üzerimde hemen her zaman acayip büyük bir yorgunluk vardır. ne  yaparsam yapayım, bu yorgunluğu bir türlü atamıyorum. yavaş yavaş  çökmekten desem, değil sanırım. sanki deniz kıyısındayım ve karşıda,  uzaklarda büyük bir dalga bana doğru geliyor. bu dalganın bana  ulaşmasını engellemek için sürekli bir çaba harcıyorum ve dalgayı asla  yok edemiyorum. bu çaba yüzünden de, yorgunum.
bu pis  durumdan yırtmak için bazen mekan değiştiriyorum ve o dalga yine gelip  beni buluyor. kurtulamıyorum. bazen karşıdan tsunami gibi görünüyor ve  boğulacak gibi oluyorum. biraz daha çaba harcayıp onu dalgaya  çeviriyorum ve tehdit hala daha devam ediyor. en sonunda gelsin beni  yutsun bari, diyesim geliyor, hareketsiz, kımıltısız durayım olduğum  yerde, alsın beni nereye götürürse götürsün diyorum ve bu sefer de  kendimi iyice aciz hissettiğimden dolayı gururuma yediremiyorum veya  beni götüreceği yer, şu an bulunduğum yerden daha iyi olmadığını  biliyorum. bazen, ar damarım çatır çatır çatlasın istiyorum. biliyorum  ki işte o zaman o dalga kendiliğinden yok olup gidecek. dalga beni alıp  götürse bile savrulduğum yer gram umrumda olmayacak.
yine  üstüme üstüme, büyüyerek geliyor dalga. sigarayı bir süreliğine  bıraktığımı yazmıştım ya hani, gerçek nedenini düşündükçe, bir  beleşçinin varlığı fark ettim. sinsi sinsi, baştan izin isteyerek, sonra  sorgusuz sualsiz alarak götürdüğü sigaralar ve alan kişiden iğrenmeler.  farkedersin ki sadece senden de otlanmıyor, herkesi haraca kesmiş gibi,  masasının başına gelenden bile utanmazca otlanmalar, iğrenirsin.  iğrenmek minibüste koltuk altı kokan bir insan değildir benim için.  minibüse biniyorsam eğer, yani mekan benden bağımsızsa önemsemek  gereksiz. kokuyu duymak istemiyorsam atlarım taksiye. bu başka bir şey  ama, sinsiliktir, çakallıktır, nasıl mücadele edeceğini düşünürken,  sürekli bu tiplerle bulunduğunu anlayıverirsin. selamı sabahı kesersin,  ama o kişi o kadar yüzsüzdür ki, elinden bir şey gelmez. bazen, senin  yanında atıp tutan senin sorumluluğunda bir kişiye acırsın ve yardım  edersin, bir bakarsın yanında değildir artık. korkaklık bile değil.  nedense seni gaza getirmeye çalışan tipler vardır birde, çok delikanlı  bir adammışsın sen ya, diye başlarlar lafa. gaz ver, gaz ver,  alışmışlardır belki böyle şeylere, bu istanbul şehrinde, kimse kimseye  kendi işi öyle gerektirse bile parasız yardım etmiyor sanırım. yaptığın  işe saygısızlık, kendine saygısızlık, kendinden utanmazlık. istiklal caddesine çıkıp, tribündeymiş gibi teknosa diye bağıran çalışanlar, rezillik, kırmızı üniformaları ile, şapkaları ile, çiğlik. sürekli aynı replik, duymak zorunda kaldığın, senin gözlerinin içinde gördüğüm küçük kızı seviyorum ben, diyen yalancılar, ve hatta o küçük kızı seven sübyancılar ve buna inanan aptallar... bir bakarsın,  kendilerini senden üstün olduğunu göstermek için, eline en büyük kağıt parayı vermeye kalkan tipler, iğrenerek bakarsın o  ele, yunus emre'yi bari alet etmeyin bu işlere. almamak bir marifetmiş  gibi birde, şaşarlar. ya seni hizmetçisi sanan, tepeden bakan  tiplere ne demeli, asmalar kesmeler, şöyle yaparım demeler, yaş olmuş  yetmiş, hala daha ben şuyum buyum demeler, sinirlerinin zıplaması, o  iğrenç bembeyaz kirli sakal ve kocaman göbek kombinasyonu, hırıldayarak  nefes alır, verir, iğrenemezsin bile o tiplerden, aynı mekanda  bulunmaktan bile korkarsın, sana da bulaşacak pisliği diye, sigara ister  canın. bazen bunlar genç tipli, ince bıyıklı, kumaş pantolonlu, bol  gömlek giyen kişiler olur. kibir vücutlarına sirayet etmiştir. bir  bakarsın, benim hak ettiğimi düşündüğüm parayı, kendi partisinin  liderinin bana bir lütfu olduğunu iddia eder. iğrenmezsin bile,  kusarsın. 
