eldeki metinlere göre üçte iki tanrı kanı taşıyan bu kahraman, güneş tanrısı şamaş'ın torunlarından birisidir. annesi ise tanrıça ninsun'dur. gururlu bir kral olarak şehrini yönetmeye başlamış, fakirlere iyi davranmış, harap yerleri onarmış, tapınakları güzelleştirmiştir. ama tanrılar hakkında daha çok bilgi edindikçe huzursuzluğu artar. kendisi tanrı kanı taşıdığına göre neden ölümlü oluyordu ki? bu düşüncelerini dedesi şamaş'a açar. ancak şamaş ona eğlenmesini, mutlu olmasını, insanların ondan hoşnut olmasını dilemesini söyler. gılgamış bu kaderi reddeder. bu umutsuzluk içinde kendini eğlenceye verir, zorbalaşır ve hatta şehrin kralı olduğu için evlenen kadınların ilk gece hakkını kullanır. böylece daha genç kalmayı ummaktadır(bu arada ilk gece hakkının kökeni taa ebesinin örekesine kadar gidiyormuş meğer).
yine böyle bir gece gökten meteor benzeri bir şey düşer. annesine yalvavır ve kaderiyle ilgili bir açıklama ister. annesi ona "gökten bir yıldız gibi inen, kurtaran güçlü bir yoldaşın sana gelecek, senin arkadaşın olacak. ve seni asla terk etmeyecek" der. halkı ise gılgamış'ın zorbalığından bıkınca tanrılara yalvarırlar ve vahşi bir adamın şehre gelmesini, gılgamış'ı oyalamasını, onunla güreş tutmasını ister. böylece enkidu adlı, vahşi topraklarda, vahşi hayvanlarla yaşayan adam şehre gelir. şehir halkı enkidu evcilleşsin diye onu bir kadına emanet ederler. kadın onu adam eder, adet, gelenek, görenek ve konuşmayı öğretir. yani evcilleştirir.
böylece gılgamış ile enkidu arasındaki ilk karşılaşma gece olur. sarayından çıkan gılgamış macera ararken onu görür. güreşmeye başlarlar. ama gılgamış ömründe ilk kez yenilir ve annesinin sözlerini hatırlar. aradığı arkadaş enkidu'dur. ama gılgamış hala daha ölüm korkusunu yenememiştir. derdini enkidu'ya açıklar. enkidu ise ona "tanrıların evi sedir dağındadır" der. vahşi biri iken oraları bildiğini söyler. ama tehlikelerinden de bahseder. o evi koruyan huwawa adlı bir canavar vardır. gılgamış aldırmaz ve planını yapar. şamaş'ın yerin altındaki evine girecek ve şemini dikecektir. yolculuğa çıkmak için hazırlıklarını yaparlar.
yolculuğa çıkarlar ve uzun süre yürürler. yorulurlar, çeşitli rüyalar görürler. sedir ormanına girerler ve bir kapı bulurlar. ama kapıya dokunur dokunmaz enkidu çarpılır. 12 gün boyunca hareket edemez. tekrar hareket etmeye başladığında gılgamış'a yalvarır. geri dönmeleri gerektiğini söyler. ama enkidu felçli yatarken gılgamış bir tünel bulmuştur. onu ikna eder ve girmek için çabalarken huwawa görünür. çetin bir çarpışmadan sonra enkidu bu güçlü canavarı öldürür. ama zafer çok yorucu olmuştur. dinlenmek için bir nehrin kenarına gelince fahişelerin de tanrıçası olan iştar, gılgamış'a göz koyar. ona krallıklar ve servet önerir. ama gılgamış iştar'ı oldukça aşağılayıcı bir şekilde reddeder. iştar çok sinirlenir ve ikisini de öldürmek için göksel boğa ile onlara saldırır. ama enkidu bu canavarı da yener. iştar daha da sinirlenir. tanrılar konseyine ikisini de şikayet eder ve öldürülmelerini ister.
gökboğa ile savaşmak için şehri uruk'a kadar geri çekilen ikili kendilerini eğlenceye verir ve zaferlerini kutlarlar. tam o sırada enkidu'ya felç gelir ve hareket edemez. gılgamış dostunun bu halini görünce büyük üzüntüye kapılır. kendi sonunun da dostu gibi olmasından korkmaktadır. bu arada konsey kararını verir. enkidu ölmeyecek ama yeraltına sürülecektir.
dostuna verilen cezayı duyan gılgamış'ın aklına bir fikir gelir. canlılar diyarının, yani tanrıların insanlara ebedi gençlik verdiği diyarın, bu yeraltı diyarından uzakta bir yer olmadığını duymuştur. biraz kendine gelen enkidu'ya planını açıklar. ikisi beraber yola çıkacaktır. ama canlılar diyarına gitmek izinsiz olamazdı ve o gılgamış a yalvararak izni koparır. ama şamaş onu uyarır. yol çok uzun, tozlu ve çöldür. ve diyarın başında onu koruyanlar vardır. gılgamış yinede vazgeçmez. aklına başka bir fikir gelir. kara yolu yerine deniz yolunu kullanacak ve kestirmeden gidecektir. ama bu fikir hiç iyi sonuç vermez. baş tanrı enlil cezayı hatırlar. enkidu'nun bir gemide, neşe dolu gılgamış ile yolculuk etmesine kızar ve azabını gemiye doğrultulur. enkidu gılgamış'a yalvarmaya başlar. geri dönmek ister. ama gılgamış kararlıdır. ama gemi alabora olur ve kıyıya vurur. bilinmeyen bir yere gelmişlerdir. iki dost tartışırlar. enkidu uruk'a dönmenin bir yolunu ararken kendinden geçer. hiç ayrım yapmayan ölüm, enkidu yu bulmuştır.
