"telefonu kapatıp ayaklarımı masanın üzerine uzattım. kopuk parçaları masamda birleştirmeye çalışıyordum. işte karmaşık bir olayın ortasındaydım. ben dedektif nick belane. bir yanda kırmızı kırlangıç meselesi çözülmeyi bekliyordu. bir tarafta da celine ve bayan ölüm vardı başımda. sanki bayan ölüm'ün soluğu hep ensemdeydi. şimdi bir de başıma uzaylı bir orospu çkmıştı."
arka kapağında bunlar yazar ve pulp bir charles bukowski romanıdır. henry chinaski bu sefer baş aktör değildir. onun yerine dedektif olarak nick belane vardır. cebinde votka veya cin taşır, her gece bara gider ve muhakkak barmen ve/veya barmaidle takışır. her zaman, uzun süredir seks yapmamış durumdadır, ama bunu sallamaz. beklemekten nefret eder, beklemesi gerekiyorsa da yanlış odada bekler. hasmını ilk önce taşşaklarına vurarak etkisiz hale getirir ve ardından çenesine kuvvetli bir yumruk atar. uzaylıları sevmez, polislerden nefret eder. otururken fermuarı açıktır. silahını çekmecede bulundurur. dayak yese bile adam gibi yer. çok zekidir, ama kısmi beceriksizlikleri vardır. doğu hollywood'da yaşar. aynı anda 4-5 müşteriyi idare eder. üç kere evlenip boşanmıştır. seksi kadınları bayılır, ama onun için öncelikli olan işidir. bacak ve kalça manyağıdır. bunun nedenini anasının örekesinden çıkar çıkmaz ilk gördüğü şeyin bacak olmasına bağlar. dilencilere sadaka vermeyi sever. asla sıradan değildir. herkes itfaiyeci olmak isterken o dedektif olmayı seçmiştir. başında bir sürü mesele vardır. ama o kırmızı kırlangıç'ı bulmak zorundadır.
bu roman bukowski'nin son romanıdır. iki defa hastanede uzun süreler yatmış olmasına rağmen tamamlamayı başarmıştır. ilginçtir, benim okuduğum ilk bukowski romanı da budur. chinaski ile daha sonra tanıştım. kitabı ikinci el kitap satan bir kitapçı bulmuştum. sanki bir kova suyun içinde kalmış gibiydi veya tuvalette sifonun içinde gizlece bekletilmiş bir haldeydi. yer yer yaprakları küflenmişti bile. bir çok satırı çizilmişti özensizce, özellikle elin votkaya uzandığı anlar. romana akşam 5 gibi başlayıp gece 1 civarı bitirmiştim. yemek yemedim, nefes almadım ertesi güne bırakmamak için! hava gibi, su gibi bir şeydi. üstelik en son sayfasında küçük bir süpriz vardı. adı (sallıyorum) özge gelincikaçar olan biri ve telefon numarası. belki kız bukowski okuyan biri ile tanışmak istiyordu! belki terkettiği erkek arkadaşı numarayı yazmıştı. belkide unutmuştu yazdığını. ben sadece sayfayı güzelce koparıp çöpe attım. ne işim olur benim tuvaletlere, kitap arkalarına yazılan isim ve numaralarla...
hafta sonu uyandığımda yataktan hiç kalkasım yoksa eğer, elimin altında daima okunmamış bir bukowski romanı bulundururum. gerçi okuya okuya bu sayı iyice azaldı. ama fark etmez, tekrar başlayabilirim. çünkü berbat sabahı, gün ışığı gibi aydınlatabilen romanlar yazar bukowski. insanı neşelendirir, keyiflendirir. güzeldir, okuyun!!!
"aslına bakarsan bütün insanların hayatı beklemekle geçiyordu. istedikleri birşeyin gerçekleşmesini ya da birgün geberip gitmeyi bekleyip duruyorlardı. markette tuvalet kağıdı satın almak için kuyrukta bekliyorlardı. bankadan para çekmek için kuyrukta bekliyorlardı. ve eğer paraları yoksa, daha uzun kuyruklarda beklemeleri gerekiyordu. önce uykunun gelmesi için, sonra da uyanmak için bekliyordun. önce evlenmek için, sonra da boşanabilmek için bekliyordun. önce yağmur yağması için, sonra da yağmurun durması için bekliyordun. yemek yemek için bekliyordun, sonra tekrar yemek için yeniden bekliyordun. bazen de bir sürü delinin arasında "acaba bende mi onlardan biriyim?" diye merak ederek bir psikoloğun muayenehanesinde bekliyordun."
"film yıldızlarına bakın mesela; kıçlarından deri aldırıp yüzlerine ekleterek genç görünmeyi başarıyorlardı. kıç derisi, insan vücudunun buruşmaya en dayanıklı kısımlarındandı. tüm yıldızlar hayatlarının son yıllarını kıçtan bozma suratlarla geçiriyorlardı."
"ayyaş olmanın iyi taraflarından biri hiç kabız olmamanızdır. bazen karaciğerim için kaygılanıyordum. ama karaciğerim hiç dile gelip "yeter artık, beni öldürüyorsun, ben de seni öldüreceğim" demedi. eğer konuşan iç organlarımız olsaydı doktorlara hiç ihtiyacımız kalmazdı."
2 Aralık 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
...
ilet:
ytravisbickle@hotmail.com
en sevdiğim yazılarım
1- stanley kubrick ve savaş sanatı
2- tanrı, şeytan ve her şey hakkında
3- mesih, deccal ve armageddon savaşı
4- hepimiz öleceğiz!
5- anormal düzeyde ilişki yaşayan insanların bilmediği gerçekler
6- quentin taratino'nun arka koltuk sendromu ve winston wolf
7- new amsterdam'dan new york'a ve saint peter
8- haberin yok, ölüyorum
9- bursa hakkında bilmediğiniz gerçekler
10- çizgilere basarak yürümeye çalışan insan
11- olasılık çiftler, gerçeklik katmanlar halindedir
12- ebedi rekabet
13- kuş sütüyle beslerim seni
14- tembellik hakkımız, söke söke almalıyız
15- tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması
16- hazza ulaşmak ne kadar zor ulan!!
17- kafaların güzelliği
18- judith vs holofernes
2- tanrı, şeytan ve her şey hakkında
3- mesih, deccal ve armageddon savaşı
4- hepimiz öleceğiz!
5- anormal düzeyde ilişki yaşayan insanların bilmediği gerçekler
6- quentin taratino'nun arka koltuk sendromu ve winston wolf
7- new amsterdam'dan new york'a ve saint peter
8- haberin yok, ölüyorum
9- bursa hakkında bilmediğiniz gerçekler
10- çizgilere basarak yürümeye çalışan insan
11- olasılık çiftler, gerçeklik katmanlar halindedir
12- ebedi rekabet
13- kuş sütüyle beslerim seni
14- tembellik hakkımız, söke söke almalıyız
15- tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması
16- hazza ulaşmak ne kadar zor ulan!!
17- kafaların güzelliği
18- judith vs holofernes
Sayfalar
telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.
6 yorum:
not 1: yaşasın kötülük, katılıyorum, iyilik basittir, kötülük yapmak ise plan ister!!
not 2: nerenden kurşunlayım :)
demek kafanla ilgili problemin yok. sağlık olsun, göğüslerinden vuruldun bil, en yakın zamanda!!
görüş mesafesi parçalı turtalı
turta savaşı mı başladı :)
Yorum Gönder