bir kısım insanın ısrarla, büyük büyük yalanlar söyleyerek savundukları, hatta evliya haline getirdikleri bir padişahtır. derler ki;
abdülhamid zamanında bir karış vatan toprağı yabancılara geçmemiştir. ısrarla, üzerine basa basa söylerler hem de bu söylemi.
93 harbi onun devrinde başlasa bile başlatan o değil. o savaşta kaybedilenleri saymıyorum, ama onun mutlak hükümdarlığı zamanında mısır ve kıbrıs tek bir mermi bile atmadan ingilizlere resmen peşkeş çekilmiştir. kıbrıs'ı ingilizler doğu anadoludan yayılacak bir rus istilasına karşı bir ingiliz ileri karakolu olması için kiralamışlardır. 1914'de ilhak etmişlerdir. mısır'ın elden gitmesi ise başlı başına bir güldürü programı gibidir. şöyle diyeyim, ingilizler mısır'ı istemeye istemeye işgal etmişlerdir. ayrıca girit onun yüzünden yunanistan'a geçmiştir. koskoca teselya yunanistan'ı yendiğimiz halde masa başında kaybedilmiştir. bosna hersek yine onun zamanında avusturya macaristan'a peşkeş çekilmiştir. berlin antlaşmasına göre osmanlıya bağlı olan doğu rumeli(şimdiki güney bulgaristan), yine tek bir kurşun bile atılmadan bulgaristan prensliğine geçmiştir. bunların tek nedeni ise savaşmak istememesidir.
derler ki orduyu çok güçlendirmiştir.
93 harbinde rusları istanbul sahillerden uzak tutan donanmayı, kendisine karşı yapılabilecek olası bir darbeye karşı çürümeye terk etmiştir. çünkü amcası abdulaziz'i bu donanma devirmiştir. balkan harbide ise o donanmasızlık yüzünden başımıza neler geldiği belli. tüm ege adaları birer birer elimizden çıkmıştır. anadolunun kıçındaki adaları bile yunanlılar almıştır. sadece 1 gemimiz, yani rauf bey'in hamidiye zırhlısının atina sahillerini bombaladığını düşünürseniz, yunanlıların 1 gemi yüzünden paniklediğini bilirseniz az biraz anlaşılabilirim belki. haliç'te çürümeye terkedilen o gemilerde, gemiciler tavuk yetiştirip para kazanmaya çalışmıştır.
yine kendisine karşı darbe yapılır diye askeri okul öğrencilerine gerçek silah verilmemiş ve askeri manevralar tahtadan silahlarla yapılmıştır. ordudaki alaylı subaylar yüzünden her şey içinden çıkılmaz hale gelmiştir. okuma yazma bilmeyen alaylı paşalar ordu içindedir.
ama esaslı yenili kara ordusunda yapıldı elbette. baron von der goltz komutasında bir alman askeri heyeti istanbul'a gelir. goltz paşa, askeri okullarda reformlar gerçekleştirir ve genç subayların yetiştirilmesi için önkoşulları oluşturur. böylece türk generallerinin günümüze kadar dayanan, herkesten daha modern yöntemlerle eğitilmiş olma ve en yeni askeri teknolojileri takip etme bilincinin temel taşını döşer. prusya geleniğini başlatır.
yine kendisi için içki içmezdi derler. benim okuduğum kaynaklarda rom içtiği yazılıyor. rom, şeker kamışından imal ediliği için günahı yoktur diye içermiş. bu osmanlı padişahlarının tamamını evliya gibi gören, ağızlarına içki koymadığını sanan çok kişi var ve böyle bir şeye ciddi ciddi inanıyorlar.
abdülhamit'i neden bu kadar çok severler?
cevab: halifeliği etkin bir şekilde kullanması yüzünden islamcı tayfa bunu çok sever. onun zamanında endonezya müslümanları, osmanlı pasaportu ile avrupa'da rahat rahat gezebilmektedir. hindistan müslümanları ingilizlere karşı karşı halifeyi kullanıp, işlerine gelmeyen konularda rahat etmektedir. rusya müslümanları da aynen hindistan müslümanları gibi hareket edip işlerine gelmeyen konularda halifelik makamını kullanmıştır. yani sömürgelerde yaşayan müslümanlar halifelik gücü altına girerek kendilerini savunabilmişlerdir. günümüz müslümanları dünyadan artık doğrudan sömürünün olmadığının farkındadırlar sanırım.
