heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

23 Şubat 2009 Pazartesi

en güzel on dövüş/düello sahnesi

seyrettiğim en güzel 10 dövüş sahnesini yazayım. dövüşten kastım düello ve yumruk yumruğa sahneleridir. kıstasım ilk defa o filmlerde kullanılması, başka bir filmde benzerini gördüğünüzde hemen aklınıza o sahnelerin gelmesidir;

10- sergio leone nin spagetti western üçlemesi:

yani; a fistful of dolars, for a few dollars more ve the good the bad and the ugly. bu filmlerdeki düello sahnelerinin her biri bir şahesedir. a fistful of dollars'da lee van chief'in sahnesi güzeldir. kendisi ödül avcısıdır. hasmı ile belirli bir mesafede düelloya tutuşur. hasmı başlar tetiğe basmaya. ama silahının menzili lee amcamı öldürmeye yetmez. o ise silahının ucuna yeni bir namlu takar. gayet rahat bir şekilde nişan alır ve banggg! hasmı artık yerdedir. sahnenin benzerini back to future 3'de görürüz. dr brown'un türbünlüğü tüfeğini hatırlayın. 250 metreden bile o kafayı indirir.

for a few dollars more'da ise eastwood'un o meşhur soba kapağı sahnesi vardır. hasmı kimsenin bir tüfekten daha hızlı olamayacağını söyler. clint amcam ise kalbini kurşundan korumak için soba demirini iple bağlar ve kalbinin üstünü örtecek şekilde boynundan geçirip giyisilerinin altında saklar. hasmı tetiğe basar. eastwood kurşunun etkisi ile resmen havada uçar ve geriye düşer. hasmı gülerek yanına gelir. eastwood'un o meşhur bakışı ve bangg! sahnenin benzerini yine back to future 3'de marty kullanır. zaten bu filmin 1930'lar versiyonunda bruce willis oynamıştır.

the good the bad and the ugly'de ise o müthiş, görebileceğiniz en güzel düello sahnesi vardır. iyi, kötü ve çirkin, 4 torba altın para için düelloya tutuşur. siz ekranda ilk kez izlerken kendinizi onların yerini koyarsınız ve hangisine ateş edeceğinizi düşünürsünüz. filmde de çirkin aynı haltı yer. oysa van chief ve eastwood kime ateş edileceğini biliyordur!

9- star wars:

şimdi canlar star wars'da herkesin beğendiği bir ışın kılıcı sahnesi vardır. benim ilk tercihin episode 3'de, obi van kenobi ile anakin skywalker'ın mustafar gezegenindeki sahnesidir. genç skywalker artık darth vader olmuştur ve ustası ile kapışır. ölümüne bir dövüş başlar. obi van hasmına hiç acımaz. onu öldürmekten beter eder, yerlerde süründürür, tabiri caiz ise ağzına sıçar. anakin bok gibi ortada kalmış, kolları ve bacakları gitmiş, cayır cayır yanmaktadır. artık bebek yüzlü biri değildir. bence anakin bu dövüşten sonra gerçekten darth vader olmuştur.

episode 5'de ise luke'un babası ile, yani darth vader ile kapıştığı sahne de müthiştir. luke sonunda elini kaybeder. ama darth vader yapacağını yapar ve son sözünü de söyler;

"sen benim oğlumsun!"

8- karate kid:

bay miyagi'nin hatırına girdi bu film. elbette turnuvanın final sahnesi. tuna kuşu hareketi. artık ancak tek ayağı üzerinde durabilen çocuğumuz kartal gibi kanatlarını açar. bir ayağı yerde, diğer ayağı göktedir! kendine yaklaşan hasmına yerde olan ayağı ile geçirir. sadece bu sahnesi ile listeye girebilirdi zaten. başka bir numarası yok. gerçi çocukken defalarca denemişliğimiz vardır. herkes bildiği için hiçbir işe yaramaz bir numaradır. neyse, ben arabayı parlatmaya gideyim!



