ukala, özgüven eksikliği olan insanların, özgüveni yerinde olan insanları sınıflandırmak için kullandıkları bir terimdir.
herhangi bir konuda tevazü gösterecek kadar alçakgönüllü biri olmayalım. tevazu kibirdendir.
kadınların alayı özel günler hastadır. bu özel günler ise, dünya kadınlar günü, sevgililer günü, evlenme yıldönümü, tanışma yıldönümü, nişanlanma yıldönümü, ilk sevişme yıldönümü, yılbaşı, kurban ve şeker bayramları, anneler günü, doğum günüdür(gerçek doğum günü ile kimlik doğum günü birbirini tutmuyorsa iki kez kutlarlar). bunların en azından üç tanesi aynı güne denk gelirse karısına/sevgilisine hediye almak için çırpınıp zavallı hemcinsim bütçesi büyük oranda rahatlayacaktır. çünkü iş sadece hediye ile bitmez. bunun çok lüks bir lokantada akşam yemeği de var.
ama tüm bunlara rağmen kadın denilen varlık sadece özel günlerde değil, yılın 365 günü, günün 24 saati sevgi/ilgi/alaka ister. daha azına razı olamaz.
count dooku, anakin skywalker ile palpatine'in önünde yaptığı düelloda bir anlık dalgınlığının kurbanı olmuş ve iki elini birden kaybetmiştir. akabinde onun da ışın kılıcını alan anakin, ak düşmüş kafasını işe yaramaz bedeninden ayırır. darth sidious yeni çırağına kavuşmuştur. dooku'nun ölümü ile jedi'lar sonlarına yelken açar.
yakışıklı ve yalnız olmak önemli değildir. yakışıklı, yalnız ve paralı olmak önemlidir. hatta yakışıksız, evli ve paralı olmak ile yakışıklı, yalnız ve paralı olmak arasında bir fark yoktur.
sevgili erkekler, çok aptal olmaması şartıyla herhangi bir kadın, cinselliğini ve güzelliğini kullanarak, istediği erkeği kendisine bağlar, aşık eder, isterse evlenir, isterse kapının önüne koyar, isterse kendisine ilgi göstermesini sağlar. yani bir kadın istedikten sonra erkeği istediği gibi kullanabilir. bu durumu havva'nın adem'e elma yedirişinde de, jean d arc'ın koskoca fransa'yı kurtarışında da görürüz. ferhat'a su kanalı yaptıran kadın ile chatte hiç tanımadığı bir erkeğin kendisine iltifat etmesini sağlayan kadın arasında fark yoktur. kadın asla yalnız kalmaz.
yüz yüze görüştüğünüz bir kadını ne kadar umursamazsanız size o kadar çok ilgi duyar, ki bunun sebebi, sizi de kurbanlarının arasına almak istemesidir. unutmayın, güçlü bir kadın asla erkeğinden önce ölmez. ilk ölen daima erkektir
slevin'ın anne ve babası, babasının kumar(at yarışı) tutkusu yüzünden katledilmiştir. tam çocuk da öldürülecekken oliver twist bakışı atan küçük slevin mutlak bir ölümden döner. kiralık katili de onu bir güzel eğitir. artık önünde hiç kimse duramayacaktır. ailesinin intikamını alacaktır. film biraz leon'dan esintilidir. matilda'nın erkek ve büyümüş versiyonunu görürüz. eğlencelik, çerez bir filmdir
getto, yahudilerin mecburi olarak ikamet ettikleri yerdir. tarihte ilk kez fas'da görülse bile ilk getto venedik gettosu olarak kabul edilir. batı avrupa'da gettolar fransız ihtilali ve koalisyon savaşları ile ortadan kalkmıştır. rusya'da ise ekim devrimi ile bitmiştir. ikinci dünya savaşı ile almanlar gettoları bir daha kurmuştur. gettolarda yahudiler kendi hukuklarını kendileri uygurlar. şabat günü dışarı çıkmaları yasaktır. meşhur venedik taciri, venedik gettosunda geçer.
clementine, küt saçlı fransız çizgi film karakteridir. hatta o saç şekli o dönem moda olmuş ve sezen aksu tarafından bile kullanılmıştır! onu yok etmek isteyen malmot, görevini başaramayan elemanlarını cehenneminde cayır cayır yakar. cumartesi sabahları hemera'nın ışıldayan yüzü ile malmot'un alevleri arasında gidip gelen genç kızımız, kafasında bir pervane olan kedisi ile her beladan kurtuluyordu. güzeldi vesselam.
