heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

1 Mart 2011 Salı

halife memun

harun reşit'in iranlı bir cariyeden doğma oğlu olan, 813-833 yılları arası halifelik yapan abbasi hükümdarı. saltanatının özelliği savaşması falan değildir. bunlar son derece sıradan hadiseler. ilginç olan kişiliğidir. milattan sonraki devirde piramitleri inceleyen ilk kişidir ve büyük piramite bir kapı açtırarak içinde olduğu söylenen büyük silahlara ve bilgiye kavuşmak istemiştir. üstelik bu işin bizzat başında durmuştur. açtırdığı kapı hala durur ve memun kapısı olarak adlandırılır. sonuçta hiçbir şey elde edememiştir. iskenderiye kütüphanesi'ne yetişebilseydi çok ilginç işler yapabileceğini düşünüyorum. ben kendisini roma'nın son pagan imparatoru julian'a benzetirim. hristiyan rahipler tarafından yetiştirildiği halde pagan kalmış ve son görkemli pagan imparatoru olmuştur. iran seferi sırasında genç yaşta ölmeseydi, en azından doğu roma'nın tarihi bambaşka olabilirdi.

islam dünyasındaki sünni-şii ayrımına son vermeye çalışmıştır. varis olarak kendi ailesinden biri değil, hz. ali'nin soyundan gelen ve kızıyla evlendirdiği ali bin musa er-rıza'yı seçti(sonra öldürüldü). abbasilerin geleneksel siyah bayrağı yerine şiilerin yeşil bayrağını benimser. bunları yapmasının nedeni ise annesi olan iranlı cariye gösterilir. harun reşit'in ölümünden sonra iran bölgesinin valiliğine getirilmiş, akabinde kardeşi mustasım ile taht kavgasına başlamıştır. neyse, şii ile sünni birlikteliğini sağlama çabası başarısızlıkla sonuçlanmıştır. bu durumu ne sünni ulema, ne de şiiler kabullenmiştir. 
devrinde rasathaneler kurulmuş ve ekvatorun çevresi gerçeğe yakın bir oranda hesaplanmıştır. üstelik enlem ve boylamları harita üzerine yerleştirerek dünya haritası da çizdirmiştir. bu tür meraklarının nedeni olarak sabiiler gösterilir. hulagu tarafından yakılan beytül hikme'yi(bağdat kütüphanesi) oldukça geliştiren kişidir. islam dünyasında çevrilen o antik yunan eserler, onun zamanında çevrilmiştir.tercüme bürosunda yüzlerce kitap çevrilmiştir. bu kütüphane ikinci iskenderiye'dir. yakılması da bir başka rezalet ve cinayettir.
ama en büyük özelliği mutezile'yi(kişinin kendi eylemlerinden bütünüyle sorumlu olması) savunan ve halk arasında yaygınlaştırmayı amaç edinen bir halife olmasıdır. kısaca akılcılığı savunmuştur. doğa bilimlerine büyük bir ilgi duymuştur. çevirilerle eski yunan ve maniciliği de incelemiştir. daha ilginci özgür iradeyi benimsemiştir. yani akıl ile bağdaşmayan, duyularla kanıtlamayan şeylerin gerçekliğine inanılmaması gerektiğini söylemiştir. cennet, cehennem bir kavram olarak görmüşlerdir. bu düşünceyi halka benimsetmeye çabaladığından da sünni ulema ile arası bozulmuştur. günümüz islamcıları hala bu yönünü sevmezler ve kötülerler. yine de bir halifeyi suçlamak yerine vezirini suçlarlar! kendisi bu düşünceyi benimsetebilseydi, belkide islam dünyası avrupalıların sanayi devrimini de, uzay çağını da çok daha önceden yakalayabilirdi. çünkü yüz yıl sonra ihvanüs safa örgütünün ilginç bir evrim modeli ortaya çıktı. hayvanların bitkilerden evrildiğini, insanların da maymundan evrildiğini düşünmüşlerdi. insandan ise melekler evrilecekti. üst insan meleklerdi.

el memun'un 48 yaşında ölmesi büyük bir talihsizliktir. öldüğü yer tarsus'tur. ki bu da enteresandır aslında. tarsus, ezoterik bilgilerin son kalelerinden birisidir. yaptığı işler o zamanlar neredeyse her kesimden büyük tepki çekmesine rağmen günümüz müslümanlarının kurtarıcısıdır. ne zaman "islam bilimi" lafı bir yerde geçse, bilinki temeli beytül hikme'ye dayanır.

mutlu insanı şöyle tarif etmiştir; "ne o beni bilir, ne de ben onu."

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.