bir gün ibrahim çadırında otururken birden bire rab yanında iki kişiyle beraber kendisine görünür. hemen konuklarını tanıyan ibrahim, rabbim ayaklarını yıkaması için ona su verir ve yemek hazırlar. o ara rab konuşur;
"karın sara nerede?" diye sordular. ibrahim, "çadırda" diye yanıtladı. rab, "gelecek yıl bu zamanda kesinlikle yanına döneceğim" dedi, "o zaman karın sara'nın bir oğlu olacak."sara rab'bin arkasında, çadırın girişinde durmuş, dinliyordu.
sara bu duruma güler geçer. rab kendisine "niye güldün" diye sorunca "gülmedim" diye bir de yalan söyler. koskoca yahudi tanrısına yalan söylemek öyle kolay olmasa gerek. neyse, sara aslında kısırdır. üstelik adet de görmüyordur. ibrahim bile 100 yaşındadır ve neredeyse elden ayaktan kesilmiştir!
daha sonraki bölümlerde ishak doğar ve ismail bir gün ishak ile alay eder. sara bu duruma çok içerler. ibrahim'in dır dır başının etini yerken cariye ile oğlunu kovmasını ister. çünkü ismail'in, ishak'ın malına ortak olmasını istememektedir. ibrahim bu durumu kabullenemez. çünkü ismail de öz oğludur. tanrı bu durumu görür ve cariyesi ile oğlu için üzülmemesini, soyunun ishak'dan devam edeceğini söyler. ismail ile de ayrı bir millet yaratacaktır.
hikaye özetle böyle olsa bile ortada tuhaf bir durum var aslında. kısır olan ya kadın değil de, erkekse! ve sara'yı dölleyen tanrının kendisiyse! gerçi ibrahim'in ismail diye bir oğlu vardır, ancak kısır sara'nın durup dururken çocuk sahibi olması oldukça ilginç. nedenine gelince...
bilen bilir. çocuğu olmayan kadınlar bazen bir şeyhe, şıha kendini okutup üfletip 9 ay 10 gün sonra çocuk sahibi oluyorlar! sanki bu olayın temeli işte bu hikayeye dayanıyor. bu sefer şeyh değil de, tanrının kendisi okuyup üflemiş!
neyse, hikaye devam eder elbette. sonra rab şöyle bir sodom'a doğru bakar ve yapacağı işi ibrahim'den saklamamaya karar verir. sodomluların büyük bir günahın(eşcinsellik) pençesinde olduğunu söyler. bunun doğru olup olmadığını bizzat görecektir. böylece ibrahim ile rabbin pazarlığı başlar;
rab'be yaklaşarak, "haksızla birlikte haklıyı da mı yok edeceksin?" diye sordu, "kentte elli doğru kişi var diyelim. orayı gerçekten yok edecek misin? içindeki elli doğru kişinin hatırı için kenti bağışlamayacak mısın? senden uzak olsun bu. haklıyı, haksızı aynı kefeye koyarak haksızın yanında haklıyı da öldürmek senden uzak olsun. bütün dünyayı yargılayan adil olmalı." rab, "eğer sodom'da elli doğru kişi bulursam, onların hatırına bütün kenti bağışlayacağım" diye karşılık verdi. ibrahim, "ben toz ve külüm, bir hiçim" dedi, "ama seninle konuşma yürekliliğini göstereceğim. kırk beş doğru kişi var diyelim, beş kişi için bütün kenti yok mu edeceksin?" rab, "eğer kentte kırk beş doğru kişi bulursam, orayı yok etmeyeceğim" dedi. ibrahim yine sordu: "ya kırk kişi bulursan?" rab, "o kırk kişinin hatırı için hiçbir şey yapmayacağım" diye yanıtladı. ibrahim, "ya rab, öfkelenme ama, otuz kişi var diyelim?" dedi. rab, "otuz kişi bulursam, kente dokunmayacağım" diye yanıtladı. ibrahim, "ya rab, lütfen konuşma yürekliliğimi bağışla" dedi, "eğer yirmi kişi bulursan?" rab, "yirmi kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim" diye yanıtladı. ibrahim, "ya rab, öfkelenme ama, bir kez daha konuşacağım" dedi, "eğer on kişi bulursan?" rab, "on kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim" diye yanıtladı. rab İbrahim'le konuşmasını bitirince oradan ayrıldı, ibrahim de çadırına döndü.