mustafar, tüm serinin en karanlık, etkileyici ve muhteşem sahnesini barındıran ve anakin skywalker'ın fiilen olmasa bile ölümünü izleyebileceğiniz bir gezegendir. "ah ulan, anakin'i obi van değil de, qui gon jinn yetiştirseydi böyle mi olurdu sonu?" diyebilirsiniz. onun yüz ifadesinden ve çığlıklarından çaresizliğini, nefretini ve öfkesini sonuna kadar hissedersiniz. sonunda bu gezegende ebesine atlanmış bir hale gelen anakin'imiz, son bir çaba ile yaşama tutunur. başına geçirilen o kask, dışarının kirli havasının arındırılmış halinin anakin'in yanmış ciğerlerine ulaşmasını sağlar. bu sayede yaşar. kask olmazsa ölür ve zaten biricik dallama oğlu luke'u canlı gözlerle görmek için kaskını çıkarmış ve kirli havanın da yardımıyla hemencecik ölmüştür.
dört eşcinselin kendisini ters çevirip üzerine oturulmasından büyük mutluluk duyan sandalyemizin mutlu günleri, eve yeni alınan isveç malı ikea sandalye yüzünden bitmiştir. çünkü ikea'da sandalyeler tek bir parça halinde satılmaz. parça parça satılır. yeni sandalyelerinin bir parçası ile odalarına çekilen bu dört eşcinselin her biri, artık ayrı bir bacağa rahat rahat oturuyordur. marangoz hilmi ustanın elinden çıkan kıskanç sandalyemize ise artık sadece tek bir kıç oturabiliyordur. o da bir eşcinselin karnı acıktığında...
ağır roman, "oğlumuzu ibnelikten kurtarma yolları" adlı müthiş bir kitabı piyasaya süren filmdir. ayrıca bir sürü berbere sordum ama hiçbiri çırak yetiştirirken balon kullanmamış. yani şişirilmiş balonmuş, sabunmuş, köpükmüş, bileylenen usturaymış hepsi bitti, gitti.
a scanner darkly, richard linklater'in en sıradan filmlerindendir. olayı kolayca tahmin edebiliyorsunuz ve hatta sonuna şaşırana şaşırırım. konusu günüzümüzden 7 yıl sonrada geçiyor ve d adı verilen yeni nesil uyuşturucu ile mücadeleyi anlatıyor. acaba bu kimyasalı kim üretiyor? daha ilk sahnede her şey belli.
bu winona ryder ilginç bir hatun. filmlerde canlardırdığı hiç bir tip birbirine benzemiyor. karakter olarak değil, tip olarak benzemiyor. her seferinde "aa, ha siktir, bu filmde winona ryder oynuyormuş" demekten bıktım, usandım artık...
gelişmekte olan ülkeler vakti zamanında sömürü yapamadıkları için sermaye birikimi yetersiz olan ülkelerdir. gelişmek için kendi halklarını sömürürler ve yabancı sermayenin kendi halklarını sömürmesine izin verirler.
almanlar yenilince biz de yenik sayıldık denir ya, almanlar da aynı düşünceye sahipmişler. birinci dünya harbinde ilk olarak bulgarlar çözülür ve ardından avusturya-macaristan teslim olur. almanlar da mecburen barış yapmak zorunda kalırlar ve bu yüzden, müttefikleri kaybettiği için kendilerinin kaybettiğini düşünmüşler. çünkü birinci harpte almanya hiçbir zaman işgal edilmemiştir. bu düşünceleri ikinci dünya savaşının ilk ateşidir.
litvanya denilince yaşı tutan bir sürü kişinin aklına meşhur 1995 avrupa şampiyonası final maçı gelir. belki küçüktük, o yüzden müthiş gelmişti bana. ama sabonis'in, marciulonis'in gözyaşları her şeyi anlatıyordu. ibne hakemin bariz bir şekilde yugoslavya'yı kollaması tv başındaki herkesi çıldırtmıştı.
torbeşler ilk zamanlarda düalist bir mezhep olan bogomilciliğe inanan ve bu hareketi yaymak için sırtlarında torbalarıyla diyar diyar dolaştıkları için torbeş diye anılan, osmanlı zamanında müslüman olan makedonlardır. balkan göçleriyle beraber çoğunluğu anadoluya gelmiştir.
dünya, babil yaradılış destanına göre aslında mars ile jüpiter arasında tiamat adlı dev bir gezegenken(tüm gezegenlerin kralıdır ve diğer gezegenler onu kıskanır) marduk'un ortaya çıkması ve onunla savaşması üzerine(marduk 4 uydusuyla beraber onunla savaşır ve uydularından biri bu gezegene çarpar) şimdiki konumunu alan gezegenimizdir. bu savaşta bir kısım alanını kaybetmiştir. küçülmüştür. bir parçası marduk'un kölesi olup onun etrafında döner(uydu), diğer kısmı ise dünya olur.
birinci savaşta alman pilotları gerek çanakkale'de, gerekse suriye ve ırak cephelerinde keşif ve saldırı uçuşları yapmışlardır. 5 düşman uçağı düşürdüklerinde tezkere alıyorlarmış.
