heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

2 Ağustos 2011 Salı

hoşgörü

bir ramazan sohbeti ile daha karşınızdayım. neyse, lafı uzatmayayım;

efendim bazı kişiler arabulucu/uzlaştırıcı, yahut 'hoşgörülü bilge kişi' kimliğiyle çeşitli ortamlarda boy gösterirler. onlar için söz konusu ortamlarda bir uzlaştırıcıya ihtiyaç olmasa bile önemli değildir. onlar yine de ve illa ki türerler. kendilerini herkese sevdirmeye çalışır ve 12 eylül sonrası lobotomi yapılmışçasına kimliğini yitiren türk halkının pek bir sempati duyduğu ideolojiler üstü (sevgi, birlik, hoşgörü temalı) söylemleri dillerinden düşürmemelerinden dolayı çoğu kez sevgi ve saygı duyulan kişiler haline gelirler.

bunların kendilerine yükledikleri misyonu açıkça vurgulayanlar daha tecrübesiz ve gülünç olmaya müsaittir. buna karşın yüce misyonlarını telaffuz etmeyip, sadece sezdirmekle yetinenler daha akıllı ve daha sinsidirler. fakat bu tiplerin hemen hepsi kendilerini çok fazla ciddiye alırlar. barış, uzlaşma, sevgi ve illa ki kardeşlik gibi parlak sözcüklerden müteşekkil örtüyü kaldırırsanız en çok kendilerini önemsediklerini, kendini tatmin duygusunun en çiğ dürtüleriyle hareket ettiklerini farkedersiniz. popüler olma kaygıları tavan yapmış kimselerdir bunlar.

herhangi bir ortamda gerginliğin olması bu gibi kimseler için bulunmaz bir fırsattır. hemen ortaya atılıp, sefil bir oryantalist bakış açısıyla konsantre doğu bilgeliği kokan hassas yazılar yazar, duygulu konuşmalar yaparlar. efendim ne gereksiz bir şeydir tartışmak… ideolojileri bu kadar önemsemenin ne gereği vardır, önemli olan insan sevgisidir...

oturup şiir okumak, sevginin yüceliğinden bahsetmek, "kah güldük, kah hüzünlendik" şablonu bu kişiler için yemek içmek gibi bir ihtiyaçtır. orta sınıfa özgü gayretkeşlikle (heves bile değil) şiire öykünen yazılar kaleme almazlarsa(yılmaz erdoğan usulü şiir yazma rehberi), basmakalıp edebi tümceler döktürmezlerse, gözlerine uyku girmez.

ideolojiler üstü dediysek yanlış anlaşılmasın, bu kişiler bütünüyle apolitik değildirler. eskiden ekseriyetle sol görüşlüydüler, en azından kendileri öyle söylerler, yahut bunu bize sezdirirlerdi. ama yavaş yavaş din soslu bir yaklaşımla karşımıza çıkıyorlar. ama yine de sol değerlerden dem vurmadan bu işi yapamazlar. neyse, solcularda kalmıştık. bu hoşgörü zevatları elbette ki 'light' bir solculukla bu işi kotarır. zaten bu solculuk vurgusunu öyle inceden, öyle ustaca yaparlar ki, solculara karşı alerjik olan bünyeler bile bu 'kutsal uzlaşma havarileri'nden rahatsızlık duymazlar. onlarınki şöyle hafif lavanta kokulu, şiire dönük, romantik, sivri yerleri törpülenmiş bir solculuktur.

(bu noktada kafanızda daha canlı bir imge oluşsun diye yine yılmaz erdoğan örneğini vermek isterim. biliyorsunuz o da arada sırada hortlayıp, mahsun kırmızıgül’ünkünden bir gömlek daha fazla sola dönük(!) entelijansıyla, içinde bolca barış, kardeşlik kelimelerinin geçtiği yapmacık hisli cümleler kurar. vizontele tuuba adlı garabette, iki yüzlü, tribünlere oynayan uzlaşmacı tavır midemi kaldırmıştı.)

onlar öyle hoşgörülüdürler ki nefret gibi insani duyguları asla hoşgörmezler! çünkü şık değildir. onlar o denli ulvi bir ruh haline nail olmuşlardır ki kızmazlar bile. sadece kırılırlar. yani hani olmaz ya, misal henüz geberip gitmemiş darbeci paşalar çıkıp kamuoyundan özür dileseler, bizim barış pıtırcıkları onları affedip bağırlarına bile basabilirler(valla yaparlar, billa yaparlar).

