heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

30 Nisan 2009 Perşembe

gizli örgütlenmeler


gizli örgütlenmelerin temeli ezoterizmdir ve bu kelime 'halkanın içinde' olanlar demektir. yani eski çağlarda okült örgütlenmelerde lidere yakın olan ve gizli bilgiyi paylaşan kişilerin halkanın içindedir. bu halka dışında kalan yandaşların oluşturduğu çembere de egzoterizm denir. mesela masonların gerçekten gizli bir bilgisi varsa, bu sadece 30-33 derece arasına olanlara öğretilirmiş. ilk 30 derece ise sadece ön hazırlık ve sabır testi oluyor.

ilk bilinen örgütlenme pisagor ve öğrencilerinin örgütlenmesidir. roma'nın daha başlangıç safhalarında güney italya'da, kendi öğretilerine göre, tanrıçalar çağınına, yani cennete, altın devre ulaşmak için devlet bile kurmuşlardır. akabinde kendi kendileriyle rakip olup parçalanırlar ve hep beraber roma imparatorluğu'na sızarlar. roma'nın büyük bir imparatorluk olmasında pisagor'un çok etkisi olduğu söylenir. pisagor da senelerce kahinlerden, kadın alimlerden, büyücülerden eğitim almış, okült örgütlenmelerde yetişmiş biridir. adam 3-4-5 üçgenini buldum diye senelerce bunu insanlardan saklamış, gizli bilgi diye öğrencilerine öğretmiş! bir üçgeni bile gizleyen herifin neler gizleyebileceğini düşünemiyorum bile. neyse, pisagor örgütlenmesinin şimdiki uzantısının masonlar olduğu düşünülüyor. ama tabi aradan yüzyıllar, binyıllar geçmiş. pisagordan masonlara ne kalmış, belirsiz.


yani anlayacağınız masonluk ezotorik bir örgütlenmedir. pisagor'un kardeşlik örgütlenmesinin günümüze kadar gelen şeklidir. temelinde insanların eşitliğini savunur ve bunun için çabalarlar. ancak günümüze geliş şekli farklı olmuştır. sanılanın aksine yahudilerle alakaları pek yoktur. hiram abif efsanesi de, dul kadının oğlu da, derecelendirmeler de tevrata değil, paganizme dayanır. sizin okuduğunuz o efsanelerin hepsi efsanedir. yoktur öyle bir şey. göz boyamacadır. kendilerini koruyabilmek için kendi efsanelerini tevrat a dayayıp meşruiyet kazanmışlardır. neyse tapınak şövalyelerinin bir kısmı o meşhur 13. cuma katliamından sonra iskoçya'ya kaçar. orada yeni bir örgütlenmeye girişirler. güney fransa dan kaçan çok çok az cathar ın(katolik roma onları bebeklerine kadar öldürüp soylarını kazımıştır) bir kısmı yine iskoçya ya kaçar. işte günümüz masonluğu bu iki grubun birleşmesi ile oluşmuştur. burjuva devrimlerinde başroldedirler. ama günümüze gelince artık işlevlerini kaybetmişlerdir. en büyük sırları olan sirius takım yıldızına(dolayısıyla isis'e) tapma eylemleri bile açığa çıkmıştır.


sadece ve sadece en üst derece masonların okuyabildiği sibylline kitapları(ki orjinali büyük capitol yangınında yok olmuştur), kalde kitapları, hermes'in tabletleri ve fenike kitapları ellerindedir. onlardaki bilgilere ulaşabilmek için mason bile olabilirim, ama şerefsizler bana nasıl olsa okutmaz!

sibylline kitaplarının da ayrı bir öyküsü vardır. ayrı bir yazıyı hakediyor aslında. roma daha büyümemişken geçiyor hikaye. plep ve patricilerin keyfi yerindedir. kölelik bir kurum olarak ortaya çıkmamıştır. işte o zamanlar bir kahin huzura çıkar ve elindeki 8 kitap için 1000 altın ister. vermezler elbet. bu sefer 4'ünü yakar ve 2000 ister. yine vermezler. 2 sini daha yakar ve 4000 ister. en sonunda istediği altına kavuşur ve kitapları verir. imparator okur okumaz çok heycanlanır ve hemen büyük capitol binasına konulmasını ister. sadece ve sadece çok önemli durumlarda bu kitaba danışılacaktır. danışıldığı durumlardan biri de büyük plep isyanıdır.

