ah ahh, nerede o eski bloggerlar! tabi zaman değişiyor, insanlar okullarını bitiriyor, evleniyor, çocuk sahibi oluyor, iş/mekan değiştiriyor ve teknoloji de değişiyor. twitter, instagram vs çıkıyor. blog işi esasında bitti. aynen ekşisözlükte olduğu gibi, eski, eskide kalıyor..
ben bile eskisi gibi kitap okuyamıyorum, film izleyemiyorum. duyunca birden bire çarpıldığım şarkı pek kalmadı. evde bilgisayar kullanmıyorum. doğal olarak benim de blogda işim bitti. can sıkılınca girip ne var ne yok diye bakıyorum sadece. yeni blog keşfetme işi zaten bitti. sanki bir süre sonra bu blogger kapanacak.
neyse, eski zamanlarda kalan okuyucularımdan aklımda kalanları yazayım. şu an ne yaptıkları hakkında tahminlerde bulunayım. belki bir kaç tanesi tutar!
aşkın: kendi blogu olmayan, bloglar arası dolaşıp yorumlarda bulunan bir yorumcuydu. sanırım şirketini yönetiyor. artık yok..
pink freud: izmirli, okuyan, güzel yazılar yazan bir insandı. tahminim yurt dışında..
ruhum özgür: nikini hatırlayınca gülen bir insan yüzü geliyor aklıma :) yazdıklarından gördüğüm kadarı ile çoluk çocuğa karıştı.
baron von plastik: bana kiremit çatılı camiileri sevdiğimi hatırlatan insan :) çoluk çocuğa karışmıştı ama sanırım blogdan sıkıldı.
bossa nova: yazılarını zevkle okuduğum, eğlenceli bir insandı. en son evlendiğini biliyorum. sanırım çoluk çocuğa karıştı.
sena: kayboldu. tahminim yurt dışında.
sürüden ayrılan koyun: en son askerlik maceralarını okuyordum. tası tarağı toplayıp gitti. bence çoluk çocuğa karıştı..
burcu sıkgısıyrıq: tamamen ortadan kaybolan bir insan daha. zamanında radiohead'e alt grupluk yapan bir kadın rock grubunun parçasını paylaşmıştı. blogu kapayınca o şarkıyı da kaybettim ve bulamıyorum. kendisi uçtu gitti..
pembe gözlüklü kedi: hatırlamaya çalıştıkça bu kişiyi de hatırladım. napıyor acaba?
dream white: çok çok eskilerden bir kişi daha. feylesofumuz bence bir üniversitede felsefe bölümünde öğretim üyesi..
ful yaprakları: en son işten ayrılış hikayesini hatırlıyorum. napıyor acaba..
marla: adanalı bu metalci insanı da yok oldu gitti. bence çoluk çocuğa karıştı..
efsa: bira ısmarlayamadığım insan. tahminimce buralardan sıkıldı..
nikini veya kendisini unuttuklarım varsa eğer affola.. kusura bakmasın..
18 Aralık 2018 Salı
25 Ekim 2018 Perşembe
sözlük
şimdi o kırklık karıyla şu malum hikayeden dolayı tanıştığımı bilirsin. bunun sözlükte hiç sevmediği bir kız vardı ama aslında kız süper biri. genelde bodrum'da ama kışları istanbul'a geliyor. neyse, bu karı ve tayfası sözlükte kızla çok uğraşıyor. iki tarafı da tanıyorum ve birbirlerini sevmediklerini de biliyorum. onların arasındaki tartışmalara girmiyorum ama sakın o karıya hak verdiğimi sanma. onların o kıza dair büyük bir dedikodu kazanları var. ikili üçlü kollardan kıza hücum ediyorlar, laf çıkarıyorlar, belden aşağı vuruyorlar. karı ve tayfası çirkef ve bildiğin sülük. en sonunda bu karıdan kurtulmaya karar verdim. ama sülük gibi dedim ya yapıştı mı zor kurtulabileceğin türden. ben buna az cevap vererek, cevap vermeyerek arayı soğutayım dedim. ama her gün mesaj atıyor. en sonunda bende birgün msn'de yazdığında çok geç cevap verdim ve "bazen arkadaşlar bir kaç ay görüşmez ama sonunda "nbr" dediğinde de cevap verir" dedim. bu lafıma feci bozulmuş. beni msn'de engelledi. bende fırsat bu fırsat deyip hemen engelledim (planlı bir eylemdi ve o lafa bozulacağını biliyordum).
neyse bu karı bana sonra facebook'tan ulaştı. içmiş ve bana ancak öyle yazabileceğini söylüyor. "nabıyormuşum nasılmışım" falan işte. direkt mesajı sildim. cevap vermedim.
