heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

10 Ağustos 2009 Pazartesi

ispanya iç savaşı



"gel de gör
caddeler kan revan
gel de gör
caddeler kan revan
gel de gör
caddeler kan revan"

böyle der pablo neruda. daha savaş yeni başlamış ve madrid sokaklarının görgü tanığıdır bu büyük şair. onunla beraber orwell, malraux ve hemingway de görgü tanığı olacaktır yaşananların. hele o hemingway. savaştan sonra ispanya'ya bir daha gitmeme yeminini boğa güreşlerini çok sevdiği için 1950'de bozmuş ve sınırda ispanyol polislerinin pasaportuna bakarken neler dediğini de duymuştur:

"bu herif bize karşı savaşan orospu çocuğuna ne kadar da çok benziyor?"

hemingway cevabı yapıştırır elbette, anti faşist ruhla, hala;

"size karşı savaşan o orospu çocuğu benim!!"

ispanya'da 1936-39 arası meydana gelen, faşist güçler ile cumhuriyetçilerin savaşıdır. savaş boyunca 600.000 kişi ölmüştür. savaşa neden olan olay ise yasal hükümeti devirmek isteyen ordunun darbe yapma teşebbüsü, yani isyanıdır.



16 temmuz 1936'da general mola, general goded ve general franco tarafından hazırlanan ayaklanma başlar. isyan özellikle ülkenin batısında, kırsal kesimde etkili olur. mola buraları ele geçirir. barcelona, madrid, bilbao gibi büyük şehirlerde ise yasal hükümet, işçiler sayesinde ilk önce ayaklanmaları bastırır. barcelona'da goded yakalanır. ancak bir çok yer asilerin eline geçer. afrika'daki ordular asilere katılır ve franco bu birliklerle, almaya'nın yardımı ile ispanya'ya geçer. donanma cumhuriyetçilerden yana olsa bile hem almanya ile savaşı göze alamamıştır, hem de elinde yeterli cephanesi yoktur. bir süre sonra alman ve italyan denizaltıları bunları batıracaktır. franco ise baştan lider olarak ön plana çıkmaz. zamanı bekler. önce mağripliler sayesinde, sonra hitler'in yardımı, büyük toprak sahipleri ve kilisenin teşviki ile faşistlerin lideri olur. normalde son derece silik bir tiptir. savaştan sonra bile üniformaları ve artistik resimleri ile puan toplamaya çalışır. savaştan sonra aldığı lakap dillere destandır:

"generalisimo francisco franco, caudillo de espana por la gracia de dios"

(tanrının emriyle ispanya'nın lideri, en büyük general francisco franco)
franco'nun birlikleri ispanya'ya çıktıktan sonra sevilla'yı ele geçirir. kuzeye ilerlerler. madrid'e doğru yürüyüşe geçerler. önlerinde kendilerine direnen her yeri yakıp yıkarlar ve halkı katlederler. kuzeydeki faşistler baskları sıkıştırırlar, madrid'e yaklaşırlar. hükümet kuvvetleri ise fransa, ingiltere'den yardım ister. ama başarılı olamazlar. üstelik fransa ile ingiltere, tarafsızlık ilkesi gereğince cumhuriyetçi birliklerin elini kolunu bağlamışlardır. 1939 pirenelere kadar çekilen bir cumhuriyetçi subayla dalga geçen sınırdaki fransıza subay hemen cevap verir;
"bakalım siz ne kadar dayanacaksınız?"

(fransızlar faşist almanya'ya 1 hafta dayanabilmiştir)

cumhuriyetçilere yardım etmeye hazır görünen sovyetler ise pek oralı olmaz. sovyet gemileri ispanya yakınlarında demir atıp beklemeye geçerler. hükümetten bol miktarda altın aldıkları halde en eski silahlarını verirler. özellikle yetişmiş personel eksikliğini gideremezler. iç savaş sırasında alman tankçıların komutanı olan albay thoma, daha sonra kuzey afrika'da esir edildiğinde ispanya savaşından da bahseder.

"sovyet tankları bizim tanklardan daha iyiydi o zamanlar. ama kullanmayı bilmiyorlardı. bizde o tankları ele geçirip onlara karşı kullanırdık."