7- saving private ryan:


filmde hatırlarsınız, bir kapışma sahnesi vardır. bir almanı esir alırlar, esirin sempatik hareketleri yüzünden onu severler ve sonra bırakırlar. daha sonra savaş tekrar başlar ve manganın amerikalı yahudi askeri ile bu alman bir binanın merdivenlerinde bıçakla kapışırlar. uzun süren mücadeleden sonra yahudi asker altta kalır. alman asker, bıçağı yahudinin kalbine doğru yaklaştırmaya başlar. yahudi "duralım duralım!" der, alman askeri ise işinin bilincinde olarak, olanca gücü ile yavaş yavaş bıçağı onun kalbine sokarken lafını söyler;

"hayır, bitirelim!"



6- barry lydon:

stanley kubrick'in bu filmindeki düello sahneleri inanılmaz güzel. ama en güzeli son düello sahnesi. barry ile üvey oğlu arasında olan. üvey oğlu inanılmaz hınçlanmıştır ve barry'e meydan okur. üvey baba karşısına çıkar. aralarında 5 metre bile fark yoktur ve çocuk o kadar çok heyecanlanır ki eli ayağı birbirine girer. yüzü terden sırılsıklam olur. müthiş şekilde ölmekten korkuyordur. ilk o ateş edecektir. ama daha nişan almadan silah patlar ve kurşun barry'ye isabet etmez. oğlan şaşırır, iyice telaşlanır. öleceğini anlar ve tir tir titremeye başlar. sıra barry'ye gelir. ama barry bilerek kurşunu boşa sıkar. çünkü çocuğunun silahı kazara ateş aldığı için ona bir şans daha vermek ister. bu sefer çocuk biraz sakinleşir. silahını doğrultur ve barry'yi bacağından vurur.

filmin geri kalanı o sahneden sonra önemsizdir. çocuğun oyunculuğu olağanüstüydü. genç bir delikanlının hayata karşı tüm acemiliği yanında artık iyice görmüş geçirmiş olan barry'nin duruşu, sakinliği her şeyi açıklar nitelikteydi. ama aptallık baki kalıyor işte.

5- rocky:

dövüş/düello incelemesi yapıyorsam bir boks filmini bu listeye koymalıydım. gerçi raging bull'da, la motta'nın, sugar ray ile son kapışması da enfes. ama boks filmi denilince akla daima rocky gelir. balboa'nın bir çok kapışma sahnesi arasında bence en güzeli, apollo creed ile yaptığı son maç. ivan drago ile kara boğa maçları da güzel. ama apollo ile ilk maçın rövanşı en iyisi. rakibini yormak için tüm yumrukları yer. artık yüzü çarşamba pazarına dönmüştür. gözü kapanmak üzeredir. ama pes etmez. rakibi de iyice yorulmuştur ve sazı eline alır. saydırdırça saydırır, yumruk üstüne yumruk atar ve en sonunda apollo'yu düşürür. ama kendisi de düşer. kalkmasını da bilir. apollo ise kalkamamıştır. salon çıldırmıştır, mick kendinden geçmiştir, edrıyın ise hala daha sevdiği adamın boks yapmasına karşıdır!

filmin sonunda rocky in ağzından tek bir söz çıkar;

"edriyınnn, edriyınn!!"

elbette adrian'nın da ağzından tek bir söz çıkar;

"raki, raakii!!!"

böylece filmimiz biter. ama raging bull'u mu anlatsaydım. hmm, son maçında sugar ray ile karşılaşan jake'in tek bir amacı vardır: devrilmemek. sugar ray, jake'i anasından doğduğuna pişman edene kadar döver. jake'de yüz falan kalmamıştır. yüzünün her bir santimetrekaresi şişmiştir. ama jake hala daha bağırmaya devam etmektedir;

"ben seni devirdim, sen beni deviremedin!"