şubat ayıydı. sözlükte yeni hesap açıp beni eklemiş. şann nikli, erkek sandım. erzurum ile ilgili bir şeyler yazmış bana. bende "gardaşş erzurumlu musun" dedim. "bilmiyorum, doğmuşum sadece" diye cevap geldi. siklemedim önce, cevap yazmadım. 2 gün sonra bir mesaj daha: "sen hep bu kadar salak mıydın? samimiyetten soruyorum, bir nevi çakma hemşerilik pasına cevaben.." bi -la havle çektim, uğraşmayım artık şununla diye düşünüp cevap vermedim. manyak mıdır nedir diye düşünüyorum bir yandan da ama o karı olduğu aklıma gelmiyor.
neyse geçen hafta sözlükte bülent ersoy hakkında yazıların forumcusuna bakıyorum. güzel bir forumcu var. bende yazayım dedim. meğer karının yazdığı yazının forumcusuymuş. yazdım ya, anında mesaj geldi. şann nikli kişi. haydaa gene ne diyor bu denyo dedim ve açtım. yazdığının ilk satırını okudum ve sinirlendim: "adına "kural koyucu tarafından" dost listesi denen ama benim ezberim, malum "aptal" kadar kuvvetli olmadığı için sadece "liste" dediğim takip şeysine eklemişsin zatımı.. "
burayı okudum. "yahu birader"ben sizi engelledim. ama forumcudan yazılanlara bakarken sizin yazınızın altına yazmışım. mesajdan sonra silerim. mesajın devamını okumadım. büyük ihtimal hakaret etmişsindir, okumak istemedim. seni kaale almıyorum, git başımdan" dedim. anında cevap: "yalanı da öğrenmişsin.. aferim.."
bir "haydaa, kim bu denyo" derken ilk mesajın devamını okuyayım dedim. şöyle yazmış:
"bu durumda sana nasıl bir temennide bulunmam gerekiyor?.. misal şöyle olabilir mi: "benden nefret ettikleri halde beni listesine ampul edenlerin kıçlarına girsin o ampuller. telefon sapıklığı kadar patetik bir durum lan bu. düşsünler artık yakamdan. haa bu arada bunu diyen, sosyal medya hesaplarımı da izliyor.. teknoloji garip şey! kimin kimi izlediğini bilgisayarının bilmem ne özelliğine kadar eline veriyor.
öylesine bir bilgi notu olsun, zekasını komplekslerine peşkeş çekmiş, söylediği yalanlara inanan ve müsait bir aptal bulunca inandıranlara dair.. şimdi kısaca sana şunu diyorum.. istediğin kadar beni listene ekleyip takip edebilirsin.. bir ampülün anal nurundan medet umacak kadar süzme salak değilim..
aman da çok önemli not: nasıl oldu da öğrendin deme olur mu?.. ey gidi.."
kafam şarj etti o an işte. ampul yandı birden bire. "lan" dedim "bu karı manyak ve aptal. kendisini takip ettiğimi sanıyor." sanki bu kısmı hiç okumamış gibi devam ettim bende iste ve erzurumlu olmadığımı, peşimi bırakmasını, sülük gibi yapıştığını söyledim. cevap geldi:
"konu erzurum falan değil, gayet iyi biliyorsun.. her neyse.. ben mesajın yerine(!) ulaştığından eminim.. ya da ulaşacağından.. bir piyon başka ne işe yarar ki? "
hööö dedim kendi kendime. "birader, ben piyon falan değilim, sadece git başımdan hala bırakmıyorsun" dedim.
