heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

15 Kasım 2012 Perşembe

yoksunluk

"fakir insanlar doğaları gereği egoisttirler. tabiat böyle dilemiş.. önceleri de bu öngörüye sahiptim. fakir insanlar şüphecidirler. dünyaya bakışları tüm insanlardan farklıdır, sokakta önünden yürüyenleri korkarak, etrafını sakınarak izler; kendisinden konuşuluyormuş, o zavallı durumu yeriliyormuşcasına, söylenen her şeye kulak verir. tüm insanların kabullendiği bir doğru vardır varenka: fakir insanların eskimiş bir kumaş kadar değeri yoktur. elalem istediğini söylesin, istediğini yazsın, fakirlere asla saygı gösterilmez. evet aydınlar dilediğini yazsın, onların konumu aynı kalacaktır. niye mi? çünkü aydınlara bakarsan, fakirin her şeyi, arkası önü ayan beyan açığa vurulmalıdır. kendine has bir hayatı, özel hiçbir tarafı kalmamalıdır onların! geçenlerde emelyan sözünü etmişti: bir yerde birazcık para toplamışlar ona, bunun için özene bezene didiklemişler hayatını. parayı ona yok yere veriyor düşüncesi mi şüphelendiriyor onları dersin? böyle olduğunu düşünmüyorum! bu parayı fakir birini izleme fırsatı yakaladıkları için veriyorlar. bu günlerde iyilik yapmak da garip bir kılığa büründü, anacığım. eskiden de böyle miydi bu sence? ya bunu kıvıramıyorlar, ya da çok başarılılar; biri doğru, belki bundan haberiniz yoktu, öğrenesiniz diye alın size bir fırsat! diğer meselelere pek kafamız basmaz ama bu alandaki birikimimden emin olabilirsiniz! benim gibi hayli fukara biri bunların hepsini hangi kaynaktan öğrenir, böyle şeylere dair fikirleri nasıl olur? diye soracaksınız. tecrübemizle anacığım! şunu ele alın; gelişigüzel bir lokantaya girerken, 'şu perişan giysili memur bugün ne ısmarlayacak kendine acaba? ben sote-papilotte'mi atıştırırken, o belki yavan bulgur pilavına kaşık sallayacak..' diye söylenen beylere çok rastladık.

benim yavan bulgur pilavı yememle neden ilgileniyor dersin? böyleleri çoktur varenka, bu düşünceler keyiflendirir onları. bu alçakların, aşağılayıcıların bakışlarını her tarafta hissederiz. yürüdüğümüzde yere tamamen mi, parmak uçlarımızla mı bastığımız bile ilgilendirir beyleri. filan dairede altıncı derece memurun ayakkabılarındaki yırtıkların, çıplak ayak parmaklarının dışa fırlaklığı, dirseklerinin yırtılmışlığını bayıla bayıla işler, matah bir şey gibi de bastırırlar bunu. dirseklerimdeki yırtıklar seni ne diye ilgilendirir ki be herifçioğlu? bağışlayın ama, uygunsuz bir iğretilemede bulunacağım varenka: fakir insan, böylesi sorunlarda siz genç kızların bekaret çekingenliğini andıran hisler taşırlar. siz nasıl ki(kibarca olmayan sözlerimi bağışlayın) başkalarının yanında soyunamazsınız, fakir insan da, tanımadığı birinin barakasından içeri başını uzatıp bakmasından, hayat şartlarının, ailevi ilişkilerinin nasıl olduğunu görülmesinden hoşlanmaz. "

dostoyevski - insancıklar

kendisinin ilk eseri ve yazdığında 25 yaşında.. makar efendinin yoksul ve cebi para görmüş halleri, insan ilişkileri, ilişkisizlikleri, hayat böyle işte..

neyse işte, sonra aklıma geldi, zamanında kocaeli belediyesi, yardım ettiği ailelerin kadınlarına park-bahçeleri temizleme görevi vermiş ve bunu utanmadan tv'de haber yaptırmıştı. o zaman da iğrenmiştim bu yapılandan, düşündükçe hala ürperiyorum. çok aşağılık bir davranış ve sonra kaymakamlıkların yardım yöntemleri geldi aklıma. evlere girilir ve tek tek tüm eşyalar kontrol edilip, notlar alınır. sonra toplantılarda bu notlar okunur. gerçekten fakir olduğuna kanaat getirilirse eğer, o aileye yardım edilir. size şunu söyleyeyim, bu gerçek anlamda mahremiyete dalıştır. fakirsen ve yardım bekliyorsan eğer, her şeye katlanacaksın, bolca gurursuz olacaksın ve sonra bir toplantıda sana yardım edilmesine karar verilecek. akabinde seçim dönemi yaklaşmışsa eğer ayan beyan teşhir de edileceksin..


4 yorum:

Adsız dedi ki...

Dostoyevski'nin yirmibeş yaşında bu satırları yazabilecek olgunluk, dehalığına duyduğum hayranlıktan söz etmeme sanırım gerek yok.

Sonrasında bahsetmiş olduğun uygulama gerçekten mide bulandırıcı, insanlıktan utandırıcı.
Fakat ( şu ''fakat''le başlayan cümleler nasıl iğreti edici değil mi?) son yıllarda gözlemlediğim, zaman zaman vasıfsız işçilerle zorunlu olarak yapmış olduğum görüşmelerden edindiğim kanı: Artık diğer her şey gibi onlarda çok farklılar. Bahsi geçen satırlardakilerden çok farklı hissettiklerine, baktıklarına inanıyorum. Düzenin getirmiş olduğu adaletsiz için suçlayacak, öc alacak birilerini arıyor gibiler. Belki benim karşıma çıkanlar öyleler. Olabilir çünkü normalde de gökten deli yağsa gelip benim başıma düşer bi durumum var.
Ellerine sağlık.
Sevgiyle...

gerisi önemli değil... dedi ki...

ben "zenginden zarar gelmez" diyen orta halli bir aile babasına bile rast geldikten sonra, sorunun herkesin zenginlik hayalleri kurması olduğunu düşünür oldum. fakir veya orta halli kesim durumunu standart bir yapıya kavuşturmak için çabalayacağına, ali ağaoğlu gibi zengin olmak için yırtınıyor ve bu durum yüzünden ortalık hiçbir kural vs tanımayan, vicdansız, dolayısıyla duyarsız, ahlaki öğretileri vahşi kapitalizm çerçevesinde gelişmiş insanlarla ve gençlerle(daha çok erkekler) dolu. üstelik bu durum teşvik edildiği için bu insanlar hayallerde yaşıyor. bir şekilde yırtabileceğini düşünüyor.

"Düzenin getirmiş olduğu adaletsiz için suçlayacak, öc alacak birilerini arıyor gibiler." cümlenize takıldım ayrıca. eğer konuşurken öc alacak gibi konuşuyorlarsa eğer bu düzenin getirmiş olduğu adaletsizlik eksenli bir durum değildir bence. daha çok önlerine çıkan engellerden(!) öc almak gibi bir durum vardır.

ÖZGÜR dedi ki...

Kullanmış olduğunuz ünlem işareti ve vurgu kelimeleri ikinci kere hissettiriyor bana, kelimelerin bazen düşünceleri anlatmak için nasıl da yetersiz olabileceğini daha doğrusu beceriksizce (ki sanırım becerememişim) kullanıldığında nasıl da anlamsız, anlatımsalsız kalabileceğini.Ve satırların yetersiz kalabileceğini.
Sevgiyle...

gerisi önemli değil... dedi ki...

oradaki ünlem engelden kastımın kişiler olduğunu belirtmekti. insanların çoğu başlarına gelen her şey için başkalarını suçlar. bir şeyi başaramadı mı, suçlu sensin, osun, busun vs. gerçek suçlu ya kendisidir, ya da sistem böyledir. diğer kişiler hiçbir zaman suçlu değildir.

anlatımsalsız da güzel lafmış bu arada. sal ekini bulandan allah razı olsun. biliyorsun, bu çok etimolojiksel bir durum :)

gökten yağan delilerden biri olmadan kaçayım gideyim hemen :)

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.