heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

22 Ekim 2010 Cuma

biyolojik silah

kadim kültürlerin eski batıl inançlarında kurtların su içtiği kaynaklardan asla su içmeme geleneği varmış. aynı zamanda kurtların öldürdüğü hayvanların etlerinden de uzak dururlarmış. bu kurallara uyulmadığı takdirde ise o kişinin yarı kurt, yarı insan olacağı, kana susamış bir halde ortalıkta dolaşacağı söylenirmiş. bu sayede tarihi oldukça eski bir hastalıktan korunmuş olduk. korunduğumuz hastalık ise kuduzdur.

kuduz 19. yy'da yayılması öyle bir artmış ki, insanlar "kuduz olurum" diye intihar etmeye başlamışlar. kuduz bulaşanları ise, iyilikleri için öldürüyorlarmış. pek saygın bir hastalık olmasa gerek! habeşistan'da ise bir devirde veba oldukça yaygınlaştığında, o bölgedeki hristiyanlar bunun tanrının işi olduğunu düşünüp, hemen kapmak için vebalılarla birlikte olup, onların elbiselerini giymeye başlamışlar. kuduz için aynı şeyi düşünmemişler! ortaçağ avrupa'sında papazların ve ensest ilişki ürünlerinin kurt adam olacağına gerçekten inanılıyormuş. yani dolaylı da olsa kuduz(kudurmak) olduklarını düşünüyorlardı sanırım!

eski yunanın peloponez savaşı sırasında bir tarihçi, mısır ve libya'daki bir hastalıktan bahsetmiş. hastalık en sonunda atina'ya da gelmiş. yurttaşlar öksürmeye başlamış, vücutları kızarmış ve sonunda bastırılamayan bir susuzluğa düşüp kendilerini su kaynaklarına atıp ve boğularak ölmüşler. bu hastalık cüzzamdı ve antik yunan medeniyetinin yok olmasını başlattı. hunluları avrupa'ya iten durum ise çiçek hastalığıydı. napoleon'un ordularını mahveden ise rus kışından çok tifüstü. kara veba ingiltere'ye geldiğinde nüfusun üçte birini öldürdü ve derebeylik sistemini mahvetti.

tüm tarih boyunca vebadan ölen insan sayısı tahmini yüz milyon. bunun 75 milyonu 1347-1351 arasındaki kara vebadan öldü. hastalığın avrupa'ya bulaşması ise, kırım'da bir ceneviz kalesini kuşatan moğolların, vebadan ölmüş askerlerinin cesetlerini mancınıklarla kale içine atmasıydı. tarihteki bu ilk biyolojik silahlı saldırıdan sonra, o ceneviz kolonisinden sağ kurtulan az sayıda tüccar, vebayı sicilya'ya ve ardından italya'ya taşındı. hastalığı taşıma sırası pirelerdeydi ve böylece tüm avrupa'ya bulaştı. kraliyet aileleri ve piskoposlar bile salgından kurtulamadı. istanbul'daki veba salgında günde ortalama on bin kişi ölüyordu. atina'da kuşlar bile şehri terk etmişti ve şehirliler ölülerini yakmak için kurulan büyük odun yığınına ulaşmak için birbirlerini eziyorlardı. provence kentinde veba rüzgarından korunmak için büyük bir duvar inşaa edilmişti. istanbul'da hastalıktan korkulduğu için hastalar kancalarla yerlerinden çekilirmiş. bu büyük veba salgını neticesinde avrupa nüfusunun üçte biri öldü. bittiğinde ise kilise yahudilere ve kendilerinden olmayan herkese hiç iyi gözle bakmaz olmuştu.

avrupa ve asya'yı mahveden frengi, rus sarayına da uğradı. korkunç ivan dediğimiz çar, ileri derecede frengiydi ve hastalığın son safhasında oğlunu ve binlerce kişiyi haşlayarak, kaynatarak öldürdü. novgorod şehri katliamı, bilinen rus tarihinin en büyük katliamlarındandır. şehirde insan namına bir şey bırakmamıştı. aynı dönemde fransa'da nüfusun üçte biri frengiydi ve aristokratlar arasında frengi olmamak ayıp sayılmaya başlanmıştı! aynı dönemde ingiltere'nin dörtte üçü frengiye yakalanmıştı. avrupalılar, frenginin dokunma ile bulaştığını keşfedince bizim hala uyguladığımız kafa tokuşturma ve yanaktan öpüşme işini terk edip, karşılıklı selamlaşmaya başladırlar.

fransızlara karşı amerika'da savaşan ingilizler, savaş sonunda kendilerini destekleyen kızılderililere, iyi niyet göstergesi olarak, çiçek hastalığı ile mücadele eden hastanelerdeki battaniyeleri verdiler. sonuç felaket ötesi oldu. çiçeğe karşı tamamen savunmasız olan kızılderililerin çoğu öldü. sivil halka yönelik ilk biyolojik saldırı bu olsa gerek.

birinci dünya savaşının 1918'de bitmesine sebep olan olaylardan birisi de ispanyol gribidir. 1920'ye kadar süren bu salgında 75 ila 100 milyon kişi öldü. sebebi ise bir grip virüsüydü. bu salgın, hindistan'ın % 5'ini öldürdü. abd'nin % 25'i hastalığa yalanmış ve en az beşyüz bin kişi ölmüştü. ingiltere, fransa'da yarım milyondan fazla insan bu salgında öldü.

1930'larda dörtyüz siyahta frengi tespit edildi ve amerikan hükümeti hastalığı tedavi etmek yerine seyrini ve bulaşmasını izlemek için 1970'lere kadar süren bir deneye izin verdi. skandalı bir gazete ortaya çıkardı. 1940'larda ise yeni bir tedavi metodunu denemek için dörtyüz tutukluya sıtma bulaştırıldı. 1960'larda ise gelişim bozukluğu gösterdiği için sakat kalmış çocuklara hepatit bulaştırıldı. amaç yeni bir ilacı test edilmesiydi. 1960'larda ise yine amerikalılar, venezüella'daki bir yerli kabilesine kızamık bulaştırdılar. bulaştıran doktorlar hastalığı tedavi etmeyi reddedip, soy ıslahı teorisini test ettiler. binlerce yerli öldü.

nazilerin manyak doktoru mengele'nin tek amacının, farklı ırklar arasındaki kan farklarını tespit etmek olduğu bilinir ve bu iş için afrika'yı karış karış gezmiş. en sonunda her ırka özel veba yaratmış. savaş sonunda ise, bu araştırmada çalışan naziler, amerikalılar tarafından affedilerek, yeni kimlikleri ile yeni ülkelerinde iş başı yapmışlardır. akabinde biyolojik silahlar geliştirildi.

amerika'nın en bilinen ve küfredilen dışişleri bakanı kissinger'ın bir raporu vardır. bu raporda üçüncü dünya ülkelerinin aşırı nüfus artışının amerika'nın geleceği tehdit ettiği, afrika'nın doğal kaynaklarının nüfus artışı ile paylaşım sorunu doğuracağını yazar. bir yıl sonra aids ortaya çıkar. afrika'daki aids'in patlama nedeni ise misyoner hastanelerindeki hristiyan gönüllülerin, çocuklara çiçek ve difteri aşılarını aynı enjektör ile yapmasıdır. bir kaç yıl içinde batı afrika'da aids resmen coşar. en sonunda hastalık, elmas ve altın zengini ülkelerde patlama yaptı. yani botsvana, zimbabve ve güney afrika.

4 sene önce kuş gribi salgını vardı. geçen sene domuz gribi salgını yaşandı. hatta uzmanların dediklerinden anladığım kadarı ile ben bile bu gribe yakalandım. çünkü ekim ayında görünen gribin, domuz gribi olduğu söylenmişti. grip beni yatağa bile bağlamadı. sadece halsiz bıraktı. ertesi gün geçti. bu sene görünürde bir şey yok. ama seneye kesin bir salgın daha patlak verecek!

kaynaklar: çarpışma partisi - chuck palahniuk, veba - albert camus, kısmen vikipedia

3 yorum:

Gorki dedi ki...

Dünyayı yöneten egemen güçler yeni yeni hastalıklar icat ededursunlar; ben insan neslinin de buna karşı kendini geliştirdiğini/geliştireceğini ve bir süre sonra mutasyona uğrayacağını düşünüyorum. Örneğin ilerleyen nesillerde dünyaya gelen yeni bireyler ya direkt kanserli olarak doğacaklar ya da öbür boyu kansere yakalanmayacak bir bağışıklık sistemiyle doğacaklar. Ne bileyim saçmasapan bir eşyler olacak ama o olacakları yaşayıp görebilecek miyiz acaba... Neyse, çok güzel yazı gerçekten.. Klavyenize sağlık..

Adsız dedi ki...

Tarihteki bütün pandemilerin sebebi ve başlangıç verileri bilinirken Aids hakkında komik ötesi açıklamalar yapılması zaten insan üretimi olduğunu belli ediyor.
Eşcinsellere ve Afrikalılara bulaşması da Amerikan neoconlarının bu işteki parmağını doğrular nitelikte.
Kaldı ki hastalık dediğin doğrudan öldürür.Aids'in ne olduğu da belli değil.Başka hastalıkların öldürmesini sağlayan virüs de ne menem bir şeyse, doğanın bir cezası olmadığı belli.

gerisi önemli değil... dedi ki...

gorki: bilemeyeceğim, ama ben de doğanın işi düzelteceğini düşünüyorum. düzeltemediği noktada ise yok oluş süreci başlayacak zaten.

adsız: eşcinsellerle beraber birbirlerini aldatan karı kocaları bile öldürdü. geçmiş yıllarda fatih altaylı yazmıştı sanırım. bir apartmanın tamamı aids olmuş. çünkü hepsi birbirleriyle ilişkide. hristiyan kuruluşların iğnelerle yayması, papa nın prezervatife karşı çıkması dediğini doğrular aslında. katolik kilisesi afrikada prezervatif dağıtsa, kafadan onbinlerce kişi hastalığa yakalanmayacak. güney afrika aids ilaçlarını taklit ediyor diye davalarla uğraşıyor. napsın herifler, ithal etseler ateş pahası, kendileri üretiyor.

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.