"len ne biraderi allahın salağı yaw:) ya yok senin hakkaten kafan durmuş bi noktada.. sabitlenmiş.. neyse yav.. şifa diliyorum:P" diye cevap yazmış. hala erzurum'dan bahsediyorum ya, kendisini tanıyamadığımı sanıyor. o da benim iyice aptal olduğumu sanmış ahaha.. cevap yazdım bende "yahu sana sülük dedim anlamadın, siktir git dedim anlamadın, ne igrenç biriymişsin sen, sanırım kadınsın ve sanırım eski sevgilimsindir ve seni çok iyi becermişim tadı damağında kalmış, vazgeçemiyorsun benden, ama bi siktir git artık" dedim.
"evrensel gerzekliğin tescili.. yav ben sana siktir git demişim zaten.. bik bik yok okumadım mesajını yok şu bu diye kıvıran sensin..
ha bu arada ben sana siktir git desem kadın ağzında anca böle durur işte: siktir git!..
ama sen bana diyince.. hakkaten rezil bi ifade biçimi oluyor be.. "
ahahahaha, süper komik lan bu kısmı, çok eğlendim burada. "bi daha yazarsan okumadan sileceğim yazdığını, bi bok yazma, düş yakamdan" dedim. cevap geldi hemen. okumadan sildim. sonra oraya buraya yazmış iste, "hayatımda bu kadar salak ve gerizekalı birini tanımamıştım" diye. tescilli yoldan kurtulmuş oldum. bir daha da bir şey yazmadı ama yazar yine. mal çubuğu çünkü..
ve varya aslında bu aptala yatma oyununu tercih etmesem daha çok yapışırdı ve sürekli oradan buradan bir şeyler yazıp yakamdan düşmezdi. ama aptal olduğumu düşününce yakamdan düştü. çünkü hiç kimse aptallara tahammül edemez. süperim lan ben, seviyorum kendimi...
neyse bu karı bana sonra facebook'tan ulaştı. içmiş ve bana ancak öyle yazabileceğini söylüyor. "nabıyormuşum nasılmışım" falan işte. direkt mesajı sildim. cevap vermedim.
şubat ayıydı. sözlükte yeni hesap açıp beni eklemiş. şann nikli, erkek sandım. erzurum ile ilgili bir şeyler yazmış bana. bende "gardaşş erzurumlu musun" dedim. "bilmiyorum, doğmuşum sadece" diye cevap geldi. siklemedim önce, cevap yazmadım. 2 gün sonra bir mesaj daha: "sen hep bu kadar salak mıydın? samimiyetten soruyorum, bir nevi çakma hemşerilik pasına cevaben.." bi -la havle çektim, uğraşmayım artık şununla diye düşünüp cevap vermedim. manyak mıdır nedir diye düşünüyorum bir yandan da ama o karı olduğu aklıma gelmiyor.
neyse geçen hafta sözlükte bülent ersoy hakkında yazıların forumcusuna bakıyorum. güzel bir forumcu var. bende yazayım dedim. meğer karının yazdığı yazının forumcusuymuş. yazdım ya, anında mesaj geldi. şann nikli kişi. haydaa gene ne diyor bu denyo dedim ve açtım. yazdığının ilk satırını okudum ve sinirlendim: "adına "kural koyucu tarafından" dost listesi denen ama benim ezberim, malum "aptal" kadar kuvvetli olmadığı için sadece "liste" dediğim takip şeysine eklemişsin zatımı.. "
burayı okudum. "yahu birader"ben sizi engelledim. ama forumcudan yazılanlara bakarken sizin yazınızın altına yazmışım. mesajdan sonra silerim. mesajın devamını okumadım. büyük ihtimal hakaret etmişsindir, okumak istemedim. seni kaale almıyorum, git başımdan" dedim. anında cevap: "yalanı da öğrenmişsin.. aferim.."
bir "haydaa, kim bu denyo" derken ilk mesajın devamını okuyayım dedim. şöyle yazmış:
"bu durumda sana nasıl bir temennide bulunmam gerekiyor?.. misal şöyle olabilir mi: "benden nefret ettikleri halde beni listesine ampul edenlerin kıçlarına girsin o ampuller. telefon sapıklığı kadar patetik bir durum lan bu. düşsünler artık yakamdan. haa bu arada bunu diyen, sosyal medya hesaplarımı da izliyor.. teknoloji garip şey! kimin kimi izlediğini bilgisayarının bilmem ne özelliğine kadar eline veriyor.
öylesine bir bilgi notu olsun, zekasını komplekslerine peşkeş çekmiş, söylediği yalanlara inanan ve müsait bir aptal bulunca inandıranlara dair.. şimdi kısaca sana şunu diyorum.. istediğin kadar beni listene ekleyip takip edebilirsin.. bir ampülün anal nurundan medet umacak kadar süzme salak değilim..
aman da çok önemli not: nasıl oldu da öğrendin deme olur mu?.. ey gidi.."
kafam şarj etti o an işte. ampul yandı birden bire. "lan" dedim "bu karı manyak ve aptal. kendisini takip ettiğimi sanıyor." sanki bu kısmı hiç okumamış gibi devam ettim bende iste ve erzurumlu olmadığımı, peşimi bırakmasını, sülük gibi yapıştığını söyledim. cevap geldi:
"konu erzurum falan değil, gayet iyi biliyorsun.. her neyse.. ben mesajın yerine(!) ulaştığından eminim.. ya da ulaşacağından.. bir piyon başka ne işe yarar ki? "
hööö dedim kendi kendime. "birader, ben piyon falan değilim, sadece git başımdan hala bırakmıyorsun" dedim.
"len ne biraderi allahın salağı yaw:) ya yok senin hakkaten kafan durmuş bi noktada.. sabitlenmiş.. neyse yav.. şifa diliyorum:P" diye cevap yazmış. hala erzurum'dan bahsediyorum ya, kendisini tanıyamadığımı sanıyor. o da benim iyice aptal olduğumu sanmış ahaha.. cevap yazdım bende "yahu sana sülük dedim anlamadın, siktir git dedim anlamadın, ne igrenç biriymişsin sen, sanırım kadınsın ve sanırım eski sevgilimsindir ve seni çok iyi becermişim tadı damağında kalmış, vazgeçemiyorsun benden, ama bi siktir git artık" dedim.
"evrensel gerzekliğin tescili.. yav ben sana siktir git demişim zaten.. bik bik yok okumadım mesajını yok şu bu diye kıvıran sensin..
ha bu arada ben sana siktir git desem kadın ağzında anca böle durur işte: siktir git!..
ama sen bana diyince.. hakkaten rezil bi ifade biçimi oluyor be.. "
ahahahaha, süper komik lan bu kısmı, çok eğlendim burada. "bi daha yazarsan okumadan sileceğim yazdığını, bi bok yazma, düş yakamdan" dedim. cevap geldi hemen. okumadan sildim. sonra oraya buraya yazmış iste, "hayatımda bu kadar salak ve gerizekalı birini tanımamıştım" diye. tescilli yoldan kurtulmuş oldum. bir daha da bir şey yazmadı ama yazar yine. mal çubuğu çünkü..
ve varya aslında bu aptala yatma oyununu tercih etmesem daha çok yapışırdı ve sürekli oradan buradan bir şeyler yazıp yakamdan düşmezdi. ama aptal olduğumu düşününce yakamdan düştü. çünkü hiç kimse aptallara tahammül edemez. süperim lan ben, seviyorum kendimi...
7 Ağustos 2018 Salı
her zaman güzel kadınlar
naz elmas
adını ilk duyduğumda "böyle isim mi olur lan" diye tepki vermiştim. meğer o zamanki sevgilimin ikinci adı da naz'mış. bir dünya laf işitmiştim. bende böyle bir hatırası kendisinin. neyse, şarap gibi kadın. yıllar geçtikçe ve olgunluk çöktükçe üzerine, güzelleştikçe güzelleşiyor. hastasıyım..
mine tugay
hayalet'in sevgilisi rolünde izlemiştim kendisini. tam olarak diyebilirim ki taş. güzel olmadığını söyleyen çarpılır. yüzündeki hırs ifadesi ve masum gülüşü mükemmel harmanlamış ve ona inanılmaz bir çekicilik katmış. kadınsı kıyafetlerden daha çok spor ayakkabı, gömlek ve kot yakışıyor. fazla makyaj yapmasına gerek yok. parçalarım..
tuba ünsal
eski zamanların lolitası, yeni zamanların hala daha hızlı çapkını. bu kadın, erkek olarak doğsa ülkenin sayılı çapkınlarından olurdu. onu bu kadar çekici yapan detay erkeği kullanıp atma potansiyeli. gerçi yüzü yavaş yavaş çöküyor, eski tazeliği ve diriliği yok, göz altı torbaları çok belirgin bir halde. yine de hala güzel, hala seksi. ölürüm..
nergis öztürk
zeki demirkubuz filmlerinin kadrolu oyuncularından olan bu kadın eskiden de güzeldi, şimdi de güzel, gelecekte de güzel olacak. kıvırcık saçları ve hafif çekik gözleri ile çok güzel. bayılırım..
