biz türklerin eski inancı tek tanrı olduğu için islama kolay ısındığımız yazılır çizilir ama işin aslı öyle değildir. bizim en büyük tanrımız, yani zeus'umuz, odin'imizin adı ülgen'dir.
kendisi göğün onaltıncı katında, altından bir evde, güneş, ay ve yıldızlarında yukarısında ikamet etmektedir. görevi ise atmosfer olaylarını ve yıldız hareketlerini düzenlemektir.islamın mikail'ine benzemiyor değil hani. ama ülgen kutsal bir ruh'tur esasında. kendisi kayra han'ın oğludur. karakuş han, karşıt han, pura han, burça han, yaşıl kan, kanım han, baktı han adında yedi oğlu, ak kızlar veya kıyanlar diye adlandırılan dokuz kızı vardır. efsaneye gelince;
rivayete göre yer, gök hiç bir şey yokken, dünya uçsuz bucaksız sulardan ibaretti. tanrı ülgen bu uçsuz bucaksız dünyada durmadan uçuyordu. göklerden gelen
bir ses ülgen'e denizden çıkan taşı tutmasını söyledi. göğün emri
ile oturacak yer bulan ülgen artık yaratma zamanı geldi diye
düşünerek şöyle dedi:
"bir dünya istiyorum, bir soyla yaratayım
bu dünya nasıl olsun, ne boyla yaratayım
bunun çaresi nedir, ne yolla yaratayım"
bu mısraları duyan ve su içinde yaşayan ak ana, su yüzünde göründü ve ülgen'e
şöyle dedi:
"yaratmak istiyorsan ülgen, yaratıcı olarak şu kutsal
sözü öğren: de ki hep,"yaptım oldu." başka bir şey söyleme. hele
yaratır iken, "yaptım olmadı" deme.
ak ana bunları söyler ve kaybolur. ülgen'in kulağından bu
buyruk hiç gitmez. insana da bu öğüdü iletmekten bıkmaz:
"dinleyin
ey insanlar, varı yok demeyin. varlığa 'yok' deyip de, yok olup gitmeyin."
sonra ülgen yere bakarak: "yaratılsın yer!" göğe bakarak "yaratılsın gök!"diye buyruklar verilince yer ve gök yaratılmış olur.
ülgen bundan sonra çok büyük üç balık yaratıyor. dünya bu
balıkların üzerine konuyor. böylece gezer olmaktan çıkıyor, bir yerde
sabit duruyorü. ülgen balıkların kımıldadıklarında dünyaya su
kaplamasın diye mandı şire'ye balıkları denetleme görevi veriyor. mandı
şire, ülgen'in elçisi sayılıyor.
ülgen, dünyayı yarattıktan sonra tepesi aya güneşe değen,
etekleri dünyaya değmeğen büyük altın dağın başına geçip oturuyor.
dünya altı günde yaratılmışdı, yedinci günde ise tanrı ülgen uyumuş
kalmışdı. uyandığında "neler yarattım" diye bakar. ayla güneşden başka,
fazladan dokuz dünya, bir cehennem ile bir de yer yaratmıştı(sümer efsanelerinin neredeyse birebir aynısı).
sonra günlerden bir gün ülgen denizde yüzen bir toprak
parçacığı üzerinde bir parça kil gördü "insanoğlu bu olsun, insana olsun
baba" dedi ve toprak üstündeki kil birden insan oldu. ülgen bu
ilk insana 'erlik(kişi)' adını verdi ve onu kardeşi kabul etti. ancak erlik'in
yüreği kıskançlık ve hırsla doluydu. ülgen gibi güçlü ve yaratıcı
olmadığı için öfkelendi.erlik daha sonra yeraltı tanrısı olacaktır(enlil-enki gibi)
ülgen, kemikleri kamıştan, etleri topraktan yedi insan
yarattı. yedi insanın kulaklarından üfleyerek can, burunlarından
üfleyerek başlarına akıl verdi. erlik'in, yarattığı dünyaya zarar vereceğini düşünerek insanı korumak görevini mandı şire'ye, insanları idare etmek görevini ise may-tere'ye verdi. may-tere'yi insanoğlunun başına han yaptı.
hikayenin ana hatları böyle olmakla beraber değişik versiyonları da vardır. mesela bazı hikayelerde bayülgen olarak geçer. bazılarında da baş tanrının yardımcısı olmuştur. şaman dualarındaki adı ise ak ayas, ayazkan, şimşekçi, yıldırımcı ve yayuçı(hafiften thor bağlantısını keşfetmişsinizdir) şeklindeymiş. ayrıca şaman ve kamlar dışında ona kimsenin ulaşamayacağı da söyleniyordu ve onların ülgen'e ulaşmak için değerli hayvanlar kurban etmesi gerekiyordu,
özellikle ülgen'i onurlandırmak için beyaz at tercih edilirdi.
kaynak: efsane kısmı genbilim.com'dan, bir çok bilgi ise ekşi'den ve az biraz viki'den..
2 yorum:
şimdi benim alanıma girdin. eller aşağı, rahat pozisyonda bekle, bi çay kahve, yahut isteğe göre likör eşliğinde bu mevzular üzerine muhabbet etmek üzere. şimdilik adiyos..
eyvallah..
Yorum Gönder