler geliyor.
Gerçek sanatı bu yıl izledik.Teşekkürler Pep ve Messiah.
Kepazelik ise 6 yaşındaki yeğenimin insan ve hayvan çizimlerinin Picasso adı altında sanat şaheseri olarak pazarlanması ve muhtemelen yarı deli ya da tam deli birinin çocukluğunda yaşayamadığı çamurla oynama tutkusunun Gaudi adı altında sıçılmasıdır.
Dünya bir sirk olmak zorunda değildi.Yüzyılın ilk çeyreğinde bunu gerçekleştirmeyi başardılar.
Bunların sanat diye yutturulduğu insan topluluğu da 2 dünya savaşı gerçekleştirdi.Kafadan kontak ebeveynlerin psikopat evlatları gibi.
İşte sanata bakışım.

gerisi önemli değil... dedi ki...

yok neden kızayım :)

picasso duvarın arkasını gören bir sanatçıdır. nasıl anlatsam, düz bir duvarı düz bir duvar olarak resmetmez, arkasını görür, gördüğünü resmeder, yani guernica da olduğu gibi gördüğü salt ölmüş bedenler değil, o gördüğü vahşeti öyle resmediyor, çünkü gördüğü o, tarzı o.

gaudi de aynı bence, oturulabilir basit bir apartman yapacağına görünce hayranlıktan dibimin düşeceği bir apartman yapıyor.

zevkler tartışılır, ama karışılmaz, beğenmiyorsun beğenmiyorsundur :)

maydanoz dedi ki...

Barcelona'da geçen filmleri ararken rastladım sayfanıza ve bendeki merak da Barselona, Barselona - Vicky Cristina Barcelona'dan beri sürüyor.
tavsiyeler için teşekkürler :]
http://sergi-demaydanozvar.blogspot.com/

gerisi önemli değil... dedi ki...

bir şey değil :) ekstradan izlediğin barcelona filmi olursa belirtirsin burada..

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.