heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

28 Ekim 2009 Çarşamba

kendini kandırmak

insanların bu bloga google ile ulaşmalarını neden olan sorulardan birisi aşık olduğunu söyleyememek ve karşı tarafın sevmeme sebeplerini öğrenmek. bunu da google'a soruyorlar ya, helal olsun. neyse, aklıma maat yasası geldi.

maat, eski mısır'da ra'nın kızıdır ve ikiz erkek kardeşi şu ile işbirliği yapar. görevleri ölüleri yargılamaktır. maat yasası ise evrendeki her şeyin birbirini tamamladığına dairdir. yani gece ile gündüz, iyilik ile kötülük, ateş ile su.

bu yüzden tüm firavunlar yaptıkları her işte bu yasaya uymuşlar ve aksi halde dengesizliğin sonları olacağını düşünmüşlerdir. bu yasa sonradan tasavvufa, yani vahdet-i vücut felsefesine kaynaklık etmiştir. yani tüm yaratılanlar aslında yaratanın bir parçasıdır, dolayısıyla kendisidir. yani vücudumuzdaki tüm hücrelerin birleşerek "ben"i oluşturması gibidir.

yani ne kadar severseniz sevin, karşı taraf size "ama ben seni hiç öyle düşünmemiştim" türü cevap verebilir. aşık olsanız bile. işte bu durumda aklınıza maat yasası gelsin! yani sizin bu evrende sağlayacağınız denge bu kişi ile değildir. bu kadar basit işte.

neyse, bir ilişkide karşı tarafa onu sevdiğini söylemek gereksiz. çünkü "seni seviyorum"a, cümleyi kuran kişi, duyan kişiden daha fazla ihtiyaç duyar. içinizdeki boş kalmış sevgi kutucukları böyle dolmaz. çünkü bu cümlenin ardından "beni seviyor musun" cümlesi gelir, ki bu gelişim süreci hiç hayra alamet değildir.

insanlar birilerini sevebilir, sonra vazgeçebilir, ardından tekrar sevebilir, daha sonra aşık olabilir, nefret edebilir ve en sonunda önemsemeyebilir. bunların hiçbiri önemli değildir. çünkü eylemi yapan siz değilsiniz, o'dur. bu eylem size zarar verse bile eylemi yapan diğer kişi olduğu için yapabileceğiniz bir şey yoktur. yine de birinin sizi sevip sevmediğini anlamanın yolu basittir. sizinle görüşmek istemiyorsa, kaçamak cevaplar veriyorsa, bahaneler üretiyorsa sizi artık önemsemiyordur. üstüne gitmenin anlamı yoktur. "neden" diye soru sormanın da bir önemi yoktur. aslında var olan gerçek, sizin onu sevdiğiniz gerçeği değildir. sizin o kişiyle yapmak için can attığınız bazı şeyleri yapamamış olduğunuz gerçeğidir. duyacağınız tek acı, aşk acısı değil, yapamadıklarınızdan oluşan pişmanlıktır. duyduğunuz his mutsuzluktur, ki mutsuzluk amaca, hedefe ulaşamamanın yarattığı bir durumdur. yani;

"oradasın, biliyorum!"

"lan bi siktir git. istemiyorum seni artık."

bu cümleye ihtiyaç duymayın. insan olmanın nasıl bir şey olduğunun farkına varmış olanları takip edin. mesela zeki demirkubuz'un yazgı'sındaki musa;

musa: aslında o çocukları ve kadını öldürmek istedim.

savcı: neden yapmadın?

musa: çünkü bir şey değişmeyecekti!

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.