öylesine insan sevgisiyle doludurlar ki, kimsenin küçümsenmesini, kimseyle dalga geçilmesini tasvip etmezler. mesela faşistleri ve dincileri en etkili muhalefet dili olarak benimsediğiniz mizah yoluyla eleştirdiniz diyelim. sizden hoşgörüsüzü yoktur. hele hele bir de toplumu alaycı bir üslupla ele aldınız. hiç kaçışınız yok. inceliksiz, sekter solcunun tekisiniz veya yumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmeyen bir züppesinizdir. bu kimseler genellikle malumatfuruştur veya nadiren de olsa ciddi bir entelektüel birikime sahip oldukları halde oportünizmin sıcak, güvenli kollarına atılmışlardır. örneğin dillerinden düşürmedikleri, yurtseverlik(solcu yurtseverdir, milliyetçi/ulusalcı değildir) anlayışını kavramakta aciz kaldıkları nazım hikmet’in, kendi halkını akrep gibi rahat, tepkisiz ve ebleh olmakla suçladığını bilerek göz ardı ederler (nazım hikmet'in dünyanın en tuhaf mahluku şiiri, bir ara yayınlarım). nazım'ın alıntılanacak daha hoşgörülü daha iyimser dizeleri vardır nasılsa. zaten nazım hikmet de bunun için vardır: gerektiğinde alıntılansın da kendi yavan sözcüklerine afili bir hava katsın diye!

bu hoşgörü misyonerleri, mevlana'nın, gerçek bir hümanist olduğu halde lafı gediğine oturtan, müthiş bir sarkastik kişilik olduğunu ve dahası insanlarla dalga geçmekten kaçınmadığını ya bilmez ya da işlerine gelmediği için bilmezden gelirler.

bu ilgi oburu zevat, her zaman, halkın muktedirler tarafından yapay olarak altı çizilmiş hassasiyetlerini gözetir ve ne şiş yansın ne kebap düsturuyla hareket eder. oysa bir muhalifin dili, illa ki sakınımsız ve keskin olmalıdır. bu yüzden de mizahla muhalefet, uyumlu bir ikili oluştururlar. ama duyarlılık mümessilleri, gerçek muhalifleri 'bozguncu ve tahrik edici' olarak görmeyi tercih ederler. çünkü tribünler onlardan böyle davranmalarını beklemektedir.

bu kişilerin uzlaşmaları da muhalefetleri kadar mıymıntı, ilkesiz, samimiyetsizdir.

oysa uzlaşma, ön kabulleri olan, şartlar olgunlaşınca kendiliğinden ortaya çıkan ve zemininde yapmacıklık olduğu zaman çöküveren bir yapıdır. örneğin, herhangi bir yerde adabıyla yapılan bir tartışmanın ideolojik açıdan zıt görüşteki muhataplarının, daha sonra dostane ilişkilerini devam ettirdikleri görülmüştür (ki bu olması gereken türden bir doğal uzlaşmadır). uzlaşma, kimi çok bilmişlerin sandığı gibi ideolojiler üstü bir zemine kurulmaz. ideolojiler üstü denilen bütün söylemler, güçlülerin, ezenlerin, zalimlerin iktidarına hizmet ederler. uzlaşma, ısrarla dayatılan bir şeye dönüştürüldüğünde kekremsi bir tat verir, dahası onursuz bir uzlaşma, mide bulandırır.

bu kimseler benim hisli diplomasi adını verdiğim bu nevi postmodern duyarlılık gösterileriyle kendilerine bir tür dokunulmazlık zırhı bile edinmeyi başarırlar. böyle kimselere laf söylerseniz, yahut iç yüzlerini anladığınızı farkettirirseniz veya "en temizi budur" deyip bu kişileri görmezden gelirseniz vay halinize! önce inceden bir sitem ederler, sizin (kendince) hoşgörüsüz tavrınızı, kıvamında bir üslupla eleştirirler. "sevgili halkım görüyor musunuz, beni hiç anlamıyorlar, sevgiden bahsettiğim için beni sahte olmakla suçluyorlar! bunlar sevginin anlamını unutmuşlar, yüreğine insan sevgisi tıkıştırmamış, pardon doldurmamış bu kaba insanlar demokrasiden de hoşgörüden de anlamaz. ahhh öyle kırgınım ki!" kabilinden hezeyanlar, bu kimselerin dikkatleri üstlerine çekmek için başvurdukları ucuz ayak oyunlarıdır. dahası "sevginin anlamını bilmeyen bu densizleri" büyük bir ustalıkla cemi cümleye teşhir ederler akıllarınca. çünkü duygu sömürüsü, onların sanatıdır. çevrenize şöyle bir bakın, onlar her yerdeler…

bir sohbetin daha sonuna geldik. sağlıcakla kalın...

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.