4- the matrix:

2 ve 3üncü filmlerdeki dövüş sahnelerini direkt olarak es geçiyorum. geriye birinci filmdeki iki sahne kalıyor; neo ile morpheus kapışması ve neo ve agent smith'in metro istasyonundaki kapışması. ilk sahne de iyi. ama metro istasyonu kesinlikle bir numara.

trinity ışınlandıktan sonra smiht ile neo başbaşa kalır. silahlarını çekmek için hazırlanırlar. tam o sırada, istasyonda rüzgar dahi yokken aralarından bir gazete parçası geçer. kovboy filmlerine güzel bir gönderme. ve silahlar çekilir. şarjörler bitene kadar, silahları birbirlerinin kafasına dayayana kadar basarlar tetiğe.

"kurşununuz bitti bay anderson!"

"senin de!"

tekme tokat birbirlerine girerler. o özel hareketle neo, smith'in boğazına parmaklarını geçirir. smith'in o andaki halini hatırlayan hatırlar. dili dışarı çıkmıştır. güzeldi, dövüşlerimde de denemişimdir. ama ben yapınca pek etkili olmadı! neyse, birbirlerini feci şekilde hırpalarlar. bokstan uzak doğu dövüş sporlarına kadar tüm teknikler uygulanır. özellikle smith'in neo'yu bir kolona yapıştırıp karnını yumrukladığı sahne vardır. inanılmaz güzellikteydi. smith'in yumruklarının hızı yanında neo'un vücudunun hareketsizliği çok güzeldi.

en sonunda raylara düşerler. smith, bay anderson'ı boynundan kavrar. bay anderson'ın ölümünün sesi duyulur, tren gitgide yaklaşır ve neo o artık klasik haline gelmiş hamlesini yapıp raylardan uçarcasına tavana sıçrar ve smith'i tavana yapıştır. yere neo dimdik iner. ters bir takla ile raylardan kurtulur. tren smith'e çarpar. neo çıkışa yönelir. trenden smith iner ve trinity'nin sözleri duyulur;

"run neo run!"

3- a clockwork orange:

bir stanley kubrick şaheseri daha. dövüşler aslında karşılıklı değil. zaten işin güzelliği burada. bu filmi izleyen hangi insan evladı singin in the rain ile birini dövmek istemez ki?

i'm singin in the rain (çatt!)
just singin in the rain (kütt!)

filmde şiddetin en alasını görürsünüz. dilenci, alex'in annesi, gardiyan, doktorlar yani herkes kötüdür. bu kadar berbat bir dünyada bir tek alex'mi iyi olmak zorundadır? kötülük mü doğuştandır, yoksa iyilik mi? iyilik için çaba harcamak gerekiyorsa eğer, kötülük için ne yapmak gerekir? hiç bir şey. kendin ol yeter!

neyse, alex'in o entelektüel kadının evine girdiği ve grup elemanları tarafından satıldığı sahne vardır. kadının evine girer, onu kızdırır ve kocaman penisle acayip matrak bir eğlencenin içine dalar. eğlencenin sonunda kadını oral yoldan müthiş bir şekilde tatmin eder!

ama o yazar ile karısının evine girdiği sahne var ya, aman tanrım!

i'm singin in the rain (çatt!)
just singin in the rain (kütt!)

2- taxi driver

raging bull'u almadıysam bir nedeni vardır. o da bu film. travis bickle bir efsanedir. müthiş bir karakterdir. o, süper kahramanı olmayan kokuşmuş şehrin azizi, süper kahramanıdır. bir kadının kahramanı olamayınca başka bir kadının! kahramanı olmaya karar verir, ona göre hazırlanır ve çalışır. pezevenkleri teker teker haklarken yüzündeki gülümsemede bu kahraman olmuşluğun işaretleri vardır. bir mohikan olarak girdiği kan deryasından çıktığında ise sadece o kadının değil, tüm şehrin kahramanı olmuştur. hatta kahramanı olamadığı kadının bile!

ulan new york'un pezevenkleri ne pis heriflermiş. öldür öldür bitmiyor, 50 tane kurşun boşaltsan yine ölmüyor. üstelik çıldırmış gibi hala daha saldırıyor. ama süper kahraman olmak kolay değil. kurşunlara göğüs gereceksin, acıyı hissetmeyeceksin, ancak o şekilde teşekkür mektuplarına kavuşabilirsin.



1- fight club.

1 numarada elbette bu film olacak. yüzünde faça izi olmaktan ölmek isteyenlerin filmidir.

filmde jack ile tyler durden'ın barın kapısında ilk dövüştüğü sahne güzel. ona lafım yok. ama jack'in patronunun odasında kendisini dövmesine diyecek kelime bulamıyorum. inanılmaz, gördüğüm en müthiş dövüş sahnesiydi.

"ve birden tyler ile ilk dövüşü aklına geldi! yumruğu kendine geçirdi. uçarak cam sehpanın üstüne düştüğüne patronu o gün hangi renk kravatı giymişti acaba? mavi miydi? günlerden salı o zaman. belkide kırmızıdır."

kim bu jack, nasıl bir insandı? bir insan kendine bunları nasıl yapabilirdi ki? gözlerin büyümüş patron, korkuyorsun? inandığın, kendini içinde güvenli hissettiğin koskoca dünyanın yıkıldığına mı şahit oluyorsub? kim bunlar? onlar sizin aşçınız, kapınız, garsonunuz, servis görevliniz ve hatta sizi koruyan polisleriniz. birgün biri eline yarı otomatik bir makinalı tüfekle girebilir ve herkesi öldürebilir. bu, büyük ihtimal tanıdığınız biridir. veya aynı tanıdığınız kişi, siz polisi ararken kendisini ofisinizde dövebilir. siz olayın dehşetini yaşarken o dizleri üzerinde iki büklüm çökmüş ve size bir daha vurmaması için yalvarırken içeriye o çok güvendiğiniz polisler girer. artık sizin dediğinize kim inanır ki?

"lütfen bir daha vurmayın bana, nolur!"

7 yorum:

Travis and Tyler Durden dedi ki...

Eheheh ilk 2 sırayı kapmış olmaktan gurur duyduk. Thanks : ))

Saygılar,
t&t

gerisi önemli değil... dedi ki...

valla marla ile günleri paylaştıklarında hatırlarsınız bir diyalog vardı;

"senin adın ne? rupert mi, cornellius mu, travis mi? kendine verdiğin o isimlerden hangisisin?"

travis and tyler durden. yani bence rupert and tyler durden da olabilirdi. ama enteresan olmazdı :)

Travis and Tyler Durden dedi ki...

: )
İşin aslı Ekşi Sözlük'e kayıt olurken bir nick seçmek gerekiyordu. Travis Bickle ve Tyler Durden arasında seçim yapmaktansa her ikisini de almaya karar verdim. Şizoid bi yapı oldu, bence şık oldu.

gerisi önemli değil... dedi ki...

travis bir numara, en büyük ;)

mesela 1850 lerdeki istanbul a uyarlansa bu iki film. travis faytoncu, başında fes, geceleri çalışıyor. kırım harbinden geri dönmüş, kafayı sıyırmış bir levanten. acayip hoş olurdu :)

Travis and Tyler Durden dedi ki...

Parkis Bickle! ehehe

Volkan dedi ki...

v for vendetta olur diye bekledim göremedim yıkıldım. o kendisini teslim almak için gelenleri biçmeye başlamadan önce 'my turn' diyip hepsini yusuflattığı sahne hani. (:

gerisi önemli değil... dedi ki...

v for'u beğenmedim. bence iyi bir film değil.

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.