modern bilimin kurucularından biri olarak kabul edilen francis bacon, kraliçe birinci elizabeth'in(filmi çekilen kraliçe) devlet mührü koruyucusu sir nicholas bacon'un beş oğlunun en küçüğüdür. kendisi deney ve gözlem -tümevarım- yolunu seçmiştir. esasında bu yöntemi bulan kişi ise el cezeri'dir, ama konumuz bu değil. ingilizler, bir başka bacon'u, francis'den yaklaşık dört yüz yıl önce yaşamış roger bacon'a bunu ithaf etmişlerdir. neyse, kendisinden önceki kopernik, keppler ve galileo bilinen anlamda modern bilimin temelini hafiften kazmıştır. francis bacon ise bu işi temellendirmiştir(kitabıın adı novum organum).
bacon, kendi çağındaki bilimin çok yetersiz olduğunu fark edince, parlak siyasi kariyerine paralel olarak bu metodu kullanmaya başladı. bunu da, bilginin yükselişi adlı kitabında anlattı. kitabında bilgi kardeşliği'nden söz ediyordu. onun niyetine göre bu kardeşlik, inanç ve siyasi görüşlerden bağımsız olmalıydı. yani bilim insanları arasında tam birliktelikten bahsediyor. bacon'un ölümü de ilginç bir şekilde olmuştur. etin muhafazasına dair yaptığı bir deneyde, pazardan aldığı tavuğu kar ile doldururken soğuğa maruz kalmış ve zatürreden ölmüştür. ayrıca bir ilginç bilgi daha vereyim. büyük olasıkla william shakespeare olarak bildiğimiz kişi, francis bacon'dan başkası değildi. neyse, ölümünden sonra yeni atlantis adlı eseri de basıldı. bu kitap, büyük değişimlere neden olacaktı.
önce bilimin önündeki kilisenin etkilerinden bahsedelim. gizli kardeşlik örgütlenmelerinin gizli olmasının yegane nedeni dinin kendisidir. kilise(kardinaller), her ne kadar kabala ve simya ile ilgilense bile, kendi görüşlerine aykırı bilimsel gerçekleri ifade edenleri yok ediyordu ve bu kişiler mecburen gizli kardeşlikler şeklinde örgütlenmişlerdir. göründüğü kadarı ile bu işi müslümanlar başlatsa bile gerisini getiremedikleri için mutezile ekolü kısa sürede yok edilmiş ve islamın karanlık çağları başlamıştır. hristiyan bilim insanları ise haçlı seferleri ile tanıştıkları müslümanlarda gördükleri örgütlenme şeklini taklit ettiler ve bu işte çok iyiydiler.
dur biraz geriye gidelim bacon'un hemen öncesinden, elizabeth döneminin filozofu john dee'den bahsedelim. dee'nin ünvanı son büyücüdür. kraliçenin de astrologudur. bunun yanında matematikçi, coğrafyacı, kabalacıdır. bir çok denizci yetiştirmiştir, ki bu saygınlığını artırmıştır. dee'nin özelliği ise kilisenin gazabından kaçmak için şeytan davet etmek yerine, meleklerle iletişime geçmeye çalışmasıdır. dee bu sayede mezhep bölünmelerini ortadan kaldırmak ve avrupa'nın birleşmesini sağlamaya çalışıyordu. protestanlığın getirdiği kısmı özgürlük büyücülüğe esneklik sağlanınca, simya ve doğa bilimleriyle beraber modern bilimin de temeline katkıda bulunmuş oluyordu.
neyse, bacon'a dönelim. bacon hala yaşarken, 1614-1615 yıllarında almanya'nın kassel şehrinde gizli el yazmaları dolaşmaya başladı. frama fraternis ve confessio fraternitatis. bu el yazmaları ise 1378'de doğmuş ve 16 yaşında ortadoğuya gitmiş christian rosenkreutz adlı bir almanın efsanevi hikayesini anlatmaktaydı. hikayeye göre ortadoğuda akıllı ve anlayışlı biri tarafından yönetilen ütopik bir topluluğa rastlamıştır. kendisi kısa sürede bu kişilere karışır ve okült gizemlerle ve eski gizli bilgilerle tanışır. 1407'de almanya'ya döner ve kendi ütopik topluluğu olan gül ve haç kardeşliği'ni kurar. örgüt tüm avrupa'yı dolaşır ve kendilerine yeni üyeler bulurken, hastalıkları da tedavi eder. rosenkreutz 1484'de öldüğünde 106 yaşındadır. hikaye burada bitmez elbet. üyeler arasındaki küçük bir grup, yıllar sonra üstatlarının mezarına giden gizli bir kapıyı bulur. yıl 1604'tür ve mezarın üstünde 120 yıl sonra açılacağım kehaneti yazmaktadır. mezarlıkta ise kitaplardan garip nesnelere kadar çeşitli hazineler mevcuttur ve bu hazinelerden birisi de kral süleyman kalmadır. bizzat süleyman'nın yazdığı bu kitabın üstünde her şey geçmiş, şimdi ve gelecektir yazıyordur ve kitabın adı da kitap m'dir. üstelik üstadın bedeni mükememl bir şekilde duruyordur. böylece örgütün varlığını halka ilan etmek için gerekli işaret bulunmuştu.
