efendim bu marş, törenlerden törenlere duyabileceğiniz herhangi bir milli marş yerine dinleyebileceğiniz, evrenin milli marşıdır. kısık bir kıvamda gitar böğürtüsü ile başlar, akabinde bass daha ilk sahnede kendini ortaya çıkarır ve ritme tutulursunuz, bateri tempo yapar, nabzınızı ayarlamanıza yardımcı olur, akabinde gitarlar işin içine dahil olur, kanınız kaynar, yerinde durmaz bu kan ve beyninize sıçrar, en sonunda trombonlar ve saksafon da parçaya katılır ve nefes alış verişlerinizi kontrol altına alırsınız ve duyabileceğiniz en rezil güzellikteki marş ortaya çıkar. ilk dinlediğinizde size oldukça kaotik bir parça gibi gelebilir, ama alakası bile yoktur ve işin güzelliği de zaten buradadır. her bir müzik aleti, parçanın başından sonuna kadar aynı kısa melodisini söyler, hatta thom yorke bile, bu parçada sadece müzik aletlerinden biri olabilmiştir. parçayı kaotik hale getiren ise üflemelilerdir. trombon ve saksafon devreye girince ritm falan kalmaz ve savaş meydanlarında düşmanın ritmini bozan mehter takımı gibi bir hava ile kan ve göz yaşları ile dolu bir meydana çıkarsınız. bu nefesliler, bildiğiniz ölümün nefesi, onun kaotikliği, karmakarışık bilinmezliğidir. tüm parça bittiğinde duyduğunuz şey amerikan milli marşıdır ve kısa sürede biter. işte o an, cenazenizin kaldırıldığı ve toprağa verildiği andır.
albüm kaydında, girişteki o bassı, thom inletmiştir. sadece parmaklarıyla değil, sesiyle de müzik aletinden farksız kalmıştır. bu parça bütün bir radiohead parçasıdır. radiohead elemanlarından birisi gruptan ayrılsa artık o grup radiohead olamaz ya, işte bu grubun beraber ortaya çıkardığı en enfes güzellikte bir birlikteliği de simgeler.
şarkıyı defalarca dinleyebilecek olmanızın nedenlerinden birisi de her dinlediğinizde farklı müzik aletlerine konsantre olabilmenizdir. sadece bassı dinleyin, sadece bateriyi dinleyin ve en sonunda sadece trombonu dinleyin. sonra bir daha tüm müzik aletlerine odaklanarak dinleyin. inanın bana, bir damla bile alkol almadan, herhangi bir şey çekmeden kafayı bulabilirsiniz. özellikle iyi bir ses sisteminiz varsa ve ses odanın duvarlarına vura vura kulağına geliyorsa tadından yenmez. en siktiri boktan, karmaşık, bunaltıcı, kasvetli istanbul trafiğinde bu şarkının ritmi ile yol alınca sanki bir sihir değiyor yola ve yol sıkıntısı geçiyor, herkes bir anda düzeliyor ve evet, herkes buranın çevresinde hakikatten, herkes bir milim kadar yakın herkese ve şarkı açık, radiohead açık ve herkes geç kalmaktan korkuyor, her şey yalnızlıktan korkuyor, zamanı gelince kapatacağım onu...
hayır birader hayır, sadece albüm kaydı güzel sanıyorsan yanılırsın, bir çok konser kaydını da dinledim ve evet, hepsi bu kadar mükemmel olabilir mi yahu, hepsinde thom yorke bu kadar kendinden geçmiş bir halde sağa sola savrulabilir mi yahu, bu şarkı nasıl bir hipnoza sahipse işte, daha başında dedim ya, bassıyla beraber hipnoza sokuyor kısa bir süreliğine insanı. o değil de, tıkanma(choke)'yı okurken palahniuk bir radiohead şarkısından bahsetmişti, eleman çekiç yardımı ile örse vuruyor ve bu sayede bir radiohead parçasını çalıyordu. aklıma ilk gelen melodi işte bu oldu, bir çekiç ve örs, bir el ve masa, bir penis ve vajina yardımıyla bile çalınabilir bu şarkı. ciddiyim bak.
siz zannetmeyin ki sözleri aşağıdadır ve türkçesini yukarıda verdim. efendim, derler ki, thom yorke her konserinde bu parçayı değişik sözlerle söylermiş, 'derler ki' diyorum, çünkü bırakın iki taneyi, bir tane bile radiohead konserine gitmişliğim yoktur. işte sağolsun, konser kayıtları var, yetiyor hala, ölmeden önce yapılacak yüz şey yoktur aslında, yapılacak tek şey, bir radiohead konserine gitmektir, en azından onlar ölmeden önce.
thom yorke saçını sürekli boyatsa bile severim ben bu grubu!
http://www.dailymotion.com/video/x9ao6o_radiohead-the-national-anthem_music
everyone
everyone around here
everyone is so near
what's going on?
what's going on?
everyone
everyone is so near
everyone has got the fear
it's holding on
it's holding on
it's holding on
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
...
ilet:
ytravisbickle@hotmail.com
en sevdiğim yazılarım
1- stanley kubrick ve savaş sanatı
2- tanrı, şeytan ve her şey hakkında
3- mesih, deccal ve armageddon savaşı
4- hepimiz öleceğiz!
5- anormal düzeyde ilişki yaşayan insanların bilmediği gerçekler
6- quentin taratino'nun arka koltuk sendromu ve winston wolf
7- new amsterdam'dan new york'a ve saint peter
8- haberin yok, ölüyorum
9- bursa hakkında bilmediğiniz gerçekler
10- çizgilere basarak yürümeye çalışan insan
11- olasılık çiftler, gerçeklik katmanlar halindedir
12- ebedi rekabet
13- kuş sütüyle beslerim seni
14- tembellik hakkımız, söke söke almalıyız
15- tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması
16- hazza ulaşmak ne kadar zor ulan!!
17- kafaların güzelliği
18- judith vs holofernes
2- tanrı, şeytan ve her şey hakkında
3- mesih, deccal ve armageddon savaşı
4- hepimiz öleceğiz!
5- anormal düzeyde ilişki yaşayan insanların bilmediği gerçekler
6- quentin taratino'nun arka koltuk sendromu ve winston wolf
7- new amsterdam'dan new york'a ve saint peter
8- haberin yok, ölüyorum
9- bursa hakkında bilmediğiniz gerçekler
10- çizgilere basarak yürümeye çalışan insan
11- olasılık çiftler, gerçeklik katmanlar halindedir
12- ebedi rekabet
13- kuş sütüyle beslerim seni
14- tembellik hakkımız, söke söke almalıyız
15- tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması
16- hazza ulaşmak ne kadar zor ulan!!
17- kafaların güzelliği
18- judith vs holofernes
Sayfalar
telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.
9 yorum:
hep böyle yazılar görmek isteriz..gerisi önemli değil,,
hep böyle yazılar yazdıracak şarkı çok fazla yoktur...
hem önemli olan yazmak, gerisi önemli değil...
oo, daha bu parça bile yok, pehh, kalsın :p
sen yaz işte:)
ya da sen bilirsin tabi:)
kalsın, blog en güzeli, sözlüklerin yöneticileri var ve kafalarına göre davranıyorlar, burada benim istediğim oluyor, canım ne isterse yazıyorum, karışanım yok, isteyen altına yorumda bulunup, daha sonra isterse siliyor. yani sözlükler, pehh...
:)
karaciğerimden vurdun
yarasın...
Yorum Gönder