kıskançlık duygusu günümüz fanilerinin çoğunun beynine, mülkiyetçi toplumsal ilişkiler sayesinde, paslı bir çivi misali yerleşmiş vaziyettedir. ama bu paslı çivi neredeyse "kendiliğinden düşmediğine göre sevelim bari" gibi sığ bir anlayışla, mücevher muamelesi bile görebilmekte, olumlu karşılanmaktadır
söz konusu duygu, doğalmış gibi gösterilerek meşrulaştırıldığından, günümüz kadın erkek ilişkilerinden, aile, arkadaş ilişkilerine varıncaya değin her türlü ilişkiyi zehirlemektedir. ama gelin biz kıskançlık duygusunun daha yıkıcı bir tesir bıraktığı, kadın erkek ilişkilerini inceleyelim.
efendim, kadın erkek ilişkilerinde yansımalarını pek kolay ve çabuk yakalayabildiğimiz kıskançlık, çoğu insana göre kaynağını sevgiden alır. basit bir mantıksal çıkarıma göre seven insan, sevdiğini başkasıyla düşünmek istemez. yani sevgilinizin, bir başka erkekle/kadınla duygusal ya da seksüel bir paylaşım içinde olduğunu bilmek, neresinden bakarsanız bakın hoş değildir. ancak kıskanma gerekçeleri, kişisel nedenlerden çok toplumsal reflekslere dayanmaktadır.
sevgilisini çok kıskandığını söyleyen birine bunun nedenlerini sorsanız genellikle sadece şaşkın bakışlarla karşılaşırsınız. bunu sormak bile abestir. en sık dile getirilen argüman, "insanoğlu domuz mudur ki eşini kıskanmasın" biçimindedir.
bu noktada spesifik bir soru sorulabilir. insanlar, makul gerekçelere dayandıramadığı kıskançlık duygusunu partnerin/sevgilinin bir başkasıyla cinsel ilişkiye girmesi ihtimali karşısında mı, yoksa şu yada bu şekilde bir başkasını sevmesi olasılığı karşısında mı en yoğun hissetmektedir?
sevgiyi sahiplenmekle, sevdiği kişiyi herhangi değerli bir nesneyle eş tutan biri için iki seçenek de kabul edilemez olacaktır. böyle bir durum vuku bulursa, bir çok açıdan, sahip olduğu çok kişisel bir nesnenin izinsizce ödünç alınmasına vereceği tepkiye benzer bir tepki verecektir. bu kişi makro boyuttaki tezahürleri dünyayı cehenneme çeviren mülkiyetçiliğin bayraktarlığını yapmakta, düpedüz "bu kadın/adam ruhuyla da bedeniyle de bana ait, varlığının tapusunu elimde tutuyorum" demektedir. severek yüceltmek ile sahip olarak güdükleştirmek arasındaki uzlaşmaz çelişkiden haberdar değildir. kıskançlık, ekseriyetle erkeklerde namus, örf adet ekseninde ortaya çıkarken, kadınlar cephesinde partnerin sunduğu ekonomik garantileri, yahut sosyal ayrıcalıkları kaybetme korkusuyla kendini gösterir.
mülkiyetperverliğe kaçmadan sevebilme yeteneği olan ve ahlakçı zırvalardan kendini arındırmış biri elbette ikinci seçeneği çok daha yaralayıcı bulacaktır. burada hissedilen şey, basit ve ilkel bir kıskançlık değildir. acı, öfke ve hayal kırıklığı, özel mülkiyete yabancıların el uzatmasından değil, bir başkasının, kendisinin erişemediği yere, yani sevdiğinin yüreğine dokunabildiğini bilmekten ileri gelir. hatta düşündükçe, sevgilisinin sırf eğlence için bir başkasıyla yatmasını, o kişiye karşı tensel bir temas olmaksızın derin hisler beslemesine yeğleyecek noktaya gelebilir(gelir demiyorum). burada maddiyatın ötesine geçmiş gerçek bir sevgiden bahsetmek yerindedir. zira mevzu bahis kişi, bir insanın sahip olunamayacak, tahakküm edilemeyecek özgür bir varlık olduğunu, insan ruhunun zapturapt altına alındığında hastalıklı hale geleceğini idrak etmiştir.
sevilen kişinin bir başkasına gözleri ışıldayarak bakmasını, gülümsemesini, sevgi sözcükleri fısıldamasını, bu kimsenin koynuna girmesinden daha acı verici bulmak şaşırtıcı değildir. goethe, genç werther'ine güncesinde şöyle söyletir:
"bazen anlamıyorum, anlayamıyorum. ben onu böylesine çok, böylesine içten ve delicesine sevdiğim ve etrafta ondan başkasını görmediğim halde o nasıl oluyor da bir başkasını seviyor, sevebiliyor..."
werther, bir başkasıyla evlenmiş sevgili lotte'sinin başka bir adamla yatıyor olmasından ziyade o adamı sevmesine dayanamamaktadır. daha dikkatli bakarsak, werther'in karşılık bulamayan, her aşığın başına gelen o korkunç durumdan muzdarip olduğunu görürürüz. aynaya bakıp da yansımanızı görememek gibidir bu. ruhunuz kötürüm kalmıştır ve bu durum, oyuncağı elinden alınan bir çocuğun hissettikleriyle karşılaştırılamayacak kadar vahimdir.
kıskançlık duygu israfıdır ve şiddete neden olur. üstelik karşınızdakine güvenmediğinizin en açık delilidir.
The Apprentice: Adam Kazandı
1 saat önce
2 yorum:
Başlıktan etkilenerek sevgilime sordum;
-Aşkım sen beni İsmail Yk'dan kıskanır mısın?
-Hı hı...
dipnot: Kıskanılan olmak bok püsür bişi
ehehe, bu soruyu sormanız çok saçma :) her erkek böyle bir cevap verir elbette.
kıskanmak kötü, soru sormak da kötü :)
Yorum Gönder