f-104'lerden kıbrıs savaşı'nda bomba atmayanları ceza olarak mühendislik fakültelerinin önünde, kışlaların kapısında, içinde, vs'inde sergilenir.
cantık, daire şeklindeki küçük pide içine kıyma koyarak yapılıyor. küçükken hep sünnet düğünlerinde yemişimdir. gerçi bursa'da sünnet düğünlerinde artık dj'ler çalıyor, millet oynuyor. devir değişti, bursalı da değişti..
yurttaş, kavram olarak ilk önce almanya'da zanaatkarların gelişmesi ve şehirleşme ile beraber kullanılmıştır. toprak sahibi ve köylü olmadıkları için böyle sınıflandırılmışlardır.
el mariachi meksikalı türkücülere verilen isimdir.
patrick süskind'in koku(das parfum) adlı romanında, paris'in binbir koku yayan mekanları içinde en pis yerinde, yani balık pazarında doğan kahramanımızın, doğduğu andan itibaren hissedilen kokusuzluğundan bahseder. kokusunun olmaması herkesin ondan korkmasına neden olurken, o bunun keyfini sürmektedir. çünkü kokusuzluk ona eşsiz bir yetenek vermiş ve dünyadaki her kokuyu alan bir buruna sahip olmuştur. kendi kokusunun olmadığını farkettiği andan itibaren ise insanların kendisine saygı göstermelerini sağlayacak bir koku üretmeye karar verir. çünkü fransa'da insanlar, kokularına göre sınıflandırılmaktadır. kahramanımız sonunda tanrının biricik oğlu isa'nın kokusunu elde etmeyi başarır. cennet, fransızların ayakları altına serilmiştir...
geçmiş uykularımdan birinde, rüyamda x ile konuşurken(ki o hiç konuşmaz, hep susar) küçük, kanatlı bir kedi "mır mır" diye diye sağ bileğime yapışıp dövme olmuştu. hem de küçük kanatları görünecek şekilde.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
...
ilet:
ytravisbickle@hotmail.com
en sevdiğim yazılarım
1- stanley kubrick ve savaş sanatı
2- tanrı, şeytan ve her şey hakkında
3- mesih, deccal ve armageddon savaşı
4- hepimiz öleceğiz!
5- anormal düzeyde ilişki yaşayan insanların bilmediği gerçekler
6- quentin taratino'nun arka koltuk sendromu ve winston wolf
7- new amsterdam'dan new york'a ve saint peter
8- haberin yok, ölüyorum
9- bursa hakkında bilmediğiniz gerçekler
10- çizgilere basarak yürümeye çalışan insan
11- olasılık çiftler, gerçeklik katmanlar halindedir
12- ebedi rekabet
13- kuş sütüyle beslerim seni
14- tembellik hakkımız, söke söke almalıyız
15- tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması
16- hazza ulaşmak ne kadar zor ulan!!
17- kafaların güzelliği
18- judith vs holofernes
2- tanrı, şeytan ve her şey hakkında
3- mesih, deccal ve armageddon savaşı
4- hepimiz öleceğiz!
5- anormal düzeyde ilişki yaşayan insanların bilmediği gerçekler
6- quentin taratino'nun arka koltuk sendromu ve winston wolf
7- new amsterdam'dan new york'a ve saint peter
8- haberin yok, ölüyorum
9- bursa hakkında bilmediğiniz gerçekler
10- çizgilere basarak yürümeye çalışan insan
11- olasılık çiftler, gerçeklik katmanlar halindedir
12- ebedi rekabet
13- kuş sütüyle beslerim seni
14- tembellik hakkımız, söke söke almalıyız
15- tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması
16- hazza ulaşmak ne kadar zor ulan!!
17- kafaların güzelliği
18- judith vs holofernes
Sayfalar
telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.
9 yorum:
haci ne kadar surede yazdin bu yaziyi??
yanniz kucumsemeden ve asagilamadan cevap aliyim lutfen :)
1 ayda. aklıma gelen ve yazmak istediğim konuyu taslağa kaydediyorum ve böyle küçük parçalardan bu yazı oluşuyor. iş yerinde rahatsam, yani fazla iş yoksa rahat rahat düzenliyorum. bazen bazı sitelere yazdığım yazıları da kullanıyorum. oralarda heba olup gitmesin diye.
hep ayrıntılar mısın lütfen;)
hep müzik yaz, hep ayrıntıla, ohh :)
e hep müzik üzerine yazdırcak o kdr şarkı yoktur dedin, ama ayrıntılancak çok şey var, buna itiraz edemezsin:)
sen benim ocağıma incir ağacı dikeceksin anlaşılan :)
ayda bir yeter, bak bu dokuz oldu, dokuz tane var :)
ahahha:)
peki madem..
walla bravo ne diim :)
teşekkürler, diyeyim bende :)
Yorum Gönder