bir keresinde henüz 3 yaşında olan yeğenimle eğlenirken sağ elimin işaret parmağını ona gösterip "redrum redrum" demeye başlamıştım ve beraberce oldukça eğlenmiştik. akabinde onu bisiklet sürerken izledim. evin büyük odası ve koridorunda gezip dolanıyordu. allahtan ev koskocaman değildi ve eskiden cinayet işlenmemişti! yoksa olacak olan şey şu olurdu;
aslında bir yazar olan jack torrence, parasızlıktan ve en sonunda bir roman yazmak istediğinden, kışın aşırı kar yağışından dolayı kapalı olan aspenlerde bir otelde bekçilik yapmak için başvurur ve kabul edilir. ancak otel müdürü jack'e, geçmis yıllarda kendisi ile aynı işi yapan charles grady adlı kişinin karısını ve iki çocuğunu balta ile doğradıktan sonra kendisini vurduğunu anlatır. jack elbette korkmaz. bu harika bir fırsattır. karısı wendy ve kendi parmağı ile konuşan oğlu danny ile beraber koskoca overlock otelde yaşamaya başlar. ama bir ay sonra otelin hayaletleri olaya el koyar.
otel kocamandır ve bomboştur. danny üç tekerli bisikleti ile koridorlarda dolaşmaktadır. gördüğüm en manyak çığlık atan çirkin kadın olan wendy ise mutfakla ilgilenmekte ve telsizle chat yapmaktadır. jack ise yazmaya başlar! sıkıldığında elindeki beyzbol topunu duvardan sektirip tutmaktadır. (bu işi ben de çok yaparım. filmi izlemeden önce hemde. filmi izledikten sonra daha az yapmaya başladım.)
bir süre sonra hayaletler görünmeye başlar. jack kafayı yemiştir. otelin barında içer, sıçar, kendini genç gösterebilen pörsümüş ve ölmüş kadınlarla sevişir. danny 237 numaralı girmemesi gereken odaya girer, parçalanmış cesetler görür. iki küçük kız yolunu keser. koridorları kan doldurur. wendy ise hala bir şey anlamamıştır. ta ki jack'in yazdıklarını okuyana kadar;
"all work and no play makes jack a dull boy"
tüm sayfalar bu cümle ile doludur. o andaki müzik ise olağanüstü bir seçim. kan denizinde değil ama korku denizinde boğulmanızı sağlayabilir. jack bir süre sonra, elinde balta ile sevgi dolu bir şekilde oğluna şöyle der;
"come to daddy danny boy!"
babanızın kapıyı balta ile parçaladığını düşünün. korkunç gözleri ve bakışları, kirli sakalı, dağınık saçları jack bu işi yapıyor ve ağzından çıkan laf;
"heere ise johnnyy!"
nicholson gençliğinde çok büyük bir oyuncuymuş. neyse, mr. halloran'ın yardım için taa ebesinin örekesinde olan miami'den kalkıp gelmesi de oldukça ilginç. danny ile aralarında gizli bir şifre var. seçilmiş kişiler bunlar! ama filmde ilk ölen kişinin o olması ise ilginç değil. amerikan sinemasında birileri ölecekse ilk ölen kişi daima zenci olur.
filmin bence dikkat çekici noktalarından birisi otel müdürünün "charles grady" dediği kişi ile jack'in tanışma sahnesi. bizim charles adını "delbert grady" olarak söyler. beelki önemsiz bir ayrıntıdır, ne bileyim başka bir nedeni vardır, vs vs.
yönetmen bin yıl sonra bile 1 numara kalacak olan stanley kubrick, müzikler harika, oyunculuk muhteşem ve korku var. izlemediysen arayıp bul ve izle. bu film, bir stanley kubrick şaheseridir. kitabı okumadığım için kıyaslama yapamayacağım, ama kubrick bir film çektiyse gerisi önemli değildir.
11 Şubat 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
...
ilet:
ytravisbickle@hotmail.com
en sevdiğim yazılarım
1- stanley kubrick ve savaş sanatı
2- tanrı, şeytan ve her şey hakkında
3- mesih, deccal ve armageddon savaşı
4- hepimiz öleceğiz!
5- anormal düzeyde ilişki yaşayan insanların bilmediği gerçekler
6- quentin taratino'nun arka koltuk sendromu ve winston wolf
7- new amsterdam'dan new york'a ve saint peter
8- haberin yok, ölüyorum
9- bursa hakkında bilmediğiniz gerçekler
10- çizgilere basarak yürümeye çalışan insan
11- olasılık çiftler, gerçeklik katmanlar halindedir
12- ebedi rekabet
13- kuş sütüyle beslerim seni
14- tembellik hakkımız, söke söke almalıyız
15- tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması
16- hazza ulaşmak ne kadar zor ulan!!
17- kafaların güzelliği
18- judith vs holofernes
2- tanrı, şeytan ve her şey hakkında
3- mesih, deccal ve armageddon savaşı
4- hepimiz öleceğiz!
5- anormal düzeyde ilişki yaşayan insanların bilmediği gerçekler
6- quentin taratino'nun arka koltuk sendromu ve winston wolf
7- new amsterdam'dan new york'a ve saint peter
8- haberin yok, ölüyorum
9- bursa hakkında bilmediğiniz gerçekler
10- çizgilere basarak yürümeye çalışan insan
11- olasılık çiftler, gerçeklik katmanlar halindedir
12- ebedi rekabet
13- kuş sütüyle beslerim seni
14- tembellik hakkımız, söke söke almalıyız
15- tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması
16- hazza ulaşmak ne kadar zor ulan!!
17- kafaların güzelliği
18- judith vs holofernes
Sayfalar
telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.
4 yorum:
huzurlu bir film okusaydım, tavsiyeniz var mı
izlediysen love actually. eğlencelidir :)
Korku filmi diye aldık tımarhane günlüğü çıktı.Fahat o tavşan kostümlü adam sahnesinde kaskatı kesildim.
Jeepers Creepers bile daha korkunç.
Ben anlamam öyle psikolocik korku.
Herkes herşeyi kusacak!!!
İyi valla, korkma işini de ben yapacaksam ne anladım bu işten?
Bu haftalık çaçaron olma hakkını bu konuda kullandım, esen kalın.
keyfine bak ;)
Yorum Gönder