öykü serter
seneler önce sevgilisinden ayrıldığını magazin basınından öğrendiğimde içimde bir an bir umut doğmuştu. "acaba bana bakar mı?" bu blogdan kendisine olan hayranlığımı da dile getirmiştim. doğal olarak haberi bile olmadı. olsun, haberi bile olmadı. hala omuzlarına hastayım, hala gülüşüne bayılırım. dağılırım..
janset
ayrılsak da beraberiz dizisinin kıvırcık saçlı harika kadını. sendikalı olduğundan beri veya kendisi artık oynamak istemediğinden beri sadece 1 mayıslardan 1 mayıslara haberini alıyorum. ortalıktan tamamen yok oldu gitti. olsun, yeni fotoğrafları medyaya düşmese bile gönlümden hiç düşmüyor, hep aynı yerinde kalıyor. olay çıkarırım..
sanem çelik
üniversite çağlarımın kadını, benim için bir efsane, tam anlamı ile çekici. aliye dizisini seyretmesem bile malum olaydan sonra uzun süre ortadan yok olması ve şimdi yine yeniden piyasaya çıkması vs vs vs. hala güzel, hala enfes. dizlerinin dibinde yığılıp kalırım..
ve vs..
26 Temmuz 2018 Perşembe
drew pritchard
seviyorum bu adamı. sayesinde ntvspor'dan bozma dmax izlemeye başladım. akşam 8:00'de hurda avcıları'nı kaçırmadan izliyorum. hala dikkatinizi çekmediyse şiddetle tavsiye ederim. seslendirme güzel, program güzel ve artık britanya'yı kasaba kasaba biliyorum :)
adam tam bir ingiliz. ülkesi ve ürettikleri ile gurur duyuyor. onun güzel bir koltuk, lamba veya vw tabelası gördüğünde yaşadığı heyecanı gözlerinizden görüyorsunuz. işinde de uzman ve ne kadar düşük alırsam bu kadar kardayım mantığında da değil. bildiğin para saçıyor.
sattığı hurdaların sitesi bu; https://www.drewpritchard.co.uk/
bu arada; arabayı kullanan tee ile muhabbetleri de iyi :)
izlerken resmen ufkum genişledi a q. sanat tarihi okumak için içimde bir istek doğdu. emekli olunca böyle bir iş mi yapsam deyip duruyorum. ama bizde depo kültürü ve istifçilik hastalığı pek yok. o hurdaları ancak köylerde bulursun. o da geri dönüşüme gitmediyse.. neyse..
edit: bugün hakkındaki haberlere bakınca öğrendim. memleketi conwy'de barlara girmesi yasaklanmış. karısı rebecca'dan boşanmış. vs..
19 Ocak 2018 Cuma
11 Ocak 2018 Perşembe
sömürge
haritaları severim. o yüzden bir kaç ilginç harita paylaşayım dedim. sömürgecilik çağının afrikası, amerikasının haritaları yayınlanır ama nedense çin ve iran pas geçilir. oysa o bölgeler de sömürgeleştirilmiştir. afrika ve hindistan gibi tamamen idareleri altına alamasalar bile bu iki ülkenin de hakkından geldiler. zaman 1850. yeşil bölge ingiliz ve hindistan ile sarı denizi birleştirme gayretleri varmış sanırım. fransızlar turuncu ve sarı. turuncu zaten vietnam. sarı bölge daha kuzeye çıkamamış. ingiliz korkusu olsa gerek. kuzeyi rus bölgesi. doğu ise japon. yani kore, tayvan ve çevresi. yellow sea yazısının sol tarafındaki küçük kahverengi alan alman bölgesi. almanlar da payını istemiş. bu bölge küçük olsa bile birinci savaşta ingilizleri çok uğraştırmıştır.
