heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

4 Ağustos 2011 Perşembe

bağlanmak üzerine

bağlılık/bağlanma duygusu, vahşi kapitalizmin, insanları becerikli ama itaatkar birer robota çevirme emelinin, içinde bulunduğumuz yüzyılda nasıl gerçeğe dönüştürmekte olduğunun yalın ve isabetli bir ifadesidir.insanlık,  kapitalizmin çarkları arasında sessizce ufalanmakta. ülkelerin ekonomileri kağıt üstünde büyürken, insanlar, "insancıklar"a dönüşmekte. zaman zaman vicdanlı olmakla anlatılmaya çalışılan "insanlık" sözcüğü anlam değiştirmekte. insanlık, artık sadece idealar dünyasında mevcut ve sisli, belirsiz bir kavram olmuş durumda. çünkü insanlık ruhunu yitiriyor. flaş haber: kapitalizm sadece bedeninizi, zihninizi değil, ruhunuzu da sömürüyor.

yüzbinlerimiz, her sabah bir kalk borusu sesi duymuş gibi yerinden sıçrayıp, kentin trafiğini felç ederek o büyük, ruhsuz ve kötücül makinenin parçaları olmaya zorlanıyor. "düzen"in "düzenli"liğini sağlamak için "düzülen" olmanın kuralı basit! robotlaşmaya itirazınız yoksa sorununuz da yok. "işimi sevmeme gerek yok" diyorsanız, işiniz kolaylaşıyor. üstlerinizin, patronlarınızın hastalıklı egolarına tahammül edip yüzünüze mıymıntı gülücükler yerleştirmek o kadar da zor olamaz değil mi? bir hayat edinmek için, karşılığında bir hayat vermenin tuhaf karşılanacak nesi var ki zaten? dedikleri gibi: "herkes bunu yapıyor/yapmak zorunda/yapmayı reddederse toplumda yeri yok."

sorgulayamayacak kadar alıştınız hayatınıza. iyi kötü geçinip gidiyorsunuz. karnınız doyuyor. geçen ay o beğendiğiniz masayı da aldınız(cidden aldım). tebrik etmeli sizi. artık gazetelerin üçüncü sayfaları da haberlerde izlediğiniz trajediler de, başkalarının sefaleti de sizi etkilemiyor. elinizde kumanda, televizyondaki yerli dizileri izlerken yeterince göz yaşı döküyor, hüzünleniyor, eğleniyorsunuz nasılsa. gerisi boş... beğenileriniz "çok sayıdaki başkaları"nınkiyle birebir aynı. çıkıntılık yapmıyorsunuz. mesela hıncal uluç'u ve acun ılıcalı'yı çok takdir ediyorsunuz. kurtlar vadisi'ni hiç kaçırmadınız zamanında(cidden hiç kaçırmadım). affedici, hoşgörülüsünüz üstelik. kötü olan her şeyi unuttunuz, herkesle çoktan barıştınız. ünlüler ve politikacılar ekranlara çıkıp "güzel halkımız, şirin halkımız" la başlayan demeçler verdiklerinde nasıl da gururunuz okşanıyor. öyle uyumlu, öyle uysalsınız ki, sizi sevmeyen ölsün diyesi geliyor insanın...

artık bağlanabilirsiniz...

bağlanamadınız mı?

yoksa hala mı korkuyorsunuz? bu korkuyu taşıyan kimselerde, bağ kurulanla olan ilişkinin herhangi bir nedenle sekteye uğrayabileceği endişesi hakimdir. genellikle bu olgu, sadece ikili kadın-erkek ilişkilerine indirgense de aslında çok daha geniş bir çerçevede zuhur edebilir. insan, yaşadığı ülkeyle, kentle, işiyle, hatta mahalleyle, evinde beslediği hayvanla ve elbette dostlarıyla da derin duygusal bağlar kurabilen bir yaratıktır.

bu korkunun temelinde, kişinin sevdiği şeylerden kopma, sevdiklerini kaybetme ihtimali üzerine kurduğu senaryolar yatar. fakat kişinin geçmişinde ekseriyetle bu korkuyu tetikleyen bazen de özgüven yitimine neden olan(sevdiklerini kaybetmek, terkedilmek vb.) travmatik bir olay yatmaktadır. söz konusu korku, kişinin hayatının gidişatına spesifik olarak da kurduğu ilişkilere, ilişki biçimlerine yön vermekteyse bunun hastalıklı bir durum olduğunu düşünmek yersiz değildir. yine de bu korku son kertede insanidir. zira yarın başına neyin geleceğini bilmemek, geleceğin netameli belirsizliğine mahkum olmak fanilerin yazgısının bir parçasıdır ve insan istese de istemese de bu gerçekle yaşamak zorundadır. herkes bu dokunaklı gerçekle kendi hayatında farklı biçimlerde yüzleşmektedir. mesela bazı insanlar duygusal bağların, özgür ruhlarına pranga vuracağını düşündüğü için korkar.

her ne kadar bağlanma korkusunu negatif biçimde dışa vuranların, aslında duygusallıktan uzak kimseler olduğu sanılsa da, bu kimseler genellikle duygularını uçlarda yaşayan, hassasiyetleri tavanda olan insanlardır.

bağlanma korkusunu bir fobi gibi taşıyan insanların aslında bir anlamda muhafazakar oldukları söylenebilir. kendi dünyalarında ne başkasına, ne de kendi inisiyatifleri dışında gerçekleşebilecek bir değişikliğe tahammülleri yoktur. ruhları her daim huzursuz ve göçebedir, ama aynı zamanda aidiyet duygusuna, evcilliğe teslim olmuş kimselerin asla erişemeyeceği bir bilgelikle taçlanan da onlardır. hayatın bu yaman çelişkisini kimse onlardan daha iyi sezemez.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.