heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

24 Temmuz 2009 Cuma

stendhal: aşk üzerine



aşk üzerine, stendhal'ın 1818 yılında milanolu bir kadına karşılıksız aşkını anlatan bir denemedir. yazar, kendisini çılgına çeviren aşkına nesnel bir uzaklıktan bakmaya çalışırken, aşk duygusunun insan ruhunda yaptığı köklü değişiklikleri anlatıyor. yazarın aşık olduğu matilda dembowski 1825'de ölür. ancak stendhal yaşamının sonuna kadar onu unutmaz.

stendhal'ın umutları 1819'da bitmesine rağmen, matilda'yı ölene kadar, yani 1848'e kadar içinde yaşatır.

denemenin ilk bölümünde aşk çeşitlerinden bahsediyor. yani; tutkulu aşk, zevk aşkı, fiziksel aşk ve gurur aşkı. ardından aşkın aşamaları başlıyor; önce hayran olunur, akabinde şöyle denilir; "ona öpücükler vermek, öpücükler almak ne büyük zevk!"

üçüncü aşamada umut doğar. iki tarafın nitelikleri karşılıklı olarak incelenir. fiziksel zevk için zemin yoklanır. gözler kızarır, tutku güçlüdür, zevk canlıdır. en sonunda aşk doğar. yani sevileni görmek, ona dokunmak, hissetme zevkine sahip olmak.

beşinci aşamaya yazar kristalleşme der. yani sevdiğiniz kişinin size sunduğu her şeyden yeni mükemmellikler bulmak. en arıza hallerde bile, en kötü görüntülerde dahi onu eksizksiz ve mükemmel olarak görmek.

altıncı aşamada kuşku doğar. umut ortaya çıktıktan ve ilk şaşkınlıktan kurtulduktan sonra sevip sevmeme üzerine kuşku başlar. hayatın diğer zevklerine dönülür. ama hayatın tüm zevkleri yok olmuştur. korkunç bir mutsuzluk başlar. bu aşamada tekrar bir kristalleşme başlar. karşı tarafın kendisini sevdiği, tüm mükemmelliklere sahip olduğu düşünülerek kuşku yok edilir. ama yine de karşı taraftan onun olası aşkına dair kanıt görmek ister.

denemenin son bölümünde, sevgili matilda'sına, 1818'den 1821'e kadar yazdığı umutsuzluk dolu 9 mektup var. ayrıca kitabında "bir dostum" diyerek bahsettiği bütün aşıklar aslında kendisidir.

stendhal 1811'e kadar napolyon ordularında savaşmış, rusya'ya kadar gitmiş birisi. 1817'ye kadar kendi deyimi ile boş bir aşka tutuluyor. en sonunda matilda'ya kavuşuyor. ama sanırım matilda'yı gördüğünde eli ayağı tutulduğundan kadını bir türlü kendisine aşık edemiyor.

kitap, bence aşk üzerine okuyabileceğiniz en güzel eser. geri kalan bütün ıvır zıvırları atın, bu deneme size yeter. kafanızdaki tüm soru işaretlerini yazar çözümlüyor. okurken sıkılmamanız için en tatlı kişiyi seviyorken okuyun derim. beşinci sınıf kerime nadir vb türevdeki romanlarla ile sakın kıyaslamayın.

aşağıda bu denemeden bir kaç bölüm yazdım, ilginizi çeker umarım.

"her iki cinsiyetteki aşkın doğumunun birbirine benzemezliğinin aynı olmayan koşullardan kaynaklanıyor olması gerekir. biri saldırıyor ve diğeri kendini savunuyor. biri istiyor, diğeri reddediyor, biri atıldan, diğeri çekingen.

erkek kendi kendine şöyle diyor: onun hoşuna gidecek miyim? beni sevecek mi?

kadın: beni sevdiğini söylemesi oyunun bir parçası olmasın? kendi kendine duygularının süresinin ne olduğuna yanıt verebilir mi?"

"güzellik nedir? size zevk veren yeni bir ayrıntıdır.

her bireyin zevkleri farklı olup çoğu zaman birbirine zıttır.

güzelliğin doğasını keşfetmek için, her bireyin zevklerinin doğasının ne olduğunu araştırmak uygun olur. bazıları için bazı düşencesizce hareketlere katlanan ve gülümseyişleriyle izin veren bir kadın gerekmektedir. her an fiziksel zevkleri hayal eden ve aynı zamanda tarzıyla bir incelik uyandıran, hem de onu soymasına izin veren bir kadın.

bu fiziksel bir aşktır, bazılarınki ise tutkulu aşktır. bu iki kişinin güzellik sözcüğü üzerinde anlaşamamasından daha doğal ne olamaz.

keşfettiğimiz güzellik bu durumda size zevk verecek yeni bir elverişlilik olduğu ve zevklerin kişiler gibi değişken olduğu için her insanın kafasında oluşan hayaller bu insanın zevklerinin rengini taşıması gerekir.

bir erkeğin sevdiği kişinin güzelliği, onunla ilgili olarak art arda oluşturabildiği tüm arzuların, tüm tatmin edilişlerinin koleksiyonundan başka bir şey değildir."

"sevilen kişide keşfedilen her yeni güzellikten neden zevkle yararlanırız?

bunun nedeni, her yeni güzelliğin bize bir arzunun tam bir tatminini sunmasıdır. onu sevecen görmek istiyorsunuz, o artık sevecendir. daha sonra onu gururlu görmek istiyorunuz, nitelikleri uygun olmasa da o anında önünüze bir romalı bir ruha rahip olarak çıkıyor. işte aşkın, tutkuların en güçlü olmasının nedeni bu. diğer tutkularda, arzunun soğuk gerçeklerle uyuşması gerekir. aşkta ise arzulara göre biçimlendirilmek zorunda olunan gerçeklerdir. o halde bu tutkuda şiddetli arzular en büyük zevklere sahip olurlar.

etkisini özel zevklerin tüm tatminlerin üzerine yayan mutluluğun genel koşulları vardır.

1- kadına sahibiymişsiniz gibi bakarsınız. çünkü yalnız siz onu mutlu edebilirsiniz.

2- o, sizin değerinizin ölçüsüdür.

3- hayalperest kalpler için, kadın ne kadar yüce bir ruha sahipse, onun kollarında bulacağınız zevk o kadar olağanüstü ve basit görüşlerin çirkefliğinden o kadar kurtulmuş olacaktır.

mutluluk arzusu için bu kadar umut kırıcı olan bu işlemlerin ortasında insan aklını yitirir.

en bilge insan, sevdiği andan itibaren hiçbir nesneyi olduğu gibi göremez. kendi avantajlarının azlığını abartır ve sevdiği kişinin en küçük özelliklerini gözünde büyütür. kaygılar ve umutlar anında hayalperest bir yapıya bürünür. seven kişi artık hiçbir şeyi ayrıntıya bırakmaz, olasılık duygusunu kaybetmiştir, hayal edilen bir şey mutluluğu üzerindeki etkisiyle gerçekten var olan bir şeydir.

insanın aklını kaybettiğinin ürkünç bir belirtisi şudur: gözlemlenmesi zor olan küçük bir şeyi düşünürken onu beyaz olarak düşünüyorsunuz ve onu aşkınızın lehine bir belirti olarak değerlendiriyorsunuz. bir süre sonra onun siyah olduğunu fark ediyorsunuz ve onu da aşkınızın lehine bir şey olarak görüyorsunuz.

bu durumda öldürücü belirsizliklerin pençesine düşen bir ruhun acilen bir dosta gereksinimi vardır. ama aşık için hiçbir dost kalmamıştır."

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.