bu hikayede de ilginç olan durum elbette pazarlık. dünya tarihinde tanrı ile pazarlık edebilen tek kişi ibrahim'dir. sonra yahudilere neden ticaretten bu kadar çok anlıyor diyoruz. adamlar tanrıyla bile pazarlığa tutuşmuş, dünyayı yönetmelerinden daha doğal ne olabilir ki! üstelik ibrahim rabbe hemen anlayacağınız üzere vaaz veriyor yahu! ama konuşulan rakamlara bakınca başka bir ilginç durum da ortaya çıkıyor. elli sayısı aslında enlil'in sayısıdır. sümerler bazen tanrıların adları yerine, onları belirtmek için sayı kullanıyordu ve elli enlil'e denk geliyor. kırkbeş ise eşi ninlil'e. kırk sayısı enki'ye, otuz ay tanrısı sin'e, yirmi ise güneş tanrısı şamaş'a, on ise adad'a ait. neden altmışdan başlamadı mesela derseniz eğer altmış an'ın sayısıdır ve o zaten göklerde yaşar. beş ise yaşlı hanım ninhursag'dır. neyse, sanki bu tanrıların öldürülmemesi için pazarlık yapılıyor gibi bir durum var ortada. en azından bana öyle geldi. bu durumda elbette pazarlık yapan tanrıyı da bilmek gerekiyor. şehirleri yok eden silahlara sahip olan tanrı ninurta'dır. ama sümer metinlerinde geçtiği kadarı ile bu silahları en fazla kullanmak isteyen tanrı enki'nin oğlu nergal'dir. amacı ise ileride tahtı ele geçirecek ve tüm sayıları sahiplenecek olan marduk ile yazının tanrısı oğlu nabu'yı yok etmektir. ninurta ise enlil'in oğlu ve yasal varisidir. büyük tanrılardan olduğu halde rakam verilmemiş, ancak ellinin doğal varisi sayılmıştır.
bu arada iki melek sodom'a varmıştır. lut onları kapıda bekliyordur ve hemen ayaklarını yıkamaları için su vermeyi ve geceyi evlerinde geçirilmesini teklif ederler. melekler ise mırın kırın ettikten sonra teklifi kabul ederler. ancak sodomlular da böyle bir şeyi bekliyor olsa gerek, hemen lut'un evinin etrafını kuşatırlar ve "bu gece sana gelen adamlar nerede?" diye sorarlar, "getir onları da yatalım" diye ilave ederler.
lut hemen dışarı çıkar ve kalabalığa rica minnet yalvararak konuklarını rahat bırakmalarını, çok istiyorlarda iki bakire kızını onlara verebileceğini, kızlarına ne istiyorlarsa yapabileceklerini söyler. ama kalabalık illaki o iki konuğu istiyordur. o kadar azmışlardır ki kapıları kırmaya çalışırlar ve iki konuk lut'u kapıdan içeri çekerek kapıyı tekrar kapar. bu arada kapıyı kırmaya çabalayanlar kör olmuştur. böylece iki melek lut'a tüm ailesini toplamasını ve evi terk etmesi gerektiğini söylerler. şehir, rabbin buyruğu ile yok edilecektir. o bakire kızları ile evlenecek olan damatları ise ona gülüp geçtiler. üstelik lut da söz dinlemez biri olmuştu. işi yavaşlatınca en sonunda konuklar karısı, iki kızı ve lut'u zorla dağlara götürürler. melekler lut'a hemen kaçıp canını kurtarmasını, yoksa yok olacağını anlatırlar. lut ise meleklerle pazarlık yapar ve bu dağlarda kalırsa canını kurtaramayacağını ve aşağıda bulunan uzaktaki küçük bir kente sığınması gerektiğini anlatır. melekler ona söz verir ve o küçük kente dokunmayacaklarını söylerler.
