bat-şeba, tevrata da anlatıldığı gibi evli bir kadındır. kocası uriyah, davut'un askerlerinden birisidir. davut o sırada 58 yaşındadır ve bu 18'lık çıtıra sahip olması yetmezmiş gibi kadının kocası uriya'yı kanlı bir savaşta ön saflarda yer almasını sağlar. uriya savaşta ölür. böylece davud, bat-şeba'yı karısı olarak da yatağına atar. daha önce 99 tane karısı vardır. bet-şeba ile yüzü tamamlar. davut, uriya'yı ölüme göndermeden önce ise sürekli evine yollayarak bat-şeba ile ilişkiye girmesini sağlamaya çalışır. böylece çocuk konusu kapanacaktır. oysa herif efendisine çok sadıktır. dizinin dibinden ayrılmaz. davut bat-şeba ile kocası uriya arasında cinsel münasebeti başaramayınca onu cephede ön saflara sürüp ölmesini sağlar.
olay burada kalmaz tabii. bet-şeba'nın davut'tan bir çocuğu olur. ama çocuk doğduktan yedi gün sonra ölür. yahudiler bu ölümü davut'a verilmiş bir ceza olarak kabul ederler. tanrı, natan adlı birisini(peygamber) davut'a yollar(tevrata göre davut peygamber değil, kraldır). davut'a yaptığı iyiliklerden bahseder. ona kendisinden önceki kral saul'un karılarını vediği halde neden hala böyle yaptığını sorar. öfkesi dinmeyen tanrı davut'un karılarını elinden alacağını, tıpkı kendisinin uriya'ya yaptığı gibi karılarını başkasının götüreceğini söyler. üstelik bunu davut gibi gizlice değil, güneşin altında, tüm israil'in göreceği şekilde yapacaktır.
kur an'da ise olay daha farklı anlatılır. sad suresinde geçtiğine göre iki kardeş birbirinden davacı olarak davut'un huzuruna gelir. birinin doksandokuz dişi koyunu vardır. diğerinin ise yalnızca bir tane. doksandokuz koyunu olan kardeş o bir koyunu da istiyordur. işin ilginç yanlarından birisi de bu iki davacıyı gören davut korkar. onu sakinleştiren ise davacıların kendisidir(bu iki kişinin melek olduğu da söylenir). neyse, sonunda doksandokuz koyunu olan kişiyi haksız bulur ve rabbinin kendinin denediğini sanıp secdeye kapanır ve tövbe eder. tanrı ise ona kısaca yeryüzüne halife yaptığını, nefsine uymamasını, adaletle hükmetmesini, hesap gününü unutanların şiddetli azabı göreceğini söyler. akabinde de ona süleyman'ı verdiğini belirtir.
bu tablo rembradt'a ait. bat-şeba banyoda temizlenirken. elinde davut'un kendisine yolladığı istek mektubu var. kadın çok üzüntülü. kralına karşı gelemiyor. model rembrandt'ın sevgilisiymiş. bu kadın şimdi yaşasa ben bile yüzüne bakmam. o göbek ne lan öyle.
jan massys'in bu tablosunda da bet-şeba yine temizleniyor. ama mekan filistin değil, avrupa. hizmetçisi ayaklarını temizleyecek. bet-şeba'nın ayakları çok komik. el parmakları kadar uzun ayak parmakları var. yanındaki davut olamaz. herif çok genç. ayrıca arka planda kalan kuledekiler kim, merak ettim. bilen varsa yazsın. ama sanırım bu tablo davut'un bet-şeba'yı ilk görüşü oluyor.
bu tablo ise artemisia gentileschi'nin. jan massys'in tablosu ile arasında bariz bir benzerlik var. ama bunun ayakları daha güzel. hikayesini bilmiyorum. ama sanki bat-şeba, davut için temizlenirken ondan gelen hediyeye bakıyor. ee, kadınlar incik boncuğa bayılır ne de olsa! arka binada da davut olanı biteni izliyor gibi. dediğim gibi, anlatılan hikayeyi bilmiyorum.
bu da jan steen'e ait. mektubu getiren cadıya benziyor! demek davut'un pezevengi bu kadınmış! kadının kıyafeti ile yüzü arasında acayip bir orantısızlık var.
bat-şeba yıkanıyor. izleyen davut sanırım. resmin yanında paris 1500 yazıyordu. sanırım bu iki resim (aşağıdakiyle beraber) bir kitap yaprağı.
davut ile hititli uriya. kralının karısını becerdiğinden habersiz. ona hizmetlerini sunmakla meşgul. bir süre sonra cephenin en önünde savaşıp ölecek.
filmini de çekmişler! bizim gregory pekmezciyan(peck) oynamış. kendisi türkiye sürgünü bir ermenidir.ama sürgünden önce mi, yoksa sonra mı doğduğunu bilemeyeceğim.