bir başka neden de hicaz demiryoludur. bu konuda abdulhamid'in gerçekten vefakar bir tutumu vardır. ama demiryolu asla mekke'ye ulaşamamıştır. üstelik ara bağlantıları tamamlanamadığı için istanbul'dan medine'ye direkt sefer de yoktur.
ayrıca ülkenin kalkınması için bir çok sultani ve idadi (lise) kurmuştur. bir diğer neden yahudilere filistin'de toprak satmaması onu kahraman pozisyonuna getirmiştir. ama ingilizlere peşkeş çektiği koskoca mısır'ı düşününce 'keşke satsaymış' demekten de kendimi alamıyorum. çünkü yahudilerin teklifi oldukça güzeldir. osmanlının tüm dış borçlarını kapatacaklardır, üstüne o dış borçların yaklaşık 1,5 misli para verilecek ve sıfır gemilerden müteşekkil bir donanmayı osmanlıya hediye edeceklerdir. abdülhamit teklifi kabul etmez, ama filistinliler, yahudilere çok çok daha ucuza topraklarını satmıştır.
şahsen abdulhamid'in toptan 'kötü bir hükümdar' olduğunu iddia etmiyorum. hatta kendisi cumhurirete miras kalan bir çok kurumun ve fabrikanın kurucusudur. ama genel olarak yaptıkları affedilir şeyler değildir. hatta derim ki abdülhamit koskoca bir balondur. dışarıdan oldukça güçlü görünmesine rağmen içeriden hiç de güçlü değildir. o üzerine methiyeler düzülen istihbarat teşkilatı adam gibi olsaydı bu kadar büyük çaplarda toprak kaybedilmezdi.
neyse, kendisinin ileri görüşlülüğünü göstermek için dünyanın ilk denizaltısını aldığı da iddia edilir. oysa ilk denizaltıyı yunanistan aldığı için ikinci denizaltıyı osmanlı almıştır. o da 1 tanedir. yine çanakkale'deki topların onun tarafından yerleştirildiği iddia edilir. çanakkale'deki toplarının büyük çoğunluğunu abdulhamid değil, balkan savaşından sonra alman baskısı ile ittihat ve terakki yerleştirmiştir. toplar, krupp toplarıdır. yine günümüz savunucuları onun 5000 km karayolu yaptığını söyler! ilk duble yolcu kişi bu padişah sanırım! bu yol varsa eğer, ilk yağmurda tamamen çamurlaşan bildiğin köy/toprak yoludur. savaş zamanı almanlar anadoluyu gezerken istanbul'un dışında 1 tane bile doğru düzgün karayolu olmadığını ısrarlar belirtir. başka bir bilgi daha verirsem eğer zonguldak kömürünü getirtecek karayolu olmadığı için kömür yüklü gemiler karadeniz'e açılıyor ve ruslar tarafından batırılıyordu. bir ara istanbul ahalisi yiyecek ve ısınma sorunu yaşamıştır. çünkü istanbul'a karayolu olmadığı için erzak ulaşamamaktadır. telgraf ve otomobili ülkeye getirtiği söyleniyor. telgrafı amcası getirtmiştir. ayrıca darbe korkusu yüzünden istanbul'a telefon santrali kurdurmamıştır.
abdulhamid derin korkuları olan bir padişahtır. bu yüzden çevresini mükemmel bir şekilde düzenlediği sarayından çok az çıkmış ve adete kendi kendini hapsetmiştir. temel politikası büyük devletlerin birbiriyle rekabetinden istifade edip devleti ayakta tutmaktır. bunu bir derece başarmıştır. iktidarını sağlamlaştırmak için devletin içindeki unsurları da birbiriyle kırdırmakla meşguldür. o yüzden makedonya devlete bağlı kalmaya devam etmiştir. zaten aralarındaki sorun çözülür çözülmez balkan savaşında devleti resmen mahvetmişlerdir. güvenmediği kişilerin çoğunu sürgüne yollamıştır. doğuda kurduğu hamidiye alaylarının müslüman olmayan unsurlara yaptıklarını yazasım gelmiyor. kendi şahsi serveti ise faizciliktendir. galata bankeri ile yaptığı antlaşmalar servetine servet katmıştır.