güneş doğarken ise sodom ve gomorra'nın üzerine rab ateşli bir kül yağdırır ve şehirlerdeki bitkilerine varana kadar tüm canlılar ölür. ölenlerden birisi de ne olduğunu merak edip arkasına bakan ve görüntüyü görünce kendisine inme inip tuza dönüşen lut'un karısıdır. lut'un damat adayları da kendisiyle beraber gelmediği için yok olmuştur. ibrahim'in gördüğü manzara şöyle tarif edilir; "sodom ve gomora'ya ve bütün ovaya baktı. yerden, tüten bir ocak gibi duman yükseliyordu."
aslında en ilginç hikaye bu. kullanılan silah lut'a da zarar verebileceği için sanki nükleer bir silah kullanılmış gibi duruyor. üstelik rab suçlamalar gerçekse şehri mahvedecektir. bu yüzden bunun volkanik patlama, göktaşı afeti olması mantıksız. olacak olan şey, rabbin kontrolü altında olacaktır. bunun oldukça etkili bir silah olması gerekiyor, çünkü şehirdeki her şey bitkilerine varana kadar yok oluyor. hatta lut öylesine korkmuş ki dağlarda bile kendini güvende hissetmediğinden dağların ardındaki küçük bir şehre sığınmak zorunda kalıyor. üstelik lut'un karısı sadece patlamaya baktığı için tuz oluyor. ibrahim'in görünen manzarayı tarif etmesi ise daha da ilginç. yerden tüten bir ocak gibi ibaresi var. sanki atom bombası atılmış lan, valla bak. bu atom bombası benzetmesini ilk yapan da ben değilim elbet. daniken de yapmıştı. üstelik yaratılış kitabının önceki bölümlerinde ortadoğudaki tüm kralların ittifaklar kurarak birbirleri ile savaştığı yazılıdır. sodom ve gomorro kralları büyük yenilgiler almışlardır. yani bu iş, bu savaşların sona erdirilmesini sağlamıştır. sitchin'e göre bu savaş, tanrıların savaşıdır. marduk'un destekçileri ile ninurta taraftarları sümer için kapışmışlardır.
yaratılış 16'da şöyle der: "bunun üzerine sodom, gomora, adma, sevoyim, bala -soar- kralları yola çıktı. bu beş kral dört krala -elam kralı kedorlaomer, goyim kralı tidal, şinar kralı amrafel, ellasar kralı aryok'a- karşı siddim vadisi'nde savaş düzenine girdiler. siddim vadisi zift çukurlarıyla doluydu. sodom ve gomora kralları kaçarken adamlarından bazıları bu çukurlara düştü. sağ kalanlarsa dağlara kaçtı. dört kral sodom ve gomora'nın bütün malını ve yiyeceğini alıp gitti."
devamında ise lut kaldığı küçük kentte hala korkmaktadır ve dağlara çıkmaya karar verir. iki kızıyla beraber bir mağrada yaşamaya başladı. olanlar da o zaman oldu.
"büyük kızı küçüğüne, "babamız yaşlı" dedi, "dünya geleneklerine uygun biçimde burada bizimle yatabilecek bir erkek yok. gel, babamıza şarap içirelim, soyumuzu yaşatmak için onunla yatalım."
olan olmuştur. önce büyük kızı babası lut ile yatar. lut sabah uyanınca bir şey hatırlamaz. sıra küçük kıza gelmiştir. sabah olunca lut yine bir şey hatırlamaz. böylece iki kızı da hamile kalır ve doğacak olan çocukları moavlar ile ammonlular ataları olur.