bu dünyanın en bilinen gizli örgütü(nasıl oluyorsa artık!) bence bu işin maskesi. tüm gizli örgütlenmeler masonları gün yüzüne çıkartıp kendi işlerini rahat rahat görüyorlar. ezoterik örgütler daha iyi bir dünya için çabalasa bile roma nın ağır katliamları ile bilgili kişileri sürekli öldürülmüş ve bilgi kuşaktan kuşağa aktarılamaz olmuştur. akabinde kalan bilgiyi devrim yeni gücü ile yani burjuva ile paylaşmışlardır. "daha iyi bir dünya, insanların eşitliği" derken burjuvanın hizmetine girmişlerdir. aslında tarihte üç büyük yangına maruz kalan iskenderiye kütüphanesinin yüzde onluk bir kısmı dahi varolabilseydi dünya tarihi bambaşka yazılabilirdi. ama hristiyanların mısır ı ele geçirmesinden sonra kütüphanenin neredeyse tamamını yakmışlar ve tarihi kendi kafalarına göre uydrmuşlardır. arkeoloji de olmasa tanrılar/tanrıçalar çağından hiç haberimiz olmayacaktı. kütüphanenin kalanını müslümanlar mısır ı ele geçirince yakmıştır.

tabii mısır deyince en önemli mitinden de bahsetmek lazım. şu dul kadının oğlu meselesi. masonlar çok sık dillendirir bunu. dul kadın isis'tir. mısır'ın en önemli tanrıçasıdır. roma, mısır'ı ele geçirdikten sonra avrupa'da barbar akınlarona karşı koymak için mısır lejyonlarını kullanmıştır. bunlar için şehirler kurmuştur. paris'in ilk adı parisis dir. viyana ve köln de mısır lejyonları için kurulmuş şehirlerdendir. yani isis kültü avrupa'nın göbeğine kadar girmiştir. girdiği için zaten isa'nın bir çok özelliği bu kültten alınmadır. hikayeye başlayayım artık;


mısır'da, ra'nın hükümranlığından sonra başa oğlu osiris geçer. ama kardeşi seth buna karşı koyar. osiris, kardeşi isis ile evlidir. neyse, seth bir gün osiris'e bir ziyafet verir ve onun sarhoş olmasından faydalanıp onu bir sandığa kilitler. sandığı akdeniz'e atar. ama osiris, isis'in yalvarması ile path sayesinde ölümden döner. akabinde başka bir ziyafet esnasında seth, osiris'i zehirler. tüm bedenini parçalara ayırır ve bu parçaları mısır'ın dört bir yanına dağıtır. isis, yine path'a yalvarır ve parçalanmış osiris'den çocuk sahibi olmak ister. path tüm parçaları toplar ve en önemli parçayı, yani osiris'in penisini de birleştirir. ölmüş bedenin ölü penisi ile cinsel ilişkiye giren isis, horus'a hamile kalır.

horus'un, yani dul kadının oğlunun gizli bir hayatı olur. en sonunda babasının intikamını almak için yemin eder! bir gün amcası seth'in evine gider ve yasal varis osiris'in oğlu olduğunu, krallığı kendisinden almaya geldiğini söyler. seth ona ziyafet verir. gece yeğenine iyice sırnaşır ve onu becermeye kalkar. zaten ibneliğe meyilli olan horus olaya sesini çıkarmaz. sabah olunca seth horus'u uyandırır ve gecesinin nasıl geçtiğini, zevk alıp almadığını sormaz elbette. hemen tanrı path'ı çağırıp yasal varisin içinde kendi tohumlarının olduğunu söyler. böylece onun yasal varis olmayacağını belirtir. ama iş sandığı gibi değildir. plandan annesi isis sayesinde haberdar olan horus, amcasını iyice içirmiştir ve tabiri caiz ise içine boşalmasını önlemiştir. üstelik amcasının kalvaltıda yemeyi çok sevdiği marula kendi tohumlarını boşaltmıştır. sabah olunca o marulları yiyen seth'in içinde horus'un tohumları vardır. path bu gerçeği kabul edince tanrıların savaşları başlar.

horus ile seth kapışır. horus bir gözünü de bu savaşta kaybeder. ama savaş onun üstünlüğü ile biter. seth mısır'ı terk eder ve lübnan civarına yerleşir.

elbette bu tanrıların son savaşı değildir. yakın coğrafyada, yani mezapotamyada tanrı marduk tüm rakiplerini alt eder ve tüm rakiplerinin ünvanlarını, sayılarını ve adlarını alıp kendini tek tanrı ilan eder. tek tanrı böyle doğmakla birlikle tüm babil bir rüzgar yüzünden yok olmuştur.

bir de bağdat kütüphanesi var tabii. kur an'da adları geçtiği için dinlerini koruyabilen sabiiler abbasi halifesinin emrine girmişler ve bağdat kütüphanesini kurmuşlardır. bunu da moğollar mahvetmiştir. kitapların hepsini dicle'ye atmışlar. size şöyle diyeyim, dünyanın yedi harikasından biri olan giza piramidini ilk kurcalayan kişi abbasi halifesi me'mun'dur. küçük bir askeri birlik ile piramitde bir kapı açtırmış ve içine girmiştir. çünkü piramidin içinde çok eski çağlardan kalma çok güçlü silahlar olduğuna dair kendisine bilgi verilmişti. yani yukarıda anlattığım savaşta kullanılmış silahlar.

ezoterizmin yahudi boyutu, yani kabbala apayrı bir mesele elbette. bunun isa'sı da var elbette. islam boyutu yani batinilik ilginç. sonuçta tüm boyutları dicle ile fırat arasında, filistin ve lübnan da ve nil deltasındadır. az biraz iş ganj'a da taşmıştır.

ve; ordo ab chao baby!!!

5 yorum:

Adsız dedi ki...

var da var, ama her paragraf ayrı bir post konusu olmayı hak edecek nitelikte iken,
böyle üstünden geçip gidilivermiş, tam bir şey öğrenirken ya da bildiğin bir şeye ne ilave olacak diye aç aç beklerken hooop kapanmış o konu, bağlantılı ama apayrı bir yere gidivermiş.
paşa gönlünün kahyası mıyım? hayır elbet de,kalan tat:
ağza çalınan 1 parmak bal :)

aşkın dedi ki...

Dünyanın en zenginleri tüm dünyanın %5'ini zor oluşturur.Haliyle o %5'in içindeki şanslı azınlığa girmek isteyenler ve yerini kaybedenler olacaktır.
Bir gün bu azınlık güçlerini birleştirir, birbiriyle uğraşmaktan vazgeçer ve servetlerini kendi soylarına aktarmayı garanti ederler.
Ancak asıl önemlisi bu değildir, en zengin ve en güçlüler birleşince ortaya muazzam bir etki çıkar.Dünya para üzerine kurulu ve en fazla parası olanlar birleşince dünyanın bütün siyasi - sosyal - iktisadi - toplumsal olaylarını direkt ekiler veya kendi çıkarlarına uygun olarak değiştirirler.İnsanların dikkatini dağıtmak için de tapınak şövalyeleri, gül - haç, ezoterizm gibi kavramlara kendilerini dayandırırlar.Ancak asıl önemlisi bu değildir, bu kavramlara kendilerini dayandırarak aslında yenilmez ve mistik olduklarını insanların bilinçaltına işlerler.
Bütün hikayenin özeti budur; birlikten kuvvet doğar.Ne diyordu Al Pacino, Angels In America dizisinde:
- Bir avuç kararlı adam, koca bir çarlığa rağmen birlik olarak bir gecede St Petersburg'un adını Leningrad'a çevirmeyi başardılar.

gerisi önemli değil... dedi ki...

aşkın, devrimci gördüm seni :) clubber olmak artık kesmiyor mu :)

ezoterizm okuyam kesimin afyonudur diyorsun sanırım :) bu sadece merak, var olup olmamaları önemli değil, kendi kendini tatmin etme, beyin masturbasyonu. yenilmez bir şey yoktur. yokedilemez de yoktur. her şey yok olur, her şey çürür, zamanı gelince ama. sanayi devrimi çok büyük bir değişimdi, toplumlar çalkalandı. ama mücadele sonunda o 18.yy şartları artık avrupa da yaşanmıyor. 1900 lerde araba sadece burjuvaya hasdı. artık işçi sınıfın da var. ama burjuvanın artık yatı ve uçağı var. ama iyileşme var. bu mücadele ile olduğu gibi tüketimin de artması için para kazanılması gerektiğinin bir sonucu. avrupa artık insalarını savaşlarda gebertmiyor.

bu sadece bir süreç, kapitalist süreç de bitecek. gerçi en kestirme yol anarşizm. ne gerek var sürece.

dikkat ettiyle plep ve patcilerden de bahsettim. sınıf kavgasından yani :)

leningrad ın adı bir gecede yine petersburg da oldu.

sevgili winston, kolay o kısım. 2 parmak da yaparım ;)

aşkın dedi ki...

Ben ve devrimci.Ehahuhahhaha.
Mizantrop adamdan devrimci olmaz.
Sistem karşıtı diyelim.
Leningrad bir gecede St Petersburg olabilemedi, perestroyka ve glasnost..
Abi lafı diyen Al Pacino, bana niye atfediyorsun :)))))
Ayrıyetten dediklerim yalansa yalan de!!!
Ezoterizm.En başta ben merak edip kendimi unutmak isterdim.Onu da beceremiyorum.Katı realizm.Schopenhauer rocks.

gerisi önemli değil... dedi ki...

leningrad da bir gecede olmadı ama, 1905 den beri, alttan alttan...

o kadar muhteşem yazar, anarşist çıkarsa bir toplumdan olacağı bu oluyor işte! neden türkiye de yazarları seneler boyunca yazdırmadılar, öldürdüler, topluma küstürdüler, kovdular ha?!

insanlardan nefret etmek güzel bir şey. böylece asla yanılmazsın!

schopenhauer zaten yaşarken yıkılmıştı. o bir hiçti.

ama "dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiç bir şeyi olmayandır" demiş zamanında. evet, dünyanın en yoksul insanlarından biriyim, ki aslında para da yok :)

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.