kendi başımdan geçenleri anlatmak eğlenceli. biraz da abartmak işin sosu biberi. şimdi size en büyük şaşkınlıklarımı ve şaşırtmalarımı yazayım. şaşkınlık eğlencelidir, gerçek güzel hikayeler şaşkınlık üzerine kurulur. belki siz aynı anları yaşamışsınızdır, o yüzden umrunuzda olmaz, önemli değil. önemli olan şey keyiflenmenizdir.
sekiz numara: kardeşimle beraber bir yılbaşı akşamı aksaray'da turluyoruz. hiçbir kötü niyetimiz yok. cidden bak. neyse, adamın biri yanımıza geldi;
"kadın var, ister misiniz ağbi?
"yok usta, biz bursalıyız!"
"!!"
"hiştt, durma lan, topukla hadi topukla!"
yedi numara: atatürk'ün "şu ığdır olmasa doğuyu bir şişe şaraba satardım!" dediği ildeyiz. yılbaşı vakti, ama dışarısı sımsacak. uzun kollu gömlek getiyor. neyse, pezevengin biriyle pazarlık halindeyiz. fiyatta bir türlü anlaşamıyoruz. herif ısrarcı, beş kuruş aşağıya inmiyor. pezevenk en sonunda lafını söyledi;
"ağbi valla sermayesi kurtarmaz."
"???, sermayesi mi? ne sermayesi, şaka yapıyorsun di mi?"
"yok, vallah şaka yapmıyorum"
"!!!"
altı numara: eskiden sadece 118 vardı, küsüratları yoktu. 118 aranır;
"iyi günler,çok acil bir numarayı öğrenmem gerekiyorda. bilinmeyen numaralar servisinin numarasını söyler misiniz?"
"??"
"ahaha kapa lan telefonu, küfredecek şimdi"
alkol ile eğlencenin buluşması eğlencelidir!
beş numara: fakülteye yeni başlamışım, sabah saatleri ve protokol yaptırıyorum. kağıtları aldım ve bir köşede yazmaya başladım. gözümde o zamanların modası olan numaralı gözlük var. saçlar falan düzgün. ama kumaş pantolon giyecek kadar da efendi bir tip değilim elbet. neyse, karşı masaya birisi oturdu ve başladı bana bakmaya. ben de ona bakıyorum. acaba diyorum, bana mı bakıyor, yoksa sadece dalmış mı? emin de değilim, ama bakıyorum ve bir ki üç deyip fırladım yerimden, karşına geçtim. "ne bakıyorsun lan" diyecek iken efendi efendi konuşmaya başladım ve konu bana ders çalıştırmaktan başladı ve döndü dolaştı vs'ye geldi. ben ilk sene okumayı düşünmüyordum ve ne yapacağımı tasarlıyordum. sonra öğrendim ki o da o sene okulu donduracakmış ve bana formaliteleri anlatmaya başladı. velhasıl kelam ona, "sen neden donduracaksın" deme gafletinde bulundum. şöyle dedi;
"çünkü hamileyim." (hobaaa)
bir süre sessizce bekledim. parmaklarına baktım. dalga mı geçiyor, anlayamadım. o sene onu fakültede hiç görmedim!
dört numara: şimdi bunu nasıl yazayım bilemedim, hmm, biriyle nette tanışmışsın ve bir kez beraber olmuşsun ve askere gitmişsin, askerden gelmişsin ve kızla yeniden telefonla iletişime geçmeye çalıştığında karşına bir erkek çıkar.
"napcansın aylin'i?" (adı salladım)
"bilmem?!" (aklıma hiçbir şey gelmedi)
"becermek mi istiyorsun?" (yuhhh)
"hööö?!!!" (noluyo lan)
"ben onun sevgilisiyim ve onu becermek istiyorsan önce beni becermelisin, kabuıl ediyor musun?" (yuhh!!)
"yok yok, yok valla istemiyorum!" (çatt, telefonu kapa)
aylin senin allah belanı versin...