gılgamış dostu için 7 gün yas tutar. 7. günün sonunda dostunun burnundan bir kurtçuk düşer. gılgamış dehşete düşer. büyük bir umutsuzluk içinde, ölümden korkarak, bu bilmediği topraklarda dolaşır. ama sonunda ölümü yenme konusunda yine kararlı hale gelir. şamaş'a yalvarır. şamaş ona rotasını doğan ve batan güneşe göre ayarlamasını, böylece tufandan insanlığı kurtaran ve daha sonra tanrılar arasına alınıp ölümsüzlük verilen utnapiştim(nuh)'in mekanına varacağını söyler. bu bilmediği topraklarda gece gündüz yol almaya başlar. en sonunda etrafı duvarlarla çevrili, deniz kenarında bir şehir görür.
şehre giren gılgamış önce bir han görür. oraya yaklaştığında bira kadını siduri'yi görür. bu yabancıdan ürken kadın kendini hana kapatır ve kapısını kilitler. ama gılgamış onu iyi niyeti konusunda ikna eder. handa kendisine güzelce bakar ve gücünü tekrar toparlar. kadına canlılar diyarının yolunu sorar. kadın yolu ona tarif eder ve ve gılgamış sandalcı urşanabi'yi bulur. sandalcı ona çeşitli sorular sorduktan sonra sandalına alır ve canlılar diyarına yani tilmun'a onu götürür. hala daha nereye gideceğini bilmeyen gılgamış, sandalcıya yolu sorar. o ise gılgamış'a bir dağa ulaşmak zorunda olduğunu, dağın adının maşu olduğunu söyler.
verilen talimatlarla yola devam eden gılgamış ıtla'ya varır. o şehirde yer, içer, yine krallar gibi giyinir. bu sefer şamaş tanrılar konseyinin huzuruna çıkar ve ona ebedi hayatın bağışlanmasını ister. ama tanrı kumarbi buna şiddetle karşı çıkar. şamaş durumu gılgamış'a anlatır. kendisine ebedi hayatın verilmeyeceğini anlayan gılgamış ise en azından atası utnapiştim ile tanışmak istediğini söyler. tanrılar bu konuda karar verene kadar çoktan yola çıkmış ve moşe dağına ulaşmıştır. ama dağın kapısında koruyucular vardır. koruyucular o içeri girmesin diye ona çeşitli güçler gönderirler. ama üçte ikisi tanrı kanı olan gılgamış bundan etkilenmez. bu sefer koruyular ona ne istediğini sorarlar. hayat aramaya geldiğini, atası utnapiştim'i görmeyi dilediğini anlatır. ama koruyucular yinede onu içeri almazlar. gılgamış şamaş'a yalvarır. koruyucular onun içeri girmesine izin verir. en sonunda dağın içindeki bahçeye çıkar ve atasını görür. ona tanrılar arasına nasıl katıldığını sorar. atası ise ona tanrıların tüm insanları yoketmek için karar verdiği tufanın öncesinden, tanrı enki'nin onu bu olaydan gizlice haberdar etmesinden, gemiden, tufandan, tanrı enlil'in hala daha kurtulan insan olduğunu görünce kızgınlığından, ama onun pişirdiği sıcak etin kokusunu duyunca neşesinden, bir daha insanları yoketmemeye karar verdiğin ve en sonunda enlil'in ona ebedi hayat vermesinden bahseder. gılgamış'ın bunu başarması için tanrılar konseyinin karar vermesi gerektiğini söyler.
kendisine ebedi hayatın verilmeyeceğini anlayan gılgamış bayılır. 6 gün, 7 gece o şekilde kalır. kalktığında utnapiştin sandalcıyı çağırmıştı bile. tam giderken ona bir sır verir. ölümden kaçamayacağını, ama onu erteleyebileceğini söyler. gılgamış'a sonsuza kadar genç kalmak için yediği bitkiyi verir.
gılgamış büyük bir sevinçle yola koyulur. bir gece bir kuyu görür. suyunda yıkanmak için içine girer. ama bir yılan bitkinin kokusunu duyar ve onu kapıp götürür. gılgamış oturup ağlamaya başlar.
kim için çabaladı ellerim
kimin için yüreğimin kanını döktüm
kendim için alamadın da nimeti
bir yılana kaptırdım.
ülkesine dönen ve uruk ta ölen gılgamış adı sümer krallar listesinde şöyle kazınmış:
"ilahi gılgamış, babası insan olan tapınak bölgesinin baş rahibi 126 yıl hüküm sürdü. ardından gılgamış'ın oğlu urlugal hüküm sürdü."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder