the talented mr ripley - tu vo' fa' l'americano (jud law)
dicky arkadaşlarıyla buluşur ve nefis bir şarkı söylemeye başlarlar. burjuva sınıfından olmayan, onların gözünde basit ama yetenekli olan bay ripley performansa hayran kalmıştır. sonra o da olaya dahil olur. burjuva özentisi olduğu için klasik müziğe merak salmış olsa bile şarkı onu büyülemiştir. beni de...
a clockwork orange - singin in the rain (malcolm mc dowell)
şimdi arkadaş donald o'connor'ın o yağmurun altında söylediği enfes şarkı ve step dansı dillere destan güzellikte. hatta nefis ötesi. insanın içini sevinçle dolduruyor. ama alex de large'ın o yazarın evini bastığında ve akabinde yaptıkları, o anda söylediği singin in the rain kesinlikle daha nefis, daha bir etkileyici, daha bir gerçek. şarkıyı söylerken önce yazarı tekmeler, etrafı dağıtır, şarkı biter, tekrar başlar. bu sefer tecavüz edecektir. arkada fon müziği yoktur, gerçek olan da budur. sahnenin sonunda elbette sonunda kahkaha atabilirsiniz. haz, çokca kahkaha atabilmektir.
hababam sınıfı - estarabim (hababam vokal grubu)
böyle bir listede hababam vokal grubunu bulundurmamak anlamsız olurdu ve söyledikleri en nefis şarkı da budur. tam bir birlik içerisindeler ve elleri arkadan kenetli. şarkının sözlerini de kendilerine göre değiştirmişler ve estarabim değil artık. olsun, süperdir.
arabesk - allahım kör et beni (şener şen)
şener şen'in nefis şarkısı. çölde başlar, sonra şener şen'in tipik yürüyüşü ile bacaklarını görürsünüz. siyah giyinmiştir. yürür, dizleri üstünde sürünür ve şa çölde biter her şey. şener şen kör olmuştur.
dancer in the dark - i've seen it all (björk/thom yorke)
esasında listeye müzikallerden şarkı almayacaktım. ama bu tren sahnesi nasıl alınmaz kardeşim. görecek ne kaldı diyen selma'ya karşı thom yorke'un sesinden cevap verilir. bir sürü şey vardır. insan büyük duvarı(çin seddi) görmeden nasıl ölebilir.
beetle juice -day o(banana boat song)
bir grup insan yemek masasındadır ve herkes son derece ciddidir. sonra birden bire annemiz coşar, babamız şaşırır ve hep birden şarkıya eşlik ederler. çekilmiş en nefis sahnelerden birisidir ve zaten herkes bu filmde bu sahneyi hatırlar.
the mask - la mascara al ritmo del (sancho de cuba) (jim carrey)
hatırlıyorsunuz değil mi? maskemiz polis tarafından sıkıştırılır ve her taraf müzikle dolar. kimse kendini kontrol edememeye başlar ve elinde siyah tutan kadın polisimiz şarkıya katılır. akabinde vücudu da şarkıya katılacaktır. öyle bir yerde, birden bire herkesle beraber şarkı söyleyip, topluca dans etmek isterdim.
back to the future - johnny b. goode (michael j. fox)
işte size bence gelmiş geçmiş en iyi sahne. ellilerde johnny b. good söyleniyor ve kimse buna hazır değil. ritm enfes, danslar harika ve birazdan kendi şimdiki zamanına gitmesi gerekiyor mcfly'ın. birazdan bizim siyah eleman telefonla şarkıyı başka birisine dinletecektir.akabinde iyice coşan, tellere deli gibi basan ve içindeki uyumlu deliyi ortaya çıkan marty, anfileri tekmelemeye başlayacaktır. kimse buna hazır değilmiş!
pulp fiction - girl, you'll will be a woman soon (urge overkill - uma thurman)
evet, şarkıyı direkt olarak uma thurman söylemiyor. ama mia nefis bir şekilde önce dansıyla, sonra sesiyle eşlik ediyor. vincent ise başından beri çok eğlenceli geçen o buluşmanın sevişmeye dönüşmemesi için tuvalette kendi kendine telkinlerde bulunuyor. o patronun karısı, ama az sonra cartayı çekecek. hem de kadın olmadan önce. cehenneme gitmeden önce dinlenmesi gereken şarkılardan birisidir bu der gibi, hatta öyle.
desperado - cancion del mariachi (antonio banderas)
"ayayayayay sevgilim, kalbimin biricik esmeri" der gibi, hatta öyle diyor. ispanyol futbolcu olsam maça çıkmadan önce bu parçayı dinlerdim. gaza getirici ve çok eğlenceli. esmer güzeli selma hayek, ateş gibi kadın, ateş gibi şarkı, "atıma atladığım gibi, sıradağların arasında dolaşırım, yıldızlar ve ay bana rehberlik eder." valla bak!
the pianist - ballade no:1 g minor op.23 (chopin) (adrien brody)
dışarıdan gümbür gümbür top sesleri geliyordur ve polonyalıların varşova ayaklanması nazilerce bastırılmak üzeredir. schpilman ise bir harabede yahudi olarak hayatta kalmaya çabalarken o nazi subayını görür. şeytan görmüş gibi kaçarken piyanist olduğunu söyler ve yıllar sonra tuşlara basar. o uzun parmakları ile hala eskisi gibi çalabiliyordur.
http://video.google.com/videoplay?docid=-5128943945501615502
(youtube linkini bulamadım, sahneyi izlemek isteyen google videonun bu linkinden izleyebilir)
top secret - east german national anthem(doğu alman halkı)
bu marş başlı başına bir espri kaynağı, süper bir şey. anlamını ekşi'den kopyalayıp yazıyorum, dinlerken okuyun :) "selamlar selamlar doğu almanya! meyvelerin ve üzümlerin memleketi, pişman olacağınız, kederleneceğiniz memleket! eğer kaçmaya çalışırsanız, ister yeraltından tüneller kazın, ister koşarak duvardan atlayın, hiç bir işe yaramaz, unutun gitsin! çünkü gardiyanlar sizi gebertecektir, tabii onlardan önce elektrikli teller çoktan gebertmemişse!"
gadjo dilo - tutti frutti te kelas(adrian simionescu)
öncelikle şunu söyleyeyim, bu filmi izlemeyen izlesin. sahne ise harika. yaşlı çigene arkadaşının öldüğünü duyar, mezarına gider, biraz vodka içer, biraz mezara döker, oynamaya başlar. çok kederlidir, ağlar, dövünür ve son görevini yerine getirmenin huzuru ile oradan ayrılır.
im juli - güneşim (idil üner)
yaz başlangıcı, okul bitmiş, gece herkes kumsala gitmiş ve öbek öbek toplanmışlar. güzel ateş yanıyor ve gitar tellerine birisi dokunur, sonra, türkçe nefis bir şarkı başlar. herkesin kulağının pası silinir ve hayran olunur, tek kelime ise mükemmeldir.
tosun paşa - (adile naşit ve sefer kızları)
bu sahneyi izleyip de eğlenmeyeni döverler ağbi. daha iyisinin yapılması da imkansız.
jim carrey - cablo guy (somebody to love)
kendi çapında bir manyak olan kablocu çocuk, kendini insanlara beğendirmek için bir karaoke gecesi düzenler ve bu enfes şarkıyı yorumlar. tek kelime ile mükemmel yorumlar...
(hepinize şimdiden iyi yıllar, iyi ki bitti 2011 :)