tevrat'ın yaratılış kitabında ensest çok yaygın bir adettir. ibrahim, karısı sara ile baba bir kardeşidir. kitapta ensestin yaygın olmasının tek nedeni, bence tüm hikayelerin sümer, asur ve babil destanlarından arak olmasından ileri gelir. o destanlarda tüm tanrılar ensestin alasını yaparlar. o yüzden o durumu normal(!) kabul edip, kızların dediği bir lafı açıklayayım. "dünya geleneklerine uygun biçimde burada bizimle yatabilecek bir erkek yok" der kızlar. sanırım patlama o kadar büyüktür ki o küçük şehirde bile yaşayan kimse kalmamış veya kaçmışlardır. çünkü ortalıkta kimse görünmemektedir ve kızlar insanlığın son temsilcisi olarak kendilerini ve babalarını görüp, onunla cimaya girerler! üstelik babanın kızlarına kızmaya gram hakkı da yoktur. sodomlu ibnelere melekler yerine kızlarını utanmaz bir şekilde teslim etmek isteyen lut'un kendisiydi. bu bir aile geleneği olsa gerek. çünkü tevrata göre ibrahim'in kendisi iki defa godoşluk yapıp, karısı sara'nın kendisiyle evliyken başkaları ile evlenmesine göz yummuştur. üstelik bunu yaptığı için tanrı tarafından cezalandırılacağına ödüllendirilmiştir.
tevratın tanrısının eşcinselliği böyle şiddetli bir şekilde cezalandırıp, enseste ses çıkarmaması onun bildiğin sapık olduğunun bir delili aslında.
tevrat arkeologları sodom ve gomorro'nın ölü denizin güneyinde kalan yerler olduğunu söylüyorlar. malum, ölü denizin diğer adı lut gölü.
kur an'da anlatılan olayda ise elbette rab yok. melekler ibrahim'in yanına gelirler ve ibrahim hemen onlara bir buzağı kızartır. ancak melekler yemeğe dokunmazlar. ibrahim durumu yadırgar, içine korku düşer. melekler ona korkmamasını, lut kavmi için geldiklerini söylerler. tam o sırada ibrahim'in hanımı bu duruma güler. melekler de ona önce ishak'ı, akabinde yakup'u müjdeler. karısı bu işe çok şaşırır. kendi ifadesi ile kendisi bir kocakarı, ibrahim ise ihtiyardır(islam alimlerine göre sara 90, ibrahim 120 yaşındadır). melekler ise allah'ın rahmeti ve bereketinin onların üzerinde olduğunu söyler. içi ferahlayan ibrahim meleklerle mücadeleye girişir. lut kavmi yüzünden lut ve ailesinin ölmesini istememektedir. melekler ise o azabın muhakkak olacağını söyler ve konu kapanır.
böylece melekler lut'un evine gelir. lut'un içi daralır. lut'un kavmi ise melekleri görünce koşarak onun yanına gelirler ve melekleri lut'dan isterler. lu t ise "ey kavmim! işte şunlar kızlarımdır; sizin için onlar daha temizdir. Allah'tan korkun ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin. içinizde aklı başında bir adam yok mu?" der.
kavmi ise "senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını biliyorsun. ve sen bizim ne istediğimizi bilirsin" der. lut ise "keşke benim size karşı bir gücüm olsaydı veya güçlü bir kaleye sığınabilseydim" der.
melekler bunun üzerine şöyle der; "onlar sana asla dokunamazlar. sen gecenin bir kısmında ailenle yürü. karından başka sizden hiçbiri geride kalmasın. çünkü onlara gelecek olan şüphesiz ona da isabet edecektir. onlara vaadolunan zamanı, sabah vaktidir. sabah yakın değil mi?"
başka bir surede ise lut'un kavminin daha önceki hiç bir milletin yapmadığı fuhuşu yaptığı söyleniyor. kadınları bırakıp erkeklere yanaştıklarından dolayı taşkın bir millet olduğu belirtiliyor. lut kavmini uyardığı halde kavmi lut'u fazla temiz bulmuştur ve onu umursamazlar. bunun üzerine karısı hariç olmak ailesinin kurtulduğunu, ancak lut kavminin üstüne taş yağmuru yağdırıldığı anlatılıyor. allah'ın emri gelince lut kavminin altını üstüne getirildiği ve üzerine pişirip istif edilmiş taşlar yağdırıldığı anlatılıyor.
kur an'da lut ile kızları arasında tevratta olduğu belirtilen işten bahsedilmez. lut hikayesinin anlatılma nedeni doğru yoldan çıkanların başlarına gelecek olan durumu belirtmesidir.