üç numara: yer yine üniversite ve altıncı finalinde verdiğim bir dersin ikinci vizesine girmişim. bir şeyler karalamışım. ilk vize idare eder bir şey, o yüzden ikinci vizeden o kağıda yüz üzerinden on verse bile yeter. neyse, sonuçlar asılmış ve adım yazan yerde koskocaman bir sıfır var. bakıyorum soluna, 1 var mı diye, ama yok, sıfır var. sıfır mı? birden tüm listeyi inceliyorum ve benden başka sıfır da yok. sıfır bu ya, hayır yani hiç sınava girmeseydim keşke, bu ne, bu sıfır ne, valla sıfır, billa sıfır. hiç, yani yok muşum, hiç olmamışım, bu ne ağbi, ayıptır, yazıktır ya hu...
iki numara: kız gelmiş yanıma ve beni sinir edip gitmiş. kendi şehrine dönmüş. neyse, ben de gitmişim marilyn manson konserine ve onun da o herifi sevdiğini bildiğimden onun bir şarkısını dinletmek için telefon açmışım. olay buraya kadar çok sıradan ve normal bir hadise. üç gün sonra telefon geliyor;
"neden dinlettin bana onu?"
"sen seviyorsun ya, o yüzden"
"ben sana "gidelim" dediğimizde neden "ben gitmeyeceğim" dedin bana?"
"hö?? o konuşmayı hatırlamıyorum, sallamıyorsun değil mi?"
"beni ne kadar üzdüğünü biliyor musun?"
"haa?! çekip gitmek için bahane aramıyorsun değil mi? çünkü cidden o konuşmayı hatırlamıyorum. bizimle gezen o kız arkadaşına çok sinir olduğum için o sinirle öyle bi şey demişsindir belki, ama gerçekten hatırlamıyorum"
"demek artık konuştuklarımızı da hatırlamıyorsun, demek beni sevmiyorsun, beni sevsen tüm konuşmalarımızı hatırlardın, bak ben hatırlıyorum, sen beni sevmiyorsun!"
"!!!!"
vallahi hatırlamıyorum, hayır hatırlasam bi bok yedim diyeceğim ama, cidden hatırlamıyorum. acaba salladı mı? neyse, artık bir önemi yok.
bir numara: bir kadınla sadece yatmak için görüşüyorsun ve bir ki derken üç olmuş. bari dört de olsun diyorsun ve telefonu açıyorsun;
"aylin naber?" (adı salladım)
"iyidir, sen nabıyorsun?"
"akşam buluşalım mı?" (selam faslısını geç)
"300 milyonun var mı?" (hööö!!)
"300 milyon mu? o neden?" (şaka mı bu?)
"artık orospuluk yapmaya karar verdim, iyi para var o işte. sen benim arkadaşımsın, arkadaş indirimi yapayım, 200 milyon olsun!" (!!!)
"ben seni sonra ararım!"
aylin, senin de allah belanı versin. nedir bu aylinlerden çektiğim.
zero nambır: buna paralel hat numarası denir. denediniz mi bilmem. paralel telefonları bilirsiniz ama. neyse, rastgele bir numara aranır ve karşıdaki erkek çıkarsa sanki kendisi yanlışlıkla hatta karışmış gibi, paralelden bizim konuşmaları dinler ve hatta güler;
"cemal naber ağbi, iyidir şekerim sen nabıyorsun, iyidir işte ağbi ya bizim karıyı sen gördün mü oralarda orospu olmuş diyorlar, hiç duymadım valla, sen bi şey bilmiyorsun di mi ağbi haberin falan da yok"
"ehehehe"
"yok ağbiciğim valla duymadım duysam söylemez miyim, yalan söyleme lan senin koynundaymış dün gece"
"hööö!!, ehehehe"
"ne dinliyon lan orospu çocuğu"
"???!!!"
"ahahaha, bak hala dinliyor geri zekalı ya, ahaha, lan bundan sonra bu içkiyi ağzımızla içelim, kapat paraleli, puhahaha"
eksi 1: üniversitede belki faydası dokunur diye, tamamen menfaat icabı bir danışmanın kaynanasına kan verdim. neyse, zaman geçti ve sınav sonuçları açıklanacak. gittim yanına, acelem var ve sonucu öğrenip bir yere yetişmem lazım. herif sonucu söylemedi bana. sinirlendim;
"senin kaynana kan veren kolum var ya sa....."(nokta nokta dolu değil, tahmin ettiğiniz kısmı söyleyemedim)
"!!!"(gözleri büyümüş halde bana bakar)
"çok acıdı, hoh, gitmem lazım, iyi günler!"
aylinler kadar kafanıza taş düşsün!!!
The Apprentice: Adam Kazandı
1 saat önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder