heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

21 Nisan 2011 Perşembe

time is running out


eskiden bir dostum vardı. gerçi hala var. aklım karıştı şimdi, neyse netten tanıştığım ve hiç görmediğim bir insan. yedi yıl oldu tanışalı ve hiç görmedim. buna rağmen benim hayatımda önemli bir yer tutmuştur. şöyle diyeyim; belki farkında değildir, ama bir zaman sonra bir dönemece giren hayatımı bir şekilde şekillendirmiştir. dönemecin ebadını, şeklini değiştirmiş, gözüme daha güzel gelmesini sağlamıştır. ona olan saygımdan bu blogu bile ona adamışımdır. buradaki ilk yazım onu tarif eder. kar a adlı hikaye onu anlatır. yarın öbür gün nobel ödülü alan türkiye kökenli birisini daha okursunuz gazetelerde, bilin ki o benim dostumdur ve nobelden kazandığı milyon dolarları bana bağışlayacağına söz vermiştir. nasıl olsa kendisi patentten malı götürecek :)

benim onunla ilişkim, hayranı olduğunuz bir yazarla veya yönetmenle arada sırada yazışmak gibi bir şeydi sanırım. son bir yıldır onun hayatında kendimi fazlalık gibi hissettiğimden uzak duruyorum artık veya bir şeyler yazsam bile karşılığının olmadığını düşünüyorum. yani bencilliğim baskın geliyor. sonuçta benimle görüşmemiş olması, benim açımdan büyük bir eksikliktir, onun için değişen bir durum ise yok. en sonunda onun yaşantısında bir hayranından başka bir şey olmadığımı fark ettim. hayranlık, diğer kişiyi sizi görmeyi istetecek bir duruma ulaştırmıyor.

hala daha hayranlığım devam etse bile eskisi gibi her dediğine inanmam sanırım. bir keresinde kanser olduğunu söylediğinde onun için tişört bastırmıştım, morali düzelsin diye. o tişörtü hala saklarım :) yıkamadım bile tişörtü, hala simsiyah. en son konuşmalarımızdan birisinde de göğüslerini kanserden aldıklarını söylemişti ve yine inanmıştım. dedim ya, benimkisi yakınlıktan çok hayranlıktı.

bu parça, benim muse ile tanışmama neden olmuştur ve elbette o kişinin bana bir armağanıdır. bu şarkıyı kendisine ezbere söyleyebilen erkekle evlenebileceğini söylemişti ve ben ezberledim. hem de ingilizce bilmememe rağmen :) muse türkiye'ye geldiğinde, yanımda başka bir kız olmasına rağmen, sanki karşımda o varmış gibi söylemiştim bu parçayı ve türkçeye harbiden çevirdim. elimde sözlük, teker teker çözdüm cümleleri. hatta son halini buzdolabına asmıştım. onun, bana dünyanın bir çok yerinden gönderdiği kartların yanına. güzel duruyordu. buzdolabında şarkı sözleri. şimdi o çeviriyi sakladım bir yere ve bulamıyorum. bir ara tekrar taşınırsam bulurum sanırım. aklımda kalan sözler de yetiyor hani, ben yapamıyorum, sen öldür beni :)

i think i'm drowning
asphyxiated
i wanna break the spell
that you've created
you're something beautiful
a contradiction
i wanna play the game
i want the friction
you will be
the death of me
yeah you will be
the death of me
bury it
i won't let you bury it
i won't let you smother it
i won't let you murder it
our time is running out
and our time is running out
you can't push it underground
we can't stop it screaming out
i wanted freedom
bound and restricted
i tried to give you up
but i'm addicted
now that you know i'm trapped
since ovulation
you'll never dream of breaking this fixation
you will squeeze the life out of me
bury it
i won't let you bury it
i won't let you smother it
i won't let you murder it
our time is running out
and our time is running out
you can't push it underground
we can't stop it screaming out
how did it come to this
yeah you will suck the life out of me
bury it
i won't let you bury it
i won't let you smother it
i won't let you murder it
our time is running out
and our time is running out
you can't push it underground
we can't stop it screaming out
and how did it come to this

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.