bu da iran'ın sömürge haritası. ruslar kuzeyi, ingilizler güneyi parsellemiş. haritayı hazırlayan önce persia british zone yazsa bile inanmayın. önce ingilizler gelir. BP gibi.
bu haritata da 1914'deki ortadoğu sömürge bölgeleri net bir şekilde işlenmiş. güney arabistan ve iran'ın durumu ortada.
sykes-picot anlaşmasının bize hep güneyimizdeki durumu anlatılır. oysa anadolu da bu anlaşma ile paylaştırılmıştır. sarı bölgeler rus. yani istanbul ve doğu anadolu. iran'da, hindistan'da, çin'de olan anadolu'da da oluyor. daha ilginci yine bir rus-ingiliz sınırının olmaması. ingilizler ruslarla sınır olmamak için afganistan'ın haritasını kendileri çizmişlerdir. bunu iran'da da yaparlar. sıra bize geldiğinde de durum değişmez. c bölgesi italyandır bu arada. renkli bölgeler direkt sömürgeleştirilen, harfli bölgeler ise yarı sömürge alanları. sevres'den bir farkı yok.
sevres'in bu haritası daha etkileyici. anlaşma tüm detayları ile gözlerimizin önünde.
bu harita ise 1919'da arabistan'ın hali. tamamen ingilizlerin kontrolünde.
bu da afrika'nın 1930'daki hali. alman bölgeleri de paylaşılmış. bu harita da fazla bir yerde yer olmaz. sömürgecilik haritalarında hep 1914 yılı esas alınıyor. savaş sonrası haritalar da önemli. togo'yu ingilizler ve fransızlar paylaşır. kamerun fransız, angola ve tanganika ingiliz olur. böylece kuzeyden güneye ingilizler pasaportsuz bir şekilde yürüyerek gidebilir hale gelir.
birde meşhur faşoda krizi vardır. 1898'de fransızlar sömürgelerini doğu-batı yönünde birleştirmek ister. haritada görüleceği üzere faşoda ketini işgal eder. ama ingilizlerin de kuzey-güney yönünden sömürgelerini birleştirmek isterler ve fransızlara "siktirin gidin, döverim seni" der. fransızların da ingilizlerle savaşmaya götü yemez. usul usul giderler. utançlarından ingilizlere ricada bulunurlar ve faşoda kentinin adı kodok olarak değişir. olayı tarihten silmek istemişlerdir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
...
ilet:
ytravisbickle@hotmail.com
en sevdiğim yazılarım
1- stanley kubrick ve savaş sanatı
2- tanrı, şeytan ve her şey hakkında
3- mesih, deccal ve armageddon savaşı
4- hepimiz öleceğiz!
5- anormal düzeyde ilişki yaşayan insanların bilmediği gerçekler
6- quentin taratino'nun arka koltuk sendromu ve winston wolf
7- new amsterdam'dan new york'a ve saint peter
8- haberin yok, ölüyorum
9- bursa hakkında bilmediğiniz gerçekler
10- çizgilere basarak yürümeye çalışan insan
11- olasılık çiftler, gerçeklik katmanlar halindedir
12- ebedi rekabet
13- kuş sütüyle beslerim seni
14- tembellik hakkımız, söke söke almalıyız
15- tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması
16- hazza ulaşmak ne kadar zor ulan!!
17- kafaların güzelliği
18- judith vs holofernes
2- tanrı, şeytan ve her şey hakkında
3- mesih, deccal ve armageddon savaşı
4- hepimiz öleceğiz!
5- anormal düzeyde ilişki yaşayan insanların bilmediği gerçekler
6- quentin taratino'nun arka koltuk sendromu ve winston wolf
7- new amsterdam'dan new york'a ve saint peter
8- haberin yok, ölüyorum
9- bursa hakkında bilmediğiniz gerçekler
10- çizgilere basarak yürümeye çalışan insan
11- olasılık çiftler, gerçeklik katmanlar halindedir
12- ebedi rekabet
13- kuş sütüyle beslerim seni
14- tembellik hakkımız, söke söke almalıyız
15- tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması
16- hazza ulaşmak ne kadar zor ulan!!
17- kafaların güzelliği
18- judith vs holofernes
Sayfalar
telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.