bu gizli topluluk avrupa'da büyük bir heyecana yol açtı. bir çok bilim insanı örgütle temasa geçmek için her yolu denedi. çünkü yeniden düzenlenmiş eski bilgilerin, insanların yeni bir ütopyaya doğru gitmelerini sağladıklarını düşünüyorlardı. yukarıda bahsettiğimiz büyücü dee, zamanında gül ve haç kardeşliğinin arkasındaki en büyük güç olarak kabul edilir.
ama gül ve haç kardeşliği'nin ilk üyeleri günümüzde bile bilinmemektedir. hikaye yalan olsa bile, materyalist dünyanın ihtiyaç duyduğu model oluşmuştu. artık bilim insanları farklı sosyal kültürlerden gelse de, tek bir idealleri vardı. tüm insanlığın iyiliği. kısa bir süre bizim anlattığımız mekanımızda, yani ingiltere'de de benzer düşünceler ortaya çıktı. bacon'un ölümünden bir, gül ve haç kardeşliği'nin almanya'da ortaya çıkmasından 10 yıl sonra yarım kalmış kitabı yeni atlantis basıldı. bacon bu kitabında denizcilerin bulduğu, din ile bilimin kusursuz bir uyumla var olduğu, barışcıl toplumu anlatıyordur. bu topraklardaki rahipler ise eski kıtanın bilimini taşıyan, süleyman'ın evinden olan insanlardır.
derken amerika'da ilk koloni olan virginia kolonisi kuruldu. koloninin başlangıcında ise francis bacon'un küçük maddi destekleri vardı. manly p. hall'e göre bacon, kendi ütopyasını kuzey amerika'da gerçekleştirilebileceğine karar vermişti. üstelik bu ilk kolonide antilia adlı bir ütopik topluluk da vardı. bacon'un yazılarından etkilenen bu grup, toplu şekilde virginia'ya ya göç etmişti.
neyse, bacon'a göre yeni atlantis kitabı , kral süleyman'ın kayıp kitaplarından birisidir. bu kitap, gül ve haç kardeşliği'nin belgelerinden birisi olarak kabul edilir. ama kitapta gül ve haç kardeşliği'ne dair hiçbir emare bulunmaz.
ardından bir kaç tane daha kitap m taslağı daha ortaya çıktı. sonra 1642'de ingilizler iç savaşla uğraştı ve ütopyacılar ortadan kayboldu. aynı dönemde invisible college ortaya çıktı. iskoç kimyager robert boyle(boyle formülü bulan kişi) bu topluluktan bahsetmektedir. ona göre kendilerine felsefe fakültesi olarak adlandıran bu görünmez kolejliler, boyle'u aralarına alırlar. bu insanlar, işbirliği içerisinde çeşitli araştırmalar yapmakta ve evrensel iyileşme için çaba sarfetmektedirler. görünmez kolej'in devamı ise royal society'dir ve isaac newton bu topluluktandır. topluluk, 1660'da ingiltere'de monarşinin tekrar kurulması ile açığa çıkar ve törenlerle açılır. royal society, ütopya projesini geçmişe ait, unutulması gereken bir devrim olarak görüyordu. topluluk içinde hermetiklerden simyacılara, kabalistlerden rasyonalistlere kadar bir çok insana ev sahipliği yapıyordu. mesela newton, kutsal üçlüye inanan katolik bir simyacıdır. ama bu topluluk içinde de ilginç bir topluluk vardı. yani farmasonlar.