bazen bu yüzden, kendi yaşantımı yok edemediğim  için, benden bile berbat durumda olanlarla kafa buluyorum. onların  dalgaları almış onları, yutmuş ve geri vermiyor ve hatta savurmuyor da.  acaba bende mi aynı durumdayım diye düşünüyorum. ama bende olan dalgayı  beklemek, korkuyu beklemek gibi. oysa onlar korkunun bizzatihi içindeyken.  çekmişler kendilerini bir köşeye, pislikten arınmak için. ben mi bu  dalgayı yarattım acaba diyorum, seyreyliyorum etrafı. sıkıştırılmışlık  hissi, sıkılmışlık hissi, sigaraya tekrar artırma nedenim. bulantı...
bazen  düşünüyorum, 4-5 yaşımdan beri gördüğüm cezaevleri midir bu durumun  nedeni? küçücük çocukların bile üstünü aramalar, nefret dolu gözlerle  bakmalar, babanı sıfır saçlarla gördüğün o ince tellerden örülü kafes,  ona sarılamama, babanın ve herkesin umutsuz ifadesi, sağmacıların, o  bayram günlerindeki kapı önleri. bakır kaplarda soğuk su satan sucular,  meydanın önündeki kahvehanede geceden gelip yer kapıp, görüş bekleyen ve  masalarda uyuyan kadınlar ve çocuklar, dışarıda ise iğrenç bir güneş  kafana geçer, lanet olası ter, seni bir askeri aracın içine doluşturup,  kapılarını kapayıp dolaştırmaları, yine ter, üst aramaları, bursa'dan  istanbul'a iğrenç otobüs yolculukları... philips marka o meşhur siyah  beyaz televizyonda gördüğün, başları önlerinde, elleri önden bağlı, saçları  kazınmış bir grup erkek yan yana, tep tip mi giyinmişlerdi, yoksa normal kıyafetleri mi vardı, ama, masada bir sürü bir şeyler... daha  öncesinde hayal meyal hatırladığın, belki de kafandan uydurduğun, ama  aklında o şekilde kalmış görüntüler. bir köşede misin, izliyor musun  olanları, hayal mi ediyorsun, yoksa rüyada mısın, emin değilsin, korkuyu  hissettiğin yer, evin. bir gün gelecekler, sana da aynısını yapacaklar,  kurtuluş yok...
22 Haziran 2011 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
...
ilet:
ytravisbickle@hotmail.com
en sevdiğim yazılarım
1- stanley kubrick ve savaş sanatı
2- tanrı, şeytan ve her şey hakkında
3- mesih, deccal ve armageddon savaşı
4- hepimiz öleceğiz!
5- anormal düzeyde ilişki yaşayan insanların bilmediği gerçekler
6- quentin taratino'nun arka koltuk sendromu ve winston wolf
7- new amsterdam'dan new york'a ve saint peter
8- haberin yok, ölüyorum
9- bursa hakkında bilmediğiniz gerçekler
10- çizgilere basarak yürümeye çalışan insan
11- olasılık çiftler, gerçeklik katmanlar halindedir
12- ebedi rekabet
13- kuş sütüyle beslerim seni
14- tembellik hakkımız, söke söke almalıyız
15- tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması
16- hazza ulaşmak ne kadar zor ulan!!
17- kafaların güzelliği
18- judith vs holofernes
2- tanrı, şeytan ve her şey hakkında
3- mesih, deccal ve armageddon savaşı
4- hepimiz öleceğiz!
5- anormal düzeyde ilişki yaşayan insanların bilmediği gerçekler
6- quentin taratino'nun arka koltuk sendromu ve winston wolf
7- new amsterdam'dan new york'a ve saint peter
8- haberin yok, ölüyorum
9- bursa hakkında bilmediğiniz gerçekler
10- çizgilere basarak yürümeye çalışan insan
11- olasılık çiftler, gerçeklik katmanlar halindedir
12- ebedi rekabet
13- kuş sütüyle beslerim seni
14- tembellik hakkımız, söke söke almalıyız
15- tek eşliliğin insan doğasına aykırı olması
16- hazza ulaşmak ne kadar zor ulan!!
17- kafaların güzelliği
18- judith vs holofernes
Sayfalar
telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.
2 yorum:
hayranım (1)
bana mı dedin :)
Yorum Gönder