üstelik cumhuriyetçi safların tek vücutluluğu yoktur. anarşistler kendiliğindenliğe inanırken, anorko sendikalistler sendikalara, ortodoks komünistler ise demokratik cumhuriyete, troçkistler 1917 ruhuna, goşistler gerillalara, jakoben sosyalistler savaşmaya inanmaktadır. bunun yanında sıradan cumhuriyetçiler ile katalan ve bask yurtseverleri de vardır. üstelik hükümet bu yurtseverlere pek güvenmemektedir.

tüm bu ayrılıklara rağmen cumhuriyetçi ispanya 3 yıl direndi. fransa sadece 1 hafta direnebilmişti! "orduya karşı bir şey yapılamaz" saplantısına rağmen direndi. 1811'den 1936'ya kadar tam 52 darbe ve girişimine sahne olan bu ispanya direndi.

bunun nedeni ise sınıf gerçeğidir. emekçilerin ispanya'sı, yoksulların ispanya'sı direndi. çünkü onlar 1931 öncesi ispanya'sına, onun geriliğine, dar kafalılığına, dinsel baskılara, polis terörüne geri dönmek istemedikleri için savaştılar. çünkü franko bunların hepsini simgeliyordu.



tüm bu birliğe rağmen sovyetler özellikle barcelona'da direnişçilerin arasına nifak sokarlar. stalinistler ile troçkistler savaşır. anorko-sendikalistler temizlenmeye çalışılır. faşistlere ise yardım yağmaktadır. italyanlar binlerce askerini ispanya'ya sokar. alman generaller ülkede yıldırım savaşlarının provasını bile yapar. alman ve italyan uçakları tüm direniş noktalarını bomba yağmuruna tutar. büyük şehirler kitlesel katliamlara uğrar. üstelik hükümet güçlerinin elinde deneyimli subay bile yoktur. büyük çoğunluğu asilerin tarafındadır. yine de direnmişlerdir. amerikan petrolü ile desteklenen, ingiliz ve fransız duyarsızlığı ile güç kazanan, zengin ispanyolların, alman ve italyan bankaların maddi katkıları ile finanse edilen faşizme karşı sonuna kadar direnmişlerdir. avrupa'da faşizme karşı ilk direngi noktası ispanya'dır. savaş biter bitmez sıra polonya'ya gelecektir. ingilizlerin aklı ancak o zaman basar, faşizmi durdurma geriğini anlar.

1937'de savaş iyice şiddetlenir. faşistler galiçya ve bask bölgesini ele geçirirler. bask bölgesinin düşüşü enteresandır. sol ile alakaları yoktur. milliyetçi duygularla hareket ederler. komuta kademesindeki basklı-ispanyol ayrımı sonlarını hazırlar. madrid direnmektedir. bu sırada almanya'nın en etkili lejyonları ülkeye girer. bask bölgesi düşmeden önce guernica yaşanır. alman uçaklarının bombardımanı sonucu binlerce insan ölür. picasso, guernica'yı gören bir alman subayının "bunu siz mi yaptınız?" sorusuna, "hayır, siz yaptınız" demesi boşuna değildir. resim tüm dünyada savaş karşıtlığının sembolü olur.



stalin, sosyalist ve anarşistlere karşı komünist kuvvetleri kışkırtır. mayıs günleri başlar. direnişçiler kendi aralarında bölünmüşlerdir. dünyanın her yerinden insanlar direnişçiler saflarına katılır(türkiye hariç). uluslararası tugaylar kurulur. özellikle faşizm altında ezilen almanlar, italyanlar, orta avrupalılar ispanya'ya akın eder. her zaman çarpışmaların ön saflarında yer aldılar. 35.000 kişidiler. 10.000'i ölmüştür. 1938'nin sonların ispanya'dan ayrıldılar. barcelona'da geçit töreni ile, çiçeklerle uğurlandılar. buna rağmen barcelona düştüğünde 2.000'i esir edilmişti. onlar 19. yüzyılın büyük düşünün son askerleridirler. yani enternasyonalist düşün...



1938'de ise hükümet kuvvetleri barcelona ile madrid-valencia hattına sıkışmıştır. ekonomik sıkıntıya girerler. kuzeydeki sanayi ve maden bölgeleri faşistlere geçmiştir. üretim düşer. gün gelir, barcelona'nın enerji kaynakları bile el değiştirir. faşistler sürekli güçlenirken sovyetlerin komünistleri desteklemesi ile iktidar el değiştirir. anarko-sendikalistler ve sosyalistler temizlenir. işte tam bu sırada sovyet silahları imdada yetişmeye çalışır. parça parça gelen bu silahlar, iş işten geçtikten sonra gelmiştir. sınırsız alman ve italyan desteği sayesinde(70.000 italyan askeri bu savaşta savaşmıştır) tank ve uçak bolluğuna kavuşan faşistlere karşı durmak imkansızlaşır. her şeye rağmen bir umut her zaman vardır. barcelona sokaklarına atılan alman yapımı el bombalarının patlamadığını gören direnişçiler, bombaları incelediklerinde, alman işçilerinden gelen şöyle bir notla karşılaşırlar;

"yoldaşlar, şimdilik bu kadar!"



1939'da komünistlerden sıtkı sıyrılan ve en sonunda onları defeden halkın dayanacak gücü kalmamıştır. faşistlerin önünde duramazlar. önce barcelona, sonra madrid düşer. direnişçiler toplu şekilde katledilir. mayıs 1939'da savaş resmen sona erer. savaş sonrası 200.000 kişi daha infaz edilir. 400.000 kişi fransa'ya kaçar. fransızlar bu kişileri perişan halde bırakır. ama bu kişilerin bir bölümü nazi işgali sonrası fransız direnişinin mimarlarından olacaklardır. 1944'te paris'i kurtaran tanklardan bazılarının adı madrid'tir, guernica'dır, teruel'dir.



savaş sırasında madrid ve barcelona sokaklarında dalga dalga yayılan "no pasaran " sloganı yerine, ordu birlikleri bu şehirlere girence "han pasado(girdik bile)" çığlıkları alır. belkide fransız anarşistlerinin dediği doğruydu:

"mutlu olmak istiyorsan as efendini, kes papazları"

savaşın bitmesine yakın fransa ve ingiltere franko'yu yasal hükümet olarak tanır. rüya biter. geride kalanlar biri de neruda'nın şiiridir;

"espana en el corazon"



soracaksınız, leylaklar nerede hani?
gelincik yapraklı metafizik nerede?
sözcüklerine incecik delikler açıp
onları saçan yağmur nerede?
kuşlar nerede hani?

her şeyi anlatayım.

kent dışında yaşardım,
madrid dışında, çanlarla,
saatlerle, ağaçlarla.

görülürdü oradan
kurumuş yüzü kastilya'nın
meşin bir okyanus gibi.
evime çiçek evi derlerdi, sardunyalar fışkırırdı
duvarlarından çünkü
güzel bir evdi
köpekleriyle, çocuklarıyla.

hatırladın mı, raul?
rafael, hatırladın mı?
hatırladın mı, federico?
yerin altında,
hatırladın mı, balkonlarında o evin
haziran ışığı çiçekler doldururdu ağzına.

kardeşim, kardeşim!

her şey
o kalın sesler, tezgahların tuzu,
kabarmış ekmekler çıkaran fırın
ve heykelleriyle argüelles pazarı
kurumuş bir mürekkep hokkasıydı sanki aldatmalar içinde.
yağ akardı kaşıklara,
ayakların, ellerin derin çarpıntısı
sokaklarda büyürdü,
metreler, litreler, temel
ölçüsü yaşamın,
balık yığınları,
rüzgar gülünü bile şaşırtan
soğuk güneşiyle kiremitler,
patateslerin ince, çıldırmış beyazlığı,
domatesler yuvalanırdı denize dalga dalga.

“bir sabah tutuştu bunların hepsi,
bütün canlıları yutmak için bir sabah
fışkırdı topraktan
şenlik ateşleri,
silah vardı artık,
barut vardı artık,
artık kan vardı.
haydutlar geldi uçaklarıyla,
yüzükleriyle, düşesleriyle haydutlar,
takdisler dağıtan kara keşişleriyle
haydutlar geldi gökyüzünden
çocukları öldürmek için,
çocuk kanı aktı sokaklarda
düpedüz çocukların kanı aktı.

çakalların bile tiksindiği çakallar,
kuru çalıların bile tükürdüğü taşlar,
yılanları bile iğrendiren yılanlar!
yüz yüze gelince bunlarla
kanını gördüm ispanya'nın,
kabarıyordu
bir onur ve bıçaklar dalgasında boğmak için sizleri!

hain
generaller.
ölü evimi görün,
bakın paramparça ispanya'ya
erimiş maden akıyor her evden
çiçek yerine,
her çukurundan ispanya'nın
ispanya yükseliyor,
her ölü çocuktan bir tüfek fışkırıyor,
gören bir tüfek,
kurşunlar doğuyor her cinayetten,
o kurşunlar günün birinde
on ikisinden vuracak yüreğinizi.

soracaksınız, şiiri neden
düşleri anlatmıyor, yaprakları
ve büyük yanardağlarını anayurdunun?

gel de gör
caddeler kan revan
gel de gör
caddeler kan revan
gel de gör
caddeler kan revan

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.