abdülhamid devrinde üretim artmıştır. bunun inkar edilecek bir yanı yok elbette. bunun nedeni uzun süreli barış ve demiryollarıdır. ama o demiryolları yüzünden ülke yarı sömürge haline gelmiştir. ege'de ingilizler, çukurova'da fransızlar ve istanbul-bağdat demiryolu ile almanlar ülkeyi sömürge haline getirmişlerdir. kendi demiryollarının geçtiği yerleri sömürmüşlerdir. doğu anadoluda demiryolu imtiyazı ruslara verildiği halde ruslar elbette buraya ray döşememiştir. avusturya macaristan'a ise selanik'e kadar demiryolu imtiyazı verilmiştir. ülkenin elindeki tek demiryolu hatta hicaz demiryoludur. bu hat sahipleri devlerler, üretilen hammadeyi ve madenleri ülkelerine götürmüşlerdir. ittihat ve terakki fırkası'nın doğuş nedenlerinden birisi de o'nun devrinde türklerin ayakçılığa kadar düşmesi, gayri müslümlerin ise efendi pozisyonuna iyice yerleşmeleridir. o dönemin aydınları, 50 yıl sonrasını tamamen karanlık görüyor, müslüman ahalinin tamamen fakirleşeceğini, gayri müsim ahalinin ise ülkeyi tamamen sahipleneceğini öngörüyorlardı.
ayrıca koltuğuna o kadar çok yapışmıştır ki saltanatının sonlanacağı korkusu ile küçük bir grubun(enver, resneli niyazi, eyüp sabri) dağa çıkması ve onları yenmesi için gönderdiği şemsi paşa'nın öldürülmesi üzerine hemen meşrutiyeti ilan etmiştir. akıllı, cesur ve kararlı bir insan olsa ittihat ve terakki'nin onun karşısında hiçbir şansı olmazdı. oysa ne şekilde olursa olsun koltuğunda kalma hırsı yüzünden bu küçücük grubun her dediğine boyun eğmek zorunda kalmıştır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
...
ilet:
ytravisbickle@hotmail.com
en sevdiğim yazılarım
1- stanley kubrick ve savaş sanatı
2- tanrı, şeytan ve her şey hakkında
3- mesih, deccal ve armageddon savaşı
4- hepimiz öleceğiz!
5- anormal düzeyde ilişki yaşayan insanların bilmediği gerçekler
6- quentin taratino'nun arka koltuk sendromu ve winston wolf
7- new amsterdam'dan new york'a ve saint peter
8- haberin yok, ölüyorum
9- bursa hakkında bilmediğiniz gerçekler
10- çizgilere basarak yürümeye çalışan insan
11- olasılık çiftler, gerçeklik katmanlar halindedir
12- ebedi rekabet
13- kuş sütüyle beslerim seni
14- tembellik hakkımız, söke söke almalıyız
15- tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması
16- hazza ulaşmak ne kadar zor ulan!!
17- kafaların güzelliği
18- judith vs holofernes
2- tanrı, şeytan ve her şey hakkında
3- mesih, deccal ve armageddon savaşı
4- hepimiz öleceğiz!
5- anormal düzeyde ilişki yaşayan insanların bilmediği gerçekler
6- quentin taratino'nun arka koltuk sendromu ve winston wolf
7- new amsterdam'dan new york'a ve saint peter
8- haberin yok, ölüyorum
9- bursa hakkında bilmediğiniz gerçekler
10- çizgilere basarak yürümeye çalışan insan
11- olasılık çiftler, gerçeklik katmanlar halindedir
12- ebedi rekabet
13- kuş sütüyle beslerim seni
14- tembellik hakkımız, söke söke almalıyız
15- tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması
16- hazza ulaşmak ne kadar zor ulan!!
17- kafaların güzelliği
18- judith vs holofernes
Sayfalar
telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder