heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

7 Temmuz 2010 Çarşamba

sakarlıkta sınır tanımam


oldukça sakar bir insanımdır. karşıma çıktığında devirmediğim kül tablası, kırmadığım bardak, porselen tabak, vurmadığım araç, çarpmadığım nesne kalmamıştır. yürüyen felaket gibiyimdir. öyle ki, beni çok yakından tanıyan insanlar benden daima bir kaç metre uzaklıkta durur. yoksa kazara(!) bir yerleri kırılabilir. işte bu yüzden, valla bu yüzden, gerçekten bu yüzden, en mükemmel yedi sakarlığımı ve başıma açtığı işleri kısaca yazayım!

yedi numarada bir hırsızlık vakaası var. küçükken metal nesneleri toplar eskicilere satardık. 3 kişiydik ve büyük bir metal parça gördük. planı yaptık. kapan ben olacaktım. kaptım, hızlı koşmaya başladım. arkamda beni takip eden var mı diye kafamı çevirdim, takip eden yoktu. koşmaya devam ederken kafamı önüme çevirdiğimde duran bir arbaya burnumu çarptım. hemde tam kaput kapağına. burnumu böylece kırmış oldum. burun deliklerimden sızan kanı durdurmak için sağlık ocağına gittim. burnuma pamuk sokan hemşire olayı anlatmamı istediğinde üç kişinin bana saldırdığını, üçünün de halinin perişan olduğunu, ama burnumu kırdıklarını söyledim. bana inanmadı. ne de olsa tecrübeli bir kadındı! daha sonraki yıllarda cebime para girince ilk yaptığım işlerden biri o eğri burnumu düzeltmek oldu. şimdi mis gibi, pırıl pırıl. tedaviden önce ve sonra resimlerimi hala saklarım!

altı numaram futbol sevdası yüzünden. yeni asfalt dökülmüş sokaklara ve taş yollardan kurtulmuşuz. çıplak ayakla top oynuyoruz. top boş bir arsaya gidiyor ve ikili mücadele esnasında sağ ayağımla topa vururken sağ ayak tabanımın baş parmağımın altında kalan kısmını da taş alıp götürüyor. sağlık ocağına gittim. hemşire morarmış ve kopmak üzere olan deriyi kesmedi. güzelce bandajladı. 2 hafta civarı sağ ayağımın üstüne basamadım. sonra yeni bir deri çıktı, eski deriyi makasla kestim.

beş numaram alkol yüzünden. evde içtikten sonra tuvalete gidiyorum ve dönüşte yine sağ ayağım halıya takılıyor. sağ ayak baş parmağımın sağ iç yanının derisi boydan boya koptu gitti. parmağı sardım sadece. ertesi gün hemşire o yarayı bilerek yapıp yapmadığımı sordu. halıya taktım dedim. bana inanmaz gözlerle bakmaya devam etti. istersen sünnet hatasını da göstereyim dediğimde bunun aklımdan kurduğum bir cümle olduğunu, ağzımdan çıkmadığını fark ettim!

dört numarada yine küçüklükten. boş bir havuzun kenarlarında koşturup duruyoruz. en sonunda düştüm. hemde çenemin üstüne. ilk önce acı yoktu. bir şey var mı diye yanımdakilere sorduğumda da yok dediler. hemen bir çeşme başına gittim. çenemi ne kadar suyla temizlersem temizleyeyim kan durmadı. allahtan yakınlarda bir sağlık ocağı vardı. hemşire bu yarayı nasıl yaptığımı sordu. anlattım. dikiş atarsam daha çok ağrır, bırak böyle kalsın dedi. tamam dedim. yaklaşık 3 gün çenemde kocaman bandajla gezdim. yara izi kaldı. çenemin o kısmından sakal hiç çıkmadı. sanırım hemşire köselerden hoşlanıyordu!

üç numarada kalça kemiğimin sol tarafına büyük düşüşüm var. bisikletle bir virajı dönemeyince feci şekilde tam kalça kemiğimin sol yanına doğru düştüm. leğen kemiğinin tam sol tarafındaki deri parçalandı. kemik ise sapasağlam. neyse, sağlık ocağındaki sevimli hemşire kemiğe bir şey olmadığını söyledi. güzelce pansuman yaptı. sadece bir kaç hafta pantolona dikkat ettim. çünkü belime düştüğünde yara yüzünden acıya neden oluyordu. orada güzel bir yara izi kaldı. aslında bıçaklanmışım gibi duruyor. o yarayı gören kızlara nasıl bıçaklandığımı, barsaklarımın halini, kurtuluşumu ballandıra ballandıra anlatıyorum.

iki numarada yine bir bisiklet kazası. bu sefer elimde bira kutusu ile bisiklet sürüyorum ve kutuyu ağzıma götürdüğümde birden karşıma bir kum tepeciği çıktı. akabinde frene asıldığımda ön frene asıldığımı acı bir şekilde fark ettim. rte'yi üstünden atan at gibi sevgili bisikletim beni üstünden attı. üstelik hızlı falan da değildim. ben kum tepesinin üstüne düştüm ve bisikletim havalandı, hani filmlerde olur ya, arabanın tekeri tam suratın üstünden geçer, yavaş çekim, işte bisikletim de yavaş çekim havada takla atarak benim üzerimden geçip asfalta yapıştı. bana bir şey olmadı. ama bisikletimin arka cantı yamuldu. direksiyon boku yedi. bisikletim beni üzerinden atarak bana ihanet etmişti. çektim silahımı vurdum. yanımdan geçen hemşire bisikletimi kurtarmak için çok yalvardı, ama nafile. öldürdüm onu!

bir numara ise bir kıza hava atmak yüzünden başıma gelen hadise. bir yaz tatilinin başlangıcında oldukça salakça bir hareket yapıp, sırf bir kıza hava atmak, ilgisini çekmek için ben geri geri, başka biri düz şekilde koşmaya başladık. geri geri bile ondan hızlı koşarken bir ayağım bir şeye takıldı ve kıçımın üstüne düşerken sağ kolum altta kalmış. evrenin tarihinde bir ilk olmak üzere kolumun üstüne düştüm. kıçım sağ kolumu kırdı. bileğin 5 cm üstünden, iki kemik birden kırıldı. kolumu deri, sinir ve kan damarları tutuyordu. iğrenç bir görüntüydü. hemen hastaneye kaldırıldım. kapıda bir sevimli bir hemşire, ameliyat masasında da başka bir sevimli hemşire vardı. masadaki sevimli hemşire koluma bir musluk taktığını, şimdi musluğu çevireceğini ve ona kadar saymamı istedi. gözlerimi açtığımda yataktaydım. sağ dirseğimin üstünden başlayıp sadece parmak uçlarımın görünebildiği o alçı 1,5 ay kolumda kaldı. sol elimle yemek yemeyi, yazmayı(gerçi çok başarısızdım) ve masturbasyonu öğrendim. orhan veli'nin dediği gibi sol elim, acemi ve zavallı elim haline gelmişti! alçı çıktığındaysa sağ el üstüm kurt adam gibi kıllanmıştı. sonra onlar da döküldü.

9 yorum:

thebiglebowski dedi ki...

Sen hiç abdestli gezmezmisin:))

Ama şükür ayaktasın..Verilmiş sadakalarınla bir ev alırdın herhalde:)
Neyse Allah daha beterlerinden saklasın..

gerisi önemli değil... dedi ki...

bir ara islamcıyken gezmiştim. sonra vazgeçtim, bir faydası yok :)

bana 14 yılda bir araba çarpar. bir dahaki çarpışmaya 2 sene kaldı, 2012 yazında dikkatli olmam lazım :)

sadeceselin dedi ki...

okurken kahkahalara boğuldum ama dikkatli ol biraz yaa pişmiş tavuğun başına gelmeyenler başına gelmiş heuehajkshd

gerisi önemli değil... dedi ki...

bi keresinde minibüsten indim ve kalanlara el sallamak için geri geri giderken aynı anda geri geri giden bir kamyone bana çarptı. sonuç; yerde takla atarken çamurdan bir hışımla çıkan ramboya benzemiştim. üstelik kafam gözüm de kanıyordu. süper bir andı :)

böyle olayla5dan sonra porselen tabak kırarım. iyi gelir. hem fedona bile iyi geliyor :)

aşkın dedi ki...

Yanlışlıkla bir şalteri yerinden oynatarak bir villanın karanlık salonundaki orgy partisini faş etmiştim.Ertesi gün o muhitten toplu göçler başladı.
Civardaki esnaf müşteri kaybettiğinden habire küfrediyordu, bense sessizce sümüğümü çekiyordum.

bossa nova dedi ki...

benim de var böyle bi ton bi şeyim. bi keresinde ayağımın üstünden araba geçti, popomun üstüne düştüğüm için kuyruk kemiğim kırık, pazarda bi adam ayağıma bastığı için ayak parmağım yamuldu vs. sakar değilim ama niçün bunlar olmakta? yok mu bir hal çare:/

gerisi önemli değil... dedi ki...

bossa nova:

bu tavernacıların neden bu kadar çok mutlu olduğunu düşünürken çat çat çat diye tabak kırdıkları için mutlu olduklarına karar vermiştim. sanırım artık moda değil tabak kırmak, ama ben hala daha kırarım, çok güzel ve rahatlatıcı bir şey. mümkünse en adi porselen tabakları bul başına böyle bir şey gelirse ve hayko, fedon eşliğinde kır, güzeldir bak.

ve de geçmiş olsun. dikkat hariç çaresi yok sanırım. yolda yürürken bile dikkatli davranmanın da anlamı yok.

gerisi önemli değil... dedi ki...

aşkın:

karanlıkta da orgy mi olur? pehh, bu zenginler çok zevksiz, valla bak!!

bence civardaki esnaf partiye bir daha katılamayacakları için küfrediyorlardır. ciddiyim bak!!

Adsız dedi ki...

Yazar cok tesekkurler...

Selamlar Kubra

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.