kemal tahir'in romanlarında hakaret olarak kullanılan(hakaret dediysem eğlencesine) ve dinsiz olarak çevirebileceğimiz(ki gerçekte o anlamda değil, dilin bir marifeti) farmasonluk, alegoriyle örtülü, sembollerle resimlendirilmiş tuhaf bir ahlak sitemidir. gizli şifreleri, tokalaşmaları, dereceli bir kabul sistemi kullanırlar ve dereceler yükseldikçe daha gizli bilgilere ulaşırsınız. masonlarla ilgili bazı bilgileri buradan ulaşabilirsiniz. biz amerika'ya gidelim artık.
amerika'ya ilk göç eden mason, john skene adlı bir iskoçtur ve 1682'de new jersey vali vekili olarak kıtaya gitmiştir(virginia'ya yerleşen antilia mason değil). ama masonluktan bahseden ilk kayıt, 1730'da bir gazetede yayınlanan makaledir. yazarı da benjamin franklin. kendisi amerika'nın dört kurucu atasından birisidir ve şimşeğin elektriksel olduğunu ispat eden kişidir. hani şu ünlü uçurtma deneyi. aynı zamanda paratoner ve çift odaklı gözlüğü de bulmuştur. ama onun asıl rolü birleşik devletler'in kurulmasındadır. ingiliz parlamentosunda çıkan damga vergisine karşı çıkar ve bu olay, amerikan ayaklanmasının başlangıcıdır. bağımsızlık bildirgesinin hazırlanmasında anahtar rol oynar. 1776'da yeni devletin diplomatı olarak fransa'ya gider ve görevini büyük bir başaıyla yerine getirir. askeri antlaşmalar yapar. amerika'nın kuruluş belgeleri olan bağımsızlık bildirgesi, paris antlaşması ve birleşik devletler anayasasında imzası olan tek kurucu atadır. benjamin franklin bir deist ve farmasondu. pennsylvania bölgesinin büyük üstadıdır. üstelik 1734'de masonik bir belge olarak kabul edilen anderson'ın anayasalar kitabını yayınlayan kişidir. 1756'da royal society'ye üye olur. 1778'de paris'teki dokuz kız kardeş locasına kabul edilir. bu loca paris'te oldukça etkili bir locadır. voltaire, lafayette(fransız aristokrat ama bağımsız savaşının kıta ordusunun başkomutanıdır. para almamıştır. mezarı fransa'dadır) ve bir çok fransız devrimi öncüsü bu locanın üyesidir. manly p. hall' göre ise yeni dünyada ütopik bir demokrasi kurmak için çalışan gizli bir örgüt olan order of the quest'in bir üyesidir.
sıra geldi george washington'a. kurucu atalar içerisinde masonluğu en belirgin kişi washington'dur. 1752'de fredericksburg locasına kabul edilmiştir. bir yıl sonra üstad mason ünvanını aldı(islamcılar da masonlar gibi üstad demeyi çok sever bu arada). 1777'de kurulması düşünülen birleşik devletler büyük locasının büyük üstadlık teklifini donanımlı olmadığını söyleyerek reddetti. oysa bu alçakgönüllükten başka bir şey değildi. bağımsızlık savaşı sırasında ise başkomutanlık teklif edildiğinde odayı terk etmiştir. daha sonra para almamak şartıyla ordunun başına geçmiştir. ilk devlet başkanı olmasına rağmen yetkilerini de fazla kullanmamıştır. başkan olmasından bir yıl önce ise 22 numaralı washington dc'deki alexandria locasının üstad-ı muhteremliğini kabul etti. kendisi kiliseye gitmesine rağmen deisttir. james abercrombie adlı birisinin üst düzey insanların kiliseye gitmeyerek kötü örnek oluşturduğunu söylemesi üzerine de kiliseye gitmeyi kesmiştir. ilginç ama, illuminati kurucusu adam weishaupt'un büyü yaparak washington ile ruh değiştirdiği söylenir. işin diğer bir boyutunu da yazayım. kongre binasının açılışında kendi mason önlüğü ile geldi, inşaat alanına doğru ilerledi ve temel çukuruna indi. köşe taşlarının üzerine gümüş bir plaket yerleştirip, yağ, mısır ve şarapla alışılagelmiş masonik sunumu yaptı.
bir diğer kurucu ata olan thomas jefferson'nın mason olduğuna dair bir belge yoktur. ama kendi kutsal kitabı vardır. yeni ahit'teki doğa üstü kavramları çıkarmış ve felsefi öğretilri bırakmıştır. bu derlemeye jefferson bible olarak bilinir ve 1900'lerin başında kongre tarafından basılmıştır. illuminati'ye de sempati beslemiştir. kendisi bağımsızlık bildirgesinin baş yazarıdır. ayrıca başkan yardımcılığı, fransa büyükelçiliği ve en sonunda da amerika'nın üçüncü başkanlığını yapmıştır. franklin dokuz kız kardeş locasına giderken, ona eşlik etmiştir. bir çok arkadaşı da farmasondur.
ingiltere doğumlu olan bir diğer kurucu ata thomas paine de deisttir. londra'da tanıştığı franklin sayesinde otuzlu yaşlarında kıtaya göç etti. 1776'da common sense adlı kitabını yazdı. bu kitap 600.000 basılmıştır ve o zamanlar nüfus 3 milyondu. bu kitabı ile washington'a ilham vermiş, bağımsızlık bildirgesinin bir kısmında da onun sözleri esas alınmıştır. amerika birleşik devletleri'ne ismini veren kişidir. ingiltere'de gıyabında suçlu ilan edilmiştir. fransız devrimini desteklemiş, ama devrik kral louis'in idamına karşı çıkınca içeri atılıp ölüm cezası ile cezalandırılmıştır. ama cellat kapısını yanlış işaretleyince ölümden kurtulmuştur(yersen). farmason olduğuna dair delil olmasa bile hristiyanlık karşıtı olduğu bilinir. aslında akılcıdır. masonluğun hikayesini de saçma bulmuştur. theodore roosevelt, onun için küçük alçak ateist demiştir. aslında bir tanrı inancı vardır. deist işte.
bun yanında hazine bakanlığı sırasında amerika'yı süper güç yapmanın temelini atan, washington'un 20 yaşında emir subaylığını yapan alexander hamilton (babası iskoç bir işadamıdır ve annesi başka biri ile evliyken onu batı hindistan'da doğurmuştur), boston çay partisi'ni düzenleyenlerin bir kısmı, bağımsızlık için servetini feda etmekten çekinmeyen haym solomon adlı oldukça zengin bir yahudi tüccar, lafayette, bir çok general de masondu.
bir dolardan başlamak üzere 12 koloninin bir çok yerlerine serpiştirilmiş masonik simgelerden bahsetmiyorum bile...
bugün o büyük piramitteki gözün gerçek olduğu biliniyor. yani piramitler yapıldığında şimdiki gibi harap halde değildi ve boyanıyordu. tepesinde de her şeyi gören büyük göz vardı.
Galatasaray'ın bu sezon çıkacağı en büyük vitrin
4 saat önce
8 yorum:
William Shakespeare olarak bildiğimiz kişinin, Francis Bacon olma durumunu acabilir misiniz lutfen? :) Bu arada ben de okudugum bir seyi soyleyeyim. O gunun kosullarinda Shakespeare`in eserlerinin oynayanlar tarafindan defalarca degistirilmis olmasi gerekirmis... Belki de onlari bu derece iyi ve evrensel yapan bu kolektif dokunuslardir.
iddia odur ki bacon bu tür eserleri kendi soyadı ile imzalayıp adının kötülenmesini istemiyormuş. yani naif bir kişilik olmak istemiyor. ekşide şu link olayı ayrıntılıyor;
http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=13572638
:)
Ikna edici. :) Tiyatro o donemde asagi bir is kolu, sinemanin ilk yillarinda goruldugu gibi bir tur saklabanlik olarak algilaniyor. Dolayisiyla zaten gerek yok adamin uzerine adini yazmasina... Kimse sormuyor, kim yazdi bunu diye. Hatta dedigim gibi, alan kumpanya caninin cektigi gibi degistiriyor, egip bukuyor vs. Neyse, Shakespeare oyunlari cok basarili... Iclerinde nasil bir sir sakliyorlar bilmek isterdim hakikaten.
bak o zaman, ben shakespeare okumadım hiç, kıyas yapamam, ama maden sen okudun, bacon da oku :)
güzel bir yazı çıkar ortaya, zevkle okuruz. hem belki o sırları da öğreniriz :)
yazi kismi beni asar.. :) ama bacon`i okumaya calisacagim.
bugün sinemada bir fragman gördüm, bu konudan bahsediyordu, yani yakında filmi çıkıyor :)
ooo super... okumadik ama filmini seyrettik deriz artik. ;)
filmin adı anonymous. sanırım bu film o film. sinemada rastlamadım. digitürk sağolsun, sürekli yayında :)
Yorum Gönder